- 603 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜM GÜNÜNE TUZAK
’Öldü diyorlar, bir insan hayatımızdan çekip gidiyor!
Bu nasıl bir duygu?
Sadece anılar kalıyor geride, yapılan şeyler...
Güzel anılarınız varsa, güzel şeyler yapmışsanız, güzelliklerde yaşamaya devam ediyorsunuz.Öyleyse hayatın yaraşır güzelliklerdir ölümsüz olan şeyler.
Sesi işte Ruhi Sunun! Bir güzellik çalışmasıyla yer etmiş içimizde. Halka yaraşır güzel anılarıyla, hayatını ülkesinin, halkının hayatına çizebilmiş. Demek ki sürdürecek yaşamayı...
İlk gençlik günlerimizden beri o tok, gürül gürül ses yer etmiş içimizde. Gerçek bir halk sanatçısı olgunluğu ve sanatının gerçek boyutlarıyla tüm halk katmanlarında ve Türkiyeli tüm gruplardan insanların sevgisini kazanmıştı.Televizon ve radyo her zaman yasaktı Ruhi Su’ya. Fakat, 60’lardan bu yana miting alanlarında hoparlörler onun sesiyle söyledi türkülerimizi.Grevci işçiler için düzenlenen gecelerde,1 Mayıs günlerinde,halk konserlerinde onun sesinden dinledik türkülerimizi.
’Suçları’ bunlardı Ruhi Su’nun! Halkın sesii arayarak ’suç’ işlemişti. Yıllarca’suç’ işlemişti.
Faşizm, ömrü boyunca yaptıklarından ötürü, hastalık günlerinde onu cezalandırmak istiyordu. Pasaport verilmedi bir türlü sanatçıya. Kanserdi ve eğer yurt dışında tedavi oabilseydi belki bir kaç yıl daha yaşayabilirdi.
Sadece şu kanser denen zıkkım, son bir yıl içinde kaç önemli dostumuzun yakasına yapıştı. ? Kaç önemli insanın...?
İşte, sıcak, can dolu, neşe dolu gülüşü Oktay Arayıcı’nın! Gencecik yaşında fotoğraflarda donuklaştı.
Seçkin yazar ve kültür adamlığı, seçkin bir kişilikle pekişmiş halkının sorunlarıyla bütünleşmiş, gerçek bir demokrat tutum sahibi ender insanlardan birisiydi.
Yazdığı tiyatro oyunları ve senaryolarla birçok ödülün sahibi Oktay Arayıcı,12 Eylül askeri darbesinden sonra, TRT Program Müdürlüğünden , İstanbul Tersane memurluğuna ’tayin’edilmişti.
Karşı karşıya olduğu bin bir maddi-manevi zorluk çok genç yaşta onu ciğerlerinden yemeye başladı.
Faşizmin her türden sinsi vahşetine karşı, son günlerine kadarevinin kapısını devrimcilere açık tuttu.
Ölümünden çok kısa bir süre önce Şair Nihat Behram’la yaptığı konuşmanın son sözleri şöyleydi ’Hepinizin gözlerinden öperim, bayrağı sakın düşürmeyin...’
İnce yüreğinden, kendi birikiminde titizlikle taşıdığı onur bayrağını bizlere emanet edip gitti.
Yine bu dönemde, toplumcu şiirin ustalarından A.Kadir, gerçek bir halk çocuğu genç devrimci şair Abdülkadir Bulut, şair Hasan Hüseyin, tiyatrocu ve sinema oyuncusu Erkan Yücel, şair Turgut Uyar ve Metin Eloğlu, tiyatro sanatçısı Vasıf Öngören ve Yılmaz Güney ölümün pençelediği isimler oldular...
İnsanlar var;yaşadıkları çağda insanlığa ışık taşımak için çırpınan insanlar. Onların ölümleri bize acı verir.Çünkü onların şahsında ölüm güzel olan bir şeyin yitirilmesidir.
İnsanlar var;yaşadıkları çağda karanlığı temsil eden insanlar. Onlarınsa bizzat varlıklarında insanlık acı şeyler yaşıyor.
Emir vermiş sıkıyönetim, polis şefleri, generaller;Ruhi Su’nun cenaze merasiminde yüzlerce insan tutuklandı.Herkes faşizmin çirkin yüzünü gördü.
Öteden beri bilinen bir şeydir bu: Ne zaman bir halk evladı için insanlar son görevlerine gelse, yol üstünde, köşe başlarında, pencerelerde, ellerinde fotoğraf makineleri polisler, panzerler, askeri birlikler onları izledi.
Aklınca faşizm,acıları üstünde insanlara tuzak kuruyor: ’Acaba kimin yüzündeki acılar isyana dönüşebilir?’
Aslında ise, faşizmin çirkin yüzü kendi tuzağında teşhir oluyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.