- 526 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
UZUN EŞEK
UZUN EŞEK
Şehrin en batısında, sitelerin bittiği yerde beş-altı tane kavak ağacı vardı.Kavakların biraz ilerisinde de bir tane salkım söğüt bulunuyordu. Ağaçların altı yemyeşil çimlerle kaplıydı ve orada mayıs ayı geldiğinde sarı sarı çiçekler büyürdü. Uğur böcekleri, kelebekler, arılar uçuşurdu.
Çiçeklerle kaplı yemyeşil bir halıya benzeyen otların üzerine sırt üstü uzanır, masmavi gökyüzündeki duvak gibi bulutların hareketliliklerini izlerdik. Bulutların üzerinde hayaller kurardık ve kurduğumuz hayalleri birbirimize anlatırdık. Bir masal dinleyen çocuk dikkatiyle anlatıcının ağzından çıkanları, jest ve mimiklerini pür dikkat takip ederdik. Bazen güreşir bazen de Melih’in patlak topuyla tek kale futbol oynardık. İki kavak ağacının arasındaki mesafe tam kale olacak uzaklıktaydı. Salkım söğüdün yanından top çıktığında taç atışı kullanırdık. Bizim kapıcı Rüstem Amcanın oğlu geldiğinde futbola ara verir, uzun eşek oynardık. Ne eğlenceli saatler yaşardık; akşam olmasın, hiç bitmesin isterdik.
Uzun eşek oynadığımızı duyduğunda annem kızardı bana. "Belin ağrır oğlum, akşam yatağı ıslatırsın." derdi. Haklıydı canım annem. Çocukluk işte oyun kurulduğu zaman canımdan giderdi,
-annemin uyarısı aklıma bile gelmezdi- dayanamaz hemen katılırdım.
Haftada en az bir iki gün öykü ve şiir kitaplarımızı alır, salkım söğüdün iri gövdesine yaslanır, içimizden okurduk. Arkadaşlarımızın dikkatini dağıtmamak için dudaklarımızı bile kıpırdatmazdık. Dalardık giderdik kitaplarımızın sayfalarının arasına. Ayrı ayrı dünyalara giderdik, masal kahramanının arkadaşı, sırdaşı olurduk; kötülere kızardık içimizden. Kitaplar bitince anlatırdık birbirimize. Gelsin yorumlar.
Eymen çok güzel şiirler okurdu. Ezberinde en az on-on beş şiir vardı. "Bayrak" şiirini okuduğunda ayağa kalkar, esas duruşta dinlerdik. "Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü...." Kendisinden geçerdi Eymen, gözleri çakmak çakmak olurdu, tabi bizim de tüylerimiz diken diken.
Ha bu arada kendimi tanıtmayı unuttum. Özür dilerim kusura bakmayın. Ben İsmail MALATYA, kırk sekiz yaşındayım. Bir orta okulda Türkçe öğretmenliği yapıyorum. İki tane çocuğum var. Artık doğup büyüdüğüm, çocukluğumu yaşadığım mahalleye gitmiyorum biliyor musunuz. Gidince içim burkuluyor. Ne top oynadığımız alan, ne kavak ağaçları, ne de salkım söğüt var. Her taraf site olmuş. Ne de uzun eşek.
İSMAİL MALATYA