- 1109 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Zamanın Değerini Bilmeyen, Zamanı Saçmalıklarla Zamansızlıkla Yani Değerlerle Güzelliklerle Doldurmayan İnsanın Çaresizce Çırpınışı
Yaşadığımız bu hayatın içinde, aslında yapmak zorunda olduğumuz kolaylığı bırakarak, kolay olmayanı yapmamız, yapmamız gerekenin dışında neleri yapmadığımızın farkına varmıyor olmamamız, bizi çözülmesi güç sıkıntılar içine sokuyor. Mesela kazancımız çoktur yığarız bir köşede, yardıma muhtaç olan bir dostumuzun yardıma ihtiyacı olur, biz öylesine vurdumduymaz olur ve onun sorununu görmezden gelir bir tavır içerisinde oluruz ki, kameraya çeksek yıllar sonra biz aynı duruma düşsek ve izlesek hayret eder yüzümüze kendimiz tükürürüz. Yardıma muhtaç olana vermek için bizdeki o birikim lazım olmayacaksa neye yarayacak? Yarın biz aynı duruma düşünce haliyle bize de yardım eden olmayacak.
Neyi yapmamız gerekirken, neyi yapmadığımızı ve bunu yapmaya sanki mecburmuşuz gibi görmemezlikten duymamazlıktan gelmemiz, bir gün bizimde aynı şartlar altında olunca halimiz ne görülecek ne de duyulacaktır haliyle. İnsanı var eden donatılan güzellikleri, insan toplumdan gizlerse, ilk önce benliği ile kucaklaşır toplumdan kopar, toplumdan kopunca, haliyle yığınların yoksulluğu denilen, gittikçe birbirine yardım etmeyen insanların çaresizliği, açık olan kapıların kapatılması körelmesiyle, maneviyattan yoksulluk yığınla olacak ve yığınların yoksulluğu çaresizliği ortaya çıkarak toplum yıkımla kendi elleriyle yıkılacaktır.
Akıl bir şey imal etmeyeceğinden, yani düşünerek çözümler üretmediği sürece, çalışan makineler gibi duracak paslanacak çalışmaz hale gelecektir. Akıl hiçbir şeyi düşünmeden istediğimi yaparım saçmalığıyla özgürlüğümdür demek değil, akıl bizde var olan bir zorunlulukla insanın yarını için güzel olanı bulan üreten şeylerin üretilmesi yapılması için adım atmaya götüren bir merkezdir. Bencilliği ile insan sınırları aşması yıkması parçalaması için o akıl ona verilmemiştir. Akıl topluma yönelik bir çalışma içinde değil, sadece kişinin zevkine yarına bir amaç uğrunda çalışıyorsa, bu bencilliktir, yarınını kendi elleriyle yıkmak yok etmektir. Toplumsal bağlılık, topluma körü körüne bağlanmak değil, toplumla beraber güzel yarınları inşa etmek için el ele fikir fikre düşünerek, güzel olanı bulmak, kötü olanı yıkmaktır. İnsan tek başına kendinde var olanla zoraki güçlüyüm yıkılmazım derken, yarın yıkılmayacağına dair elinde senet güvencemi vardır? Bugün var olan bir gün sonra yok olurken ölüp giderken, yarına çıkmaya gelen eceli geri göndermeye-Hâşâ –gücümüz mü var? Hayır!
Zamanın değerini bilmeyen, zamanı saçmalıklarla zamansızlıkla yani zamanı değerlerle güzelliklerle doldurmayan boş insanın çaresizce çırpınışı, sadece kendini düşünen olması yetiyor. İnsanı frenleyen mekanizmasını olan duygu ve hislerden yoksun olması veya zincirinden boşalarak, yokuşun başından sonuna kadar düşmesine benziyor. Haliyle bu düşüşü de, bir yerlerini kanatma kırma parçalama ile sonuçlanacaktır ki, buda çok ağır bir risktir, göze almaya hiç değmez vesselam. Selamlarımla.
Aşık Gülveren
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.