- 913 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
ÖLDÜĞÜNÜ HAYAL ETMEK...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
"Sen ölürsen ben ne yaparım?"
Çok duyarız biz bu sözü. Oyuncu filmin ölüm sahnesinde ölecek olana söyler. Şöyle bir cızz eder içerilerde birşey. Karar veremeyiz ölene mi kalana mı üzüldüğümüze. Ama üzülürüz. Empati kuranımıza daha bir dokunur bu sahne.
Sevdiklerimiz ölürse biz ne yaparız?
Geçenlerde bir sohbet ortamında bir gelin anlatıyordu: "Sabah kalktım. Kaynanam daha uyanmamış. Benden önce kalkar. Aman dedim kadın öldü mü yoksa? Akşam bulaşıkları toplamamıştım, camlar leş... Haftaya benim oğlanın doğum günü var. Kötü oldu bu. Dedim gidip bakayım, öldüyse bi çırpı bari mutfağı toplayayım falan sonra çağırırım milleti... Derken kayanam sesleniverdi...." Fazla mı vicdansız geldi ? Bana hayır...
Gerçekten insanlar böyle şeyler hayal eder mi?
Ben ederim. Çoklukla en sevdiklerimi kaybettiğimde neler kaybedeceğimi, hayatımın nasıl değişeceğini... Sevdiğimin, anamın, babamın, nefret ettiğim politikacının, seyrettiğim televizyon dizisindeki kötü karakterin... Çok kişinin ölümünü hayal ettim.
Sevdiklerinin ölümünü düşünmek aslında insanı ölümü kadar yaralıyor. Yoksunluk hissini, eksikliklerinde hayatının ne kadar karışacağını, planlarının onlara bağlı iplerinin boşa düşmesini hayal etmek korkutuyor. Sana sevgiyle baktığını, düşüp dizini kanattığında sana özenle pansuman yaptığını, hadsizin birinden seni kurtarışını, hiç düşünmeden borç para verişini... Anan-babansa söz konusu; hayatının temelinin sarsılacağını biliyorsun. Yaşın kaç olursa olsun... Tarif için cümle bulamıyorsun kendine... Eşin, sevgilinse; romantik anlarınızı, saçlarını okşayışını, gecelerin o sıcacık anlarını, kıskanmalarını, gururlanmalarını... Aklının çarkları diş gıcırdatıyor düşünürken. Kabul edilir gelmiyor.
Kalp öleni yaşayandan daha çok seviyor aslında. Çünkü artık seni kızdıramıyor, kıramıyor. Kötü anılar sevdiklerin söz konusu ise bir bir silinip gidiyor. Tam tabirle "kör ölünce badem gözlü oluyor." Bu daha hayal ederken bile böyle... Ama hayal ederken bile, içinde biryerler hayattaki pozisyonunu düzenlemeye başlıyor. Kendini düşünmeye başlıyor. Kesilecek geliri ya da tam tersi masrafların ya da sorumlulukların azalacağını düşünmeye başlıyor alt beyin. Mesela; orta sınıf bir ev hanımı kocası ölüm döşeğindeyken aklının bir yanı onun emekli maaşının ona yetip yetmeyeceğini düşünürken buluyor kendini. Hiç bir eve sığdıramadıkları babalarının ev kirası, bakım masrafının ortadan kalkmasıyla nasıl rahatlayacaklarını düşünüyor evlatları.
Aynı biçimde insanlar hayal kurarken sınır tanımıyorlar sevmedikleri kişiler için. Hatta kriminal hayaller kuruluyor bazen. Şöyle öldürseler, böyle zehirleseler, hatta şöye gebertsem... Hayatının kötülerinin gidişi ile griden maviye dönecek göklerinin hayallerine tav oluyor hemen herkes. Ah tabii, Allah’a emanet ediliyor beddua etmemek için. Ama içten içe o mutlu, sinsi sevinmeler geziyor beynin loblarında.
Biz çok da romantik değiliz ölüm konusunda. Tabii ki istisnalar hariç. Çünkü ölümün sıradanlığının farkındayız. Kendi ölümümüz hariç... Onu tasavvur edemiyoruz pek. Bir- iki tahminden ibaret kısık düşüncelerle yetiniyoruz. Çünkü hiçbirimiz ölmek istemiyoruz.
Sevdiklerimizin bize "Sen ölürsen ben ne yaparım?" larına da bu yüzden çok prim vermiyoruz. Cümlenin olasılık hesabını tutturmak için yetmiyor matematiğimiz.
Ölen ölüyor, kalan sağlar bizimle...
"Ruh ölümsüzdür, ben hep yanında olacağım" demek yeterli geliyor sevdiğimize.
Hepimiz gizliden bu tür cümleleri kurarken, başkalarının da kurmadığını düşünmek fazla bencilce. İnkar ise saçmalık. Akıl ve fikir çalışıyor, bazen ayan beyan bazen içten içe.
Bir kaç gün önce bir şairin ölürsem diye yazdığı bir şiir okudum. Dua istemiş, mezarına çiçek, iyi hatırlanmak istemiş . Unutulmamak istemiş özetle. Bu yüzden yazmış şiiri. O da düşünmüş. Kendi ölümünü, babası ve evladının ölümünü...
Sevdiklerime benim de bir çift lafım var o şair gibi: Ölürsem siz ne yaparsınız biliyorum. Yaşarsınız. Yaşayın en iyi biçimde.
YORUMLAR
Yazınızı tebrik ederim önce, emeğinize sağlık.
Çok gerçekçi bir yazı olmuş, doğal.
Benim genelde akşamları yatmadan önce gelir aklıma ölüm ve ortalığı dağınık bırakmam bu yüzden. Bana bir şey olursa gelenler evi düzenli görsünler diye. Ölen gidiyor, geride kalanlar için hayat durmuyor. Ölüm hep bir yok oluş gibi işlemiş beyinlerimize oysa aslında başlangıç.
Lafı fazla uzatmak istemiyorum çünkü yazdıkça yazılır bu konuda yorum da uzar gider.
Ben beğendim gerçekten yazınızı tekrar tebrikler
SERPİL ŞEN
Başlık ilgimi çekince tıklayıp yazıya geldim. Yazıyı okudukça daha da ilgimi çektiğini fark ettim.
Bir çoğumuzun düşündüğü ama çoğu zaman dışa vurmadığı düşünceleri öz eleştiri yapar gibi cesurca kağıda aktardınız tebrik ederim.
Hepimiz düşünüyoruz. Düşünmeyen yoktur. Gerek sevdiklerimizin ölümünü gerek kendi ölümümüzü.
Şahsen kendi ölümümü düşündüğüm zaman bir korku bir ürperti sarıyor vücudumu. Soğuk soğuk terler gibi oluyorum o an. Can nasıl çıkacak bedenden? Nasıl bir acı çekeceğim acaba diyorum.
Öldükten sonraki sevenlerimden ziyade kendimi düşünüyorum. Nasıl yatacağım kara toprağın altında? Orada beni neler bekliyor?
Annem babam, kardeşim ağabeyim ağlar en çok peşimden. Bir de varsa beni aşırı derecede çok seven...
Sonra hayat devam eder işte.
Ama ben de isterim ki insanlar güzel anılarımla ansın, nefretle bakan olmasın toprağıma ve fotoğraflarıma.
Elimden geldiğince güzel anılar güzel hisler bırakmaya çalışıyorum ben de.
Yazınız güne gelmeyi fazlasıyla hak etti, tekrardan tebrik ederim.
SERPİL ŞEN
Evet güzel bir yazı. Günün yazısı'na yakıştırılmış değil fazlasıyla yakışmış, hak etmişşş!!. Duygular düşünceler öylesine içtenlikli, öylesine gerçekçi...ler ki... Selama durmamak hakkının hakkını vermemek olur!! Ne şu ne bu akan berrak bir su, doğrusu!!
indimde benim!
em.hakim
SERPİL ŞEN
Ölüm bir muamma.. Belki yok oluş ,belki de yeni bir başlangıç. Bunu bilemiyoruz.
Ama öldüğümüzde sevdiklerimizi göreceğimiz düşüncesi bir nebzede olsa içimizi rahatlatıyor.. Gerçekten görürmüyüz onu da bilmiyoruz.
Bence yaşamdan daha gerçek bir olgu ölüm ve ne kadar içselleştirirsek o kadar çabuk atlatırız kaybettiklerimizin acısını. Çünkü o gerçekle bir gün herkes yüzleşecek geride ise bıraktığı iyi kötü hatıraları kalacak.. Onun için;madem ki ölüm var o zaman aldığımız her nefesin ve yaşadığımız her günün hakkını vererek yaşamak lazım.
İlginç bir konuya değinmişsiniz. Kutlarım güne gelen yazınızı..
Sevgilerimle
Dedim gidip bakayım, öldüyse bi çırpı bari mutfağı toplayayım falan sonra çağırırım milleti... Derken kaynanam sesleniverdi...." Fazla mı vicdansız geldi ? Bana hayır...
Kişiden kişiye değişir tabi, size belki fazla vicdansız gelmedi cümledeki konuşma. Vicdansız kelimesinin anlamına bakalım.Vicdansız : Vicdanlı olmayan, vicdandan yoksun bulunan.
Fazla ya da değil. Vicdansızlık ise konu, yaptığı eylemin fazla vicdansızlık mı yoksa az vicdansızlık mı olduğuna bakılmaz. Vicdandan yoksun bulunan kişinin eyleminin az ya da çok olması, o kişinin vicdansızlık yaptığı gerçeğini değiştirmez. Kötü düşüncelerin azı da çoğu da fark etmez. Eylem önemlidir. Bu anlamda gelinin az vicdanlı olduğunu söyleyemem. Eylemi yanlışsa, ki bana göre yanlıştır. Size göre de az doğruluk payı olsa bile, doğru olduğu anlamına gelmiyor. Gözümün önünde canlandırdım da sahneyi. O gelinin kocası olsam ve öyle bir durumda o eylemi gerçekleştirdiğini görsem, bilsem; aklından şüphe duyarım. '' Ölen bir insan sonuçta. Annem olduğu için değil, insana saygı anlamında sen neler neler yapıyorsun? Kızım manyak mısın sen? Cenaze ortadayken, annem ölmüşken sen bulaşıkları yıkama derdindesin. Bırak ulan bulaşığı mulaşığı, yapılacak daha önemli işlerimiz var.'' derim.
Bayağı kızdım şimdi.
Gelinin kıçına bir tekme, yallah babasının evine...
Hak etmedi mi?
Sağlıcakla kalınız.
Yaşanmamış Aşkların Şairi tarafından 3/26/2018 8:19:26 PM zamanında düzenlenmiştir.