- 591 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Hayatımızda Cep Telefonu Yokken
Bizim çocukluğumuz ve gençliğimiz yetmişli seksenli yıllara denk geldi. Biz kendi çocuklarımız gibi bilgisayar ve cep telefonu görmedik... Bizler cep telefonunun olmadığı zamanlarda birbirimiz ile daha çok sohbet eder ve daha sağlam ilişkiler kurardık...
Dört kişilik çekirdek bir aile de tek kanallı TRT televizyonu ile mutlu olur ve salonda ya da oturma odasında yaz gecelerinde kış gecelerinde kimi zaman sobalı evlerde kimi zaman kaloriferli evlerde kestanenin sıcaklığı ile yüreğimizin sıcaklığını bir potada eritmesini bilirdik... Hayatımızda cep telefonu yokken odadan odaya seslenirdik ya da odanın kapısına giderdik...
Uzun yolda arabamız arıza yaptığı zaman, tamir için, çoğu kere tamirci çağıramaz kendimiz halletme yoluna giderdik... Futbol maçlarına ucuz cep telefonlarını götüremediğimiz için, beğenmediğimiz hakem kararlarında da sahaya fırlatmazdık....
Ev telefonları çok kıymetli olsa da o zaman, hiç birbirimize hava atmazdık ’’Baaak benim telefonum üç milyarlık beş milyarlık.’’ diye... Hayatımızda cep telefonları yok iken seyyar satıcılarda cep telefonu kılıfı da satılmazdı... Ortaokul lise çağında ki kızlarda birbirlerine ’’Baaak benim telefon kabım pembe senin ki kırmızı diye gösteriş yapmazlardı.’’
Hayatımızda cep telefonu yokken, sabit telefonlardan sevdiğimiz ile veya arkadaşlarımızla saatlerce konuşamazdık, babamızdan, annemizden fırçayı yer, otururduk kıçımızın üstüne... Eve çok telefon parası geldiği zaman, babamız bazen de kapattırırdı telefonu...
Hayatımızda cep telefonu olmadığı zamanlarda, dünyada kanser hastalıklarına daha az rastlanıyordu. Şimdi ki gibi elinde pahalı telefonu var diye küçük kız ya da erkek çocukları cinayete kurban gitmiyordu... Kimse kimsenin gizlice değişik hallerini videoya çekip sonra da herkese ifşa etmiyordu... Adım başı kontör satan dükkanlarımız yoktu... Polis kılığına giren şerefsiz dolandırıcılar ile çok da fazla muhatap olmuyorduk... Sabit telefonlarımıza zırt pırt bilgi mesajı gelmediği için sinirlerimiz gerilmiyordu, kalbimiz sıkışmıyordu... Çocuğumuz okulundan servisine bindiğinde eve gelene kadar on kere kontrol etmiyorduk, güveniyorduk getirip götürenlere... İki de bir ailevi durumlarımızın fotoğraflarını çekip de face de ya da başka sosyal paylaşım sitelerinde millete ifşa etmiyorduk... Hayatımızda cep telefonu yok iken fotoğrafçılık para kazandıran iyi bir meslekti...
Ne diyelim varlığı da çok gerekli, bazen yokluğunun da faydaları var insanlara ve topluma. Birbiriniz ile olan iletişiminizi kuvvetlendirin illa ki ama cep telefonunda sohbet ederek değilde, yüz yüze konuşarak, şakalaşarak ve birbirinize dokunarak yapın bunu mutlaka...
AHMET ZEYTİNCİ
YORUMLAR
fasireddin hoca cit surerken karasabani tasa takiliyo
kaldirip atmak istiyo tasi tarladan
kaldirip atamiyo
aaah ah genc olsa idim bu tasi alir kaldirip atardim diyor
sonra saga sola bakiniyor
bakmis ki kimse yok
ulan gencligimdede bi poh deyildim yahu diyor
sizinki de o hesap
ballandira ballandira anlattiginiz o gunlerde
amerikan yardimi suttozu gelirdi
gaz yag kuyrugu tup gaz kuyrugu
sana yaag yoktu
bit duser basimiza sabun bulup yikayamaz
dedete bulup sacamazdik
gaz lambasi idare lambasi
kizamik salgini cicek salgini
tifus kolera dizanteri
sap atardik suya
anarsi teror
sokaktan gecemezdik
sagci mi solcumusun sorarlardi
sanki *okunu yiyecek benim sagci solcu olduuumun
ferda guzel olacak
bit pazarina nur yagdirma reca ederim
eskileri naftalinleyip parlatip cilalayip
kiymete bindirmen
tas gibi kaya gibi badem biyikli uzun var saygilar
yatılı bir okuldaydım ilk okulda. tabi cep telefonu yok. bu arada cep telefonu da ceplere sığmaz oldu ya neyse. konuya döneyim.
evet sabit bir telefon vardı okulda ve çalan bir telefon, herkesi heyecanlandırırdı acaba benim annem mi? benim babam mı arayan? diye.
ilişkiler sanal değil, tebessümler candandı.
kaleminizi kutlarım, saygılar.
Ahmet Zeytinci
alidesidero
herifin yorumu okuyodum orda burds
bide boyle kisrak gibi alaman girmasi mavisel aslan vardi
siz o musunuz sayun hangfendu zaygular
Telefona ihtiyâcı olan kendine, eşine ve çocuklarının adına telefon istek dilekçesi yazarak PTT'ye verilir,
12 ilâ 15 Sene beklenir ve o'ndan sonra çıkan telefon hattı hakkının birini evine birini dükkânına diğer birini de güvendiği akrabasına kullanması için telefon kurulum işlemine başlanırdı.
Telefonun makinesi, müesseseye ait idi ve telefon makinelerinin renkleri çok önemsenir, illâ da kırmızı renk almak için özel ricalarda bulunulurdu. Renklerini hatırlayabildiğim kadar sayayım; Kırmızı, koyu yeşil ve krem renkli.
İlk telefonumu 17000 Liraya satın aldım. Şimdiki paraya kıyaslarsan külüstür bir binek arabası alırsın herhalde; sene, 1981 ... .
Ah bir de kumbara taktırdım telefona özel jetonlu; bir süre sonra.
O vakitler esnafın telefondan değil kâr etmesi, çoğu gerekli telefonlardan sabit ücret kadar para almayı, esnaflığımıza ayıp görürdük.
Devlet memurlarının, resmî konuşmaları kesinlikle ücretsiz idi.
Çok ilginç hikâyeleri oldu o vakitler kırmızı telefonumun...
Sözü kısaltayım da okuyanın başını ağrıtmayayım:
Geçen sene değil, daha evvelki sene %49’u devlete ait telekom'a o telefonumu ücretsiz iade ettim.
Her ay mobilya taksidi gibi para ödemeye gitmek beni yormuştu...
Oh be hayat varmış...!?... yokkk öyle kurtuluş...
Sen kalk şimdi her ay Trabzon plaka Lira gene aynı kapıya ödeme yap...
Üstelik olmayan telefonun harcını da vermek zorunda kalarak!.
Sokağa çıkarken çoğu vakit evde bırakıyorum... millet çıldırıyor bulamayınca beni.
Kendime, telefon özürlü Kadir adı taktım, rahatım- çok rahat.
Sağlıkla kal... El telefonundan kaçabildiğin kadar kaç...
w.edebiyatdefteri.com/168145-hayatimizda-cep-telefonu-yokken/
AHMET ZEYTİNCİ'YE