- 439 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Öykülerimiz Var Anlatılacak
Kendi öykülerimde senin öykülerini de yazıyorum, bir sığınmanın başvurusunu yaparak.
Kabul ya da ret konusu kahır yüklü bulutlar yerine senin içinde gizlediğin gizemli sırlarında gizlenmiş birer kuytudur biriktirdiğim. Ve bense zamana inat, onları itinayla açmaya geldim ve devam edeceğim gelmeye …
İsterse yollar yıllar alsın. Ben ömrümü koltukta kitap okumak ya da penceremde başımı uzatıp yağmurda damlaların resmi geçit törenlerini izlemek istemiyordum ve istemiyorum da! Buna zaten kaygılarımda izin vermezdi. Ben de koltuktan kalktım, elimdeki kitabı küçücük masaya indirdim ve demsiz bir çay daha doldurarak demlenmeye devam ederek adımladım beni bekleyen tuşların kaygılı bakışlarını biraz olsun hafifletmek ve harflere kelime görevi yüklemek sevinciyle … Adımlarıma bir şeyler izin vermesede, ruhun isyanı yine kazandı ve insan olmanın eksikliklerini hissettim bu arada!
Bir boşluk vardı içimde ağır granit taşlarına taş çıkartan. Sen, yine kazandın içimde ki boşluğu doldururken. Kısık seslerin geldiği yönler yok artık bu yüzden içimde. Sırlar sessizliğinde! Hayıra yorarak yorulmuyorum bu günkü, sevincimizin tarifsiz kıvancıyla … Üşütmüyor hiç bir hastalık artık beni -bedenimi. Bilmediğim bir sıcaklık olsa bunun sebebi! Tanırken; erkanı edebi! Görünmez bu kuyunun dibi gibi! Demiyorum! Görünüyor, hem de her şey tüm berraklığıyla … Bürünmüş kendi kılığına!
Uzaktasın demiyorum! Çünkü, göreceli bir kavramdır uzaklık! Uzaklık bile azaltmıyor kazanmaya yakın olduğumuz şeylerin varlığını… Verimli oluyorum; kısır kalmıyorum doğmamış tanımlarımın öncesinde. Yazarken gömülüyorum diri diri zamanın içine! Bir şair sevinciyle! Bazen gülümsemekle yetiniyor bakışlarım. Bazense içimdeki haşereliğe teslim ediyorum suskunluklarımı… Ne yapsam yetişemiyorum dalgaların hızına … Demiyorum! Dalgaların gel git denen bir doğa hareketlenmesinin bilimsel analizini kafamda yorumlayabildiğim için. Sığıyorum, sığınıyorum kendi içime! Ezberlediğim yeni dilin kelimeleriyle! Seviniyorum bir gün sıra Ibranice’ye de gelecek diye! Ölmeden inadına yaşamak niyetiyle!
Ara sıra, soluklandığım zamanlarda, başlıyorum inceltmeye kendimle geceyi … Bir an önce cevap şıkkına tıklamak için! Kavuşmak ve kavuşturmak için taşan kısımlarımı, var gücümle törpülüyorum. Rendeye vurulmuş turp gibi derimi, derimin çektiklerini düşünürken!
Bekliyorsam ve de bekliyorsan öncesine ve sonrasına ait bir anlama sığan geleceğin mütevazi olması adına! Bu anlarda çiziyorum hayatın krokilerini … Böyle anlarda sivriltiyorum kurşun kalemlerimin uçlarını! Doldurulacak gazete bulmaca kareleri yırtılıpçizilmesin diye! Ve takvimler sonbaharın, son günlerini kucak kucak toprağa verdikleri gazelleriyle! Bildiğimiz bir değişikliğin devinimiyle duvara vuran rüzgar nefes oluyor içimize! Ne zaman açacağını bilmediğim, bir zaman diliminde, dokularımdan ruhuma nükseden ve kanıma karışan sıcak bir örgünün fonksiyonu olarak işleme geçerek işe başlıyor. Ağır ağır!
Ve yoksulluğuna inat bir yaşam sevinci yüklüyorsun ruhuma! Pusuda bekleyen aslanlara inat Serengeti’de ırmağı geçmeyi deniyorum sürü sürü içime birikmiş yığınlığınla … Buna cesaret diyorum, kendi betimleme tarzımla! Cesaret, günün birinde hikayesini yazdığımız bir nefesin nefsi müdafası, bizim bıraktığımız yerden ya da aldığımız yerden yola devam etmek için sunulan haklı bir fırsat!
Ve bu gün bu sevinci yaşıyoruz! Bebek gibi temiz ruhunla! Kazanıln bir sınavın, yazılan bir yazının, bir şiirin, bir öykünün, bir gözlem yazısının, bir alan çalışmasının ya da bilimsel bir makalenin içinde gizlenen! Bu gün, her zamankinden daha sevinçliyim! Çünkü, „Anlatılacak Öykülerimiz Var“. Bu öykülerde gizli yasadıklarımız ve yaşayacaklarımız! Yaşamak, yaşamak ve yine yaşamak zevkiyle … Kuş tüyü yastıklar üzerinde! Uzayıp giden günlerde! Yaşamak sevinciyle …
Hasan Hüseyin Arslan - 30.11.2018
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.