- 784 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ADIMIN HAKKINI VEREMİYORUM SON ZAMANLARDA...
’Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir.’ (Tolstoy)
Dudaklarımdaki yenilgi yüklü kanama, aslıma uydurduğum asılsız bir kimlikten ise asla haz etmediğim gerçeği
Yarının utkunda saklı ışığı teyelliyorum yüreğimdeki deliğe ve kocaman bir çentik adıyorum kaç kere öldürüldüğümün sayısını hayal meyal hatırlarken.
İskarpinlerinde o yeşil gözlü yetimin de delik yüklü bir mizansen saklı aslına dönmek adına gaye gösteren nice insandan da alacaklı.
Üç kenarlı bir kareyim ve iç acılarımda kaç derecelik bir eksilti var, asla tahmin edemiyorum.
Yorgun bir rüzgâr esefle kınıyor beni:
‘’Hadi’’ diyor:
‘’Bin sırtıma.’’
Binsem de binmesem de biliyorum ki hiçbir talebim kabul görmeyecek.
Bu sefer güneş ile göz göze geliyorum ve gözlüklerimin camındaki buğuya hayretle bakıyorum.
‘’Sen yağmursun’’ dememe kalmıyor bu sefer gerçek anlamda sırılsıklam oluyorum hâlbuki tek ıslanan benim bunca insan arasında ve içimdeki o şaibeli aksan öksürüp titrerken bu sefer uzaklaşan bulut selamlıyor ahmakıslatan mizacındaki yergiyi artık nasıl da gözüme sokarken.
Tüten bacasında mevsimin ve takvimdeki yaprağa göre kavurucu Temmuz ayının… gerisi gelmiyor ve rahmetle andığım komşum geliyor aklıma. Öyle ya; yazın bunaltıcı sıcağında bile bacaları aralıksız tüterdi üstüne üstük elektrikli soba aralıksız çalışır ve faturaları yüreğim gibi kabarık gelirdi.
Şimdilerde çok soğuk.
Hava mı suçlu insandan insana değişen o mizaç mı?
Hala aynı insanlar yaşayan rahmetlinin ardından ve ben ne zaman öykünsem ölüme hep ıslak bir şarkı peşim sıra.
Kalıbının adamı denir cinsten bir kelam erbabı arıyorum içimdeki ses ne zaman ki düşeş diye seslense.
Sabahsız bir gün özlüyorum bazen hele ki sabahı sabah yapıp geceyi tüm sıcaklığımla kucakladığım ve yalnızlığım hani şaibeli dokusunda şehrin beyitler ürerken ev ev; pencere pencere ve dirseklerimizi dayadığımız pervazında evrenin bizler kuş bakışı didiklerken alçakları aslında yükseldiğimiz de değil bilakis gücendiğimiz belki itildiğimiz belki hiçliğimizi kavururken yaz misali.
Zamanda bir sarkaç gizli.
Bir sarkıt ha düştü ha düşecek.
Yıldızın ayla arasına nifak soktuğu gecede kanayan ay’dan bile kanlı iken gözleri evrenin çatısında iskeletler dans edip ölüler coşkuyla inlerken ve biz fanilerin gölgesi ne zamanki yere düşse…
Her uyandığım günde bir huzur arayışı.
Bazen bir Nakış.
Bazen bir Nakkaş.
Rugan ayakkabılarımda dünkü çocukluğumda en şen kahkahayı atıp da sokağın ortasından annemin çatık kaşları ile sunduğu o keskin ikaz yine mizacını ilk kez bu kadar sert ve dirençli gördüğüm.
Gülmeyi yasaklamıştı annem ama sadece sokakta şimdi ise evren mimledi beni ve her gülüşüm sığıntı bir mizaçmışçasına tekelinde iblisin.
Heyulası ömrün ve mutluluğa karşı gösterdiğim o direnç belki de bu gün bir dostuma yakındığım gibi:
Adımın hakkını veremiyorum son zamanlarda.
Adı olmayan hikâyelerimi ise görücüye çıkarmıyorum ne de olsa mutlu olma hakkım çoktan elimden alındı.
Şairin dediği gibi:
‘’Şükür ki ölüm var.’’
YORUMLAR
Kelimeleriniz yaşayacak kadar güzel iken ölmek belki de huzurdur. Kelimelerin sahibesisiniz, yaşam sizin elinizden bunlarla bize hüzünlü tebessümlerini hissettiriyor.
Kelimeler ile varlığınız anlam buluyor yoksa her evde hüzün her evde kısıtlanmış tebessümler var.
İnsan yaşadığı yer kadar bilir, ben bunu şimdilerde anlıyorum. Babamın 10 yıldır üstünde çalıştığı ama hastalıkları sebebiyle bitiremediği hüzün dolu kitabı var. Belki de hüzün dışarı çıkmak istemiyordur tebessümler kaybolmasın diye kimbilir...
Harika bir içtenlik okudum yazıda ve sizden hep içten kelimelere çıkıyor zaten :)
Gizli ve aşikar tebessümlü günler diliyorum size :)
Gülüm Çamlısoy
En mutsuz anlarımda yazdıklarım akabinde perde perde yükselen huzur ve mutluluğun yazıya noktayı koyduğumda yakama yapıştığı.
Hüzünle beslenmek ne garip bir duygu derdin dermanı yine Allah'ın rahmetinde ve iç sesimizde saklı iken.
Çok teşekkür ediyorum Uğur Bey: var olun siz.
Çok haklısınız: insan zamanlar anlıyor bazı şeyleri oysaki hep yanı başımızdalar.
Selam ve saygılarımı gönderiyorum.
Son yazım-bu gün astığım-yine bu yazıma muhalif bir duyguyla kaleme aldım bu anlamda beklerim sizi gönül sayfama.
"Adı gibi olamıyor insan..."
Belki de "olsun diye" o ad yakıştırıldığından, bir eksiği tamamlasın diye düşünüldüğünden...
"Mum dibine ışık vermez..."
Hayıflanmayın bence Gülüm Hanım..
Tebrikler..
Gülüm Çamlısoy
Ve gülümsemek hatta içten kahkahalar atmak bir de en çok kendi yaptığım saçmalıklara gülerken...
Bu mutsuz yazımın ertesinde ani bir esinti ile mutluluk kaplı bir günü kaleme aldım yine en çok kendime yüklendiğim ki doğruyu bulmak zorundayım ve sevmeden umut etmeden de yaşanmıyor.
Çok teşekkür ediyorum değerli hocam.
Selam ve saygılarımla...
yazılarınızda şiirsel bir dil hakim, okuması daha bir keyifli oluyor...
saygılar.
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ediyorum. Eksik olmayın.
Selamlar, saygılar dost yüreğinize.
" Üç kenarlı bir kareyim ve iç acılarımda kaç derecelik bir eksilti var, asla tahmin edemiyorum."
Bazen yazara kızılır ya... Işte ben o haldeyim.
Derinliğime bir derinlik daha kattı. İsyanım düşüncelerimde her yanımı kapladı. Ama eminim bunca cekitigimizden sonra yaşamın en büyük kahkahasını atacağız.
Selam ve saygılarımla.
Gülüm Çamlısoy
Ne ilginç ki; içimde uyanan ve gözlerini yeni güne yeniden açan çocuk yanım her yazıma noktayı-geçici olarak-koyup derin bir huzur hasıl oluyor.
Derinlerde bir şeyler gizli adını bilmediğim ve soruyorum her defasında kendime: Bu ben miyim?
Evet, ben buyum: hüzün ve umut karışımı bir aklı evvel fani.
Yürek dolusu teşekkürlerimle değerli ayzarım.
Tüm güzellikler sizinle olsun aslında her birimizle ki bunu hak ettiğimize eminin.
Selam ve saygılarımla.
Gülüm Çamlısoy
eksik olma.
selam ve dua ile.
Gülüm Çamlısoy
Eksik olmayın.
Selam ve saygılarımı gönderiyorum: en iyi en iyi dileklerimin eşliğinde.