- 882 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EMİNE HEMŞİRE
EMİNE HEMŞİRE
Permalı gibi kıvır kıvır saçları, gülen gözleri cıvıl cıvıl neşesi ile altı yaşındaki küçük bir kız çocuğunun ruh halini yaşıyor gibiydi.
İçi içine sığmıyordu.Sanki tek ayak üstünde sek sek oynarken, duyduğu müzikle, horonun başına geçip, halay başı olacak kadar dinamik ve hayat doluydu.
Hüznü hiç mi tatmamıştı! Hiç mi tenhalarda yaşadığı dağ köyünün yoksulluğunu yadsıma mıştı!
Sabahlara kadar süren harman savurma işleminde taneleri çekerken başaklar arasında hiç mi uyumamıştı?
Üşümemiş miydi,aralık ayında kara lastikle bir metre kalınlığındaki karı yararken, kaç kez yuvarlanmıştı acaba okul yolundaki dibek taşının altında..Yada hiç birisini yaşamamış mıydı?
Şen kahkahaları ve güler yüzü çocuksu hali ile hastaların sevgilisiydi güzel hemşire. Deli dolu, Anadolu şivesini özellikle kullanır, tevazuyu göklerden yere indirirken ,yükseldiğinin farkına varmazdı bile.
Bundandı hastaların sevdiği, doktorların takdir ettiği, personelin gıpta ile övdüğü, diğer hemşirelerin nazar boncuğu adını taktığı.
Yine böyle bir ruh haliyle hayatı şenlendirirken hastane bahçesine takıldı.Gözlerine bulut indi adeta.Yüzü hüznün makyajıyla boyandı.Gözyaşları belki ilk kez onu bir kürek mahkumu gibi çivilemişti olduğu yere. Az önceki halinden eser yoktu. İlk kez yanakları tarifsiz bir duyguyla ıslanıyordu. Yüreği kabarmış az önce ki çocuğun yerini şimdi seneleri yüklenmiş bir çınar alıyordu.
Köyünü düşündü birden oradaki yaşlıları: İki büklüm yoluna yürüyemeyen bir çalıdan destek alarak doğrulmaya çalışan dedeleri nineleri hatırladı. Kim bilir belki de kendi geleceğiydi onu gördüğü iki yaşlının üzerine kilitleyen.
İki yaşlı karı koca eski kıyafetleri yırtık kara lastikle kırık bir sopaya dayanmış birbirlerinden destek alırcasına kaplumbağa misali hastaneye geliyorlardı. Belki de sabahın rüzgarı onları incitmeden ayaza karşı yavaş yavaş ittiriyordu. Arada bir nefeslenip bir adım daha atıyorlardı.
Allahım bir koşu gideyim şu insanları sandalye ile polikliniğe getireyim. Muayene ve işlemlerini yaptırıp evlerine bırakayım diye düşündü Emine Hemşire.
Unutmuştu viziti, sabah tedavisini sorumluluğunu. Hay Allah kahretmesin çaresizlik ne kötüydü. Tam hareket edecekken doktorun "gelmiyor musun, nereye daldın" sesiyle kendine geldi. Vizitten sonra bir çaresine bakacaktı. Malesef vizit tedavi ve günlük işlemlerden sonra saatin 12 olduğunun farkına vardı. Hemen bahçeye koştu ama iki yaşlı insandan eser yoktu. Düş mü acaba diye hayıflandı. Çabaları sonuç vermedi servise döndü. Bütün gün zihni bu iki yaşlı insanla meşgul oldu. Darlanmıştı Emine Hemşire. Eve geldiğinde aklı hala onlardaydı. Acaba ne yapmışlardı ? Kimse yardım etmiş miydi ? Vicdanında aileden aldığı insanlık dersi ve merhamet meşhalesiyle gereğini yerine getirememenin ezikliğini yaşadı. Emekli olalı hayli zaman geçmesine rağmen bugün hala o hastane bahçesini düşlerken, aradığı kırık bir bastona yaslanmış bu iki nur yüzlü insandan başkası değil ve Emine hemşirenin yüreği o hastane bahçesinde iki yaşlıya takılı kaldı.
.........................
Yürü devran denen, haz al toyundan
Kimler geldi nemalandı boyundan
Asıl azmaz nesil şaşmaz soyundan
Söz ile icraat bile olanda.
Emine Hemşire’lerin çoğalması dileğiyle...Gururumsun vefalı hemşire
DÖNDÜ DEMİR ŞİNEL ŞİİRLERİ YÜREĞİN SESİ’NDEN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.