- 646 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
YAZ YAĞMURU...
Noktaların hüznüne vakıfsa insan hele ki nasırlaşan yüreklerde bir çiçek olmayı dilerken.
Rahmetin ırak durduğu sıradanlık kadar gelip geçici yine o hegemonyada zaman ve mekân özürlü bir tomurcuk kadar saflığın telaşında büyüyen bir çiçekten medet umup… koparılması an meselesi ve bu ihtimalin yürek çarpıntıları ile iştigal.
Tüneyen hezeyan kadar yalnızlığım da ırak huzura ve bileşkesinde sayısız beyitle hasbıhal etmenin verdiği sunumda işte bir noktanın terennümüne vakıfım.
Zararsız bir aşk benimki yine hasbıhal ettiğim boş zeminde bir yandan boykot edildiğime mi yansam yoksa yanıp da aşkın kelamına bir buse mi kondursam…
Uzaklara da vakıfım hani.
Gel-geç aklın meali bir tümleç şakırken gecenin ışıltısı pek bir delice belki imlerin tezahüründe, şık bir hüzün kadar ıssızlığın da dibine vurmuşken.
Anneliğimi asla sorgulamazken anne yüklü söylemlerde ben hala kendimi bir çocuk olarak görürken.
Nakşeden ne hoş bir serpinti belki Haziran kadar da yüklü kimliğimle kanat çırpıyorum yaz’ın esintisine karışan bir koku kadar yüreğimi koklarken belki sevginin dokusunda bir serenat ısmarlarken evrene.
Asılsızlığın güdümü ile ters açılı bir yüklem peyda oluyor ansızın yine aslına ihanet eden bir eylem.
Gitmekle aklını bozmuş insanlara bakıyorum da ve gelmenin ne denli meşakkatli olduğunu bilmemelerine şaşıyorum.
Gittiklerim…
Yüreğimden gönderdiklerim.
Bana, git diyenlerin aksanında peltek bir alay mı var nedir?
Seferberlik ilan ettiğim gece pek bir sırnaşık yine aşkların ilahına düşüyor da yolum…gözümden düşen çiy tanelerine soluyorum hiçliğimi aslımı kaynak gösterip yeni baştan inşa etmek aslında insanlığın tutumunda tutuk bir sevgi gösterisine tanıklık ettiğim.
Sevmelerle bozmuş iken aklımı…
Nefretin hicvine tutsak olanları görüyorum da…
Dilinden aşk’ı düşürmeyenlerle yolum asla kesişmesin hani: tecrübe ile sabit ne çok aşk kıyıma uğruyor aslında nefretleri ile kıyama durduklarını sanıp nasıl da kıyıyorlar birbirine.
Telaffuz ettiklerim sıradan olsa keşke aslında pekişen iç sesime bir de men cezası versem ve ciddi anlamda sonlandırsam her şeyi üstelik gitmeden sonlansam; üstelik sevip sevilmeden sonlanmaya razı gelsem.
Evrenden gelen ne çok sarkıt yine içime konan yavru serçenin firari yüreğini görüyorum da… pencerenin pervazında büyüdü ufaklık: önce annesi ile arz-ı endam etti ve günler sonra da bir başına uçup geldi penceresine yüreğimizin…
Hayvanlar hatta kuşlar dahi sevip güvenmeyi öğrenmişken yavru serçemde bilfiil gözlemlediğim o cesur ve vakur varlığı ile nasıl da ders veriyor bizlere.
Alnımızın akıyla yaşamak varken belki içimizdeki sevgi engelli o kayıp fıtratımıza buyuruyoruz sebepsiz yere sevmemeyi sonrası malum.
Gözlerimde iri damlalar mevcut lakin yaz yağmuru deyip de geçiyorum.
Kulaklarım hem sağır hem meftun zira aymazlığın inkılabını yazan bir yoksunluk faslı.
Şimdimi tıkıyorum bohçaya ve üstüne lavanta kokularını boca ediyorum.
Zihnimle ahenksiz ruhumun çatışmasına maruz kalıp da yazmamak mümkün mü belki milyonlarca cümle kurma istemiyle sadece arz ediyorum evrenden bir milyon yıl daha yaşamayı.
Efkârın cüssesi pek bir büyük pek bir heybetli; içimin yalınlığında hâsıl olan o karmaşa ile ikilemler yüklüyorum mevsime zaten sabahı kış akşamı bahar olan şaşkın Haziran’dan bile dertliyim.
Surların etrafında dönenen beyitlerim; aşkın ısrarcı vurgusuyla istem dışı sevmek pek bir akla zarar lakin hayatın da tadı böyle çıkıyor.
Az evvel kaybettiğim o masum başlık hala firarda ve az sonra yazacağım yazının büyüsü ile imtina ettiğim ne ise bir bir döküyorum eteğimdeki taşları.
Cüssesine bakıp da aldanmayın ha: küçük bir serçe yavrusu yeri geldi mi aşkın da dibine vurur insanların da suretine öylesine seyyah imgeler saçar ki şaşar kalırsınız.
Ruhumun dinginliğe kavuştuğu andır ne de olsa uzak yollardan geldim yine hem de beyit beyit kendime kendimce anlamlar yüklediğim…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Her anlamda duygularımızı yoğun yaşadığımız gerçeğin ta kendisi.
Güzel yüreğine çok teşekkür ediyorum canım benim.
Çok çok teşekkür ediyorum canım arkadaşım.
Sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.
Serçe yavrusu uçamaz. Annesi ona seslenerek bir o tarafa bir bu tarafa kanat çırpar. Küçük serçeyi dolduruşa getirir. Uçunca küçük serçe kimseyi dinlemez artık.
Gülüm Çamlısoy
İki yavru serçe gözlerimizin önünde büyüdü.
Hele ki bizler onlara güven telkin edince anneleri olmadan sabahın köründe geliyorlar ve karanlık bastırana kadar da terk etmiyorlar.
Çok harika bir duygu bu çünkü sevgi inanılmaz bir güç ve ben her yeni doğan canlıda Rabbimin varlığını görüyorum bilfiil.
Yaşama içgüdüsü hele ki gelişimi en geç tamamlanan insan yavrusu iken.
Gözlem yapmak harika bir duygu ötesinde bunu satırlara dökmek ve sizlerle paylaşmak.
Teşekkür ediyorum varlığınıza.
Saygılarımla efendim.