- 590 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DÜŞMAN
Çeşitli mülahazalarda, bazı psikolojilerin vesayeti çok ağırdır...
Tabii, özellikle ezik bir çocukluğun...
Bunun tam tersi de geçerlidir; ’Anasının ve/veya babasının oğlu/kızı’ sorumsuz,
egosantrik, megaloman bir anlayışla ’büyütülmüş’ olabilir...
Hele bir de anaları gibi, bu psikolojiyi kesintisiz olarak sürdürdüğünü bilmeyen,
bilse de sevgisi, saygısı, sahiplenmesi, görevi, kadınlığı, belki de kaderi olarak
içselleştirmiş bir kadınla evlenmişse, bu psikolojinin, her ne dünya görüşünden
yana olduğunu söylerse söylesin, toplumsal uzlaşı denen yüksek bir medeniyet
algısı ve anlayışı ile düşünmesini, konuşmasını, davranmasını,
yani nazik, önyargısız, önkabulsüz, birleştirici, bütünleştirici...olmasını
bekleyemzsiniz!
Bu psikoloji, solcuysa, bütün sağcıların; sağcıysa bütün solcuların; ateistse, bütün
dindarların; dindar ise, bütün sekülaristlerin; Türk’se bütün Kürtlerin; Kürt’se bütün
Türklerin; Aleviyse, bütün sünnilerin; Sünni ise bütün Alevilerin...kahrolmasını,
hatta gebermesini ister!
Bu psikoloji Atatürkçü ise, şeksiz şüphesiz, kayıtsız koşulsuz kendisiyle aynı ağzı
yapmıyorsa, muhatapının en sıradan bir mülahazasını bile aynı yafta ile karşılar:
"Vatan haini!..."
Bu psikoloji Anti-Kemalist ise, şeksiz şüphesiz, kayıtsız koşulsuz, kendisiyle
aynı ağzı yapmıyorsa, muhatapının en sıradan bir mülahazasını bile aynı yafta
ile karşılar: "Vatan haini!..."
Şimdi söyleyin bakalım!...
Düşman kim?...
Düşman nerede?...
Düşman ne istiyor?...
Düşman ne yapacak?...
19 Haziran 2016
Yekta Attila
YORUMLAR
Kıymetli Yekta hocam yazınızda gecen farklılıklar, belki klasik bir söylem olacak ama yinede söyleyeceğim bu ülkenin yani bizlerin zenginliğidir. Bunu şu anlamada söylemiyorum sosyal farklılıkları olan insanlar yaşamın her anını birlikte yaşasınlar. Öyle değil. Herkes dünya görüşüne göre sosyokültürel anlamda kendine yaşam alanı belirlemelidir. Bu çok insani ve sağlıklı bir durumdur bir anlamda demokrasinin toplumsal anlamda vücut bulmasıdır.
Ancak demokrasi kültürü gelişmemiş olan ülkemizdeki belli bir zihniyet on yıllarca devletin tüm kurum ve kuruluşlarını kullanarak despotik anlayışla bir zümrenin yaşam tarzını model olarak kabul edip,bu modeli toplumun diğer kesimlerine de dikte etmiştir. Zaman içerisinde dışlanmış kesimler insani bir refleksle kendi yaşam düzenini oluşturmak istemişlersede ancak zeka ve kültür düzeyi düşük olan askeri kesim acımasızca ve şerefsizce darbeler yaparak belli zümrenin yaşam tarzını korurken diğer kesimlerin solcu sağcı ayırt etmeksizin hayatını kabusa çevirmiştir. Yani bir bakıma topluma düşmanlık tohumları ekmişlerdir.
İşte bu nedenledir ki bu gün birileri darbecilerin tanklarını eylem noktalarına giderken arabalarından inip alkışlarken, birileride bilinç altında yatan bastırılmışlık duygusuyla artık yeter diyerek o tankların altına yatmışlardır. siyasetçilerin halkı meydanlara davet etmesi işin sadece teferruattır. Son cümle olarak şunu söylemek istiyorum empati duygumuzu kültürümüzü geliştirip demokrasimizi güçlendirebilirsek düşmanlıklar da kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Kaleminize emeğinize sağlık.
Saygı ve selamlarımla.
Yekta Attila
İlgin ve yorumun için çok teşekkür ederim...
Varolasınız...
Selam ve saygılarımla.
Değerli ustam, Kemalizmi syankar bir ruh hali gibi göstermişsiniz... Doğrudur bu kimilerine göre! O kimilerine göre öyledir, kimilerine göre bir ideoloji, kimilerine göre de çağdaşlaşma projesi. Kimileri solculuktur der, kimileri o bir din ve Atatürk bir yaratıcı (haşa)... CHP Programlarına hapsedilip CHP ile özdeşleştirilmek istenilen Kemalizmin altı ilkeden ibaret olduğunu söyleyenler de pek çoktur... Oysa KEMALİZMİN BİR TEK TANIMI VARDIR: "ADAM OLMAK..." Vatanını seven bir adam, vatandaşlarını vatan haini olarak görmez, çünkü vatanı sevmek demek onu otuyla, çöpüyle birlikte sevebilmektir. Şu son kalkışmaya bakın. Karşılaştıklarınız sadece vatan için kaygılanmışlarsa onlar Kemalisttir. Yok, "akp tezgahıydı, yok akp tezgahı diyenlerin gözü çıksın, yok Feto, toto..." deyip yırtınanları, kurana el basıp da Atatürkçüyüm deseler bile boşverin AMA VE LAKİN HOŞ GÖRÜN...SAYGILAR
Yekta Attila
O zaman adam olmak bu idi ise, Atatürkçülerin de en başta adam olmak ile bir sorunları var demektir...
Belki de 100 yıllık süreç böyle özetlenebilir...
İlginiz ve yorumunuz için çok teşekkür ederim...
Varolasınız...
Selam ve saygılarımla.
Kemnur
Sayın yazarımız Yekta Attila bey,
ben kendi adıma şöyle düşündüm; Düşman hiç bir zaman kendini belli etmez. Temele indiğimizde , iyi gibi görüntü verenin ne zaman ne yapacağı belli olamaz.Çünkü kişide maya bozukluğu var ise, aşılamanın da faydası olmaz.İllaki bir gün bir yerde ortaya çıkacaktır.Onun içindir ki, kişilere inanç ve güvende daima temkinli olmakta fayda vardır...
Sevgiyle yoğrulmuş ise , düşmanlık boy veremeyecektir...
Saygılarımı bıraktım...
Yekta Attila
Ben "Düşman kim?" diye sormuştum...
'Düşman'ın içimizdeki yıkıcı güç olduğuna, dolayısıyla, bu gücün oluşumunun somutluğunun, yani kültürün işaret edilmesinin daha yapıcı mütalaalara götüreceğine inanıyorum...
Elbette ki, kültürün kazanılmasında, yani insanlaşmada kadının ve onun insanlık anlayışının en başat role sahip olduğunu hemen farkederiz...
Bu noktadan sonra şöyle rahatça devam edilebilir...
Çeşitli algı ve anlayışlarımız, insanlaşma sürecimizin en kritik aşamalarındaki 'girdiler'e göre kazanılır...
Şimdi bu yazıyı ve yorumu okuyanların beklentisine de cevap verelim...
Eğer, bu gündemi doğuranlar, sağlıklı bir insanlaşma sürecinden geçmiş olsalardı [Kendi süreçlerinin, insanlaşmalarını ne kadar sağlayıp, sağlamadığını mütalaa etselerdi] bölgesinin ve dünyanın en önemli toplumundan birine yaşattıkları travmanın çok daha önceden gerekli kritiğini yaparlar, iradelerini o yönde, yani kendilerini frenleme yönünde gösterirlerdi...
Maalesef, bu sorunun önemli kavramlarından biri de histeridir ve meselenin anlaşılmasında ve tanımlanmasında ne kadar bilinçli kullanılıyor, bilemem...
Tekrar teşekkürler, efendim...
Selam ve saygılarımla.