- 708 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Katiline Aşık Olmak!
Karadeniz’de yaşanan gelişmeleri izledikçe B.O.P (Büyük Ortadoğu Projesi) trajedisinin faturası kime kesilecek diye merak etmekten kendimi alamıyorum. Aslında tam olarak merak denemez buna. Zira fatura tanzim edilmek üzere ortada tek adresin Türkiye olduğu oldukça açık!
Asıl merakım; faturanın açıklama kısmına günümüzde yaşamakta olduğumuz gelişmeleri tarihin ne tür bir izahat ile not düşeceğidir!
Bir önceki “Küresel boyutta direniş” adlı yazımda “Küresel savaşların amacı; Ülke sınırlarını egemen güçlerin çıkarları istikametinde ihtiyaca göre yeniden düzenlemektir” demiştim. Günümüzde de bu doymak bilmeyen egemen güçler B.O.P ile ihtiyaç duydukları düzenlemeyi gerçekleştirmek üzere taşları yerinden oynattılar. Bütün dengeleri bozup planın uygulanacağı alanlarda toplumsal karmaşaların yoğun bir şekilde yaşanmasını sağladılar.
İyi ama her yerinden oynatılan taşta neden derinden sarsılan biz oluyoruz?
Sarsılmamızı küreselleşmeye mi yormalıyız, yoksa aslında her oynatılan taşın bizi dik tutan ayaklarımızın altında bulunuyor oluşuna mı?
Küreselleşmeyi benimseyip onun gereklerini yerine getirme yönündeki adımlarımız şeklinde yoracaksak, bu adımları atarken sonuçlarını da düşünmeliyiz ya da hiç atmamalıyız demektir. Diğer bir anlatımla küreselleşme; ulusal bilincimizi bir kenara itip ekonomik ve siyasal olarak egemen ulusların hegemonyasına girmek sonucuna götürecekse, bundan; şu andaki gidişatımızın aksine bir yol izlemeliyiz anlamı çıkar. Dolayısıyla bize zamanın gereği gibi sunulan bu garabet anlayışın savunucusu bizler olmamalı, ulus devlet anlayışına sıkı sıkıya sarılmalıyız.
Gürcistan’ın Osetya’ya saldırması ile küresel projenin gereği atılan son adım, ortadaki pasta paylaşımında egemen güçler arasında anlaşmazlık çıkmasına neden oldu. Ne gariptir ki Türkiye bu pastadan pay alma gibi bir ihtimalin olmamasına rağmen en kritik adımlardan birisini atan taraf olmuştur.
Aslında kendisinin de o paylaşılacak pastanın bir parçası olduğunu göremeyecek kadar basiretsiz politikalarla mevcut durumu yadırgamamak gerekir!
Osmanlı İmparatorluğu parçalanma sinyalleri verdiğinde, dönemin Rus Çarı tarafından “Hasta Adam” olarak adlandırılmıştı. Bu yakıştırma hızla kabul görmüş ve tüm batı dünyası Osmanlıyı “Hasta Adam” olarak anmaya başlamıştı.
Günümüzde ise çok daha vahim bir yakıştırma ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isterim. Durum böyle iken bu sefer teşhisi yabancılar değil, bizzat kendimiz yapmak zorundayız. Aksi halde “Hasta Adam” tedavisi yarım bırakılıp ölüme terk edilmesi nedeniyle “Mevta” olarak anılmaya başlayacaktır.
Artık silkelenip kendimize gelmeliyiz. Tıpkı “katiline aşık olmak” deyiminde olduğu gibi yanlış eğilimlerle vuslata gidilemeyeceğini görmemiz gerekiyor. Aksi halde bu aşk bizi vuslat yerine sonsuz acılara ve yok oluşa götürecektir.
Pastanın içinde bir parça olmak yerine etrafında bekleyen taraf olmak için gereken adımların bir an evvel atılmasını ümit etmek istiyorum. Ancak, bunun için bazı radikal adımların atılması şarttır.
Karadeniz’deki gelişmeler I.Dünya Savaşına girmemize vesile olan oyunun bir benzeri olarak karşımızda durmakta. Ya aynı tuzağa göre göre tekrar düşeceğiz ya da tarihi gidişatı ters çevirip safımızı değiştireceğiz. Batı dünyasının sadece almak üzerine kurulu politikaları bizi derin çıkmazlara sürüklemeye devam ediyor. Hep veren taraf olmamızı sağlıyor.
O halde hayalin ardından koşmayı bırakıp kendi bölgemize yön vermeye talip olmalıyız. Kendi ayağımıza kurşun sıkma gibi sadist alışkanlıklardan ivedi olarak kurtulmalı, ulusal çıkarlarımızın gereklerini yerine getirmeliyiz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.