Buğday ile koyun, gerisi oyun
"Buğday ile koyun, gerisi oyun."
Ne güzel söylemiş atalarımız. Galiba bu ifadeden gaye tarım ve hayvancılık olsa gerek. Başbakanımız Binali Yıldırım’ın bu ifadeyi kullanması da hoşuma gitti doğrusu.
Bu iki alanda da yıllık verim ortalama bire beştir. Ne yazık ki son 30-40 yılda vatandaşlarımızı kırsaldan kopardık, şehre indirdik doğrusu şehirden köye dönüş de çok zordur.
Şehirde yemek eğlenmek çeşitli, her sokağın başında biri insi diğeri cinni iki şeytan, etrafınızda dost yok, ahbap yok, komşu yok. Başka bir ifadeyle insi ve cini şeytanların telkin ve vesveselerini nötralize edecek bir yardımcı bulamıyorsunuz.
*Uyuşturucu şehirlerde,
*Gayr-i meşru ilişkiler şehirlerde,
*Haraç çeteleri şehirlerde.
Çünkü şimdi ki şehirler köylerden oluşmuş, dolayısıyla şehir kültüründen yoksun, çokluk arasına konmuş yeteneksiz kimselerden oluşur.
Ne acıdır ki bir çoğu hak etmediği konforu yaşamak için para bulmaya çalışıyor, nereden gelirse gelsin haram helal demeden para arıyor. Bu gün gelen para, yarın gidiyor.
Kırsal yaşam böyle midir?
Hayvan sahibi hayvanını yetiştiriyor, besliyor, etinden sütünden faydalanıyor, ayrıca hayvanlar üreme yoluyla çoğalıyor; buzağılar tosun, tosunlar boğa, kuzular ise koç oluyor.
Bu verimli yaşam içinde zenginlik de kendiliğinde geliyor, çünkü köylü emeğiyle kazandığını başkasına avantadan yedirmeye kıyamaz değil mi?
Ya hububata ne demeli? Besmeleyle ekilen, şükürle toplanıyor, en az bire on elde edilen mahsulden zekat verilerek İslam’ın beş şartlarından biri yerine getiriliyor.
Ayrıca parayla satılsa bile en temel besin maddelerimiz olan gıdayı oradan alanlar üreticiye minnettardırlar.
Peki madem mesele budur bu ifadeyi hayatta tutmak için ne yapmak lazım?
1-Kırsalda ev yapanlara katkı vermek lazım,
2-Kırsalda güvenliğin sağlanması için ne gerekiyorsa yapmak lazım,
3-Ruhsatlı silah Köylüye vermek için kolaylık sağlamak lazım,
4-Köylüye güvenlik parası adı altında parasal destek vermek lazım
5-Bütün bunları yaparken ya tarım ya da hayvancılığı şart koymak lazım.
6-Hayvan beslemek isteye vatandaşlarımıza devlet destekli ahır yapmak lazım.
Göreceksiniz o durumda köylümüz hayattan lezzet alacak, köylere bereket gelecek, şehirlerimiz nispeten bir nefes alacak.
Şimdi öyle mi?
Gençlerimiz mesleksiz, niteliksiz şehir sokaklarında dönüp dolaşıyorlar, kimisi üç kuruşa beş kuruşa onları istediği şekilde kullanıyor, biz vatandaş olarak uzaktan uzağa seyrederken, devletimiz olmadık yollara baş vuruyor ama bir çare çıkar bulamıyor.
Ben de Başbakanımızın dediği gibi çare “buğday ile koyun, gerisi oyun” diyorum ve tarım ve hayvancılığa sahip çıkılmasını istiyorum.
Selam ve dua ile.
YORUMLAR
Exani,
guzel bir konuya deginmissiniz. Her ne kadar (yurt disinda) sehirde yasasamda koyu iyi bilirim. Uretim konusunda koylu de maalesef anlattginiz gibi degildir, kendi cevremden bahsediyorum.
Mesela tansu ciller koyluye (af edersiniz) Hollanda'dan getirilmis bol sut veren inek vermistir, hem de cok cuzi bir rakama. Koylu ne yapti? Bu (af edersiniz) ineklere bak(a)madi... Onca mal telef oldu.
Gunumuzdeki koylerde birakin buyuk bas hayvani, kumes hayvanina bile bakilmiyor. Koylu yumurtayi bile gidip bakkaldan aliyor...
Koca koca havluda ne agac, ne de yesillik ekili halbuki cogu evde cesme var. El ve yuz yikanirken bile bosa akip giden su bir iki fidana yeter...
Dedim ya, kendi cevremden gozlemlediklerimi yazdim, sizin oralarda durum ins. baskadir. Tembellik, kolay para kazanma ama luks eysa, luks hayat yasama hastaligi koylere kadar inmis... Maalesef ki ne maalesef..
selamlar,
abdullah