CEVAPLARI BİLENLERDEN YARDIM İSTİYORUM
[ kalin ][ kalin ]Son zamanlarda İslam dini ile ilgili daha fazla şey okuyorum. Okuduğum kaynakların bir ikisinde Hz. Muhammed’in peygamber olmadan önce ticaret için İstanbul’a kadar gittiği yazıyordu. Doğru düzgün bir açıklama ve ispat olmayan bu iddia benim biraz aklımı karıştırdı. Hepimizin bildiği üzere İstanbul’un fethi ile ilgili dinimizde ciddi bilgiler var. Fetih önceden müjdelenmiş mesela... Hadisler olduğu söyleniyor. Bu konuyu zaten biliyorsunuz. Şimdi bazı sorularım olacak. Lütfen dini bilgisi yetkin olarak üyeler bana yardımcı olabilir mi?
1. Hz. Muhammed Ticaret için peygamber olmadan önce İstanbul’a kadar gitti mi?
2. O hadis’in yezit için söylendiği hakkında ne düşünüyorsunuz? Düzenlediği ve yarıda kalan İstanbul seferi için söylenmiştir deniyor.
3. Dinimizde gelecekten haber vermekle ilgili kesin kurallar olmasına rağmen peygamber efendimizin böyle bir müjde vermesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
4. Bizim dinimizde savaş hakkında söylenenlere bakılınca bir başkasının ülkesini işgal edilmesi hakkında müjde verilmiş olabilir mi?
5. Hz. Eyüp’ün İstanbul seferine katılıp orada bir kabrinin bulunması hakkında ne düşünüyorsunuz? Peygamber efendimizi Muaviye ve ordusunun İstanbul’u kuşatmasından yıllar önce evinde ağırlamış olduğunu düşünürsek tarihi açıp baktığımızda bazı şeyler çok mantıksız geliyor. Hz. Eyüp kendi döneminde bir insan ömrünün 40-50 yaşlarında son bulduğu bir zamanda en az 80-90 yaşlarında iken hem de deve üstünde onca yolu mu gelmiş İstanbul’a? Bir de o orduya komuta mı etmiş? Nasıl yani?
6. Akşemseddin hazretlerinin rüyada görerek İstanbul’un fethi sırasında mermer lahitler arasında bulduğu Hz. Eyüp’ün mezarı neden İslami usullere göre değilde Roma tarzında defnedilmiş?
Aslında not aldığım çok soru var. Ancak önemseyip bunlara cevap verecek birilerini bulabilirsem aranızdan sormaya devam edeceğim. Kafam çok karışık... Yardımcı olan arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Deniz...
YORUMLAR
sayın yazzar, yazınızın başında islam dini ile ilgili yazılar okuduğunuzu söylüyorsunuz ama sorduğunuz sorular islam dini ile ilgili değil,belki islam kültürüyle ilgili. islam kültürü dediğimiz içinde doğrular, yalanlar, rüyalar ve hikayeler olan; biraz hint,biraz şaman,biraz bizans, biraz fars ve arap kültürüdür. hatta kültürde diyemeyiz olsa olsa malumattır.
islamı samimiyetle öğrenmek isteyen hiç kimse bu malumatla bir yere varamaz. yüzlerce çelişki içinde kalır. sorduğunuz soruların cevapları şöyle olsa ne olur böyle olsa ne olur.
kurandır aslolan ve üzerinde tartışma olmayan hadislerdir.
işgal meselesine gelince: islamın şöyle bir kuralı var: islam zaten yaşanan gerçekler üzerine bina edilmiştir. yani savaş bir gerçekliktir. bu gerçekliğin vahşete dönüşmemesi için şu anda modern dünyanın ulaşamadığı kuralları ta o zaman koymuştur.
son söz olarak şunu söyleyeyim ama Deniz hanım lütfen kırılmasın islamla ilgili soru soracaksa malumatlar üzerinden sormasın diye düşünüyorum. tabi kendi tercihinedesaygı duyarım.
selamlar.
selahattincansız tarafından 9/9/2018 11:46:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Deniz kesinliği kanıtlanmamış rivayet farz edilen hiç bir şeye inanmam...
Peygamber dediğiniz kişi sadece misyonerdir. .İstanbul'a gelse ne olur gelmese ne olur ki..
Neyse canım ya fazlada yorum yapmak istemiyorum.
Sevgilerimle
Filiz Şahin.
Çünkü; yanlış kullanmışsınız ve bu Müslümanları incitir!
hotamisli
Boyle inanmak zorunda degilsiniz ama misyonerdi diye iftira atmaya hakkiniz yok. Sevdiklerinize iftira atilmasin, eyvallah haklisiniz.
Sizde elestirdiginiz insanlarin hatasini yapmayin. Arada hic bir farkiniz kalmaz.
Dilek USTA
Filiz Şahin.
İNANMIYOR OLABİLİRSİNİZ TERCİH MESELESİDİR ANCAK
BİRAZ ÖZEN GÖSTERİP HASSAS DAVRANMANIZ, SAYGI DUYMANIZ ÇOK MU ZOR?
Hem etik değildir hem kanun önünde suçtur.
daha açık yazayım o zaman
Lütfiye neyse şu yazdığınız yorumda o daha ötesi de yok!
Dilek USTA
ve yazının muhatabına yazdım ben yorumumu.
Hamasi hikayelere de inanmam ayrıca..
Yel değirmenlerine karşı Donkişotluğa soyunacak değilim lakin
farklı düşüncelerin yorumlarına da saygı duyulması taraftarıyım.
Peygamberde sonuçta insan..
Filiz Şahin.
anlamadınız
misyonerlik bir dini yurt dışında ve özellikle Hristiyanlığı yaymak için çalışanlara verilen bir isimdir. İslam peygamberine misyoner diyemezsiniz. İdrak edebildiniz mi?
derdim size çatmak değil ama siz bir Müslümanların peygamberini misyoner derseniz küfretmiş olursunuz, ben Müslümanım bu hakkı size vermem
lütfen biraz kendinize saygınız olsun rica ederim suç işliyorunuz
Türk Ceza Kanunu'nun 216. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli şartı ile altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Dini değerler; bir dinin kitabı, peygamberi, kutsal yerler olabilir. İnanca saygı ilkesi gereğince herkesin, bir diğerinin inandığı dinle ilgili değerleri gözetme, incitmeme, dini tahkir veya tezyif içeren açıklamalar yapmama yükümlülüğü bulunmaktadır.
Aksi halde, ifade hürriyetinin kullanılması suretiyle söylenen hakaret içerikli sözlerin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, Türk Ceza Kanunu m.216/3'de tanımlanan suçun unsurları gerçekleşecektir. Belirtmeliyiz ki 218. maddeye göre, dini değerleri aşağılama suçunun basın ve yayın yoluyla ve dolayısıyla Türk Ceza Kanunu m.6/1,(g) uyarınca internet vasıtasıyla işlenmesi halinde, fail hakkında tayin edilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
KANUN ÖNÜNDE SUÇTUR DİYORUM
Filiz Şahin.
anlamadınız
misyonerlik bir dini yurt dışında ve özellikle Hristiyanlığı yaymak için çalışanlara verilen bir isimdir. İslam peygamberine misyoner diyemezsiniz. İdrak edebildiniz mi?
derdim size çatmak değil ama siz bir Müslümanların peygamberini misyoner derseniz küfretmiş olursunuz, ben Müslümanım bu hakkı size vermem
lütfen biraz kendinize saygınız olsun rica ederim suç işliyorunuz
Türk Ceza Kanunu'nun 216. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli şartı ile altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Dini değerler; bir dinin kitabı, peygamberi, kutsal yerler olabilir. İnanca saygı ilkesi gereğince herkesin, bir diğerinin inandığı dinle ilgili değerleri gözetme, incitmeme, dini tahkir veya tezyif içeren açıklamalar yapmama yükümlülüğü bulunmaktadır.
Aksi halde, ifade hürriyetinin kullanılması suretiyle söylenen hakaret içerikli sözlerin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, Türk Ceza Kanunu m.216/3'de tanımlanan suçun unsurları gerçekleşecektir. Belirtmeliyiz ki 218. maddeye göre, dini değerleri aşağılama suçunun basın ve yayın yoluyla ve dolayısıyla Türk Ceza Kanunu m.6/1,(g) uyarınca internet vasıtasıyla işlenmesi halinde, fail hakkında tayin edilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
KANUN ÖNÜNDE SUÇTUR DİYORUM
Dilek USTA
Ve benim söylemimde en küçük bir aşağılama veya hakaret yok.
Misyoner:Kendini herhangi bir düşünceyi, bir ülküyü yaymaya adayan kimse.
Bende böyle algılıyorum..
Filiz Şahin.
(*-*)
Denizim kusura bakma gülüm
(*-*)
ciddi ciddi darlandım
Atatürk'e küfredenin nöbetini
islam'a küfredene devrettiği
ne berbat bir çağdır bu böyle
akıl iktidar olunca
seslen bana gönlünce
Dilek USTA
Selametle
Filiz Şahin.
rastgele
Dilek USTA
Size de ön yargılarınızla birlikte iyi günler dilerim
en güvenilen hadis yazarı peygamberimizden 100 yıl sonra doğmuş,
haliyle dikkate almak için Kur'an ile örtüşüp örtüşmediğine bakmak lazım şahsen ben görmedim. fethi işaret eden bir ayet .
hakka suresi Suat Yıldırım: (44-46) Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını keserdik.
yani Kur'an yazmıyorsa peygamber söyleyemez
canım gülüm, bilgiye dayalı yorum isteyen çalışman için sana ancak bu kadar yanıt verebiliyorum ki zaten bildiklerimi öğrendiklerim sorularına doğru cevaplarını yazmış
sağlıkla kal
Filiz Şahin. tarafından 9/8/2018 8:27:27 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Deniz aslında şöyle bakmak lazım diyorum ben:)
Allah insanlara peygamberler aracılığı ile doğruyu yanlışı göstermeye çalışmış. Mühim olan Allaha bir yaradana inanmak ona şirk koşmamak. Peygamberimiz de o görevi yüklenenlerden biri.
Şimdi İstanbula gelse ne olur gelmese ne olur. Bunların hepsi bana göre fasa fiso.
Fazla kafa karıştırmana gerek yok bence:) Boş ver hadisler.. Gerçekler sadece kuran_ı kerimde var. Hadislerin yüzde yetmişi uydurma. Ben o konuda bir hocayla resmen birbirimize girdik:) bana en sonunda ne dese beğenirsin. değişmeyen gerçek hadisler var ama onu herkese açıklamıyoruz dedi:) niye dedim biz kuş beyinlimiyiz:) herkes anlıyamaz topluma yerleşmiş olanlar daha iyi dedi:)))))))))
şimdi konunun özü bu dedim artık peşimden kim ne atar bilemem:)
Sevgili Deniz
Öncelikle belirteyim ki sorduğun sorulara hiç kimse iki kere iki dört eder türünden kesin bir cevap veremez. Ancak yine de sağ sola sapmadan sadece ve sadece sorduğun sorulara bildiğim kadarıyla cevap vereyim ( Ki bazılarını çeşitli yazılarımda ele almışımdır )
1- Hz. Muhammed ne ticaret amacıyla ne de bir başka amaçla İstanbul'a gelmiş değildir. Bu kesin.
2- İstanbul bir gün elbet feth olunacaktır hadisinin Yezit tarafından ya da Emeviler tarafından uydurulmuş olma ihtimali vardır elbette. Bunu iki sebeple yapmış olabilirler 1- İstanbul'un fethini meşru göstermek için 2- İstanbul Feth edilirse kendi saltanatlarını daha da perçinlemek için. ( Öyle ya eğer Emeviler İstanbul'u feth etmiş olsalardı Hz. Muhammed'in müjdesine onlar nail olacaklar, böylece haklarındaki '' halifelik bu hanedanın değil Ehl-i Beytin hakkıydı'' itirazlarını tamamen ortadan kaldıracaklardı. Lakin bilindiği gibi feth edemediler. Eğer bu fetih onlar zamanında olsaydı Emevi hanedanının ömrü sadece 70 sene olmaz belki de 700 sene hatta daha fazla sürebilirdi. Bu arada hemen belirteyim Emeviler kendi saltanatlarını perçinlemek için pek çok hadis uydurmuşlardır. Mesela kendilerinin saltanatının bir kader olduğunu, insanların kadere rıza göstermesinin Allah'ın emri olduğunu hadis diye insanlara yutturmuşlardır.
3- Dinimizde gelecekten haber verme konusunda kesin hükümler olduğu doğrudur. Bu açıdan bakıldığında peygamberimizin kendisinden asırlar sonra gerçekleşen bir fethi haber vermesi kafalarda soru işaretleri bırakır elbette lakin Peygamberlerin bir ayrıcalığı olmalı değil mi? Yani peygamberler Allah'ın bildirmesiyle gelecekte olan bazı olaylar hakkında bize haber verebilirler diye düşünüyorum. Ama bunu demekle '' İstanbul bir gün elbet feth olunacaktır'' hadisinin mutlaka sahih ( gerçek ) bir hadis olduğunu da söylemiyorum. İstanbul İslam devletlerinin hepsinin en vazgeilmez hedefiydi. Dolayısıyla da Emevilerden tut da Selçuklulara kadar tüm İslam devletleri bir motivasyon aracı olarak böyle bir hadise sarılmış hatta onu bizzat kendileri uydurmuş olabilirler. Direkt Peygamberimiz söylemiş de olabilir. Yani kısaca kesin Peygamberimizin sözü de diyemeyiz, hayır onun sözü değildir de...
4- Kan dökmek tüm dinler tarafından yasaklanmıştır lakin gelin görün ki insan Hz. Ademden bu yana kan döker. Bir başkasının ülkesi dediğiniz Bizans'a bakalım: Mesela istanbul, Bizans'a babasından mı miras kalmıştı? Mesela Büyük İskender'in taa Hindistan'da ne işi vardı? Hititler'in, Urartuların topraklarında Bizans'ın işi neydi? Yani şunu demek istiyorum: 6. ya da 7. Yüzyılda veyahutta İstanbul'un fethi gibi 15. Yüzyılda gerçekleşmiş olan olaylara 21. Yüzyılın bakış açısıyla bakarsan yanılırsın. 21. Yüzyıla göre İstanbul Bizans toprağıdır ve onu almak için yapılan her girişim kan dökmek amacına yönelik barbar, vahşi, hak ve hukuka aykırı, emperyalist düşüncenin ürünü bir işgaldir. Oysa 15. Yüzyılın anlayışı bu değildir.
5. ve 6. Soruya birlikte cevap vermeye çalışayım. Bahsettiğin Hz. Eyüp elbette ki Eyüp Peygamber değil. Neyse, Ebu Eyüb el Ensari İstanbul surları önüne geldi mi? Burada savaşıp da şehit oldu mu? O şehit olunca Muaviye oğlu Yezit, Bizans İmparatoru ile anlaşıp onu bugünkü Eyüpsultan türbesinin olduğu yere defnettirdi mi?
Fiilen öğretmenlik yaptığım yıllarda bu soruyu öğrencim olarak sorsaydın şöyle cevap verirdim: '' Böyledir veya değildir. O kısma kafayı takmayın. Böyle olduğuna inanmanın bir sakıncası yok''
Şimdi kalkıp da '' Eyüp Sultan Türbesinde Ebu Eyüb el Ensari Hazretleri yatmıyor. Orada yatan herhangi bir fani bile yok'' desem alimallah topa tutarlar beni. Düşünsenize asırlarca padişahlarımız tahta çıkışlarında orada kılıç merasimi yapılmış, İstanbul'dan Hacca gidenler oraya uğramadan Kabe yollarına dökülmemişler. Her gün binlerce insan muratlarının gerçekleşmesi için onun türbesine koşmuş ve ruhaniyetini aracı kılarak Allah'tan dilek dilemiş...
İstanbul'un Fethi için surlar önüne gelen ama her türlü gayrete rağmen surları aşamayan Osmanlı ordusunda artık huzursuzluk başlamış, ordu biraz da çandarlı halil paşanın kışkırtmasıyla '' yeter ulan, olmuyor işte. kaldıralım kuşatmayı '' noktasına gelmiştir. İşte bu Noktada Ak Şemsettin ortaya çıkar ve orduyu - bu günkü tabirle- gaza getirmek için bu rüya hikayesini anlatır. Ak Şemsettin dahiyane bir fikirle müthiş bir psikolojik savaş taktiği uygulamıştır ama gel gör ki bu taktik, bugüne kadar devam eden bir efsaneye dönüşüvermiştir zamanla.
Fetihten sonra peki?
Fetihten sonra Bugünkü türbenin olduğu yer kazdırılır. Orada eski bir kilise varmış zaten. Kilisenin mermerleri toprak altından çıkınca ''Aha da Eyüp Sultan'ın kabri'' denir, üzerine bir de türbe yapılır.
Şimdi burada rahat rahat yazıyorum ya bir toplulukta, hele de dindar insanların bulunduğu bir toplulukta sıkar bunu bu şekilde anlatmak.
Diyeceksin ki: Hocam sen hiç gitmedin mi Eyüp Sultan Türbesine? Çocukluk ve gençlik yıllarım Eyüpte geçti. Nasıl gitmezsin ki? Gittim de dua da ettim. Orada hiç kimsenin yatmadığını bile bile gitmeye de devam ediyorum ve edeceğim.
Evet sevgili Deniz. Bazı şeylerin ille de doğrusunu öğrenmek şart değildir. Çünkü o doğru sizi üzebilir. Bazen bazı şeyleri olduğu gibi bırakmakta fayda var. Bak Atatürk bile ne yapmış: Kendisini hiç görmediği halde tanıdığını, bildiğini söyleyen bir ihtiyar en son olarak '' Atatürk, bembeyaz sakalları olan nur yüzlü bir ihtiyardır'' deyince Nuri Conker hemern atılıp '' karşındaki sinekkaydı traşlı insan Atatürktür'' diyecek olmuş, Atatürk hemen durdurmuş Nuri Conker'i ve kulağına eğilip ''Adamın hayalindeki Atatürk'ü yıkmanın alemi var mı'' demiş.
İnsanların hayalindeki İstanbul'un Fethi , Eyüp Sultan, Akşemsettin hayallerini yıkmamın alemi var mı? Kime ne faydası olacak. Ya da böyle inanmanın kime ne zararı var?
Selam ve sevgilerimle.
Bu arada bie ekleme daha yapayım: Ebu Eyüb el Ensari şayet İstanbul'a gelmişse deve sırtında değil gemilerle, yani Emevi donanmasıyla gelmiştir. Kara yoluyla gelen yok. Kuşatma bir deniz kuşatması olmuş ama İstanbul'un nemi, yağışı, Bizansın Grejuvası, İstanbul surlarının sağlamlığı derken başaramamışlar.
sami biberoğulları tarafından 9/7/2018 3:06:10 PM zamanında düzenlenmiştir.
Den(iz)
Verdiğiniz bilgiler çok iyiydi. Akşemseddin'in psikolojik savunma konusunda yaptıkları sadece bununla sınırlı değil ki bunu bence sizde biliyorsunuz.
Deve konusunda haklısınız sanırım :)))
Atatürk örneği yerinde fakat din için bunu yapmamalıyız. Yıllardır hurafelerle örülü İslam dininin özüne inilmiyor böyle böyle... Aslında güzel olanları öğrenmeliyiz,öğretilmeli.. Boş mezarlardan medet uman bir ümmet yaratıldı. Ben bunlara üzülüyorum. Zararı var mı? Evet var ki pek çok insan gidip bizzat o kabirlerde yatanlardan yardım istiyor. Oysa İslam aracı kabul etmez. Oturduğumuz yerde ettiğimiz içten bir dua ona ulaşmak için yeterli ise bunca var mı yok mu belli değil ulu kişi kabri ne diye türetildi? Zararı var hocam var. Her yanlış bilgi yenisini doğuruyor. Böyle böyle bugüne gelindi ve kadir mısıroğlu gibi hödüklerden,diskoda gibi zıp zıp zıplayan mallardan ibaretmiş gibi bir din gelişti. Ayrıca cemaat evlerindeki taciz,tecavüz ve onca diğer pis işler hep bu önemsiz dediğimiz bilgilerin çığ gibi büyümesi ile normalleştirildi.
Bunun dışında yazdıklarınız oldukça akla yatkındı.
Teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Dedi ki : Çağının genç yazarları karşısında bile Tanrı’ya hayranlığımdan dolayı hiçbir zaman yüzüm kızarmadı; ama bugün o tantanalı doğanın ressamının ruhunu çağıracak değilim yardıma. Hayır ,hayır ...
Daha çok Tanrı’ya seslenmek geliyor içimden, şöyle derdim ona seslensem: içli maskara ,sessiz maskara, gökten in ya da cennet bahçelerinden bana doğru çık da iyi köpekler, yoksul köpekler için bir türkü, sana yaraşır bir türkü estir içime ! Kuşakların belleğinden hiç yanımdan ayrılmayan o ünlü eşeğine bin de geri gel; eşşeğinde o ölümsüz kurabiyeleri dudakları arasına almayı sakın unutmasın.
Derim ki :Bütün bu sorularınız Edison’un ampulü icat etmesinden çok daha önemsizdi. Tanrının ne ilk şiirinde ne de son şiirinde hiçbir şekilde bu bahsettikleriniz geçmez...
Ülkede bilim ölmüş, sanat can çekiliyor, insanımız ise kahkahalara boğularak gün geçiriyor. Ne ilginç !
Bol cevaplı günler dilerim ve size sevgiler ,fethi müjdelenen İstanbuldan...
sami biberoğulları
O da böyle her yorumunda mutlaka Tanrıyı olaya müdahele ettirirdi.
Hani neredeyse siz o sunuz diyeceğim. Tarz aynı...
Den(iz)
Dünya bir simülasyon ama sen de gerçek değilsin Annabel :)))
Yine de ben seni seviyorum. Yine beklerim...
Sevgilerimle...
AyKıRıSaNaT
İnsanların kim olduğundan çok , yazılarına bakmak ve onu öyle anlamak en doğrusu... Aksi halde burada kimin ne olduğuna takılırsak yazılan yazıların hiçbir değeri olmaz. Zira dedi-kodu sadece boş insanların işidir. Tıpkı yukarıda belirtilen benzetme gibi..Bende sizi seviyorum...sevgiler
Deniz hanim merhaba,
dini konularda otorite filan degilim ama cok sayida kitap okudum, vaaz dinledim, konferanslara katildim. Bildigim kadariyla:
1) Peygamber Efendimizin Istanbul'a kadar geldigini hic bir yerde okumadim ve duymadim. Yanilmiyorsam en uzak seferi Sam'di.
2) Peygamber Efendimiz Istanbul'un mutlaka fethedilecegini mujdeledigine gore muhatabinin Fatih Sultan Mehmet olmasi bana daha mantikli geliyor ama Allah'u alem.
3) Peygamber Efendimiz'in mesela ahir zaman hakkinda da hadisi serifleri var. Bunun yani sira ummetinin akibeti hakkinda hadisi serifleri var. Ancak Efendimiz bu haberleri Allah'u Tealanin (Cebrail a.s. vasitasiyla) kendisine bildirdigi icin soylemistir. Yoksa falcilarin: " yarin karsina biri cikacak, bir yerden cok para gelecek!" gibi iskembeden atmalaridir yasak olan.
4) ?
5) Eyyubul Ensari r.a. Istanbul'un fethine komutan degil, asker olarak katildigini biliyorum. Yasinin cok ileride olmasini da istisna olarak kabul edebilirsiniz. Anadolu insani gecen asirda ortalama 60 ila 70 yil yasarken bizim akrabalardan biri 90 yildan fazla yasadi. 60 yasinin cok uzerinde olmasina ragmen java ile firtina gibi gittigine ben sahidim ... Yani bazi insanlar yasli olsalar da cok dinc kalabiliyorlar.
6) ??
Son olarak sunu eklemek istiyorum. Bu tur konularda bilgi sahibi olmak icin internetten bilgi istemek yerine evvela kitaplara basvurmak veya isin erbabina ( ilahiyat fakultesindekilere veya muftulere) sormak lazimdir. Isin erbabi sorularinizi cevaplasin, isi ne?
kolay gelsin
abdullah konuksever
Den(iz)
Değerli katkınız için teşekkür ederim. Yalnız beşinci maddeye bir itirazım olacak. Bazı kaynaklar o orduya Yezit, bazıları da Hz. Eyüp komuta etmiştir diyor. Evet bazı kaynaklarda ise Hz. Eyüp sadece bir asker olarak eşlik etmiştir diyor. Kesinlik yok ama yine de bilemiyorum. Onca yolu, tahminen çok yaşlı olan bir kişinin, o devrin zor şartlarında kat etmesi çok aklıma yatmıyor.
Kitaplardan çıkardığım sorular bunlar. Müftülere şu ortamda çok güvendiğimi söyleyemem :))) yine de tavsiyenizin haklılık payı var.
Bilgi her yerdedir. Ben sorarım,belki bilmeyen biri araştırıp ikimize birden doğruyu öğretir.
Teşekkür ederim vakit ayırdınız.
Sevgilerimle...
sami biberoğulları
Ordu komutanı başka biri. Adını hatırladığımda yazarım.
En son diyecektim ama yine tutamadım kendimi. Tarikatti cemaatti ekoldu falan filan... hepsinden geçmiş biri olarak genel olarak vardığım sonuç şu;
Ömer döneminden beri başlamış herkes birbirini yemeye. Eşari'den Mutezile'den tutun günümüze kadar yok, akılcılık yok nakilcilik, yok yok efendim tasavvufculuk...
Herkes birbirinin gırtlağına yapışmış, yer kapmak hevesiyle. Güce hizmet eden baş tacı, muhalefet edene zindan.
İmamı azami bile evirip çevirmişler bize yutturmuşlar. Ne alakası var şu andaki hanifilikle... İnanın öyle bir hale gelmişizki, insanlar "hangi İslam?" diye soruyorlar.
"Küçük savaştan çıktık, büyük savaşa gidiyoruz. O da nefsimizle olan savaşdır" sözü bile hadis değilmiş. (bknz: tevmiyye) Kaldı ki İstabul ile ilgili olanı olsun. Yani hadisler oldukça şüpheli, kimi otuz bin, kimi üç yüz bin, kimi de sadece üç yüz hadisten bahsediyor. Şüpheli bilgiyi dine bulaştırmaktansa kapattım ben o defteri.
Kimilerinin gözü dönmüşlükle saldırdığı Kuran müslümanıyım, kafamda rahat içimde.
Herkesin yolu kendine...
Selâm ve saygılarımla.
Den(iz)
Değerli katkınız için teşekkür ederim. Sorularım hakkında bir bilgiye ulaşırsanız paylaşmanızı isterim.
Sevgilerimle...
ZOR SORULAR
BENİ AŞIYOR
DENİZ KARDEŞ
AMA ÇOK DA İLGİNÇ VE DE MERAK UYANDIRICI ARAŞTIRMAYA DEĞER
SAYGILAR SUNARIM
Den(iz)
Bir bilgi edinirseniz araştırma sonucunda paylaşmanızı isterim.
Sevgilerimle..
MÜSLÜM BAYRAM
SEVE SEVE PAYLAŞACAĞIM
TEŞEKKÜRLER