- 3162 Okunma
- 9 Yorum
- 3 Beğeni
Kağızmanlı Hıfzı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
.
Kağızmanlı Hıfzı diye bir halk şairimiz varmış. Tesadüfen öğrendim. Pek bilinmeyen, unutulup gidenlerden birisi. Şairimizi hatırlatmak için aşağıda hayat hikayesini ve şiirlerinden bazılarını vermeye çalıştım. Hüzünlü bir öyküsü var.
1893 yılında Kağızman’da doğmuş, küçük yaşlardan itibaren çok ustaca şiirler söylemiş ve özellikle Sefil Baykuş ağıtı ile edebiyatımızda çok önemli bir yer edinmiş olan Kağızmanlı Hıfzı, Türk Halk Edebiyatı tarihinin en önemli ağıt yazan şairlerinden biri olup uzun soluklu şiirleri, dildeki sadelik ve ustalığı ile tanınıyor. 15 yaşında ilk şiirini yazmış, 25 yaşında şehit edilmiş olan Kağızmanlı Hıfzı, 10 yıllık sanat hayatı süresinde hüsn-i talil, tecaül-i arif, teşhis ve intak sanatlarını halk edebiyatında en ustaca kullanan şairimiz. İlk olarak Fahrettin Kırzıoğlu, Mahir Baranseli, Nejat Birdoğan ve Nihat Sami Banarlı tarafından edebiyat dünyasına tanıtılan Kağızmanlı Hıfzı, çok genç yaşta hayatını kaybetmiş olmasına rağmen aşk, tabiat, din, kahramanlık konularını sade bir dille ve içten söyleyişle işlediği şiirleriyle Türk Halk Edebiyatı’nda önemli bir yere sahip olmuştur.
Kağızman’ı işgal eden Rusların geri çekildiği dönemde 8 Nisan 1918 günü yaralanmış ve 9 Nisan 1918’de de şehit düşmüştür.
Mekanı cennet olsun..
KAĞIZMANLI HIFZI HAYATI (1893 – 1918)
Ünlü halk şairlerimizdendir. Kars’ın ilçelerinden Kağızman‘da doğduğu için bu adla tanınmıştır. Asıl adı Recep’ti, şiirlerinde Hıfzı adını kullanırdı.
Babasının gayretiyle dokuz yaşındayken hafız oldu okuma-yazma öğrendi. Birçok halk şairi gibi o da, toprak işçiliğinde, rençberlikte çalışır, bahçecilikte, meyva işçiliğinde hayatını kazanırdı. Şiir söylemeye on beş yaşındayken başlamıştı. Gene birçok halk şairinin hayatında önemli değişiklikler yapan maceralara benzer bir olay, onun da başından geçti. 1908’de bir komşu kızına âşık oldu. Kızı kendisine vermedikleri için avunmasını şiir söylemekte buldu. 1911’de sevdiği kızla evlendiyse de bir yıl sonra ikinci bir sevdaya tutuldu, baldızı Ayşe’yi sevdi. Kağızmanlı, bu garip sevgiyi açıklayamadığından, gizli tuttu. Sevdiği kızı unutabilmek için Kağızman’dan Şabanlar köyüne kaçtı. En güzel, en içli şiirlerini de, sevgilisinden üç saat uzaktaki bu köyde söyledi.
Değerli halk şairinin ölümü de çok genç yaşında oldu. Erzurum ve Sarıkamış civarından kaçan Ermeni çeteleri tarafından 8 Nisan 1918’de şehit edilerek çok genç yaşta, 25 yaşında vefat etti.
Bazı Şiirleri:
AĞIT (Sefil Baykuş)
Sefil baykuş ne gezersin bu yerde?
Yok mudur vatanın, illerin hani?
Küsmüş müsün selâmımı almadın,
Şeydâ bülbül şirin dillerin hani?
Ecel tuzağını açamaz mısın?
Açıp da içinden kaçamaz mısın?
Azad eyleseler uçamaz mısın?
Kırık mı kanadın, kolların hani?
Bir kuzu koyundan ayrı ki durdu,
Yemez mi dağların kuşuyla kurdu?
Katardan ayrıldın şahin mi vurdu?
Turnam teleklerin tellerin hani?
Aç mısın yok mudur ekmeğin aşın?
Odan ne karanlık yok mu ataşın?
Hanidir güveyin, hani yoldaşın?
Hani kapın bacan yolların hani?
Kara yerde mor menevşe biter mi?
Yaz baharda ishak kuşu öter mi?
Bahçada alışan çölde yatar mı?
Uyan garip bülbül güllerin hani?
Bunda yorgan döşek yastık var mıdır?
Bu geniş dünyada yerin dar mıdır?
Dalın tahta duvar önün yar mıdır?
Yeşil başlı sunam göllerin hani?
Körpe maral idin dağlarımızda,
Dolanırdın solu sağlarımızda,
Taze fidan idin bağlarımızda,
Felek mi budadı dalların hani?
Düğününde acı şerbet içildi,
Gelinlik esvabın dar mı biçildi?
İlikle düğmele göğsün açıldı,
N’oldu kemer beste bellerin hani?
Alışmış kaşların var mı kınası?
Ala idi o gözlerin binası.
Kocaldın mı on beş yaşın sunası?
Yok mudur takatın hallerin hani?
Emmim kızı aç kapıyı gireyim,
Hasta mısın halin hat’rın sorayım,
Susuz değil misin bir su vereyim,
Çaylarda çalkanan sellerin hani?
Yatarsın gaflette gamsız kaygusuz,
Ninni balam ninni kalma uykusuz.
Hem garip hem çıplak hem aç hem susuz,
Felek fukarası malların hani?
Her gelip geçtikçe selâm vereyim,
Nişangâh taşına yüzüm süreyim.
Kaldır nikabını yüzün göreyim,
Ne çok sararmışsın halların hani?
Civan da canına böyle kıyar mı?
Hasta başın taş yastığa koyar mı?
Ergen kıza beyaz bezler uyar mı?
Al giy balam al giy, şalların hani?
Daha seyrangâha çıkamaz mısın?
Çıkıp da bağlara bakamaz mısın?
Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın?
Ver bana tutayım ellerin hain?
Sen de Hıfzı gibi tezden uyandın,
Uyandın da taş yastığa dayandın.
Aslı Hanım gibi kavruldun yandın,
Yeller mi savurdu küllerin hani?
Kağızmanlı Hıfzı
***
ZİYADE’NİN AĞZINDAN AĞITA CEVAP
Emmi zade küsmemişem ben senden,
Ölüm lâl eyledi dillerim yoktur.
Eğdi kametimi, büktü belimi,
Kalkamam ayağa hallerim yoktur.
Ben gelende bizim yerler yaz idi,
Ettiğimiz cilve idi naz idi,
Cehiz düzemedim ömrüm az idi,
Göçtüm gömlek ile şallarım yoktur.
Ala kaşlarımın kınası solmuş,
Ala gözlerime topraklar dolmuş,
Sararmış gül benzim zağfiran olmuş,
Solmuş al yanağım hallarım yoktur.
Haber edin kuşlar çeksin yasımı,
Yuva yapsın püskülümü fesimi,
Koymadılar doldurayım tasımı,
Havuzdan ayrıldım sellerim yoktur.
Anam beni bir kuş etti uçurdu,
Durma dedi bağlarından göçürdü.
Kahpe felek beni çarhtan geçirdi.
Yaslıyım yeşilim allarım yoktur.
Haber edin ishak kuşlar göçende,
Selâm söylen her turnalar geçende,
Al kırmızı sarı güller açanda,
Yollayın bana da güllerim yoktur.
Yaren yoldaş beni düşlerde görsün,
Görenler de halim hatırım sorsun,
Yoldan gelip geçen bir fat’ha versin,
Felek dilencisi mallarım yoktur.
Ben de Hıfzı gibi tezden uyandım,
Uyandım da taş yastığa dayandım.
Aslı Hanım gibi kavruldum yandım,
Sam yeli savurdu küllerim yoktur.
Kağızmanlı Hıfzı
***
BU DÜNYA
Dinleyin ağalar tarif edeyim
Fani değil midir yani bu dünya
Bir kapısız hane kimseler bilmez
Gün be gün artırır şanı bu dünya
Adem Havva evvel dadına yetti
Nice yüzyıl anlar ömür sarfetti
Encamı anlarda dünyadan gitti
Havva’dan ayırdı anı bu dünya
Adem Havva buna şaşıben kaldı
Bak iki kardaşa ne fitne saldı
Habil’in muradın elinden aldı
Kabil’e ettirdi kanı bu dünya
Kabil’i mest edip attı bir taşı
O taşa rast geldi Habil’in başı
Habil koydu gitti kavim kardaşı
Ondan bilindiki fani bu dünya
Adem Peygamber’den Nuh’a varınca
İnsanlar kaynadı misli karınca
Abadı hoş görür kendi karınca
Harap etti o mekanı bu dünya
Orda gitti insanların hayası
Nuh’a bakmadılar oldular asi
Suya gark eyledi o kadar nası
Anda oldu Nuh Tufanı bu dünya
Hep su aldı kara yerin yüzünü
Deresini tepesini düzünü
Kimisinin hak kurtardı özünü
Andan artıp oldu sani bu dünya
Bu dünyaya gelen elbette gider
Hanidir yüz yirmi dört bin peygamber
Hani Şah-ı Alem Sahib-i Mimber
Netti o Şah-ı Cihan’ı bu dünya
İnanma dünyaya uyandır dili
Hani Hak arslanı o gerçek veli
Sahibi Zülfükar Hazreti Ali
Nitti o Şah-ı Merdan’ı bu dünya
Hani nitti nida eden Bilal’ı
Hani Peygamberin dokuz helali
Hazreti Fatıma kaşı hilali
Nitti o Mah-ı tabanı bu dünya
Bu dünyadan asla vefa umma sen
İnanma ki kimse kala sağ esen
Hazreti Hüseyin Hazreti Hasan
Nitti ol iki civanı bu dünya
Her kimi sorarsan toprakta ara
Nicesi yüzünü vermiştir yara
Çaresiz ölüme bulmuştu çare
Acep nitti o Lokman’ı bu dünya
Bir nazar et yalancı meydana bak
Cennet yapan şeddad-ı şeytana bak
Kaftan kafa hükmeden sultana bak
Yemedi mi Süleyman’ı bu dünya
Kimi yağa bala indirmez başı
Kimisine vermez doyunca aşı
Kimisi beğenmez kutnu kumaşı
Kimine vermez keteni bu dünya
Bu dünya fanidir kalmaz selamet
Bir gün kıyametten gelir alamet
Teccal çıkar dünya olur melamet
Gösterir ahır zamanı bu dünya
İsa iner teccallarla cenk eder
Bu cihanı teccallara teng eder
Tevahu fitnesi aradan gider
Kırk yıl İsa’nın mihmanı bu dünya
İsa gidip dünya halı kalınca
Cümle alem ayşınuşa dalınca
Emredip İsrafil suru çalınca
Dağıtır taht-ı divanı bu dünya
İsrafil bir kere surunu vurdu
Künfe yükün emri aleme erdi
Nice yüzyıl bir insanı gördü
Ne bir kuşu ne insanı bu dünya
O zamanda alam giyer hep kara
Kalmaz al üstünde bir kitap kara
Ay gün her taraftan olur kapkara
Harap görür asumanı bu dünya
Hak-taala evrakları saçanda
Herkes cihed bulup gözün açanda
HIFZI der ki biz mahşere göçende
Orda teslim eder canı bu dünya
Kağızmanlı Hıfzı
***
GÖNÜL
Serim sevdalanıp aşka düşeli
Möhnet kesesinden bir pare gönül
Sever bir gül gibi mahbubesini
Düşer bülbül gibi bizare gönül
Oturur kapıda hem kürşad olur
Cahi cehaletten kah irşad olur
Gahi çiçek misli şad olur
Gahi gam gün ağlar biçare gönül
Gahi viraneye benzer birç ağı
Kış olur kar yağar dumandır dağı
Gahi baradüşer bahçesi bağı
Benzer bir zamanda bahara gönül
Bu derd-i fenadan murada yetmez
Muhabbet yanımdan uzağa gitmez
Asla sevdiğinden feragah etmez
Mansuri tek emiralsa bir dare gönül
Gahi yücelerden esen yel olur
Gahi sular ile akan sel olur
Gahi örümcekten ince tel olur
Resesinden kırılır mudara gönül
Gahi hikmet dolar gahi boş gibi
Gahi meyhor olur bir sarhoş gibi
Gahi katlanır uçar kuş gibi
Gah yolda yorulur avare gönül
Gahi bülbül gibi öter dillenir
Gahi elvan çiçek açar güllenir
Gahi yeşillenir gahi allanır
Gah ta birer tektir gapgara gönül
Gahi neşve bilmez gahi yücedir
Gahi bezirgandır gahi hocadır
Gahi zulumat karanlık gecedir
Gah ta nur verir rihare gönül
HIFZI’yım yanarım tütünüm çıkar
Gahi ateş olar cismimi yakar
Coşkun çaylar gibi çalkanıp akar
Akibet yetişti dildare gönül
Kağızmanlı Hıfzı
***
Kağızmanlı Hıfzı, genç yaşında vefat etmese edebiyatımıza çok güzel eserler verebilecek nitelikte biriymiş. Allah’ın takdiri ilahisi demek ki.
Mekanı cennet olsun..
Suat Zobu
Yazımı Günün Seçkisi’ne alan Seçki Kurulu’na sonsuz teşekkürlerimle..
.
Kağızmanlı Hıfzı Yazısına Yorum Yap
"Kağızmanlı Hıfzı" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
21 Ağustos 2017 Pazartesi 18:23:33
Mekanı cennet olsun. Biz onun şiirlerini okuyarak büyüdük. Bana göre tam zamanında doğmuş ve tam zamanında hakka yürümüş. Bu günleri görmediği için çok şanslı. Bu günlerde ne şarkımız kaldı, ne de türkümüz. Sağa dönsen suç, sola dönsen suç.
Sizi şiirlerimi okumaya davet ediyorum. Erol Duran - Şair ve Yazar