Büyülü Hayatlar
Yağmur yağdığı geceler o hiç uyumaz,çalışma masasında oturarak cama vuran yağmur damlacıklarının sesini huşu ile dinler,hülyalara dalardı.Hayalinde sırılsıklam ıslanmayı göze alarak,şehrin ıssız sokaklarında dolaşan ihtiyar bir adam olurdu.Sorumluluğu olmayan kuralsız,sınırsız yaşayan bu ihtiyara gizliden gizliye hayranlık duyardı.Yağmur ona hep ıssız sokakları,yersiz yurtsuzları çağrıştırırdı.Kendisini ıssız sokakların uzayan boşluğuna kaptırır,elindeki sımsıcak kahveden büyük bir yudum alırdı.Yağmurun odaya saldığı toprak kokusundan derince bir nefes çekip hayıflanırdı.Düşler alemindeki yolculuğu hiç bitmezdi. Şehrin kenar mahallelerinden birinde naylondan yapılmış derme çatma çadırda oturur,yağmurun naylonla temas anında çıkardıgı hoş musikiye dalar,ıslak zemin üzerine iki kat serilmiş yer yatağına uzanır derince bir uykuya dalardı.
Kimdi düşlerinde büyüttüğü yersiz yurtsuz kahramanlar.Ne yer ne içerlerdi.Nelere sevinir nelere üzülürlerdi.Yaşamdan neler beklerlerdi.Bazen bunları tahmin etmeye boşu boşuna ugraşır dururdu.Tahminleri kendi yaşadığı bolluk dünyasının gerçeklerinden bir adım öteye gidemezdi.Onun düşlediği hayalini kurduğuda bu gerçekler değildi.beynindeki kurguları cevaplayıp doyurabilecek gerçeküstü masallardı.Yersiz yurtsuzun bu havada kalmış tanımı onu derinden derine donkişotvari kahramanlıklar yapmaya iterdi.Yersiz yurtsuz kapılarını zaman zaman davetsizce çalan dilenci degildi.Köprü altlarında yatıp kalkan tiner koklayan,zaman zamanda insanları dehşete boğan zavallı sokak çocuğuda değildi.Öyle olsa niye özensindiki böyle bir hayata.Yersiz yurtsuzun yaşamında masalımsı bir yan,insanları kendine hayran bırakan asil ögeler bulunmalıydı.
Çingene köşe başında eli ayağı morarmış sürekli soguktan burnu akan,sırtında sarılı bebeğiyle köşede çiçek satan zavallı kız değildi,eli ayagı kir pas içerisinde içinde olması gereken okulun kapısında ayakkabı boyayan çocukta değildi.Çingene romanlarda okuduğu filmlerini seyrettiği saçlarında çiçekler takılı raks eden güzel esmer kızdı.Ona göre gariban çingene yersiz yurtsuz hep bir başkasıydı.Büyülü camda seyrettiği filimlerden,okuduğu kalın ciltli pahalı kitaplardan tanırdı dünyayı.Oysa ne canlar vardı degeri beş kuruş etmeyen.Ne zevkler vardı uğruna milyarlar feda edilen.Böylesine çelişki dolu acımasız bir yaşamı onun algılayıp kavrayabilmesi imkansızdı.O karnı tıkabasa dolu yumuşacık döşeğinde derin bir uykuya dalarken. hintli bir fakirin büyülü yaşamına öykünerek huzurlu bir uykuya dalardı.