- 318 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
El Kavgaları 10
El, süreci kendi hevesi doğrultusunda başarılı kılamadığı durumlarda; köleci, El ittifaklı yeni sentezler ortaya koyuyordu. Sentez içinde El’ler; dönüşümlü (münavebeli) olmakla yönetimde bulunuyorlardı. Dönüşüm çevrimleri mevsimden mevsime; altı ay da bir gibi durumlarıyla El’ler ittifaklı köleci inşayı yönetiyordular. Hatta kimi kes yapılan müsabakalar sonunda yönetimin başına geçiyordular.
El’in El olma iddiası birçok yeni salınımlara neden oluyordu. Bu salınımlardan biri El iktidarının veya El tahtı olan arşın ya da El saltanatının; tagutluk iddiasıyla sallantıda olup; sık sık el değiştirir olduğunun görülmesiydi. El kavgaları, hem El’ler arasında bir kavga; hem El ile köleler arasında entrika, dalavere ve suikastlardı.
İşte bunlar El desisesi olmakla; El kavgaları bir taht kavgası; bir güç kavgası; bir egemenlik kavgasıydı. Bir El’in, diğer El üzerinde de El olma iddiası olan tagutluk; güç ve iktidar sahibi olmakla bir sentez, bir tevhit ve giderek te bir teklik kavgasıydı. Birbirine göre farklı durumları içeren bir birleşme; çözülme; yeniden birleşme süreçleriydi. Failler ve faul durumlar hep farklıydı. Ama süreç imleyeni hep sahipçe egemen oluş ve saltanat kavgaları olmakla hep aynıydı.
Taguti hareketlerin istikrarı çabuk bozuluyordu. Bu nedenle yerilmekle beraber; tagut olma arzusu uzlaşıcı da olabilen (konsensüs yapıcı) süreçlerdi. Bir El böylece oligarşi türü yönetim içinde oluyordu. Yani El’ler arası tagut olucu lük diğer yandan da güç ve iktidarın paylaşımıydı.
Birleşik bir alan içindeki bir El’in, diğer El’ler gibi olma isteği; diğer El üzerine El olma sahiplik isteği; oligarşiyi oluştu. Oligarşi içindeki bir EL, birleşik alan üzerinde yönetim ve irade paylaşımlı, takdirdi. Böylece bir El üzerine de El olucu süreç akışında ortaklaşan bir uzlaşma da (konsensüste) çıkıyordu.
İster isteyerek; ister istemeyerek gelinen konsensüs süreci; çevreye yayılmacı siyasetti. Emperyalistti. Süreç, emperyalist oluştu. Zaman emperyalist (ganimetçe) oluşu simgeleyen ittifakı çekirdekli oluşun içinde bulunan inşacı Ellerden; sadece birisinin, Lugal El oluş zamanıydı.
Sadece birisinin Lugal El (baş EL) oluş zamanı, aynı zamanda çekirdek içindeki (yönetim içindeki) diğer Ellerin, Lugal olmak için hile; desise; entrika peşine düştüğü taht (El-arş) kavgaları içinde olmalarının yansıması da olacaktı.
Bir süreç her durumuyla yansımadır. Olumluluk ta verir; olumsuzlukta verirdi. Tüm sorun o aşama içinde sizin o yansımaları hangi hali içinde gördüğünüzdür. Görüleni nasıl görüp; ne şekilde yansıma ettirdiğinizdir. Oligarşiyi curcuna gören eğilimle; yine oligarşiyi uzlaşmacı yönetenler takım erkinin bir demokrasisi, gören aristokratlık eğilimi; elbet bir olmayacaktı.
Oligarşiyi curcuna gören El kararı; oligarşiyi sadece bir curcuna oluşla görüp yansıtma içinde olmakla; bu kez de azam El olmakla, Firavun; El’ler üstü El olma tagutluğunu gösterdi. Yunanistan’da nüfusun 3/4’ü (dörtte üçü) köleydi. İçinde kölelerin olmadığı takım erki dediğimiz aristokrasinin yönettiği yapı; oligarşinin demokrasisiydi.
Azam El, çekirdek içi yapıların sindirilmesi olmakla; çekirdek içindeki diğer El; yapılarının görünemez, bilinemez bir etki olmasına dönüştüler. Çekirdek içinin görünmez yapıları, ilk köleci inşa tipleri olması ile süreç içinde kendisini egemen kılacak aslan payı enerji sağlama sürecini almasına engel değildi.
Çekirdek içi kütle çekimi etkisiyle Azam olan El, kendisini merkez olan çekirdeğin yansıma gölgesi ve yetkilenmesi görmekle; "Ben ne dersem El onu söyler. El ne derse ben onu söylerim" diyordu. Azam El, merkez çekirdeğin halefi olduğunu söylüyordu. Bu bağıntı söylem giderek sentez üzerinde de mutlak bir otoriteyi kutsama yansımasına da dönüşecekti.
Bu; bu tarz süreçlerin; Hamuraba; Sargon, Firavun, Nemrut vs. oluşla söylenmesiydi. İmparator olma, Kisra olma, Kayser olma, Führer olma tipiyle kısaca cihan ya da yeryüzü padişahı olmaydı. Her yeryüzü firavununun ya da cihan padişahının kendine göre gelenekle gelen bir El inancı ve inanç yayıcıları olan apiluları vardı. Bu ideolojiydi. Bunu yayması da o süreçler için çok önemliydi.
Bu aşama içinde Firavun ya da cihan imparatoru olan tagutun ağızları; Ali demesine karşın, gönülleri Muaviye diyordu. Ya da ağızları Musa’ydı. Gönülleri Firavunluğu takip ediyordu. Firavunun zulmüne, şiddetine; sisteme göre adaletsiz oluşuna; çoğunluğu yoksul kılışına, halka vergi tahsili için işkenceye etmesine vs.ye karşı isyan eden köleci durum zamanlar vardı.
Bu isyanla köleler azam olan taguta karşı bayrak açtı. Bu hareket köleler nezdinde zulme başkaldırma direnci olmakla; zulme direnç meşru görülse de; azam olan El’e göre de bu eylem takdire isyandı. Başkaldırı hem takdire karşı çıkmaktı. Hem de azam El ile kölelerinin, efendisiyle (sahibiyle) kölelerin yeni bir takdir ortaya koymalarıydı! Bu demekti ki, azam El’in kararları da sorgulanır. Tartışması olur. Bu El’i bile kararlarından dönmeye zorlamaktı vs. İlk El olucu mutlaklık tahtının kölelerce sarsılması demekti.
Böyle olunca da kölelerin ya da köle şefi olan ayak takımının(!) da azam El’e karşı bayrak açması demek ayak takımının da azam El olucu tagut olmak istemesiydi. Ayak takımı hem takdirde bulunup pazarlık ediyordu. Hem El gibi malı mülkü olsun istiyordu. Şeytanlık ve fitneydi bu (!) Ne demekti ayak takımının bayrak açıp azam El karşısında istekte bulunup istek dayatması? Ayak takımı kul; dua eder, yalvarırdı. Duaya icabet edip etmemenin takdiri de Azam olan El’indi!
Köleci sistemi kim kurmuştu? El, sistemi nasıl kurmuştu? El tasımı efendi olacak kişilere; ayak takımını yönetsin diye, gani gani mal vermişti. Malsız mülksüz olmakla, takdir hakkı olmayan ayak takımının; yöneten bir efendi karşısında istekte bulunması; El’ e göre, nasıl bir cüretti?
Kısaca köleci sürecin ya da daha doğrusu yöneten sürecin; ayak takımı dediği yapıların; azam El olan takdir karşısında isteği olur iradede bulunması; Ayak takımının Azam El ‘e benzer özenti içinde mal, mülk, takdir sahibi olmak istemesi; tagut olmak değildi de; neydi?
Azam El, en çok ta bu isyanlara bu gibi sudan gerekçelerle kızıyordu! Kendisi gibi olmak isteyen ayak takımının; yöneten, irade ve mal mülk sahibi olmak istemeleri tagutluğuna kızıyordu. Bir El’in Başka bir El hükmü altında bulunması içerilmesini hoş bulmuyor saydı da; ayak takımının El gibi olması ona tümden dayanılmaz geliyordu.
Aslında azam olan El gücü; takdir etmesi, yönetmesi, egemen olması, sözlerinin mutlak ve tartışılmaz olması vs. hep bol bol malının ve kullarının olmasından ileri geliyordu. Tagut oluşa kızması; kölelerinin ve hükmettiği gücünün elinde gitmesine olacaktı. Değilse herkesin tüketeceği ve yarın yine çalışmaya koyulacağı mal mülklü durumun sürdürülebilir olması; azam El dışında; sisteme rahatsızlık vermezdi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.