- 863 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
NAZIM HİKMET'İN ŞİİRİ
Nazım Hikmet’in şiri gerçek anlamda bir arayışın şiiridir. Her sanat arayıştır, her yapıt bir insan araştırmasıyla ilgilidir. Dehanın özelliği insanı ortaya çıkarmak adına kılı kırk yarmasıdır. Şiir dehası Nazım Hikmet insana kabataslak bakmakla yetinmez, insanı bilgece ele alır, filozofça tartışır. Nazım Hikmet’in büyüklüğü, bütün bir insanlık mirasından en yüksek düzeyde yararlanabilecek bir bilinç yüksekliğine ulaşmış olmasından gelir.
Onda her şey bilgece ya da bilgince düşünülmüştür, hiçbir şey raslantıya bırakılmamıştır. Kimi sanatçı denize olta sarkıtır gibi kendi içine bir tarayıcı salar ve oradan sezgiler, duygular, düşünceler derleyerek yapıtını oluşturmaya girişir. Nazım Hikmet’in şiiri böylesi bir gelişi güzellikten uzaktır.
Nazım Hikmet bilen, bildiği için de iyi gören bir santçıdır. Bakışı kaygan değildir, tersine kesinliklidir. Ancak bu kesinlilik bir tek yanlılıktan kaynaklanmaz. Kimi sanatçı bakışını nerdeyse her şeye olur demeye hazır çok geniş bir açıdan dünyaya salar. Bu tür sanatçılar bize kesinliklerden çok kayganlıkları duyururlar. Nazım Hikmet gibi sanatçılar ya da daha belirgin bir dünya görüşü içinde yer alan sanatçılar bu tür kayganlıklardan uzak kalırlar. Apollinaire insancı bakış açısı içinde son derece sereserpe bakar dünyaya. Bir Aragon kendi yerini iyiden iyiye belirlemiştir, estetiğinin geniş çerçeveli uzanımları bile bize bir kayganlığın izlenimlerini vermekten uzaktır.
Nazım Hikmet’ ten öğreneceğimiz çok şey vardır. O hem bir sanatçı hem gerçek anlamda bir düşünür olarak bize her şeyden önce insanın büyüklüğünü, insan olmanın değerini öğretir. Şiiri tepeden tırnağa insandır. Ondan öğrendiğimiz bir başka şey, sanatçının bilgili olma zorunluluğudur. Nazım Hikmet’e baktığımızda şunu anlarız: sanatçı neyin doğru neyin yanlış, neyin iyi neyin kötü, neyin güzel neyin çirkin olduğunu ayırdedebilecek bilinç düzeyinde olmalıdır; sanatta gelişi güzel yönelimden ancak gelişi güzel yapıtlar doğar, bu gelişi güzel yapıtlar çoğu ölü doğmuş yapıtlardır. Salt duyarlılık, salt sezgi, salt öngörü yetkin sanat yapıtlarını oluşturmaya yetmeyecektir. Duyarlılık da, sezgi de, öngörü de ancak bilgiyle gelişebilen şeylerdir. Nazım Hikmet bize ayrıca şunu
öğretmiştir:Gerçek bilgi toplumun ve tarihin bilgisidir, insan yaşamı zorunlu olarak toplumsaldır ve tarihseldir, buna göre gerçek insan ancak başkalarıyla insandır.
Bu bakış açıcı doğal olarak Nazım Hikmet’in estetiğine temel anlamını verir, ana özelliklerini kazandırır. Onun şiiri toplumda olduğu gibi, insan yaşamında olduğu gibi,değişik ögelerin tam bir uyum içinde bir araya geidiği bir şiirdir. Onun bir yerinden baktınız mı koskoca bir dünyayı görürsünüz. ’ Bana göre büyük adam odur ki, sanattan politikaya kadar kendi işinde,en önde yürür, dönemeçleri geçer, olanı kavrar, olacağı sezer ve bu kavrayışla sezişe dayanarak yaratır.’ diyor büyük şair. Nazım Hikmet bu tanımına uyan kişiliğiyle şiirimizin en büyük anıtı ve doruk noktasıdır. Onda her zaman koskoca bir tarihin insani özünü, şimdinin bütün boyutlarıyla ve bütün sancılarıyla kuruluşunu ve tam anlamında bir gelecek inancını buluruz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.