- 1072 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
‘’DEVLERİN AŞKI BÜYÜK OLUR’’
(Türkçe dublaj)
31 Mart 2019 Pazar gecesi saat 10:09 Başkanlık konutu. NİKARAGUA
Başkan Daniel Ortega, çalışma odasındaki kitaplığın önünde ayakta durmuş, okuyacağı kitabı seçmek için raftaki kitaplara göz gezdiriyordu. O esnada çalışma masanın üzerinde duran kırmızı telefon çaldı. Masanın yanına gidip ahizeyi kaldıran başkan Ortega, yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
-Alo ben başkan Daniel Ortega buyurun. Kiim?!’’ Yok canım yanlış numara ben o değilim.
Başkan Ortega telefonu kapattıktan sonra yeniden kitaplığa yöneldi. Rafta dizili kitaplar arasından bir kitap seçip, çalışma masasındaki koltuğa oturdu. Elindeki kitabın birkaç sayfasını çevirmeye başlamıştı ki kırmızı telefon yeniden çaldı.
-Alo ben başkan Daniel Ortega buyurun. Yine mi sen? Yav arkadaş ben o değilim diyorum anlamıyor musun?
O anlarda duydukları karşısında çok şaşıran, renk alıp renk veren başkan Ortega bir süre ses vermeden telefonun diğer ucundaki kişiyi dinlemeye çalıştı ve sonrada öfkeli bir şekilde konuşmaya başladı.
- Ulan oğlum güya dünya liderisin, herkesin tanığı bir adamsın, ayıp değil mi öyle küfürlü müfürlü konuşuyorsun.
Telefonun diğer ucundaki kişi aralık vermeden küfür etmeye devam edince sinirlerine daha fazla hâkim olmayan başkan Ortega, en sonun da kontrolden çıktı.
-Ulan o küfürlerin hepsini sana iade ediyorum. Söylediklerin boy boy seni öpsün atlı kovboy, kocaman adamsın ağzını bozmadan konuş yoksa bende böyle ağzımı bozarım terbiyesiz herif…..
Dedikten sonra telefonu öfkeyle kapatan başkan Ortega birileriyle görüşmek için yeniden ve hızlıca ahizeyi kaldırıp sert bir şekilde tuşlarına bastığı telefonun diğer ucundaki kişiyle konuşmaya başladı.
31 Mart Pazar gecesi Başbakanlık konutu Tel Aviv. İSRAİL.
Başbakan Binyamin Netanyahu’nun eşi Sara Netanyahu, kocasının çalışma odasındaki masanın altına eğilerek eşine öfkeyle seslendi.
- Manyak herif, hadi çık artık masanın altından, saatlerdir oradasın, merak etme gelen giden yok. Hem sonra korkma artık kırmızı telefonun fişini çektim.
-Doğrimi söylersin be kuzim çektin mi telefonin fişini?
-Çektim çektim, hadi çık artık masanın altından da neden, kimden, bu kadar korkup saklanıyorsun sen onu söyle? Gerçi normalinde de ödleğin tekisin ama bu kadar çok korkmanın bir nedeni olmalı anlat bakalım?!’’
- Çok kor korom be karicim çünki başkanim Trump’a o akli beni veridim.
-Ne aklı? Ne oldu? Hadi çatlatma insanı da çabuk anlat!
31 Mart Pazar gecesi saat 10:16 Beyaz saray (washington)AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ.
Beyaz sarayın koridorlarında telaşlı bir koşuşturma vardı. Dış işleri bakanı, savunma bakanı ve cıa’nın ortadoğu sorumlusu hep birlikte ve panik halinde oval ofise doğru koşuyorlardı.
Telaşlı koşuşturma sonrasında ovel ofisin kapısının önüne geldiler. İçeriden kitlenmiş kapıyı hararetle çalarak hayatından endişe ettikleri başkan Donalt Trump’dan bir ses bir tepki almaya çalışıyorlardı. Ara da birde kulaklarını ovel ofisin kapısına dayayıp içeriyi dinliyorlardı ki, o esnada içeriden düşük volüm de çalan müzik sesi geldiğini fark ettiler. Biraz daha dikkatli dinlediklerinde içeriden gelen sesin Frank Sinatra’nın İngilizce söylediği ‘’kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime,titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime………..diye devam eden , Sarkis efendinin nihavet şarkısı olduğunu anladılar.
O arada Başkanın eşi Melania Trump’ta telaşlı bir şekilde ovel ofisin kapısının önüne geldi. Saçlarını siyaha boyamış olan först leydi, gelir gelmez ovel ofisin kapısını hızlıca çalıp içerdeki eşine seslendi.
-Aşkııııım aç kapıyı ben geldim. Görmeni istediğim bir şey vaaar. Hadi amaaa aç kapıyı bak sana ne ver ereceğim. Deyince, o anlarda cıa’nın ortadoğu sorumlusu, dış işleri ve savunma bakanı birbirlerine hınzır ifadelerle bakıyorlardı. O bakışları yakalayan först leydi – Ayyiiii çok fenasınız beyler!!!’’. Aklınızdan ne fesatlıklar geçtiğini çok iyi biliyorum. Ayol verecek olsam sizin yanınızda mı hayret bi’ şeysiniz ya!. Saçlarımı siyaha boyadım da onu görmesini istedim. Haa birde müjdeli bir haberim vardı, onu söyleyecektim.
Söze hemen savunma bakanı Jim Mattis atıldı.
-Yenge, yanlış anladınız, biz öylesine bakışıyorduk.
-He, he, öylesine bakışıyordunuz. Bende yedim! Savunma bakanısın ya, savun bakalım kendinizi. Beyler???’’Saçlarımı siyaha boyattım diye siz beni aptal esmer mi sandınız?’’
O anlar da savunma bakanı Mattis, yanın da duran dış işleri bakanı Pompeo nun kulağına fısıltıyla seslenip -Ya o sözün aslı aptal sarışın değil miydi? Deyince Pompeo da kısık sesle cevap verdi.
-Şiiiitt, çaktırma öyle diyorsa öyle olsun.
Söze yeniden savunma bakanı girdi.
-Hayırdır, yenge neymiş o müjdeli haber bizde merak ettik!
-Ayol haberiniz yok mu? Türkiye de seçimleri başkan Guaido’ya karşı bizim desteklediğimiz aday Maduro kazanmış!’’
Kısa bir süre birbirleriyle bakışan orta doğu sorumlusu, dış işleri ve savunma bakanı, şaşkın ifadeyle ve hep bir ağızdan Maduroooo mu??? Diye sesli tepki verdiler.
Savunma bakanı söze girerek –Yenge, bir yanlışınız var. Biz Maduro’yu değil Guaido’yu destekliyoruz. Deyince, bu kez de dış işleri bakanı Pompeo, savunma bakanına hitaben, söze girdi.
-Ulan manyak manyak konuşma, tek yanlış o mu? Bir kere Türkiye deki seçimler genel değil yerel seçimdi. Hem sonra Türkiye’nin başkanı, diye devam edecekti ki, ilk günden beri savunma bakanına gıcık olan Jim Mettis’le yıldızı barışmayan Först leydi Pompeo’nun sözünü keserek hemen lafa atıldı.
–Şekerim şu savunma bakanı olacak moruk var ya gerçekten de manyağın teki. Ayol, geçenlerde de Türkiye’nin başkanı Putin değil diye bana iddia ediyordu. Neymiş efendim, Putin Rusya’nın başkanıymış! Aklınca beni kekleyecek, sanki biz bilmiyoruz Rusya’nın başkanın Erdoğan olduğunu.
-Neeyiiiiii?!
Ovel ofisin önünde tartışmalı kafa karışıklığının yaşandığı anlarda nihayetinde başkan Donalt Traump kapıyı yavaşça açtı. Ancak başkanın hali kapının önünde bekleyenleri çok şaşırttı. Başkanın yakası bağrı açık, saçı başı darmadağın, burnunun ucu kıpkırmızı olmuş, zil zurna sarhoş bir haldeydi. Başkanın o an ki hali adeta merhum Levent Kırca’nın canlandırdığı sarhoş tiplemesi gibiydi. Gözlerinin biri kalk gidelim derken diğeri mok yeme otur yerine diyordu. Başkan ayakta durmakta zorlanıp yalpalarken bir taraftan da elindeki içki şişesinden bi’ fırt çekip, sarhoş diksiyonuyla hıçkıra geğire konuşmaya çalışıyordu.
*Ne oluyor Jan burada? Ayımı oynuyor? Bu ne kalabalık? Haa hıçk!’’
Başkan Trump’a cevabı, dış işleri bakanı Mike Pompeo verdi.
-Sayın başkanım sizden uzun süre haber alamayınca hepimiz çok merak ettik.
*Niye?’’
-Efendim ne demek niye? Sizi merak etmeyeceğiz de kimi merak edeceğiz?
*Papazı. Hıçk!’’
-Papazı mı?!’’
*Yes, papazı! İran da hapse atılan papazımızı merak edejeksiniz. Gark!’’
- İran mı?!’’Sayın başkanım. İran da hapse atılan papazımız yok ki, o Türkiye deydi, onu da aylar önce serbest bıraktılar.
*Serbest mi bıraktılar?! Hıçk! Ulan o zaman Türkiye’ye niye yaptırım uyguladık haa?? Hıçk!’’
-Efendim Türkiye’ye yaptırım uygulamadık ki, İran’a uyguladık.
*Niye?’’
- Nükleer silah yapmasından dolayı!’’ gerçi ambargoya mazeret olsun diye onu da biz kıçımızdan uydurduk ya, neyse.
*Yahu, onu demiyorum dışarısı çok soğuk balkonda niye bekliyorjunuz kıçınız donacak içeri girin üjümeyin diyorum gaark.
-Dışarısı mı? Balkon mu? Aman Başkanım ne kıçımızın donması burası beyaz sarayın koridoru, İçerideyiz zaten!
*Ne içerisi be, pışşııık sen kimi kandırıyorşun. Ulan ben içtim siz sarhoş olmujsunuz iyi mi Hıçk!
Zaten normal zamanda da iki kelimeyi bir araya getirip doğru düzgün konuşamayan Başkan Trump, sarhoş olunca, iyice çekilmez olmuş fena halde saçmalıyordu. Söze bu kez först leydi atıldı.
-Aşkım gerçekten de fena halde karıştırıyorsun.
*Asıl sen kırıştırıyorsun orospu, senin ovel ofiste kırıştırdığını dünya alem biliyor. Hıçk!’’
-Aa-Aaa üstüme iyilik sağlık. Ayol, ben kiminle kırıştırmışım? Bana bak herif, sen beni başkasıyla karıştırıyorsun , söyle bakalım ovel ofiste kırıştıran aşifte kim?.
Söze hemen iç işleri bakanı Pompeo girdi ve konuya açıklık getirdi.
-Başkanım, eşiniz saçını siyaha boyadığı için kendisini başkasıyla karıştırdınız herhalde!
*Nee şimdi bu karı bejim eşim Melania mi?Hıçk’’
Kendisini tanımayan eşi Trump’a kızan, först leydinin cevabı biraz alaycı oldu.
-Yok nenen.
*Ulan bi’karar ver nenem misin, karım mı? Adamı günaha sokma. Hıçk
Sabır taşı çatlayan ve kocasına çok sinirlenen först leydi, kendisinin kim olduğunu hatırlatmak için öfkeli ve yüksek bir ses tonuyla Trump’a seslendi.
-DOONAAAALT?!!!!’’
Karısının kükrercesine öfkeli seslenişiyle irkilen başkan, bir taraftan yalpalarken bir taraftan da açık olan beyaz gömleğinin orta düğmesini ceket ilikler gibi iliklemeye çalışıyordu.
*Pardon karıjım hıçk’’ saçını siyaha boyamıjsın onun için seni Monika Loviski sandım. Gaark’’
Söze yeniden Pompeo girdi.
-Aman başkanım yine karıştırıyorsunuz? Monika Loviski skandalI sizin başkanlığınızdan çok önceydi.
*Öncemiydi? Vay anasını şiiii şi şiiiki yim hakketen fena karıştırmıjım yav! Hıçk
- Anlaşıldı bu böyle olmayacak sizi hemen ofise alıp kendinize getirmemiz lazım.
*Ben kendim deyim jaten hıçk! Bu ten, bu beden de olduğu şürece bu fakiri kimse şey edemez, kendine getiremez gark! Tamam mı? Hıçk!
Bir süre sonra kapının önünde ki konuşmayı noktalayıp başkanı ofise almak istediler. Elindeki içki şişesini kumaş pantolonun ön cebine sokan başkanın sol yanına ortadoğu sorumlusu diğer yanına savunma bakanı geçerek başkanın kollarını boyunlarına dolayıp hep birlikte oval ofisin kapısından içeri girdiler. Adeta ayaklarını yerde sürüyerek İçeri aldıkları başkanı üçlü koltuğa yatırdılar. Yatırır yatırmaz da sızıp kaldı.
O esnada cıa’nın orta doğu sorumlusu Graham Fuller ilk defa söze girip dış işleri bakanı Pompeo’nun kulağına kısık sesle bir şeyler söylüyordu.
-Hele boşkanımıza ne olmuştur öyle? Fena holde sarkoş olmuştur. Dinime imanıma Şam şeytanına dönmüştür lo
-Ooo ha. O ne lan. Başkanımızla ilgili ne biçim konuşuyorsun öyle Şam şeytanı falan ahlaksız herif?. Hem sonra senin Amerikan aksanına ne oldu ha?!’’ Ne öyle lo lu mo lu konuşuyorsun?
-Yav ağam, yirmi yıldır ortadoğu sorumlusuyam pkk li ypg li teröristlerin arasında kala kala vallah aksanım bozulmuştur şiveli konuşur olmuşam ha.
- Yapma yav o kadar oldu mu? Gerçi sende haklısın pkk’nın ypg’nin içinde o kadar uzun süre kalınca aksanının değişmesi onların şivesiyle konuşman gayet normal.
-He valla aksanımda bozulmuştir ahlakım da.
-Ula namıssız sen zaten ahlaksızın tekisen. Öyle olmasan teröristlerin içinde işin ne?
-Bokanım! Hoyırdır? Senin aksanına ne oldu lo?
-Harbi den ya, ne oldu lan bana böyle! Gerçekten de insanın aksanı kayabiliyormuş. Neyse hadi biz işimize bakalım. Başkanı lavaboya götürüp yüzünü gözünü yıkayalım da ayılsın. Sonra da sert bir kahve içirip bir an önce kendine gelmesini sağlayalım.
Başkanı ovel ofisin içinde bulunan,(yukarıdaki fotoğrafın açısına girmeyen) çalışma masasının tam karşı istikametine düşen yaklaşık on adım mesafedeki lavaboya götürmeye çalışıyorlardı. Fakat başkan sızdığı için onu yerinden kaldırmak çok zor oluyordu. En sonun da Ortadoğu sorumlusu başkanı sırtına almaya karar verdi. -Yaaa Gart diyerek ani bir hamleyle Başkanı sırtına alıp iki büklüm yürümeye başlamıştı ki, başkan Trump ayılmaya başladı.
*Ne oluyor lan, beni sırtına alan lavuk kim?. hıçk!’’
-Benim, boşkanım Graham.
Ortadoğu sorumlusu Başkanı sırtına alıp lavaboya götürmeye çalışırken, diğerleri de küçük adımlarla yürüyerek onlara eşlik ediyorlardı. Başkanın da keyfi yerinde o an’ın her türlü tadını çıkarıyordu O esna da ortadoğu sorumlusu sırtında taşıdığı başkana hitaben konuşmaya başladı.
- Boşkanım yav gözün sevem, cebindeki şişeyi çıkar hele arkama batıyor lo.
Ortadoğu sorumlusu Graham Fuller’e cevabı savunma bakanı verdi.
- Cebinde şişe yok ki!!’’Başkan sızıp kaldığın da içki şişesini ön cebinden çıkarıp sehpanın üzerine koymuştum!’’
Bu diyaloglara tanık olan först leydi kendi kendine mırıldanarak -Kör olası herif bize gelince tık yok. Elin adamına şişe gibi ulan ben de bunun hesabını sana sormazsam, bana da Florida’lı Melania demesinler.
Kocasının kendisini tanımamasına ve sonrada ortadoğu sorumlusunu taciz etmesine, sinirlenen förstleydi kızgın ve sert adımlarla ovel ofisi terk edip gitti.
Ardından da başkanın tacizine uğrayan cıa’nın ortadoğu sorumlusu Graham Fuller de ağlayarak odadan çıktı. Yaşananlara daha fazla tahammül edemeyen savunma bakanı Jim Mattis de ulan burada biraz daha durursam adam bize de göz dikecek tövbe tövbe yemişim böyle aşkın ızdırabını zaten emekliliğimde gelmişti. Diyerek istifa mektubunu yazmak için çekip gitti.
Ovel ofiste sadece başkan Donalt Trump ve dış işleri bakanı Mike Pompeo kaldı.
Başkanın koluna girerek lavaboya götüren Pompeo nun uzun uğraşları sonrasında yüzünü yıkayıp, sert kahveler içirdiği başkan Trump, nihayet sarhoşluğun etkisinden çıkıyordu. Ayılıp kendine gelen başkan, normal diksiyonla konuşmaya başladı.
*Hey lanet olsun ne oldu bana böyle ha! Ufff kafam kilise çanı gibi, çok içmişim herhalde.
Dış işleri bakanı Pompeo söze girerek başkana cevap verdi.
-Evet, başkanım çok içmişsiniz. Bizlerde sizi merak edip hep beraber koşarak buraya geldik.
*Hep beraber derken!Diğerleri nerede?!’ Karım buradaydı o nereye gitti?
-Şey, efendim, nasıl söylesem?
*Ne şeyi, ne oldu, hadi söylesene?
-Efendim karınız bu gün saçını siyaha boyatmış ve size göstermek için buraya geldi. Sizde onu Monika Loviski ile karıştırıp hakaret ettiniz. Birde lavaboya götürmek için sizi sırtına alan ortadoğu sorumlusunu taciz edip ona yükselmenize çok bozuldu. Sonrada haklı olarak sinirlenip burayı terk edip gitti. Ardından Ortadoğu sorumlusu Graham Füller, onun peşinden de istifasını vermek üzere savunma bakanı Jim Mattis çekti gitti.
*Yapma ya! Lanet olsun fena karıştırmışım çok kötü olmuş!
- Sadece onu karıştırsanız bir şey değil de yanlışlıkla Nikaragua devlet başkanı Sayın Orteğayı telefonla arayıp ana avrat küfretmişsiniz. Sağ olsun o da hemen bizi arayıp başkanınız kör kütük sarhoş olup maymuna dönmüş, başı kıçı dağıtmış diyerek haber verdi.
*Eyvah eyvah! Çok ayıp olmuş hemen onu arayın bulun bana hadi çabuk.
-Sayın Ortegayı mı?
* Yok yok.Onu değil.
- Efendim förstleydi çok sinirliydi hemen geleceğini hiç sanmam.
*Yok, be oğlum kim sallar först leydiyi bana cıa’nın ortadoğu sorumlusu Graham Fülleri bulun.
-Ne yapacaksınız sayın başkanım ortadoğu sorumlusunu?
*Yarım kalan işi bitireceğim.
-Yok, artık! Sizde iyice azdınız. Gözünüz döndü herhalde! Ağzınız ne söylüyor öyle başkanım?
*Öyle değil lan manyak herif. Türkiye ile ilgili yarım kalan işi bitirmek için görüşeceğim.
-Türkiye ile ilgili hangi iş yarım kaldı ki başkanım?
*Hangisi kalmadı ki, ülkeyi bölsünler diye Terör örgütlerine binlerce tır dolusu silah desteği verdik salak herifler bir moku beceremediler. Darbe yapsınlar diye Fetö gile destek verdik yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Ekonomik kriz çıkarmak için işbirlikçilerimize piyasadan doları çekin talimatı verdik doları tırmandırıp tavan yaptırdık yine bir moka yaramadı. Haa! Bu arada aklıma geldi. Dolar demişken, o Netannyahu denen şerefsiz var ya, onu bi’ellime geçirirsem anasın ağlatacağım…
-Hayırdır başkanım anasını niye ağlatacaksınız.
*Yav sorma, ben Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmiştim ya!
-Eeee
*Gerçi kimse şeyine takmadı ya neyse, sonrada şov yapmak için İsrail’e gidip ağlama duvarında dua etmiştim. hatırladın mı?
-Hatırlayamadım ama neyse Eeeee…..
*Ulan, ne şeyimin dış işleri bakanısın? Nasıl hatırlamazsın salak herif!
- Yav sayın başkanım, sizin kırdığınız potları düzeltmek için habire ülke ülke oraya buraya koşturup duruyorum. Sayenizde evin yolunu unuttum. İsrail’e gittiğinizi unutmuşum çok mu?
*Tamam, lan tamam mızmızlanma. Neyse İsrail’e gittiğimde Netanyahu şerefsizi koşa koşa yanıma gelip, başkanım başkanım size bir müjdem var dedi.
-Eeeeee
*Ee,si bende hayırdır ne müjdesi diye sordum. Bana Türkiye’de hükumeti devirecek bir formül olduğunu söyledi.
- Yapma ya, çok merak ettim şimdi. Neymiş başkanım o formül?
*Boşuna dememişler insanın başına ne gelirse ya meraktan ya da ….. gelir diye bende merak ettim ne formülü diye sordum. Hay sormaz olaydım. Güya neymiş efendim biz Türkiye ile iş yapan Amerikan firmalarına gizliden talimat verip piyasadaki dolarları çektirip ülkede dolar fiyatını tırmandırıp ekonomiyi allak bullak edecekmişiz. Böylece gelecek yerel seçimlerde hükumet büyük ihtimalle oy kaybedecek ve erken genel seçime gidilecek ve iktidar partisi AKP yine oy kaybedecek böylece hem AKP den hem de Erdoğan’dan kurtulmuş olacakmışız. Sonrada eskiden olduğu gibi hem ülkeyi iliklerine kadar sömürebileceğimiz, hem de her höt dediğimiz de al bi’muçuk deyip öpücük veren siyasetçileri iktidara taşıyıp istediğimiz gibi at oynata bileceğimizi söyledi!
-Tamam, şimdi anladım. Sizde ülke’den doları çekince Türkiye ile iş yapan Amerikan firmalarının elinde dolar şişti Türkiye’den daha fazla Amerikan firmaları zarar etti. Öyle değil mi?
*Aynen öyle, onun için o formülü veren Netanyahu’nun canına ot tıkayacağım. Adamların ekonomisini çökertemediğimiz gibi hırs yapıp habire yatırım yapmaya da devam ediyorlar. Ülkeyi üç kat büyüttüler. Yetmezmiş gibi kendi milli silah sanayilerini de kuruyorlar. Eh malum eskisi gibi orduya zırt pırt darbede yaptıramıyoruz. Ülkedeki her yatırımı engelleyen, yapılmış olanları da küçümseyip sabote eden bizim istemezük takımı da artık eskisi gibi etkili olamıyor. Daha doğrusu millet artık onları ciddiye almıyor. Senin anlayacağın içerdeki, dışardaki, tüm işbirlikçilerimize rağmen adamlar halen iktidardalar.
-Sizde buna üzülüp kendinizi içkiye verdiniz öyle mi?
*Ben içmeyeyim de kim içsin be birader? Her türlü ibneliğimize rağmen dile kolay adamlar on yedi senedir aralıksız yerel genel her seçimi uzak ara kazandılar. Anlayacağın ne kahpelik yaptıysak boşa çıktı. Akşam açıklanan son yerel seçimlerde %44,45 ile AKP yine birinci parti olduğunu, ittifakla da toplamda %51 ,74 oy aldıklarını öğrenince kahrımdan vurdum kendimi içkiye koca bir şişe viskiyi devirdim.
-Haaa!!! Tamam. Şimdi daha iyi anladııııım… siz telefonla Netanyahu’yu arayacaksınız diye sarhoş kafa yanlışlıkla Nikaragua başkanı Sayın Ortega’yı arayıp küfür ettiniz!’’
*Evet, maalesef öyle oldu.
- Neyse olan olmuş ancak size sevineceğiniz tam üç tane müjdeli haberim var.
*Aman gözünü seveyim bana müjdeli haber deme kim bana müjdeli haber verse o müjdeli haber bir süre sonra kâbusum oluyor.Ama yinede merak ettim neymiş o üç müjdeli haber?!’’
-Efendim sıkı durun söylüyoruuuum birincisi ana muhalefet Ankara ve İstanbullu kazandııııııı…..Başkanım? Başkanım? Niye öyle bakıyorsunuz! Sevinmediniz mi?
*Ulan manyak müjdeli haber dediğin bu mu? Salak herif adamlar 17 sendir iktidardalar adamlara karşı kazanılan tek başarı bu mu?
-Şey efendim iki müjdem daha var.
*Hadi söyle bari onları da söyle….
-İkincisi ana muhalefetin genel seçimlerde meclise soktuğu HDP doğu ve güneydoğuda altı ilde belediyeleri kazandı.
*Nee kazandı mı bu harika bi haber.
-Harika değil mi başkanım. Üçüncüsü daha harika.
*Çabuk söyle hadi çabuk bak şimdi merak ettim.
- Efendim üçüncüsü de senatodan talep ettiğimiz ypg ,li ve pkk’li teröristlere harcayacağımız bir milyar dolarlık paranın üç yüz milyon dolarlık ilk dilimini bu akşam saatlerinde senato onayladı.
*Ne diyorsun?!’’Sahi mi söylüyorsun? Bak! Benimle dalga geçmiyorsun değil mi?
- Aşk olsun başkanım ben sizinle ne zaman dalga geçtim.
Başkan Traump, bakanın söylediklerinden emin olmak için sağ elinin başparmağı ile işaret parmağının ucunu bir birine değdirip parmaklarıyla yuvarlak bir halka yapıp elini dış işleri bakanına göstererek*Yalan söyleyen böyle top olsun mu? Diye sordu. Pompeo’da yılgın bir ses tonuyla….
-Olsun be başkanım olsun anasını satayım. Diyerek cevapladı. Bakan Pompeo içinden kendi kendine konuşarak. ‘’ ‘’Ulan şansıma tüküreyim, bende de ne kısmet varmış be anasını satayım o kadar zaman bekledik ola ola bu hanzonun başkanlığında dış işleri bakanı olduk iyi mi. Ne yapsam yav bendemi istifa etsem, ne etsem.
Dış işleri bakanı Mike Pompeo kendi kendine konuşurken başkan Donalt Trump ona seslendi.
*Tamam, o zaman cıa’nın başkanını telefonla arayın derhal buraya gelsin. Türkiye ile ilgili yeni projeler oluşturmamız lazım.
-Kafanızda yeni bir proje mi var başkanım.?
* Ne projesi be hemşehrim sözgelimi öyle dedim. Proje muroje yok elimizde kalan tek proje yine bölücü terör örgütleri.
-Hemşehrim mi?! Hemşehrim ne demek başkanım?
* Ne mi demek? Yani ikimizde New york’ luyuz ya oradan hemşehri oluyoruz işte. Türkler öyle söylüyor.
-İyi de başkanım ben Kaliforniyalıyım?
*Kaliforniyalı mı yapma ya, benim baba tarafı da oralı.
-Vallaha mı? kimlerden ne iş yaparlar? Başkanım.
* Ricırt Girl lerden. Esikicilik yaparlar, kullanılmış eşyalar alır karşılığında mandal ve plastik leğen verirler.Ne iş yapacaklar siyonizmi yaymaya çalışıyorlardı.
- Her halde eskilerden ben tanıyamadım ama annemler muhakkak tanır başkanım.
* Muhakkak Anan kesin tanır. Neyse takılmayalım şimdi hemşericiliğe de Türkiye’yi nasıl alaşağı ederiz onu düşünelim son seçimde de tek başına AKP’nin 44,45 oy alması ben iyice ümitsizliğe itti.
-O kadar karamsar olmayın başkanım seçimleri uzak ara kazanmış iktidar partisinin seçmenine koyun diyen, genel yerel on beş seçim kaybetmiş ana muhalefet partisine halen oy veren seçmen kitlesi varken, evvel Gart gün gelir Türkiyeyi alaşağı ederiz. Yani eskiden olduğu gibi, bir koyar üç alırız.
* Ne alması be oğlum her şey ortada, sen de bana gaz verip durma. Gerçi içimden ya ben Türkiye’yi alırım. Ya Türkiye beni demek geliyor ama nerdeeee…
-Başkanım bu söz bana bi’yerden tanıdık geliyor ama..! Nereden tanıdık gelindiğini hatırlayamadım.
* Gelir tabi, on yedi senedir üçün birini alıyoruz. Oradan tanıdık geliyor olabilir mi acaba?!’’
Serhat BİNGÖL.03.04.2019
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.