Sevginin İçinde Aşk’a Ulaşmak
İnsan, hırçın dalgaları ile birden yerle bir eden kişiliğe dönüşebiliyor, kükremiş aslan gibi sinir küpüne de dönebiliyor. Her yeri yakıp yıkıyor, bilinçsizce zarar veriyor da... Onu seyreden sevenleri, dostları; içinde yüzdükleri bu sakin ve huzur veren denizin, nasıl bu hale geldiğine şaşırıp kalırlar. Biraz önce yüzdükleri denizden, adeta uçar gibi kaçarlar, Tsunami dalgalarından! İnsan nasıl severken, öldüren bir başka kişiliğe dönüşebilir ki? Oysa, kısa bir süre sonra dalgalarını çekerken, geride bıraktığı korkunç manzarayı gören sevenleri, hala sevmeli miyim diye düşünürler…Kısa zaman geçer, o yaralar iyileşir ve o sakin denize yine girer insanlar. Yine severler o denizi, yine severler kükreyen aslanı, yine severler yıkılmış binalarını onardıktan sonra… Ölüye üç gün ağlanıyor ve geride ne varsa hatıralarıyla toprağa gömülüyor, ne yaptıysa…
Eğer, her kötülük, yanlışlar, ölümler… Unutulmasaydı, bu dünya yalnızca korku veren bir matem yeri olurdu. Ne dans edeni görebilirdik, ne güleni, ne evleneni, ne de barışı… Sevgi, bu yüzden çok önemli insan için. Eğer, Allah bize rahmetiyle sevmeyi öğretmeseydi, bu dünya da asla olmazdı… Eğer, bu sevgiyi Allah için yapar ve şükredersek de, bu yalnızca ibadet olurdu. Sevmek, bu yüzden ilahi bir ibadettir. Yaratılan her şeyi sevmek, bizi Allah’ı tanımaya ve onun sevgisine ulaştırmaya sevk eder. Eğer, hırçın dalgaları görür ve onun bu hırçınlığının geçici ve normal olduğunu kabul edersek, ondan bir süre uzaklaşıp, sonra tekrar yanına gelirsek, bunu bir matematiksel gerçek gibi kabul edersek; insan ve eşya sevgisi bizi ölene kadar meşgul eder ve bu sevginin temelinin Allah sevgisi olduğunu kabul ederiz. Bu geçici bir sınav olur ve gerçekten sevip sevmediğimizi kontrol ettiğimiz deneyimizi bize yaşatır.
İnsan, geçer dediği haksızlıkları ve kötülükleri görmezden de gelmemelidir. Sevgi, ancak bunları filtre ettiğimizde kalıcı ve yapıcı olur. Sevmek, körü körüne bağlanmak değildir. Sevmek, kusurları olan şeyhse, tapmak gibi her dediğini yaptıran da olmamalıdır. Sevmek, her an insanı öğretici yollara sevk eden, yapıcı ve eleştirici paylaşım olmalıdır. Seven, kişi, yapılan hataları düzeltebilen olmalıdır. seven insan, sigara içen sevdiğine sigarayı bıraktırabilmelidir. “Ben sigara içiyorum, bırakmayacağım, ben buyum, buysam benimle olursun, değilse, işte yol, nereye gidersen git!” diyen bir sevgisizlik olmamalıdır. Sevmek, tapmak değildir de bu yüzden. Sevmek, pürüzsüzdür, en doğruyu yaşatandır, sevdiğine doğru örnek olandır. Yoksa, içinde kusurları sürekli barındıran bir sevgi, bir solukta biter. Hırçın dalgalarına bakar ve çölde yaşamayı kabul eden Mecnun olur da…
Eğer, biz sevdiklerimizin yapıcı eleştirilerine kulak vermez ve ben buyum diye yaşamaya devam edersek, hırçın dalgası eksik olmayan bermuda üçgeni gibi yalnız kalır ve sadece korku salarız çevremize. İnsan, öğütlere, yapıcı eleştirilere kulak vermeli ve değişmelidir daima. Yoksa seviyor diye, elinden gelen zulmü yapan Leyla’ya, işte çöl kumu senden daha çok yakıyor, senden daha çok seviyor mesajını vererek, Allah’ın rahmetiyle daha büyük bir sevginin varlığını gösterir, işte busun denir… O garanti sevgi yok olur birdenbire…
Sevgi, acımak değildir, nefret değildir, olmazsa olmaz değildir. Eğer paylaştığında huzur veriyorsa, yolunu Allah’a yöneltiyorsa, her paylaşımda kaynak suyu-zemzem içiriyorsa vardır. O tertemizlik, nereye gitse aranılır olur, vaz geçilmez olur. O yayla havasını görmek istiyorum der insan, bozulmuş şehir havasında… Sevgi, aşk değildir, sahiplenmek değildir yani. Aşk, birden yoğunlaşan var oluştur. Aşkın içinde sevginin gölgesi mevcuttur, kanmaktır. Suyu içip kandığında, suya gereksinimin kalmadığında, gerçekleri görmeye başlarsın, büyü bozulur adeta… Bu sevgi değil dersin. Aşk ancak, her ihtimali ve paylaşımı yaşamış ruhta bedensel bir var oluştur. Yani yayla havasını arayan bir gerçekçiliktir. Havayı seven bir ruhta, var olduğunu keşfettiği yayla havasını bulan bir nihayettir. Her bahanesi, o yaylaya gitmeyi ve oradan nefes alıp vermeyi istemesidir. Ne o yayla havası ondan uzaklaşır, ne o sevginin doruğu aşk biter. O aşk, gölgesizdir, gerçektir ve Allah sevgisidir. Yaratılanı seven kalbin, Allah’a kavuşmasıdır.
Gerçek sevginin içinde, aşkı yaşamak dileğiyle…
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Sevginin uzantısı ve rahmetin her zerresi.
Duyumsamak ve erişmek o ufkun her zerresinde maneviyatın coşkusuna haiz.
Çok kısa ve çok net bir açılım getirmek istediğim.
İşte yazma sebebim. Sebepsiz bir sevgi derken nedenlerin çoğaldığı.
Yaşaya yaşaya sebeplendiğimiz ve yazmanın ibaresi bir şekilde umuda çıkarken.
Coşku; hissiyat ve maneviyatın iz düşümü.
İşte hissettiklerim ve bana neden yazıyorsun, diyenlere vereceğim tek cevap.
Aşkla yaşarken gördüm ki aşkın çok farklı açılımları var/mış.
Daha çok şey var lakin yazınız çok şeyi en net şekliyle özetlemiş, değerli hocam.
Selam ve dua ile.