- 953 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Bir devrin sona erdiği gün
Bir devrin sona erdiği gün
……….Bir zamanlar ileri görüşlü bir askeri deha olan, Mustafa Kemal paşa vardı. Batı Trakya’da Selanik’ te doğmuş, çeşitli askeri mekteplerde okumuş sonra subay olmuş orduya katılmış zeki biriydi.
……….Bu yiğit asker tüm dünyaya, daha sonradan örnek olacak olan, bu dahi bu komutan ordudaki başarılı görevleriyle yükselmiş, yedi düvelde savaştan savaşa çeşitli cephelerde savaştan savaşa koşmuş, Türk yurdunun köylerini kentlerini ve camileri minareleri İşgal altında olan ülkemizin kurtuluşu için örnek olacak kahramanlıklar göstermiş çeşitli cephelerde savaşlar vermişti.
……….İşte bu kahraman subayın gençliğinde, düşman işgali altındaki Anadolu halkı acı çekiyordu. Düşman işgali altındaki şehirlerdeki köylerdeki halkımız inim, inim inliyordu. Köyler kentler yakılıyordu kadınlarımıza kızlarımıza tecavüz ediliyordu.
……….Türk yurdu işte o zamanın, beceriksiz dış ülkelere borçlanmış olan Osmanlıları yüzünden, Anadolu dört tarafından düşmanla işbirliği yapan Osmanlı nın Sevr anlaşması gereği ülkemiz kuşatılmış ordularımız yedi düele karşı savaşmak mecburiyetinde bırakılmıştı.
……….Koca Osmanlı imparatorluğu toprakları birer, birer elden çıkıp gidiyordu.
……….O dönemde acı çekiyordu Anadolu köylerinin şehirlerinin insanları. İşgaller zaman geçtikçe daha da çoğalıyordu. Düşman orduları Anadolu içlerine doğru ilerliyor, Türk ulusunu, Tuz gölü çevresindeki dar bir alanda barındırmaya zorluyorlardı.
………Düşman askeri Ankara önlerine kadar sokulmaya başlamışlar neredeyse tüm Anadolu ‘u işgal etmeye başlamışlardı.
İşte bu sırada durumu gören acı içindeki Anadolu halkının halini bilen askeri deha Mustafa Kemal Atatürk, ulusumuzun vatanını düşmandan tamamen kurtarmaya ülkeden çıkarmaya halkını tekrar layık olduğu bağımsızlığa özgürlüğe kavuşturmayı kafasına koymuştu.
………Bulduğu bir fırsat sonucu Samsuna çıkan Mustafa Kemal, buradan yaktı kurtuluş meşalesini. Elinde yaktığı kurtuluş meşalesi beyninde yapacağı fikirleri tanıdığı tüm arkadaşlarını ülkenin kurtuluşu için kongrelerle yaptığı görüşmelerle faaliyete geçirdi.
………Önce postanene memurlarını telgraf memurlarını ayarladı. Bir, bir yerleştirdi ülkedeki tüm kilit yerlerine tanıdıklarını dostlarını. Sonra güvendiği kişilere haber yolladı ülkenin her yerinde ülkeyi düşman işgalinden kurtarmaya yardım edecek kuruluşlar olan Müdafaa- ı hukuk cemiyeti gibi cemiyetleri kurdurdu, bunların başına’ da çektiği telgraflarla tanıdıklarını getirtti. Bütün bunları yaparken telgraf memurlarından yararlanmıştı’ ki bu ülkenin kurtuluşunda onların emeği azımsanamazdır.
………Konferanslar, kongreler ve çeşitli yerlerdeki teşkilatlanmaları sonucu elindeki meşalesi ile günün birinde Ankara’ya gelen Mustafa Kemal burayı baş şehir yaparak kurduğu meclisten ülkenin kurtuluşu yolunda tüm fikrindekileri yerli yerine yerleştirtmişti. Her şey tamamdı.
………Kendisi ordunun başında başkomutan olarak kendi kurduğu ekiple kurtuluş mücadelesini başlatacaktı.
………Sonunda Türk ulusunu, başka devletlerin egemenliği altında yaşamasına göz yummayarak ulusumuzun halkının hür ve bağımsız yaşayacağı camilerin minarelerinde çan değil, ezanların okunacağı bir devletin kurulması için yokluk içinde seferberlik ilan ederek kendisine katkı sağlayan değerli komutanları yiğit vatan sevdalısı askerleri ile birlikte nihayet bu vatanı kurtardı.
………Bu deha komutan ülkenin etnik yapısını çok iyi bildiğinden yazdığı “HUKUK “kitabında ülkemiz için en iyi idare sistemi budur dediği laik cumhuriyeti kurmuştu.
………Ona göre daha iş bitmemişti. Onun kendi sözüne göre henüz yeni başlamıştı görevi. Ülkeyi ıslah etmek, fakirlikten kurtaracak fabrikalar açmak iş yerlerini yaratmak yollar yatırımlar ve yenilikler vardı yapılması gereken o sırada. Onun dediğine göre. Öyle dediğini yazıyordu kendi yazdığı “Hukuk” kitabında.
Yaptı’ da kısa sürede kıt bütçeler içinde çeşitli yerlerde çeşitli fabrikalar kurdurdu, iş yerleri açtırdı yollar demir yolları döşetti ülkenin dört bir yanında ulaşımı sağladı.
………Çeşitli kitaplar yazdı kitaplar yazdırdı. En güzelini de kendi yazdığı “HUKUK “ kitabı idi. Bu kitabında ülkenin düşman işgalinden nasıl kurtarıldığı kurtarma sırasında ne gibi zorluklarla karşılaşıldığı kimlerin yardımı olduğunu hepsini kendi el yazısı ile yazmıştı. Ayrıca bu kitabında kurduğu Cumhuriyetin varlığının devam ettirilmesini Türk gençliğine emanet ediyordu. Türk gençlerine güvendiğini onların kanının asil olduğunu kurduğu cumhuriyeti koruyup yücelteceklerine canı gönülden inandığını söylüyordu.
………İşte bu askeri ve siyasal deha, bu dünyadaki önderimiz, ne yazık’ ki istediklerini tam yapamadan dünyaya gözlerini 10 Kasım 1938 günü saat onu beş gece gözlerini kapamış cenazesi önce ANKARA etnografya müzesinde bekletilmiş, sonra’ da yapılan ANITKABİR deki ebedi istirahatgahına defnedilmişti.
……….Şimdi yıl 2018 aylardan 24 Haziran ve Atatürk n kurduğu laik cumhuriyetin yerine Başkanlık sisteminin getirildiği belki de Laik cumhuriyet düşüncesi ile tüm Atürk’ çü düşüncelerin toprağa gömüldüğü yeni bir çağın başladığı gündür.
Onu saygı ile anıyorum.
26 Haziran 2018
A. Yüksel Şanlı er