SORU NASIL CEVAPLANDIRILMALI...
Bir soruyu, başka deyişle neyin sorulduğunu, anlamak o soruyu yarı yarıya cevaplamak demektir. Yolun yarısını yürümüş olmak ise, son derece önemlidir elbet! Böyle algılamak bizim için, en azından, moralimizi yüksek tutan bir etken olmaktadır.
Sorunun içinde geçtiği alanı, ortamı, olayı, yazıyı, şiiri, kompozisyonu, ... görmemiz, dinlememiz ve bilmemiz işi kolaylaştırır. Sorudan bir önceki ve bir sonraki noktalar ise oldukça önemlidir. Tam olarak anlamadığımız bir soruya net cevap veremeyiz.
Dengeli bir terazinin iki kefesini düşünelim...Kefelerden birine soruyu, diğerine cevabı koyup tarttığımızda kefeler aynı düzeyde yani eşit olmalıdır. Bizden beklenen yorum yapmak, açıklamak, masal anlatmak, gazel okumak değil, salt cevap vermemizdir.
Cevabı oluşturan karakterler yani sözcükler, rakamlar, figürler, noktalama, ... ne eksik, ne de fazla olmalıdır. Cevabımızın mutlak anlaşılır, ölçülü ve düzeyli olması gerekir.
Başarıyla cevaplamada şu dokuz madde başlığı ile açıklamaya ve örneklemeye çalışacağım incelikleri ilgi ve bilgilerinize sunmak isterim:
1-Soruyu eksiksiz almalı
Sorunun tamamını almadan, okumadan veya duymadan cevaplamaya kalkarsan, âdeta çalgı çalmadan oynamaya başlamış olursun...
2-Tam olarak neyin sorulduğunu anlamalı
“Adın ne?” sorusuna karşılık yaşını-başını, gözünü-kaşını, işini-aşını, ... anlatırsan, pek trajikomik bir durum sergilemiş olursun...
3-İçinde geçtiği alanı bilmeli
Bir ‘tarih’ sorusuna ‘coğrafya’ alanından cevap vermemelisin. “İstanbul hangi tarihte fethedildi?” sorusuna karşılık olarak “29 Mayıs 1453” yerine İstanbul’un konumunu, yüzölçümünü, ırmağını, denizini, taşını, toprağını, ... anlatamazsın....
4-Bir önceki/sonraki noktaları görmeli
Birisini tanımanın en kolay ama etkili yolu önce onun yakınındaki insanları tanımaktır. Hani “Bana arkadaşını söyle, senin kim olduğunu söyleyeyim.” derler ya...
5-Açık, anlaşılır, ölçülü ve düzeyli cevap vermeli
Soruyu düzeyli, saygılı ve standart bir dil kullanarak cevaplamalısın. “Üslûbu beyan aynıyla insandır.”-Y.K.Beyatlı
6-Gecikmesiz ve doğrudan cevap vermeli
Soruyu zaman aşımına girmeden ve kırk dereden su getirmeden cevaplamalısın. Bu husus özümüze saygımızın da bir göstergesidir. Elbet hastalık, ölüm ve gizlilik derecesi yüksek görev ve uğraşılar nedeniyle cevabımız gecikebilir.
7-Konuyu dağıtmadan ve ayrıntılara girmeden cevap vermeli
Soruyu cevaplarken âdeta genişletmeye, işgüzarlıkla ayrıntılarla uğraşmaya ve laf salatası ikram etmeye kalkışmayalım.
8-Sözlü soruya soranın yüzüne bakarak cevap vermeli
Soranın yüzüne değil, havaya, yere, belli belirsiz noktalara boş gözlerle bakarak cevap verirsek, bu saygısızca bir davranış olmaz mı?
9-Sözlü/yazılı sorulara abartısız, sıkıntısız ve rahat cevap vermeli
Cevabımızla insanları yormaya, üzmeye, canını sıkmaya, onların zaman ve enerjilerini çalmaya hakkımız var mı?
Sonuç olarak;
Cevabını bilmediğimiz ve/veya cevaplayamayacağımız bir durumda bunu açıkça ifade edebilmek olgunluğunu ve erdemimizi gösterelim.
Yalan, yanlış veya eksik cevap vermeye çalışmak yerine hiç cevaplamamak ya da susmak da kendimize bir doğal haktır.
Soruyu bocalamadan, ıkınıp sıkınmadan, kendimize ve muhatabımıza herhangi bir eziyet vermeden cevaplamamız elzemdir.
Soranı ve sorulan her soruyu mutlaka ciddiye almalıyız; aksi hâlde cevabımız da ilgiyle ve ciddiyetle karşılanmaz.
‘Kolay’ soru ya da ‘zor’ soru olur mu? Bunu şu an için tartışmaya açmak istemiyorum zira bu husus izafi yani görecelidir. Tüm açıklamaya çalıştıklarımla ne denli ilgi kurabilirsiniz, bilemem, ama buyurun böylesine bir iki soruya:
--Nasıl gidiyor?
--Ne var, ne yok?
,...
Biliyorsan konuş, aksi hâlde sus;
Küsme talihine olsa da makûs...
Dinle, anla, öğren; güçlensin zihnin;
Göster iradeni, yok olsun cehlin... (2006)
Doğumumuzdan ölümümüze kadar ‘sorularla ve cevaplarla’ geçen ömrümüzde tüm okurlarıma az öz sorulu ve açık cevaplı yaşantılar dilerim...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.