- 3026 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SAVAŞ VE BARIŞ (EDEBİ METİN)
Tanrı yağmuru savaş ağıtları için yarattı….
Kendinden olmayana hükmetme şehvetini, kendinin olmayana sahip olma hırsını insanlara Tanrı emretmedi. Elma Hz.Adem’in değildi. Tanrı dokunma dedi. Hz.Adem dokundu. Tanrı yeme dedi. Hz.Adem yedi. Hz.Adem kendinin olmayana sahip olma hırsına kapıldı. Oysa elmanın sahibi Tanrı’ydı. Dünya’nın sahibi de Tanrı’dır.
Savaşın tarihi o anda başladı. Ağlayan Hz. Adem’in neslidir. Gülen Şeytan’ın kendisidir. Savaş Şeytan’ın zaferidir.
Barış kelimesinin karşıtı savaş değil yoksulluktur. Bu yoksulluk ölümdür. Bu yoksulluk acıdır. Bu yoksulluk yok oluştur. Bu yoksulluk babasız çocuktur. Dul kadındır. Bu yoksulluk; kolsuz, bacaksız, duymayan, görmeyen eksik insanların yekunudur. Savaş her gün biraz daha fazla büyüyen şehit mezarlıklarıdır.
Savaşan insan nesilleri Şeytan’ın kurbanıdır. Savaşı cephede bir devlet kazanır ama yenilgiyi cephe gerisinde iki millet paylaşır.
Tanrı’nın Hz.Adem’e koyduğu sınırı bilmeyen, bilip de görmeyen, görüp de duymayan Ademoğlu; bu Dünya da kendi koyduğu sınırlar içinde yaşamayı dahi hala öğrenemedi.
Başkasının toprağına göz dikenler, kendi toprağına dikilen gözleri göremezler. Herkes birbirinin toprağına göz diktiğinde insanlık kör olur, sağır olur, dilsiz olur. O insanlar ne akan kanın kokusunu duyar, ne akan kanın gözyaşının ıslaklığını hisseder, nede babasız çocukların dul kalan genç kızların çığlığını duyar.
Savaşın en iyi tarafı barışın en kötü tarafından daha berbattır. Çünkü savaşın bilinen barışın bilinmeyen yanından daha fazladır. Savaş fırsatsa sonucu hazan, savaş bir şanssa sonucu hazin, savaş bir zaruretse sonucu sadece hüzündür.
Savaşı yasal olmayanın barışı masaldır. Ebedi barış için yapılan her savaş mukaddes, ebedi savaş için yapılan her işbirliği ve barış şeytanidir. Allah’tan korkan savaştan korkar. Allah’a inanan barışa da inanır.
Gerekçesi meşru müdafaa olmayan hiçbir savaş masum değildir. Vatan savunması meşru müdafaa gibi yasal bir hak değil, mutlak müdafaa gibi doğal bir haktır. Çünkü özgürlüğe karşı işlenen suçlar, yaşama hakkına karşı işlenen suçlardan daha ağırdır. Zira yaşama hakkı insana, özgürlük insanlığa aittir. O nedenle savaşmadan barışa giden her yol mukaddestir.
Savaş aklın iflası, barış yüreğin kazancıdır, karıdır. Aklın hakim olduğu savaşlar ibadet, duygunun hakim olduğu savaşlar cinayettir. Çünkü insanların savaşı fena, toplumların savaşı korkunç, gururların savaşı cehennemin ta kendisidir.
İnat için savaşanlar imdat çığlığı atmaya mahkumdur.. Hatır için barışanlar çıkar için vatanını satmaya hazırdır. Silah akıl sustuğunda konuşur. Akıl konuştuğunda yürekler buluşur. Hiç şüphesiz ki savaşmaktan korkmayanlar barışmaktan utanmazlar. Ama zevk için savaşanların insanlıktan nasibini almış olduğuna inanmakta gaflettir. Savaştığına üzülmeyenler barıştığına sevinmezler.
Savaşın ilk isteği barış, barışın son isteği savaştır. Savaşla barışın arasında ki mesafe bir merminin çapı kadardır. Fakat o mesafeyi almak için gidilecek yol bir asır kadar uzun olmalıdır. Zira mermiden sonrasının gerçek olması için mermiden öncesinin yalan olmaması gerekir.
En küçük barış kıvılcımı, en büyük savaş yangınından daha çok ısıtır yürekleri. Zira insanlar savaşmak için değil, yaşamak için doğar. Savaşın galibi bir devlet, barışın sahibi tüm insanlıktır. Savaş sonrası barış noktasına, savaş öncesinde gelebilen devletler; çocuklarının gurur kaynağı olacaktır. Çünkü savaşların mağduru çocuklar, kadınlar ve yaşlılar, savaşın mağruru ise hiç kimsedir. Çocuklar barışın en büyük hayranı, savaşın en korunmasız kurbanıdırlar.
Yaşamak için öldürmek sorundaydım diyenler; başka birinin aynı gerekçe ile kendilerini öldürmelerini peşinen kabul etmiş sayılırlar. Savaşla barışın arasında ki fark ölümle yaşam arasındaki kadar basit, savaşla barış arasındaki benzerlik, varlıkla yokluk arasında ki kadar karmaşıktır.
Ne zaman savaşacağını bilmeyenler, ne zaman barışacağını tahmin edemeyenlerdir.
Ey İnsanoğlu!
Savaş senin kendinle değil Tanrı’yla savaşındır. Çünkü savaşta şeytan yandaşın, barışta şeytan düşmanındır. Şeytanla dost olmak istiyorsan savaş, Tanrı’yla dost olmak istiyorsan barış.
Tanrı nehirleri savaşın günahlarından arınman için yarattı. Tanrı denizleri savaş yangınlarını söndürmek için yarattı. Ve Tanrı insanlar birbiri ile savaşmasın diye Dünya’yı sonsuz nimetle doldurdu. Ve insanların hükmetme duygusunu tatmin etmek için bitki ve hayvanları yarattı. Tanrı savaş olmasın diye insanı Dünya’nın efendisi yaptı. Krallar savaşmazdı. Ama insanlar savaşacak kadar alçaldı. Ve Tanrı Cenneti’ni savaş mağdurlarına sorgusuz, sualsiz sonuna kadar açtı.
Barışın içinden savaşı insanlar çıkarır. Savaşın içinden barışa ulaşmayı Tanrı nasip eder. Savaş Şeytan’ın, barış Tanrı’nın düğünüdür.
Ey İnsanoğlu!
Yaşadığın bütün savaşları kazandın da ne oldu? Takındığın bütün zafer taçlarını ölümün kapısında bırakmadın mı? Sen zaten ölümün tek rakibin olduğunu bilerek, yaşadığın bütün savaşlardan galip çıkmadın mı? Seni savaş için cepheye götüren gücün, cephede barışı bekleme umudundan daha masum olması mümkün mü? Caydıran savaşlar yapmak yerine, savaştan vazgeçiren barışlar yapmak daha hayırlı değil midir?
Evet hiçbir tartı cesareti savaş terazisi kadar hassas tartamaz. Ama hiçbir hekim acıları barış kadar ustalıkla ve şefkatle saramaz. Ama hiçbir zaman sırf cesaretini en hassas tartıda tartmak için, barışın o şefkatli ve usta hekimliğine muhtaç olmayı düşünmemelisin.
Çünkü savaş yarası, hekimin ne kadar mahir olursa olsun teninde ve ruhunda en derin izleri bırakan yaradır. Tanrı’nın huzuruna o izlerle çıkmanın utancını kıyamete kadar yaşamak senin kaderin olmamalıdır.
YORUMLAR
Savaş ve Barış ancak sizin kaleminizden bu kadar güzel anlatılabilirdi..
Keşke hiç olmasa savaşlar...
Keşke üç günlük dünya dediğimiz şu cennetin tadını çıkarabilsek...
Ama insanoğlu işte, doymuyor..
"....... zevk için savaşanların insanlıktan nasibini almış olduğuna inanmakta gaflettir...." sözünüz, günümüz de yanıbaşımızdaki sözde "demokrasi getirmelere" benzemiyor mu?.. ben üstün ırkım, diğerlerinden bana ne mantığı...
Sözün kısası, harika üslubunuzu kutlar, şiirlerinizde ve yazılarınızdaki mükemmelliğin devamı dileğiyle, iyi bayramlar şimdiden...
Savaşın ilk isteği barış, barışın son isteği savaştır. Savaşla barışın arasında ki mesafe bir merminin çapı kadardır. Fakat o mesafeyi almak için gidilecek yol bir asır kadar uzun olmalıdır. Zira mermiden sonrasının gerçek olması için mermiden öncesinin yalan olmaması gerekir.
.........................
Keşke, keşke tüm dünya insanları böyle düşünse...
Mükemmel bir anlatımdı arkadaşım, bir solukta okudum...
Açıkcası, düz yazıdaki anlatımın, şiirlerindeki güzellikten daha göz alıcı geldi bana ...
Kutluyorum...