- 692 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İNSANLIĞIN EDEBİYATI; HATA,TARİHİ;ÇİLE
İNSANLIĞIN EDEBİYATI; HATA,
TARİHİ; ÇİLE
Biz, çileye her zaman talip olmuş, ardı sıra başkaldırmış insanlarız. Lakin gün gelmiş hataya boğun eğmiş, onu benimsemişiz. Kalp nefse bağlanmış, nefis hataya… Çile, armağan edilmiş böylece insanlığa… ’’Kalp, bağlandığı yeri severse ısrar edermiş.’’ Böylelikle insanlar hatayı benimsemiş.
Geçmişten günümüze değin, HAYAT adlı senaryoda, başrolü özveriyle oynayan tek vasıflı eleman hata. İnsanı, insanları, insanlığı, insanlığın yaşamını diğer bir deyişle ’’İnsanlığın Edebiyatı’’nı oluşturan değerler; sevgi, saygı, hoşgörü, dayanışma, fedakârlık, doğru-yanlış, mutluluk-mutsuzluk… Ve vasıflı olarak nitelendirdiğimiz hatadır.
Hata, doğruyu bulma yolunda yürünen sokaklarda yanlış yollara sapmaktır. Telafisi yok mudur hatanın? Elbette ki vardır. Saptığımız o yanlış yoldan dönüp, doğruyu bulma adına dimdik yürümek ve bir daha yanlış yollara sapmamaya çalışacağımıza dair kendimize söz vermektir telafisi… Lakin saptığımız o yanlış yoldan dönmediğimiz takdirde, çile peyda eder gönlümüzün en ücra köşelerinde bile…
Çile, dermanı kendi içinde olan bir derttir. Çile çeken insan derdine devayı ellerde ararsa, dermanının, çektiği çilenin içinde olduğunu idrak edemez. Bu da insana mutsuzluk verir. Ki mutluluk, küçük şeylerdedir. Bu yüzden arayıp durmuştur insanoğlu yıllar boyu mutluluğu… Lakin bulamamıştır. Buldum diyenler olmuştur fakat onlarınki de anlıktır. Bir türlü zuhur etmez aklımızda; insanın içindeki mutluluk…
’’Mutluluk içimde acı bir kelime,
Mutluluk içimde lime lime!
Mutsuzluk en çılgın, en büyük macera;
En çılgın maceram, en büyük veba!’’
…
Dizelerim, mutsuzluk yolunda mutluluğu ararken ya da içimdeki mutluluğu göremezken, ne hazindir ki, maceramın bana büyük bir engel teşkil ettiğini anlatıyor. …Ve Maceram bir hata ile sonlanıyor. Daha sonra çile, bir şiir gibi aktıkça akıyor içimde, gönüldeki kafiyesini bulma ümidiyle…
Geçmişe baktığımız zaman, ’’İnsanlığın Tarihi’’ nin çileler içinde ömür tükettiğini görüyoruz. Lakin çile, Türk İnsanına istemediği kadar olgunluk bahşetmiştir. Olgunluğun Türk İnsanının başında taçlandığını görüyorum. Bu yüzden ’’Izdıraplar, insanları olgunlaştırır.’’ Türk İnsanı her an ölmüş, her an dirilmiştir. Bu çile demektir! Tarihimizde, hayatla ölüm sürekli boğuşmuş, vuruşmuştur. Çile budur! Çile sadece gözlerden akan iki damla yaş değildir. Ki gözyaşından ibaret olsa, insan döker ve kurtulurdu. O, tıpkı yana bir mum gibidir. İnsanı için için yakar, bitirir. Lakin yandıkça hayat bahşeder bazen insana…
Geçici bir arzu, muvakkat bir huzur için, ebedi saadetini satan gafiller çileyi nerden bilsinler! Hatalar doğurur insanlığın çilesini… Bizler çilelerimizle küsmeden, onların gönlünü kazanmalıyız şimdi… Ki fidan gibi filizlenip, ağaç gibi yeşersin doğrularımız…
H.Kübra YILDIRIM
11.05.2008/Pazar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.