- 825 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
0080 - FEMİNA - ÇİLELEŞ KADIN
FEMİNA
"nasıl bir ayin gerek bu lanete Femina
yaşamının kırıkları birleşsin diye
hangi büyülü ezgiyle dans edeceksin
yeni günün şafağında?"
Ayrten MUTLU
***
KISACA
Şiiri yüzeyden okuyup, başından sonundan algılayıp, hemen saldırıya geçmişler! Birbirlerine girmeden önce şiiri masaya yatırmalı, kadavra keser gibi parçalamalı, içini dışını görerek incelemeli, ondan sonra ahkâm kesmeliydiler..
İşte şiirin röngeni! Aksini iddia eden varsa, açıklasın da ben de bilgileneyim!
Neymiş efendim, dört kitabı inkâr ediyormuş! Bay Tanrı diye bir tanrı mı varmış!
“kanırt çivisini tüm kutsal kitapların” demek ne demekmiş!..
ÇİVİYİ KANIRTMAK: Sökmeye çalışmak... Yerinden oynatmak...
KURAN- I KERİM, adetlerimize göre; yataklarımızın başucundaki duvarlara çakılan çivilere özenle işlenmiş bez kılıfların içine koyularak asılır.
“Sadece KURAN-I KERİM’i değil, dört kitabı da asıldıkları duvarlardan indirip, iyi okuyun, iyice anlayın! Onlar, oraya asılmak için indirilmedi! Çivisini kanırtın ki bir daha orada kalamasın, ona asılamasın, el altında bulundurulsun, başucu kitabı olsun, sık sık açılıp okunsun! Allah dört kitapta da kadına değer verilmesi gerektiğini bildirmiş, erkeğe, onu ezme, ufalama, köle etme hakkını değil, aksine şefkatle sevmeyi ve korumayı emretmiştir. İyi okuyun ve asla elinizden bırakmayın! Haklarınızı öğrenin, öğretin ve savunun!” demek istiyor. "Bu kitapları inkâr edin, duvarlardan söküp atın!" demiyor. Aksine onların kadına verdiği hakları, yasaların da üstünde tuttuğunu açıkça belirtiyor. "Onlara dayanarak haklarınızı isteyin ve özgürlüğünüzü kazanmaya çalışın ki çağlardan beri devam etmekte olan bu hezimete artık bir son verilmiş olsun!" diyor.
O, aydınlanmamız için inen nurdur. O/NUR/dur! Hiçbir ışık kaynağı, örtülü duramaz! Aksi halde işlevini yapamaz. Ampullerimizi metal kutulara mı hapsediyoruz! Güneş, kapatılarak, hapsedilerek, setredilerek mi fayda sağlıyor!
Dinimiz; en son ve en mükemmel dindir! Kusursuzdur! Kitabımıızın aslı, sonsuza kadar, Allah tarafından korunacak, O/NUR, ağızlarla sönmeyecektir. ASLA!
Güzel okuyun, iyi anlayın!
Hemen İTİRAZ, TEMYİZ!
***
AÇIKLAMA
Bu şiirde FEMİNA, tek kadın değil, kadınların simgesidir.
DANS ETMEK: Mutlu olmak anlamında alınmıştır.
SIKILGAN HECELER: “Yasak! Ayıp! Günah! Sus!”
UZUN KÜRKLÜ HAYVAN: Erkek milleti...
İN: Erkek egemen aile, yuva, ev...
UZUN KÜRKLÜ HAYVANLARIN İNİ: Erkek hükümranlığının sürdüğü ev… Nikâh da kastedilmekte ama erkek namına kim varsa; baba, dede, ağabey, nişanlı, arkadaş...
SOĞUK YILDIZLAR: Soğuk aile ortamı... Birbirinde uzak aile fertleri… Sıcak ilişkiler kuramayan kişiler…
İNCE YILAN: İncecik, cılız yapılı narin kadın bedeni...
SOĞUK YILDIZLARIN İNCE YILANI: , sevgisiz aile ortamında incecik, cılız, narin kadın bedeni…
KIVRIL: “Kıpırda! Canlan artık! Pasif olma!”
BAŞKA GÜN YOK: İnsan ömrü sınırlıdır ve hayat hakkı, kişilere bir kez verilmiştir. O gün, bugündür!
BAŞKA DÜNYA YOK: Yaşayabileceğimiz, nefes alabileceğimiz başka bir dünya yok.
BOYUN EĞİŞLERİN HUZURLU ZİLLERİYLE: Bir tatsızlık çıkmaması için susmayı tercih eden, zulümlere boyun eğen kadınların boğazlarına tıktıkları dilleriyle... Konuşurlarsa, kendilerini savunmaya kalkarlarsa başlarına neler geleceğini bilen, ancak dillerini tuttukları sürece huzur bulabilen, ördüklerini görmezlikten, duyduklarını duymazlıktan gelerek çıngar çıkmaması için susan kadınlar… Zil ve dil... Ağız içinde ses çıkaran dil, çan içinde de hareketli demir parçası...
ÇAL BİN YILLIK ALDANIŞI: “Yüzyıllardır ezilmişliğinin davullunuı çal!
YIRTILAN ETİN SESİ: İnsanın, etleri yırtılırcasına çektiği içsel ve dışsal acılar… Bekârete ve doğuma da gönderme var.
ESKİL RİTM: Alışılagelen tarz… Hep aynı tempo... Aynı terane... Eski değer, alışkanlık ve kurallar... Örf, adet... Uyulması gereken ne varsa tamamına, aynı şekilde…
UMARSIZ SESSİZLİK: İçinde bulunulan içler acısı durumun gelecekte dahi değişmesi, düzelmesi konusunda hiçbir çaba gösterilmeden beklentisiz bir şekilde boyun eğiş, susuş, kabulleniş...
SİM GÖLGELER: Erkekler... Altın gibi değerli tutulan, bulunmaz Hint kumaşı sanılan, aslında gölgelerden ibaret olan varlıklar ki onlar kadınlarla vücut bulur, onlarla ayakta kalırlar.
SİM GÖLGELER ÇAĞI: Erkek sözünün geçtiği zaman dilimi... Erkek saltanatının hüküm sürdüğü devir…
IŞIĞIN İÇİNDEKİ GÖLGE: Gölgeyi meydana getiren ışıktır. Gölge varlık olan erkek, kadında oluşur, taşınır, ve doğar. Kadın yok sayılsa da her şeyden çok vardır! Gölgenin, ışığın içinde görünmemesi, onun kendiliğinden var olması anlamına gelmez. Kadının yaratılış ve üremedeki rolünü görmek istemezler. Görmeseler, gömezlikten gelseler de kadın tüm önem ve ihtişamıyla vardır!
BALLI ŞERBETLERİ YUDUMLAR GİBİ: Büyük bir tat alarak...
AYKIRILIĞIN SAF İÇKİSİ: Düzene baş kaldırmanın saf ve berrak içkisi…
YAZ BUĞUSUYLA YANAN ÜLKE GİBİ: İçi yanmış, son derece susamış olarak... Ülkemizdeki kadınların hemen hemen hepsi çilekeş… Yurdum kadınının bağrı yanık… Hemen hemen hepsi eşitliğe, özgürlüğe susamış vaziyette…
AKLIN DELİLİĞE ÇARPAN KIYILARI: Çıldırma noktası...
BAY TANRI: Koca...
BAY TANRININ YATAĞI: Kadının, sadece dişiliğinden yararlanan zihniyet...
SİS: Kasvet...
SİYAH TÜLLER: Yas giysisi... Matem elbisesi..
SİYAH TÜLLER İÇİNDE: Derin acılar içinde matem giysilerine bürünerek yas tutmak…
DANTEL: Kadınlar örer. Zor iştir. Göz kumu derler, onun için… İğneyle kuyu kazmaktır. Kadınlar, cansıkıntılarını gidermek amacıyla çile ip örerler. Dertlerini ona aktarırlar. Onunla avunur, vakit geçirir, kimseye diyemedikleri bireysel veya ailevi sırlarını tığlarla ona anlatırlar. Acılarını içlerine gömüp, üstlerine düğüm üstüne düğüm vurarak meta haline getirirler. Bazıları bundan gelir de temin eder. Kadın, dişiyle tırnağıyla ailesi için didinir. Yuvası için göz nuru döker, efor sarf eder. Dantel, fedakârlığın ve sabrın simgesidir.
TENCERE: Kadınların biteviye, aile efradının rızkını hazırladıklar kap... Ateşin karşısında yemekle birlikte kendileri de pişer.
HAYDİ DANS ET: Erkek dövüşerek, savaşarak gücünü gösterir, kadın oynayarak, dans ederek zarafetini sergiler, kadınlığını kullanarak kendisini gösterir, en güzel şekilde. “Güleriz, ağlanacak halimize...” demiş ya şair; işte öyle… “Kalk, dans et; ağlama!..”
AYİN: Bu sözcükle, ilkel toplumlardaki bazı kabilelerce, kazanın kurulması, içine konan insanın kaynatılarak pişirilişi sırasında yapılan gösteri anımsatılmakta, insan etinin nasıl yendiği resmedilmektedir. Kadın ağaca bağlanmış, etrafında ayin yaparcasına tamtamlarla dans etmekte kişiler. Erkekler, dişiler… Yerine ana baba, kardeşler, kaynana, görümce, elti, ini… Sorun, sadece kocası da değil ki! Bazen aşiret…
BÜYÜLÜ ELLERİNLE: Kabilelerde yapılan büyüler çağrıştırılmakta… Maharetli eller anlamına gelmekte...
AŞKIN ZİLLERİNİ ÇALMAK: Onca erkek zulmüne, acımasızlığına rağmen hâlâ onlara âşık olmak, sevgiden, aşktan bahsetmek… O zalimlere gönül vermek, şiirler yazmak, ağıt haline gelecek türküler yakmak...
UYSALLIĞIN ÇILGIN GELİNİ: Uysal bir topluluk olmuş kadın milleti. Fakat artık çıldırma raddesinde… “Femina! Sıra sende! “Ayağa kalk, Sakarya!” dediği gibi Necip Fazıl KISAKÜREK’in, “Kalk ve dans et!..”
SİYAH İPLİK GÜNÜNDE PARLAK TAŞLAR: Tüm olumsuzluklara rağmen yüzünden tebessüm eksik olmasın!
LANETLİ ÇIĞLIĞIYLA BATAKLIK KUŞLARININ: Dillerini, ortalığı karıştırmak, velveleye vermek, insanları rahatsız etmek, birbirine katmak amacıyla kullanan kötü niyetli kişilerin…
GÜNDELİK SAVAŞLARIN USANMIŞ ASKERİ: Aşağı yukarı hemen hemen her gün aynı sorunlarla yapılan savaşların canından bezmiş cengâveri olan kadın...
KAYBOLMUŞ HAYATLARIN ÇAĞIRAN RİTMİYLE: Yuvasını ayakta tutmak için evlere kapanmış, kapana kısılmış fare gibi yaşayan, dünyadan ellini eteğini çekmek zorunda kalan ninelerin, annelerin öğretisiyle… Onların yaşanmamış hayatlarında çektikleri sıkıntılara nasıl katlandıklarını, nelere sabrettikleri duya duya kanıksayarak benzer yaşamlara davet edilmiş olan, o şekilde yaşamaya ve aynı tempoda tükenmeye mahkum olan kadınlar… Monotonlaşan hayatlar…
ÇİLEKEŞ KADIN
Öyle bir uğursuzluk çökmüş ki üstüne, büyüler yapılmış gibi deliye döndürmekte seni. Bu efsunun çözülmesi için ne yapmak lazım, Femina? Hangi ilkel kabile büyücüsünün hışmına uğramışsın? Nasıl bir ayinle bozulur bu büyü? Hayatındaki olumsuzlukların giderilmesi, her yeni güne mutlu ve umutlu uyanman için nasıl bir formül bulmak lazım?
Erkek hegemonyası altında ezildiğin yetmedi mi? Nasıl mutlu olabilir, dans edebilirsin çatırdayan kemiklerinle!
Bu lanet yeni değil ki! Binlerce yıldır aynı şekilde devam etmekte… Sana da sadece bir defaya mahsus yaşama hakkı verilmiş. Bir süredir, değerin yılda bir gün hatırlanır oldu. O gün, Kadınlar Günü olarak kutlanmakta ama onun, ayaklarını prangadan kurtarman için faydası olacak değil. Seni önceleri ailenin erkekleri, evlenince de kocan esir eder. Yediğin zakkum, içtiğin zehir, giydiğin kefendir. Bu halinle nasıl mutluluktan dans edebilirsin!
Hep ayıpladılar seni, hep utandırdılar ve korkuttular. Yasaklar koydular, “Ayıp!” dediler, “Günah!..” Hep “Sus!” dediler, susturdular. Aile baskısı altında dilsizleştirildin. Çıldırma noktasına getirildin! İsyan et ayrık, haksızlıklara, yasaklara! Akla mantığa ters düşen adetlere, törelere, hatta hatta Din diye erkekler tarafından uydurularak dayatılan bir takım saçma kurallara isyan et! Kur’an başta olmak üzere dört kitabı da oku, incele! Allah’ın kadına verdiği değeri anla ve onlardan haklarını geri almaya çalış!
Femina! Ey Yurdum Kadını!’ Yeter artık konuş, susma! Dünya, senin de var olduğunu anlasın! Artık o denli bir baş kaldırış içine gir ki yer yerinden oynasın, yer gök titresin!
Armudun iyisini ayılar yer. Sen de bir ayıya düştüysen, hapishaneye döndürdüğü evinde, soğuk aile ortamında azap çekmekteysen çaresiz değilsin. İncecik bir yılanda bile büyük bir güç vardır. O güç sende de var. İçindeki gücü açığa çıkar, güçlü ol! Tanrıça gibi hisset kendini! Kybele gibi… Sen anasın! İçinde oluşturan, taşıyan, doğuran, büyüten, yetiştiren… Tanrılığa layık birisi olacaksa, bu sen olmalısın!
Bir yaşama hakkı daha tanınmayacak sana, gidebileceğin başka bir dünya daha yok. Tüm kadere teslimiyetinle aç bayrakları! Yerlerinde sessiz beklemekte olan zilleri al eline! Varsın, “Bayraklı!” desinler, “Zilli!” desinler! Bul çıkar kastanyetleri, tak parmaklarına! Konuş arık Femina! Yeter sustuğun! Dilin ağzının içinde, kutusunda duran ziller, saklı kastanyetler gibi suskun kalmasın artık!
Ram oluşun ve meyyit gibi teslimiyetini hatırlat, asırlardır aldatılışının acısını çıkar, gururla! Varlığını göstermenin temposunu tut, kadınlığının ritmik ezgisini oluştur, hünerli parmaklarınla... Konuş Femina! Susma! Susup oturma! Tak kastanyetleri, al eline zilleri, oyna! Oyna, hayatına el oynayanlara inat, Femina!
Dansına, eski yaşam tarzı, yani adetler, töreler ve yanlış aksettirilen diğer değerler yüzünden çektiğin acının iç çekişleri, kaderini kabullenme ve boyun eğme sessizliğiyle beraber, ezgini oluşturarak eşlik etsin.
Altın gibi değerli varsayılan, aslında Senin varlığınla beliren gölgelerden ibaret olan erkek milletinden, bu zaman diliminde sana hak ve özgürlüğünü vermesini boşuna bekleme! Sen varsın! Kendine güven! Varlığını ispatla! Işığa gizlenen gölge gibi sezdirmeden gel! Yok sayan saysın, aldırma! Gölge gibi sürünerek değil, sessizce süzülerek gel! Tüm saflığın, duruluğun, berraklığınla göster kendini! Tüm susamışlığınla, buz gibi bir şerbeti yudumlarcasına büyük bir hazla alışılagelen baskıcı rejime isyan et!
Çıldırmanın eşiğindeyken, sadece dişiliğinden yararlanan zihniyete baş kaldır! Çık artık cehaletin karanlığından! O kesif kasvetin içinden sıyrıl, çık! At artık o elemi ruhundan! Bitir yasını! Matem giysilerini çıkar üstünden!
Toplumca tanrılaştırıldığından kendisini tanrı gibi görmekte ve seni kullanmakta olan adamı ne kadar çok seversen sev, vazgeç ondan! Acını yüreğine göm! İçin kan ağlasa da bağrına taş basarak, terk et! Kendini kullandırma! Sevgisiz ortamda işin ne!
Ne kadar üzgün olursan ol, daha fazla aşağılattırma kendini! Ayrılık acısıyla kıvransan da, bu sana, kızgın köpükler çıkararak kaynayan yemek tenceresinin içinde yanmak gibi gelse de, o acıya dayan! Yanarsan yan!
Bunlar yamyamlaşmış! İnsan eti yiyorlar, görmüyor musun! Etinden sütünden, derinden gerinden faydalanıyorlar ama seni adam yerine koymuyorlar! Bunlar bu insan eti pişirme ayinini asırlar öncesinden başlattılar. Yüreğindeki aşkı seslendir, şiirler yaz, şarkılar söyle, hatta isyan et! Eşitlik ve özgürlük aşkını dillendir, o maharetli ellerin ve ölümüne sevmeyi bilen asil yüreğinle! Çıldır artık, uysal gelin! Çılgınca rakset!
”dans et, siyah iplik gününde parlak taşların
dans et, lanetli çığlığıyla bataklık kuşlarının
dans et, usanmış askeri gündelik savaşların
dans et, çağıran ritmiyle kaybolmuş hayatların”
Tut ki bir İspanyol meyhanesindesin… Giysinle, makyajınla, omuzlarından aşağılara sarkan dalga dalga dallanarak savrulan simsiyah saçların, bol etekli fırfırlı kırmızı elbisenle Çigan müziğiyle dans etmektesin… Can alıcı iri siyah gözlerin, kıpkırmızı dudaklarınla gülüyorsun… Çılgın bir çingenenin olanca vahşi güzelliğiyle… Bembeyaz dişlerinde saflık, berraklık… Uzun ve kabarık parlak kara saçlar arasında aşka çağıran bir al gülle müziğin ritmiyle ince bir yılan gibi kıvrılıp bükülmektesin… Say ki Karmen sensin, Femina… Döndükçe etekleri açılan al eteğinle, dekolteyle siyah tüllere bürünmüşsün… Çıplak ayaklarınla, parmak uçlarında dans ediyorsun… İncecik bileklerindeki altın halhallar birbirlerine vurarak tempo tutmakta… Göğsünü açık bırakan bluzunun altında yanan bağrınla dönmektesin… Parmaklarındaki kastanyetleri, ritme uydurarak şıkırdatmakta çılgınca raks etmektesin…
Haydi Femina! Göster kendini! Tüm olumsuzluklara rağmen yitirme sakın yaşama sevincini! Mutluluklar düşleyerek dans et! Üzerine uğursuzluk çökse, başına felaketler yağsa da pes etme, dans et! Ey, monotonlaşan günlük hayatın mutat sıkıntılarıyla bunalmış, her geçen gün artan sorunlarla savaşmaktan usanan kadın! Hayatı yaşayamamışlığının temposuyla dans et!
Elinde olan tek günün, yani bugünün kıymetini bil ve olabildiğince değerlendir! Başka gideceğimiz yer yok. Burada ve bu şartlarda yaşamak zorundayız. Ortam ne kadar kötü ve koşullar ne kadar olumsuz ve insanlar ne kadar acımasız olursa olsun, mutlu olmaya çalış!
İnşallah, güzel ve mutlu günler yakında… O baharı başlatacak olan güneş doğmak üzere... Bu beklenti içinde bari dans et!
Hiçbir şey yapamıyorsan, deliliğe vur, gül, eğlen kendince…
Dans et!
***
Onur BİLGE
ŞİİR FISILTILARI - 0080