Sahi düş nedir gerçek ne?
Gerçek mi yaşadıklarım. Yanımda kızım mı var yoksa yalnız mı yürüyorum. İnsanlar gölge, ben de
gölgeyim belki de.Bir yere gitmek zorunda olduğumun farkındayım. Bir de yolum durmadan çıkmaz
ya da derin nehirlere, denizlere ulaşmasa. Orada şaşırıp kalmasam.
Bu yüksek çık çık, in in bitmez merdivenler. Sonra basamakların arasının adımlarımın kat kat fazla
olması. Kızım elimdeki poşetlerden birini alıp kolayca inip gitti. İki elim dolu nasıl ineceğim onca
merdiveni. İyi ki damat yetişip elimden birini aldı ama azalacağına sanki yüküm daha da arttı.Sanki
dünyanın bütün yükü ellerime yüklenmiş de ben adımımı atıp inemiyorum merdivenlerden. Aşağıda
kızımı görüyorum. O bana bakmıyor.Gelsin elimdekilerin bir kısmını da o alsın,kolay ineyim aşağıya
ama beklentim gerçekleşmiyor. Merdiven basamağının arası açıldıkça açılıyor. Geri dönmek istiyor
başaramıyorum. Durup öylece bekliyorum. Düşünüyorum. Elbette bir çıkış yolu vardır.
Bütün yollar Roma’ya çıkar demiş biri, ya da ben uydurdum. Üstü kapalı bir çarşı burası. Biraz loş
yine yürüyorum kızım yanımda, ya da ben öyle sanıyorum. Sesi duyuluyor, adımları. Mutlak gitmeli
ulaşmalıyım oraya. O da nesi, yol bitti. Göz alabildiğine bir deniz karşımda.Deniz kıyısından gitsem
nasıl olur deyip yeni ayakkabılarımla dalıyorum suya. Hep böyle olur,yeni ayakkabımı kötü yaparım
geçiyor içimden. Yönümü bilemiyorum. Geri dönmem gerek. Buradan bir yere çıkamayacağım açık.
Hemen geri dönüyorum.
Değişen bir şey olmuyor. Yol bir yerde başlıyor, bir yere gitmiyor hep. Gideceğim yere bakıyorum
umutsuzluğa kapılarak. Yaşadığım düş mü gerçek mi anlamaya çalışıyorum. Bu sıkıntılı durumdan
rüyada imiş gibi gözlerimi açsam ne iyi olurdu. Burası çok yüksek. Aşağısı deniz. Arkamda evler var
bu evlerin avlusundan hayır kızım değil bir akrabam asılı çamaşırların arasında beyaz bir tülbenti
alıp saklamaya çalışıyor. Bırak onu aldığın yere diyorum. Çalmak günah. Az önce de aynı hareketi
yaptığını yüzüne vurmuyorum.
Yine yüksek bir tepenin üstündeyim. Nasıl ineceğim buradan. İnmeye kalksam açılır merdivenin
basamaklarının arası. Aşağıya atlayamam da. İyi bir sporcu olmam gerek o mesafeye atlamam için.
Cayıyorum..
Gözlerimi açıyorum korkuyla. Kâbus mu gördüğüm yoksa yaşadıklarımın özeti mi? Güneş dışarısı.
Odanın perdesini açmalıyım. Küçük yavru köpekler gelmemiş daha. Karşıda karların üzerinde birisi
yavru iki köpeğin oyununu görüyorum. Hayır, oyun değil. Büyük köpek diğerini oldukça rahatsız
etmekte. Küçük köpek bir yolunu bulup kaçıyor. Hayat böyle. Kaçacak bir yer arıyoruz çok zaman.
17. 02. 2017 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Freud'un, "Rüyalar gerçek ile hayallerin bir bileşkesidir." mealinde bir sözü var. Yazınız tıpkı bu görüşü ispat edercesine hoş bir yazı. Yaşam nedir, başardıklarımız, başarmaya çalıştıklarımız ya da başaramadıklarımızın toplamı. Mücadele etmek. Neye karşı, Tüm olumlu ve olumsuzluklara karşı. Ayakta kalan ve yaşama ümidini sürekli canlı tutanlara selamlar olsun.
Emeğe ve sanata saygımla esenlikler.
glenay
Gerçekten öyle oluyor.
Ertesi gün yaşayacağını gördüğünüz gibi
yaşadığınız günü de sembollerle yaşıyorsunuz rüyada.
Anlamlı yorumunuza çok teşekkürler,
selam ve saygılar..
bazen öyle rüya görürüz ki gerçekle ayırt etmek zor olur.
okundu beğeni ile kaleminize sağlık
glenay
Çok teşekkürler.
Guzel bir yazi tebriklr
" Bütün yollar Roma’ya çıkar demiş biri, ya da ben uydurdum. "
Yok dogru hatirliyorsunuz
Yaklasik 1700 yil once istanbul icin soylenmistir
O zamanlar istanbul yeni roma olarak kabul edilmekteydi.
Kaleminiz daim olsun.
glenay
O Roma'nın İstanbul olduğunu bilmiyordum.
Biz de bütün yollar İstanbul'a çıkar diyelim.
selamlar..