- 2426 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ON YEDİ YAŞ EN YAŞ YAŞ YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM KÜÇÜK FAHİŞE
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM KÜÇÜK FAHİŞE
Bir gün kapısına , iki genç adam gelmişti. Bizi Cemal Bey yolladı. Arkadaş arıyorduk da. Handan artık olayı çözmüş ve kabullenmişti. İkiniz birden mi? Evet bebek , ikimiz birden. Yemek masasının üzerine bin dolar bırakmışlardı. Biraz kokain alarak odada kimse yokmuşçasına soyunmaya başlamıştı. Ne bahtsız bir güzellikti bu .Felek belli ki , çizmişti onun üzerini. Yavaş olun beyler, tamam ikinizi de mutlu edeceğim. Can yakmak yok ama. Hayır hayır ben oradan hiç yaptırmadım, olmaz. Kurşun kalem silgisi kadar bir delikti daracık kalçaların arasında ki... Bu kadar para vermişler, Cemal ile konuşmuşlar ve ilave ücret bile vaat etmişlerdi. Biraz hayır diyecek olmuşken , kapının yavaşça açıldığını içeriye Cemal’in süzüldüğünü görerek irkilmişti. Kız haklı beyler. Böyle güzel gazozun kapağını açmak biraz tuzluya mal olabilir size. Gençlerden biri sinirle, koltuk üzerine bıraktığı pantolonundan avuçla aldığı paraları masanın üzerine fırlatarak, Şu yüz kreminizi kullana bilir miyim? Ağlıyordu zavallı , bu yolu o mu seçmişti ki? Cemal elinde ki telefonun kamerası ile iki adamla sevişen ,kokainden darma dağın olmuş Handan’ın, en mahrem anlarını kayıt ediyordu. Ne yapıyorsunuz siz Cemal Bey? Çıkın dışarıya diye bağırıyordu ama iki genç ve güçlü erkek, işlerini bitirmeden onu bırakmaya niyetli değillerdi . Aferin size çocuklar, iki taraflı güzel bir tost yaptınız. Adamlar işini bitirip dışarı çıkarlarken kendisini banyoya zor atmıştı. Biraz kan gelmiş ve canı çok acımıştı. Kurulanarak odaya döndüğünde masada sadece dört yüz dolar vardı. Bin dolardan ve sonra masaya atılan paradan eser yoktu .Aceleyle çantasına atarak Cemal’e küfürler etti. Cemal anasına edilen küfürleri içeride ki odadan duyuyor, gülüyordu. Sonra kapıyı açıp, Ulan orospu, sana bu kadar para harcadım, geriye işte böyle alacağım. İstersem bu resimleri internette yayınlar seni doğduğuna pişman ederim . Babanın koğuş arkadaşlarına ulaştırmak benim için çok basit. Kazanacağın paranın yarısı ile bana olan borcunu ödeyeceksin . Baban kızını, iki kişinin arasında tost olduğunu görürse ne düşünür acaba? Ya ağabeyin? Öyle kabadayı kabadayı dolaşmak var mı ulan? Bacısı s.kişen ibne derler adama. Ben sadece bana olan borcunu ödemeni istiyorum . Yakında Arap müşterilerin de olacak. Hatta seni Dubai ‘ye bile yollayacağım. Yaşın ilerlerse bir boka yaramazsın zaten. Ağlama lan, sadece yediğini sıçarak kullanırsan o götü, istediğin parayı kazanamazsın . Ha bir de, Arapların zevkidir. Yakaladılar mıydı fındık gibi mührü, icabında iki kat ödeyip, kendileri açmak isterler. İlk defa yaptığını , hiç denemediğini, hatta ölüyormuş gibi ağlamayı da unutma.
Nurcan ve Muradiye ; hem deli Mustafa’yı, hem de çatlak Melike Hanım’ı idare ediyorlardı. Handan’dan gelen para cezaevine ve geçinebilmelerine yardımcı oluyordu. Nurcan bir kafede garsonluk işi bulmuştu . Muradiye’nin kara oğlundan pek hoşlanmıyorlardı ama Musa’nın korkusundan onu da idare etmek zorunda kalıyorlardı. Muradiye , devamlı çalışmak üzere bir zengin evi ile anlaşmış , sürekli oraya gidiyordu. Bazen de akşam ziyafetlerinden sonra yatıya kaldığı da oluyordu. Hakim , Musa’yı ateş etmeseydin , tabancanın kabzası ile kafasına vursaydın, adamı öldürmeye hakkın var mı? Diye suçluyordu. Kamyon Recep’in yanında , Musa’nın sinek gibi kaldığını, kafasına vurmakla filan yıkılamayacağını göz ardı ediyor gibiydi. Allahtan ki , cezaevi savcısı iken , Kamyon’u eskiden tanıyan tecrübeli savcının mütalaası, meşru müdafaa şeklindeydi. Ah ulan, diye iç geçiriyordu Musa, orospu çocuğunun komple takımlarını kesip ağzına tıkmadığım için yazıklar olsun. Benim yok olan taşakları, hesaba bile katmıyorlar. Dillendirmemek için avukatım da bu konuyu açmıyor bile. Ama neler kaybettiğimi kimseler bilmiyor. İki karıyı nasıl idare edeceğim bilmiyorum. Üstelik birer adet taşak yuttular. İkisi de güzel avrat, takılanı çok olur.
Aradan bir yıl geçmişti. Hala kesin karar çıkmamıştı. Musa hastaydı, ruhu ve bedeni çökmüştü. Alkolsüz ve kadınsız hayat çok zordu. Handan garsonluk yaptığı kafede , personelin kaldığı yatakhane de dört kızla aynı odayı paylaşıyordu. Burası Nişantaşı’nın en lüks kafeteryasıydı. Cemal ‘den kaçmış, kazancı da oldukça düşmüştü. Yine de mutluydu. Güzel arkadaşları vardı. Tabi kimse onu geçmişini bilmiyordu. Güzelliği gelen müşterilerin dikkatini çekiyor, yüklü bahşişlerle birlikte , muzur teklifler de alıyordu. En ilginci ise yaşlı bir doktordan gelmişti. Ben tek başına yaşayan bir ihtiyarım . İki kızım var ama beni telefonla bile aramazlar. Buradan bahşişlerin dahil eline ne geçiyorsa, iki katını verebilirim. Ayrıca özel bir oda ve yepyeni mobilyalar. Tekliften emin olana kadar biraz daha çalışıp , sonunda doktorun evine taşınıvermişti. Doktor seksen yaşlarına merdiven dayamış ama yine de dinç bir insandı. Bazen Handan’ın bacaklarını okşayarak , bazen de her yerini yalayarak , eliyle ,diliyle kendince tatmin oluyordu. Yani eski zamparanın işi bitmiş gibiydi. Demek ki, horoz ölse bile gözü çöplükte kalıyordu. Çok geçmeden bir kız arkadaşı onu zengin bir müteahhit ile tanıştırmıştı. Tanıştıranın komisyon aldığını biliyordu üstelik. Hatta eski sevgili olduğunu, ondan sıkıldığı için başkasını bularak para aldığını da biliyordu. Bu adam çok bol olan parasını küçük kızlara para vererek uyuşturucuyu çekip oral seks yaptırarak ve kıçına parmak sokturarak tatmin oluyordu. Ama çantasına sürekli para konuyordu. Doktor da, Handan’ın durumunu hiç sormuyordu. Herkes için her şey yolundaydı sanki. Hele yatlarda yapılan partiler, kızlara alınan hediyeler bambaşkaydı.
Yaşlı doktorun yazlık evinin tapusunu üzerine yaptırmak isteyince onunla ipleri hemen gerilmişti. Sonunda küçük bir ev bularak oraya taşınmış, Müteahhit sevgiliden de epey teşvik almıştı . Adam kendisi için evini terk eden küçük kız olarak görüyordu onu. Bu yüzden evin eşyalarını o almıştı. Şu cenabet İstanbul’un içinde yaşayanlarının bile bilmediği gerçek tarafıydı bu. Piyasa güzel kızları pazarlayan olgun pezevenk karılarla doluydu. Arada sırada çıkan işlere , başka isim kullanarak gidip para kazanmak basit bir işti.
İnsanların, babasının, ağabeyinin çektirdiği her şeyin hesabını soruyor gibiydi. Güzel arzularını, insanlara iyimser bakışlarını , duygularını , Allah’a olan inancını kaybetmiş gibiydi. Medyada çok meşhur olan zengin iş adamı, en az onun kadar gaddardı. Bazen gece yarısı arabasını gönderip onu aldırıp ot çekmek, o kafayla yata binip, sahillerdeki gece mekanlarını gezerek yeni kızlar bularak aralarına almak , bazen de sadece uyumak için onu arıyordu. Gece yarısı çalan bir telefonla uyanıp giyinmek ve süslenmek çok zor geliyordu Geceyi nasıl geçirirlerse geçirsinler homoseksüel bir yardımcı çantasına parasını mutlaka koyardı. Bazen de Araplara ekstra hizmetler veriyordu. Hiçbir şeyi beğenmez ve umursamaz olmuştu. Hele erkekler, ona büsbütün çekilmez yaratıklar olarak görünüyordu.
Bir gece onu arabasını yollayarak yanına çağıran zengin adam, uykuya dalmış , yatak odasının kapısını da kapatmıştı. Yardımcısı parayı uzatıp özür diliyordu. Belki de ondan önce gelip koynuna giren biri de olabilirdi. Bu ne rezalet be? Hem çağırırsınız , onca ıstırap çektirirsiniz , hem de beyefendi horul horul uyur. Handan Hanım , siz eksiksiz olarak paranızı alıyorsunuz. Lütfen buyurun salonda bekleyiniz. Ne diyorsun sen be! Siz o küçük fahişelerle mi, karıştırdınız beni? Estağfurullah Hanım efendi, sizin yeriniz bizim için her zaman başkadır. Bey efendi içkiyi biraz fazla kaçırdı da. Bana ne be, senin patronun götüne parmak atacak başka bir aptal bulsun. Birden salonun kapısında konuşmaları duyan zengin adam belirmişti. Ne diyorsun sen, terbiyesiz kadın ? Bir gün olsun paranı alamadığın oldu mu? Kahyama söylediğin şeylerden hiç mi utanmıyorsun? Mahremiyeti ifşa etmek, yaptığın işle bağdaşır mı? Verin lan şu karıya parasını . İki katını verin lan . Haydi şimdi siktir git a.ına koyduğumun adi fahişesi. Eline sıkıştırılan kalın dolar destesini çantasına koyarak villadan çıkmıştı. Adamı hiç bu kadar sinirli görmemişti. Hemen kaçmalıydı. Bu saatte nereden taksi bulacaktı. Bu adam onu kaldığı evden de çıkartabilirdi. Yolun kenarından yürüyerek karanlık sokaktan çıkmak istiyordu . Biraz uzaklaşmıştı ki arkasında ona doğru koşan iki kişiyi fark etmişti. Her şey için artık çok geçti . Telefonundan 155Polis İmdat’ı aramak istedi . Eline inen bir tekme telefonunu ve çantasını düşürmüştü. Diğer adam elindeki demir boruyu bütün gücüyle diz arkasına indirmişti. Telefonu kıran adam, boksör gibi arka arkaya suratına yumruk atıyordu. Bağırmaya , çığlıklar atmaya başlamıştı. Diğer villaların köpekleri havlıyor, bekçileri düdük çalarak vukuatı bildiriyorlar ama kimse onu kurtarmaya gelmiyordu. Darbeleri suratına indiren genç adam, Haddini bileceksin , akıllı olacaksın ,akıllı. Yoksa iki yanağını da usturayla boynuna düşürürüm Allah’ıma . İşleri çabuk bitmişti. Onu, dayak yediği villanın kapısından içeri alıp, bir su falan içirdikten sonra hemen hastaneye İlk Yardım’a götürmüşlerdi. Durumu iyi değildi. Çantası , telefonu, paraları ve kartları artık yoktu. Sağ dizi kötü kırılmış, apış arasına gelen tekmelerden, rahim üstü kemiği çatlamıştı. Adam onu tekmelerken; Hep zenginlere ha. Biz insan değil miyiz lan. Demek onun güzellik pastasından herkes tatmak istiyordu. Donunun hizasında giydiği mini etekleri geçiyordu aklından. Adam haklıydı kendince. Aç bir insanın karşısında nefis bir döneri ağzını şapırdatarak yemek gibi bir şeydi bu. Getirildiği özel hastanede zengin arabasını gören personel, Ona büyük ihtimam gösteriyordu. Hemen özel bir odaya alıp, ameliyat için hazırlığa başlamışlardı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.