- 987 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
düğüm
hadi say
senin içine kaçıp
sAklanacağım..
neden böyle yapıyorsun dedi?
nedensizce kaçışlara anlamlar yükler, işaret parmağını dudaklarına yaslar bekler, kahve kokusunun tüm odaya yayılmasını sağlardı...vakit güzdü..aldanma sen bahara..kuru dallarıyla ormana yağmur yağardı o zaman işte..böyle yapması yakışan, patiklerini ayak parmakları ile çıkarıp bataniyesini göğsüne çekip dirsekleri ile bağladığı aklını yoklardı. burada mısın? bazen cevaplandırmak için sorulmayan soruları çekip getirirdi ki kuytularıma sinmiş sözler uyanırdı.. her zaman olmam gereken yerdeyim..kalakaldığım..demek isterdim. bazen kaldırımın diğer tarafında..tretuar taşlarının yalnızlığında..bazen bulutun derinlerinde.. bazen üst kattaki pencerenin önünde..çok önemli mi bu? ekrandaki haber bülteni yahut notaları ile dizilmiş düş taşları içine girdikçe kaybolduğumuz bir derinlik yaşam sanıyordun. ve yaşamdan kaçtıkça varacağın yerin sana kendini sunacağını bekliyordun. biliyorum... dedim. biliyorum... oysa hep pek çok sayfanın birleşmesi ile var olur gazete. bir haber ancak yeni servis edilmişse manşettedir yahut yıldız kaymışsa gök yüzü şenliktir... biliyorsun... çoğaldıkça var olur insan. sınırları ile. gerekçeleri ve gerçekleri ile yüzleşerek.
sen
gerçektin
bana gerekçeler
kalmıştı...
sen
gözlerini sakladın.
ve bende
kulaklarımı kapatıp
uyudum.
solumda bazen
ve bazen sağımda.
düğümdüğüm..
(kuytular)