Millet Olmak - Irkların Dünya’ya Dağılımı"
Yukarı
Bu bir paylaşımdır...Büyük bir makalenin belli bir bölümüdür.
Yazarı ; hans von ayberk
Ben de Danimarkalıyım ama T Ü R K Ü M. Buradan yiyip içiyoruz aynı tastan yiyoruz. Laz, Çerkez, Abaza, Abkhaz, Gürcü, Pomak, Çingene, Danimarkalı, Yörük, Seğmen, Efe, hepimiz... Kürt, Arap, Ermeni hepimiz AYNI KAPTAN YİYEN TÜRKLERİZ. KENUD olmamız Allah tarafından yasaklanmıştır. BİZ BİR MİLLETİZ: Adımız Türk. Senin annen Çerkez baban Kürt. Deden Arap ninen ise Türk olabilir ama biz AY-YILDIZ’ın PARANTEZİ içinde ve Ezan seslerinin eriştiği heryerde TÜRK’üz... Bunu öğrenemedik!
Amerikan milleti yok AMERİKALI var. Kimse özbe öz değil... Benim eşimin bile annesi İtalyan babası İrlandalıydı. Bacanağımın Babası Alman annesi kızılderiliydi... Ama anthem çalındığında hepsi ihtiram duruşuna geçerlerdi, tümü saygıyla marşın bitmesini beklerlerdi. Koşa koşa askere giderlerdi. Şimdi Amerikalı ile TÜRK aynıdır. Irkçılık ile bir yere gidemezsin. Çünkü Türkler Turan ırkındandır (Resesif ırk). Tüm Turanlılar sarışın olduğundan (Finliler Macarlar, Estonlar vb.) baskın dominant olan milletlere çekinik kaldılar. Finliler Sibirya’da ıssız ortamda kendilerini korudu. Ural ırkı SAF sarışın kaldı. Fakat Altay ırkı öyle olmadı.
1. Arialılarla karıştı (Azeriler gibi)
2. Cengiz döneminde Moğol ırkıyla karıştı
3. Daha önce Moğollar da ÇİNLİLER ile karıştığından çinli modelinde fakat TÜRK diliyle konuştular.
4. Timur, Ogeday, Çağatay vb. dönemindeki ikinci karışımdan TATAR ve KAZAKLAR çıktı... Onlar da Moğol-Türklerdir. Dilleri türkçedir ama tiplemeleri Moğoldur...
Bunun için diyorum ki "Irkçılık kriterleri" bizi mahveder. Amerikalı olmayız.... Yani Türk’üz Kürt, danimarkalı farketmez.
Kuman-Kıpçak ve Sabır türkleri tamamen sarışın. Balkar (Alınorda ve Bulgarlar) tamamı sarışın. Volga Bulgarlarının tamamı açık renk gözlü... Altınordu devletinde orrdunun iki tipi vardı: Moğol (tatar) askerler ve Bulgar (Slavlaşma öncesi Balgar türkleri) askerler.
Güneş dil teorisi şunun için yanlış: Bir tufan koptu ve İçasyada okyanus oluştu. "Gökyüzü suyunu tut, yeryüzü suyunu yut" ayeti uyarınca hızla bu deniz geri çekildi. Hazer ve Karadeniz ile Aral vb. gibi göllere Baykal, Balkaş gibi küçük iç denizlere ve Taklamakan gibi Gobi tarım ısığ gibi kalıntılara dönüştü. Dünyanın eğimi ile ilgili rüzgar deneyi ve simulasyonlara göre Tanrıdağlarına (Tienşan) bir gemi kondu. Nüfus arttı sular çekildi. Dağ zirveleri ADA durumundaydı.
O gemideki hayvanlar da çoğaldı. Kimi tekir insana sığındı (Tiger) kedicik oldu. Kimi Kurt ve Çakal ile Tilki de insana sığndı Köpekçik oldu. Kimi kaz uçtu kimi uçmadı, kimi sülün uçtu kimi tavuk uçmadı, atlar geminin içinde daha evcilleşmişlerdi. BİR ÇİFT AT, yani adem-havvalar GAYRI doğal SELEKSİYON. İnsanlar da tek meşgaleleri olan "Hayvanlar" ile içli dışlı oldular. Hayvanlar da öyle evcilleşti bir çoğu ama çoğalma sürecinde "Av-avcı" ilişkisi denen beslenme içgüdüsü ortaya çıktı.
Otlaklar bitti... Sular çekildi... Hayvanlar birer LEY hattı yönü buldular. Örneğin Develer, filler, aslan-kaplan vb. GÜNEYE indiler Hindistan yarımadasına sonra da Arabistan üzerinden Afrikaya falan... Nereden biliyoruz? Çünkü örneğin Asya devesi ÇİFT hörgüçlüdür. Asya fili ile Afrika fili kulak büyüklüğünden ve cüsseden başlayarak daha farklıdır. Bengal ve Kenya kaplanları birbiriyle AYNI DİLİ konuşmazlar anlaşamazlar ve aynı kafeste çiftleşemezler. Sibirya kaplanı ile Pampaların dağ kaplanı birbirine ilk tanıştırıldıklarında ölümcül yaralar almak pahasına birbirine girdiler. Bunlardan dolayı Afrika ve Hindistan hattını ortaya koydum...
Sıcak yöne gidildi... Esmerlerin dünyasıydı. Sarışınlar (Albinolar=Sibirya kaplanı gibi olanlar) KÖLE idi. Sarı saçlı doğmak, açık renk gözlü olmak bir "UTANÇ" idi. Melezler biraz koyulaşıyorlardı (Slavlar) ama onlara Slav=Köle diyorlardı çünkü Haminin kara negrosu ve Sami’nin buğday esmer ırkı SİYAH idi. Köle (Almanca Sklawe, İngilizce Slave) BEYAZLAR içindi... Tarih intikam aldı...
Daha somnra "Tersyüz oldular". Siyahlar köle oldu... Ve SLAVE=Köleler kendi tabu hayvanlarının peşine gittiler. Yani özgürlüğe KUZEYE kaçtılar. Atları ve Ren geyiği/Karibuların SULARDA yüzdüğünü ve karşı kıyıya çıktığını hayretle gördüler... Kölelikten özgürlüğe doğru kazan kaldırmadanr sessizce bir "Sürü göçünde" atların yelelerine, geyiklerin boynuzlarına tutunup yüzdüler.
İlk grup ALTAY dağlarına çıktı. Oraya Erkenden yeni konanlar anlamında (Konmak çadır kurmak) Kon=Koni/Huni=Çadır. Sular iyice çekildiğinde siyah efendiler geldiler ve onları kıstırdılar. Ural sarışınları şimdiki Skandinavya-Baltık’a kaçtılar. Altay sarışınları da tersine Yamm (Çin ırkının) alanına DOĞUYA, kuzeydoğuya kaçtılar. Onlarla karıştılar Moğol, Tunguz, Yukagiri, Çukçi, Buryat vb. gibi Moğol ırkları oluştu.
Turan dili Mançulara, kore ve Japdnya’ya kadar yayıldı. Konuşanlar Mongol/Çinli idi ama dilleri Turancaydı. Turanlılar TİPlerini kaybetseler de bir intikam olarak DİLLERİNİ bırakmışlardı. Öteki kalan kökeler de geçtiler en sonra... Ama onlar artık "ARİ" dili konuşuyorlardı. O ikinci ve çok kıdemli Slave=Köleler bugünkü Slavlardır. Maalesef o hergeleler Turan ırkındandır. Onların bir kabilesi Turan kabilesidir (Dargi, Lezgi, Laz Kerket vb.). Bunların da dili Aricedir. Ama Dağıstan’ın öteki kabileleri Türk olmadığı halde Türkçe konuşurlar. Bu da onların TURANlı olduğunu gösterir. Ergenekon belkibiraz da Manas sagaları böyle olabilir...
Yafes soyu köle olabilir (Asena=Açina=Atna=Athnea), Urom ve Uromil (Romus ve Romulus) belki aynı DİŞİ KURT’un pallas Athenea’nın emzirdiği OĞUZ boyları, biri OĞUZ olan iki kardeş di belki de... Belki de Romus=Oğuz idi kimbilir? Yafes=Yavuz olduğunu biliyoruz ya... Olamaz mı?
İnanın ben bir senaryo yazmıyorum... Ben ORADAYDIM der gibi biliyorum... Bu gerçek mi? Ha/vet.
Atlantis=NUH tufanı. Ege’de bir adacığa sığmayacak kadar bir DÜNYA devleti MU, Gondwana vb. Atlantis’i deniz yutuyor... Gondwana’yı ise deniz değil BÜYÜK KASARGA yıkıyor.Bazıları da Azor adlarını ya da Helgoland adasını Atlantis olarak niteliyor. Ege’deki adanın adı Santorin böyle resif biçiminde bir ada. Sadece bildik Miken-girit tipi. Anphoralar çıkıyor denizden. Santorin adası asla Atlantis olamaz. Çünkü toprak çok küçük ve bir rıhtım var ama KALE hiç yok... Su yok (Taşımayla geliyor) dolayısıyla ekin işlemi de yok... Yani mantıklı değil. Şiddetli rüzgarı da Kur’an bildiriyor. Ad ve Semud maddelerine bakarsak, birisi şiddetli bir rüzgarın diğeri ise SES bombasının yokettiği iki DEV uygarlık... Atlantis ise NUH tufanı ile CUK yerli yerine oturuyor... Lojik de böyle diyor.
"Immanuel Velikovsky" Yukarı
Velikovsky bu işi iyi biliyordu. O da ORADAYDI. “Worlds in Collison”ı yazarken... Ha/vet olarak oradaydı. Ayın görünmeyen yüzünün haritasını çizdi verdi ve aynen ÇIKTI. O oradaydı... Bunun anlamı şu olmalı:
Geleceğin çocuğu olan Velikovsky defalarca Ay’daki Luna Park’lara ve kolonilere gitmişti. Aristarkus Krateri’nden, Brahe Krateri’ne kadar heryeri biliyordu. Geçmişte bir kez daha VAR olunca, "Haritayı çizdi". Boşuna demiyorum adam oradaydı. Gözleriyle GÖRDÜ diye... Tutup da Jules Verne’nin hayali uzay gemisine binip Ay’a ve Jüpiter uydularına gitmedi herhalde.
"Ma - Su - Esir" Yukarı
Aslında Esir Kur’an’da Ma’dır. Bunun SU olmadığını nereden anlıyoruz? Su size siz suya istila (Müstevil) olursunuz, ya batarsınız (Ğark) ya da üzerinde yüzersiniz (Bahriye). İşte buna İSTİLA deniyor. Ama ALLAH ARŞ’ı istila etmedi İSTİVA etti.
Bunun bir çok anlamından biri şu: İstila da siz "Ma"suya batarsınız, İstiva’da ise o MA (ESİR) SİZE TUTUNUR. Siz olmazsanız ESİR mahvolur. Esir’in su olmadığını bir tek harf farkından anlıyoruz: istiLa/istiva.
Kur’an meallerine bakın şöyle diyor: "Arş’ı İSTİLA etti ve Arş’ı SU üzerinde idi". Evlere şenlik mealperestlerimizin gaflarından biri daha.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.