- 610 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şehitlik Fedakarlıktır
“Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz.” (Bakara 154) ayet-i kerimesiyle biz fanilere müjdelenen baki ve mukaddes mertebedir şehitlik...
Allah indinde çok değerlidir ve peygamberlikten sonraki en yüksek derecedir. Yüce dinimiz İslam’a göre şehitler cennetle ve kul hakkı hariç bütün günahlarının bağışlanacaklarıyla müjdelenmişlerdir. Deyim yerindeyse şehitlik, canıyla ve kanıyla cenneti satın almak demektir.
Şehitliğe giden yol imandan ve vatan sevgisinden geçmektedir. Vatan sevgisi kavramı kuru bir laftan ibaret değildir. Vatanını sevmek kişinin ruhunda ve yüreğinde hissettiği derin bir duygudur. Çünkü vatan bir milletin yuvası olduğu sürece üzerinde o milletin bayrağı dalgalanır. Böylesine mukaddes bir mertebeye kavuştuğu inancını içinde taşıyan ve vatanını seven kimse -güzide İstiklal Marşımızda geçen “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda” dizeleriyle bir kez daha hatırlayacağımız üzere- malını ve canını feda etmek için çekinmez.
Bu gaye için kimimiz silahla kimimiz kalemle savaşabiliriz. Çünkü biliriz ki bu gaye uğruna atalarımız cephede mermi yakarken analarımız ise onlara erzak ve cephane taşıyarak, yeri geldiğinde tedaviye ihtiyaç duyanların yarasını sararak bu toprakları vatan yapmışlar ve al bayrağımızı dalgalandırmışlardır. Tarihi şan ve şerefle dolu bir milletiz. Atalarımız ve analarımız Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Sakarya’da, Niğde’de, yurdun her köşesinde yüreğindeki vatan sevgisinin sıcaklığıyla yarı aç ve yarı çıplak bir şekilde düşmanın teknolojik ve gelişmiş ordularına karşı geri dönmeyi asla düşünmeyerek şehitlik gibi mukaddes bir dereceye ulaşabileceğini bilerek mücadele etmişlerdir. Bu vatan sevgisi ve şehitlik arzusunu sonraki nesillerin ve biz torunların örnek alması, şehitlerimizin sahip olduğu bilinçle yaşaması, şehitlere ve şehitliğe layık davranışlar sergilemesi gerekmektedir. Yani bize düşen asıl görev onlar gibi davranarak vatanımızı, değerlerimizi, inançlarımızı kutsal görmek ve ne pahasına olursa olsun onları korumaktır.
Yaşı, cinsiyeti ve görevi ne olursa olsun her bireyin vatan için yapması gereken işler vardır. Vatan sevgisini de ancak yapacağımız bu işlerle gösterebiliriz. Yani vatanı sevmek için bu uğurda şehitlik mertebesine ulaşmak için illa ki asker olmak gerekmez. Dini, vatanı ve milleti için yapması gereken işlerin bilinciyle çabalayan bir öğrenci, öğretmen, akademisyen, hâkim, Cumhuriyet savcısı, icra müdürü, doktor, polis, hemşire, çiftçi, terzi, hangi statüde ve meslekte olursa olsun bu milletin her bir üyesi bilmelidir ki Allah yolunda, vatan uğrunda, milletinin yanında canını, emanetini Sahibine teslim ettiğinde şehitlik gibi mukaddes bir mertebeyle ödüllendirilir.
Bu bilinçle hareket ederek Seyit Onbaşıların, Melih Sıtkı Dolunayların, Eşref Bitlislerin, Neşe Altenlerin, Murat Uzunların, Ahmet Çamurların, Mehmet Selim Kirazların ve isimlerini yazmakla bitiremeyeceğimiz hiç bir yere sığdıramayacağımız bir çok güzel insanın anılarına sahip çıkmamız, yerine getirdiğimiz görevlerde ve yaptığımız işlerde aynı duygulara ve cesarete sahip olmamız gerekmektedir.
Bu hâlin duygusal bağlamında ise zordur evlat olmak, anne olmak, baba olmak, kardeş olmak... Kanıyla ve canıyla evladını, babanı, anneni ve kardeşini toprağa vermek zordur. Bin bir zorluklarla okutup büyüttüğü evladı için döktüğü gözyaşı acıdır bir babanın ve annenin. Bir eşin, hayatını paylaştığı insan için döktüğü gözyaşı burkar insanın yüreğini. Belki babasını hiç görmeyen ya da henüz ona doyamayan bir çocuğun feryadı yıkımdır. Bunların ötesinde gençliğe, yaşanacak günlere ve gerçekleştirecek ideallere sahipken ve sahip olmak istediğin bir çok şey varken bunlardan ve hayattan kopup gitmek zordur herkes için.
Ancak bu dünyanın fani olduğunu, asıl yaşamın ebedi âlemde olduğunu bilen, vatan sevgisi ve şehitlik gayesiyle mücadele eden biri için zor olduğu kadar güzel bir ödüldür şehitlik...
Şehitlik cesarettir, şehitlik fedakarlıktır.