8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
892
Okunma
Bazen öyle konuşurlar ki otobüste o kişilerin hayat öyküsünü dinlersiniz. Ne yapmış, ne etmiş, kaç
oğlu kızı var öğrenirsiniz. Kendi kendinize kızar, söylenirsiniz. Bu kez sanıyorum kızılacak kişi
ben ve otobüste yanına oturduğum kişi olmuştur. Fısıltı halinde konuştuğumuzu sanmıyorum.
Bugün sabah saatinde başlayan ve öğleden sonra gittiğim iki sanat müziği korom vardı. Akşam
soğuğunda on on beş dakika bekleyişten sonra otobüs geldi. Bir bayanın yanını boş görüp hemen
oturdum. Yanımdaki ben daha oturur oturmaz:
"Allah bu karda kışta fakirin fukaranın yardımcısı olsun."
"Amin. Fakirin fukaranın ve sokakta kalan insanların, hayvanların yardımcısı olsun. Çok soğuk."
"Ayaklarım donuyor. Çok üşüdüm."
Hemen atıldım:
"Ellerime bakın buz gibi. Oturduğumuz yer de biraz soğuktu. Zaten orada biraz üşümüştüm. Dışarı
çıkınca iyice üşüdüm. İyi ki otobüs geldi. Biri pazar olduğu için bugün saat başında gelecek demiş
beni korkutmuştu," dedim. Sonra bu diyenin yanına oturduğum bayan olduğunu anlayıp sustum.
"Çalışıyor musunuz?"
"Hayır. Zamanında çalıştım. Terziydim. Evde çalışırdım. Çocukları böyle büyüttüm, annemin
evinde."
"Ben de çalıştım kaç sene. Odacılık yaptım."
"Ne kadar güzel. Gücün varmış da çalışmışsın. Allah etmesin neler var. Özürlü olup çalışamayanlar
ve daha niceleri."
"Adam hayırsızdı. Kumar oynar, işte çalışmazdı. Üstelik bir de biriyle ilişkisi olunca boşandım. Beş
çocuğuma kendim baktım."
" Maşallah beş çocuk. İyi bakmışsın. hepsi iş güç sahibi oldu."
"Hepsini se evlendirdin mi?"
"Biri kaldı yalnız. Onu da evlendiririm inşallah. "
" Allah yardımcın olsun. Benim de iki çocuğum var. İkisi de okudu, evlendi. Torunlarım var."
" Benim de dokuz torunum var. Biri yirmi beş, biri on yedi yaşında."
"Maşallah, bayağı büyüklermiş. Benimkiler daha küçük."
"Allah bağışlasın."
"Durduk yerde kimse boşanmaz değil mi? benimki de yapmadığı koymadı. İçki, dayak hepsi vardı"
"Çok haklısın. Dışardan bakana yalan gelir. Bu kadın neler çekti diyen olmaz."
" Zamanında şimdiki gibi hazır giyim fazla değildi. Daha penyeciler de yoktu. Çok elbise diktiren
olurdu."
" Haklısın. Şimdi hazır her şey."
"Evet."
"Terziydim demişken. Benim hacdan gelme bir kadife kumaşım var. Acaba ondan ne olur."
" Bence etek güzel olur. Gündeliğe bile giyebilirsin. Elbise diktirirsen kırk yılda bir giymen gerekir.
Altı parça bir etek dikin. Sen dar eteği giymezsin"
"Haklısın. Öyle yaptırayım."
" Sen nerelisin? dedi birden"
" Ben buranın yerlisiyim. Belki bilirsin. Babam nikâh memuruydu. Bayram Gülünay."
"Tamam, biliyorum."
" Öleli yedi sekiz yıl oldu. Allahtan bize yer bıraktı da müteahhide verip ev sahibi olduk.Yoksa geçim
çok zordu. Allah’a şükür kimseye muhtaç değiliz."
" Allah babalarımızdan razı olsun. Benim babam da öyle satıp savmadı. Bizler hep ev sahibi olduk.
Ankara’da ve burada evlerimiz var."
Konuşma az daha sürdü sonunda arabanın sıcak olması ve dinlenmenin verdiği rehavetle uyukladık
yol boyu. Yolun da az kaldığını anlayınca. Birbirimize nerede oturduğumuzu, ailemizi sorduk. Eğer
uyur kalırsam durağı kaçırır soğukta dönüp eve kadar yürümek zorunda kalırım dedim. Yanımdaki
bayan hayırlı akşamlar diyerek benden önce indi.
Kınadığım bir şeyi ben de yapmıştım. Otobüste konuşmuştum. hem de sesimi kısmadan.
09. 01. 2017 / Nazik Gülünay