Kur'an Gerçekten Anlaşılması Zor Bir Kitap mıdır?
Benim bir yazıma cevap veren, bir kardeşimiz beni uyararak, aşağıdaki cevabı yazmış. Her zaman hata yapabileceğim bilinciyle, bu cevabı da ciddiye aldım ve Kur’an ın verdiği bilgiler doğrultusunda tekrar kendimi yargılayarak, izlediğim yolun doğruluğunu kontrol etme, Kur’an ve akıl ile karşılaştırma gereği duydum. Gelin bunu birlikte yapalım. Bir kardeşimiz bakın, benim yazdığım yazılara karşılık neler söylemiş.
(KURAN´i kendi ideallerinize, kafanıza veyahut ta keyfinize göre yorumlayamazsınız. Üstelik bunu meale bakarak hiç yapamazsınız.
MEALDEN HÜKÜM CIKARILMAZ. HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir, bunu yapmak içinde ictihad yapacak kadar ilme sahip olmak gerekir. Bir tıp kitabini okuyarak, ameliyata giremezsiniz. Tip Fakültesini bitirmeniz, doktor olmanız gerekir.)
Yukarıdaki sözlerde bir mantığın eseri, onun için dikkatle düşünüp Kur’an süzgecinden geçirmeden, reddetmek büyük yanlış olur. Bu sözleri birlikte düşünelim.
(KURAN´i kendi ideallerinize, kafanıza veyahut ta keyfinize göre yorumlayamazsınız.)
Bu söz bence çok doğru. Eğer herkes kendi düşüncesine göre ayetler üzerinde yorumlar yaparsa din, din olmaktan çıkar, beşerin yarattığı kendi dini olur. Bu sözlere itirazım asla olamaz. HİÇBİR KİTABIN YAZARI, ZOR ANLAŞILAN VE HERKESİN OKUDUĞUNDA, KENDİNCE BAŞKA MANALAR ÇIKARACAK, YORUMLAYACAK BİR KİTAP ASLA YAZMAZ. Kitabı yazanın amacı, okunduğunda herkes tarafından anlaşılsın ve olabildiğince kitabı okuyana bilgiler versin. YANİ YORUM GEREKTİRMEYECEK KADAR AÇIK OLSUN. Bu düşünceden yola çıkarak, Allah ın kelamına söylenen sözleri de, bu mantıkla değerlendirelim lütfen. Devamındaki sözler üzerinde düşünelim şimdide.
(Üstelik bunu meale bakarak hiç yapamazsınız. MEALDEN HÜKÜM CIKARILMAZ. HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir.)
Önce meal ne demek onu anlayalım. Bu kelimeyi sözlükten baktığımızda tam karşılığı olarak şöyle yazıyor. (Anlam, kavram, mefhum Ortaya çıkan şey, sonuç, netice.) Demek ki meal edilen kitabın anlamını hiç değiştirilmeden ortaya çıkan, sonuç netice olduğunu görüyoruz. Demek ki mealde, kendi düşünceni eklemeden bire bir çeviri-tercüme olduğu çok açıktır. Kur’an ın Orijinal dilini bilmiyorsak, nasıl anlayalım.
Tabi elimizdeki meallere baktığımızda, parantez içinde, onca değişik anlamların verildiğini gördükçe, yapılan yanlışların vebalinin büyük olduğunu söylemek isterim. Buna meal/tercüme diyemeyiz. Demek ki burada bile kendi düşüncelerimize, inançlarımıza, uyacak sözlerle meal yapılan Kur’an tercümeleri olduğu çıkıyor ortaya.
Birde Kur’an tefsirleri var. Tefsir sözcüğü de, kapalı anlaşılmayan bir sözü açıklamak, yorumlamak anlamında kullanılmıştır. Ama Kur’an ın Muhkem ayetleri yoruma açık değildir. Çünkü Muhkem, yorum gerektirmeyecek kadar açık ve anlaşılan anlamındadır. Ne yazık ki tefsirlerde, ayetleri rivayet hadislerle anlamaya çalışıldığı için, inanılmaz farklı anlamlar vererek anlatılmaya çalışılıyor. Buda büyük bir tehlike. ÇÜNKÜ TEFSİRLERDE, TEFSİR EDENİN KENDİ DÜŞÜNCELERİ VE KUR’AN DAN ANLADIKLARI VARDIR Kİ, BURADA YANILMA RİSKİ BÜYÜKTÜR. Bu yolla ayetleri anlarsak, yazarın yapabileceği hataları bizlerde yaparız.
Şimdi bu bilgiler ışığında arkadaşımızın söylediği sözleri değerlendirelim. Allah ın söylediklerini meale/tercümeye bakarak Kur’an ı anlamamızın mümkün olmadığını söylüyor. Hâlbuki meal hiç değişikliğe uğratılmadan, sözlerin/kelimelerin bire bir tercümesi idi. Tabi buna uymadan yapılan mealler/tercümeler hariç.
Meale bakarak, hüküm çıkaramazsınız dediğinde, her şeyden önce bizleri, anlayarak Kur’an ı okumaktan alıkoyar bu düşünce. Madem ben mealden Rabbin ne söylediğini doğru anlayamayacağım, neden anlayarak okuyayım? İŞTE BU DÜŞÜNCE BİZLERİN, KUR’AN I ANLAMAMIZA EN BÜYÜK ENGEL OLMUŞTUR.
Önümüze birbirinden farklı mealler konunca insanlar korkmuş, ürkmüş ve tedirgin olmuşlardır. Rabbimiz buna sebep olanları elbette affetmeyecektir. Şimdide mealden hüküm çıkaramazsınız sözü üzerine düşünelim. Allah sözlerini anlaşılmayacak, ya da zor anlaşılacak bir şekilde mi göndermişte, bizler anlayamıyoruz. YA DA RABBİMİZ HÜKMÜNÜ AÇIKÇA VERMEMİŞTE, BİZLER Mİ KUR’AN DAN HÜKÜM ÇIKARACAĞIZ? Arapça hiçbir dile tam çevrilemiyor mu Yoksa? İşte bu ve buna benzer korkutmalarla, toplum Kur’an ı anlayarak okumaktan uzaklaştırılmıştır.
Yapılan en büyük yanlış da, buradan kaynaklanıyor zaten. EĞER ALLAH IN VERDİĞİ HÜKÜM AÇIK DEĞİL DE, ZOR ANLAŞILIR İSE, HER KEZ KENDİNCE HÜKÜMLER VERECEKSE, NASIL OLURDA BU DİNDE BİRLİK VE BERABERLİKTEN SÖZ EDEBİLİRİZ? ALLAH BİZLERİN HÜKÜM ÇIKARMASI İÇİN DEĞİL, VERİLEN HÜKMÜ UYGULAMAMIZ VE ANLAMAMIZ İÇİN İNDİRDİĞİNİ SÖYLÜYOR KUR’AN I. YANİ HÜKMÜ ALLAH, BEN AÇIKÇA KUR’AN DA VERDİM ZATEN DİYOR. Arkadaşımızın sözlerinde geçen;
( HÜKÜM orijinalden ancak çıkarılabilir.)
Bu düşüncenin doğru olduğunu kabul edersek, bütün dünyanın Arapça bilmesi gerektiği gibi bir zorunluluk çıkar ortaya ki, bu ne akla nede Kur’an ın, yemin ederek Kur’an ı kolaylaştırdım ayetlerine, taban tabana ters düşer. İslam dininde bildiğiniz gibi, ruhban sınıfı yoktur ve her Müslüman bizzat kendisi Kur’an dan sorumludur. Bu durumda tüm dünya halklarının, Arapça öğrenme zorunluluğu doğar. Bu düşünceyi Kur’an a nispet edersek, toplumu Kur’an dan uzaklaştırmış oluruz ki, ne yazık ki buna inandırılan toplum, Kur’an dan habersiz İslam ı yaşıyor.
Bu düşünce yapısı, İslam dininde ruhban sınıfının oluşmasına neden oldu. Şimdide dini konularda konuşmak isteyen, Kur’an gerçeklerinden bahseden normal vatandaşlara, DİNİ ANLATMAK BİZİM İŞİMİZ, BUNU BİZLERE BIRAKIN DİYECEK KADAR, KENDİLERİNİ RUHBAN SINIFININ, ÖZEL KİŞİLERİ İLAN ETMİŞLERDİR. Bakın Allah Araplara, neden Arapça bir Kur’an indirdiğini, ne kadar güzel anlatıyor. Zerre kadar düşünen, Rabbin bizlere ne anlatmak istediğini, çok iyi anlayacaktır.
Fussilet 44: Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun ayetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? BAŞKA DİLDE BİR KİTAP VE ARAP BİR PEYGAMBER ÖYLE Mİ?” derlerdi….(Diyanet meali)
Demek ki Yüce Rabbimiz, o günkü topluma indirilen ayetlerin iyice anlaşılması ve itaat edilmesi için, o toplumun dilinden indirmiş Kur’an ı. Yoksa tüm Dünya âlemi Arapça okusun, anlamasa da olur dememiş. Açıkça amacın söyleneni anlamak üzerinde düşünmek ve uygulamak, hayata geçirmek olduğu anlaşılıyor.
Buradan yola çıkarak, her ulus-millet Kur’an ı anladığı dilden okumalı ve Allah ın yolundan bizzat imtihanını yaşayarak yürümelidir. ALLAH IN YEMİN OLSUN Kİ, KUR’AN I SİZLER İÇİN KOLAYLAŞTIRDIM DEDİĞİ KİTAP, NASIL OLURDA BAŞKA DİLLERE ÇEVRİLMEZ? Bunu Rabbimiz söylemiyor da, birileri bize empoze ediyorsa, bunun amacını, maksadını çok iyi düşünmeliyiz. Amaç herkesin Kur’an a müracaatını kesip, toplumu istedikleri yöne çevirmek ve onları amaçları doğrultusunda kullanmak olduğu aşikârdır.
DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ, BEŞERİN YAZDIĞI BİR KİTAP, TÜM DİLLERE DOĞRU BİR ŞEKİLDE TERCÜME EDİLİYOR, HERKES FAYDALANIYOR AMA ALLAH KATINDAN, TÜM ÂLEME REHBER, YOL GÖSTERİCİ OLSUN DİYE GÖNDERİLEN EŞİ BENZERİ OLMAYAN BİR NUR, BAŞKA BİR DİLE TAM OLARAK ÇEVRİLEMİYOR, ÖYLEMİ DOSTLAR? Bunu nasıl düşünürde, Rabbimize nispet ederiz? Yine verilen cevapta, bakın nasıl bir yöntemden bahsediliyor.
(BUNU YAPMAK İÇİNDE İCTİHAD YAPACAK KADAR İLME SAHİP OLMAK GEREKİR.)
Arkadaşımızın söylediklerinden şu anlaşılıyor. Kur’an ın muhkem ayetlerini, yani dinin anası, temeli olan Rabbin açıkça ve her konuda örnekler verdim dediği ayetleri anlamak, öyle herkesin harcı değil, arkadaşımızın sözlerinden bu anlaşılıyor. Lütfen dikkat, muhkem ayet diyorum. Müteşabih ayet çok farklı. Müteşabih ayetler, dinin temellerinden bahseden, dine hüküm koyan ayetler değildir, İlmi konular ve anlamları zamanla ortaya çıkacak, anlaşılacak ayetlerdir. O konuya girmek istemiyorum.
Şunu düşünemiyoruz, okulda eğitim görürken, bizlere anlayabileceğimiz seviyede kitaplar verilirken, Allah katından imtihan olduğumuz kitap için, bu kitabı herkes anlayamaz diyebiliyoruz. Böyle bir adaletsizliği, nasıl oluyor da düşünmeden Yaradan a nispet ediyoruz, doğrusu anlayamıyorum. Bana cevap veren kardeşimiz, Kur’an ile beşeri bir kitabı kıyaslıyor ve bakın nasıl bir örnek veriyor.
(BİR TIP KİTABİNİ OKUYARAK, AMELİYATA GİREMEZSİNİZ. TİP FAKÜLTESİNİ BİTİRMENİZ, DOKTOR OLMANIZ GEREKİR.)
Dikkat ederseniz, Allah ın kelamı KUR’AN ile beşerin ilmi kitapları aynı kefeye konarak karşılaştırılıyor delil aranıyor. Allah ın, hadi bir benzerini getirin diye meydan okuduğu kitap ile herkesin sahip olamayacağı bir ilmi karşılaştırıp, kendi inançlarına delil aranmakta. Ne yazık ki din, bu ve buna benzer örneklerle, birilerinin tek eline alınmaya çalışılmış, topluma dini konularda araştırma sahası bırakılmamıştır. Allah ın kitabıyla, toplumun arasına duvar örenlere böyle korku salınmış ve sakın sen anlamaya kalma, günaha girersin mantığı yerleştirilmiştir. ELBETTE HERKES DOKTOR, MÜHENDİS OLAMAZ. AMA HERKES ALLAH IN KELAMINI ANLAMAK VE HAYATINA GEÇİRMEK ZORUNDADIR. ALLAH BİZLERİ, ANLAYAMAYACAĞIMIZ BİR KİTAPTAN ASLA İMTİHAN ETMEZ.
Günümüzde eğitim şekillerinden biriside, uzaktan eğitimdir. Birçok genç bu yolla meslek sahibi olur, diplomalar verilir. Bunları görmezden gelip, işi yokuşa sürmek ve dini zorlaştırmak adına verilen bu örnekler, Dini tek ellerinde tutmaya çalışan, ayetleri kendi heva ve heveslerine alet edenlerin şaşkınlıklarıdır. Lütfen uyanık olalım. Sizlere son olarak bir ayet daha hatırlatmak istiyorum. Bakın Allah Kur’an için ne diyor.
Enbiya 10; Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki SİZİN BÜTÜN ŞEREF VE ŞANINIZ ONDADIR. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? (Diyanet meali)
Allah bizlere, bütün şan ve şerefiniz Kur’an dadır diyor, ama birileri böyle bir nur için, herkes onu nuru anlayamaz diyebiliyor. Ama okumaya yönlendirdikleri beşeri kitapları, her ne hikmetse anlayabiliyoruz. Bu nasıl bir mantık, bu nasıl bir anlayış ki, Allah ın gönderdiğini bizler anlayamıyoruz, ama sorumlu oluyoruz. Birileri çıkıyor ve ben sizlere ayetleri en doğru şekilde anlatırım, diyenlere inanabiliyoruz.
Karar sizlerin. Elimizde Allah ın nuru apaçık duruyor. Okuyanın gönül gözleri açılacak ve tüm gerçekleri görecektir. Buna gönülden emin olunuz lütfen. Okumayana ben anlayamam diyene, sözümüz yok. Hepimiz yaptıklarımızın hesabını vereceğiz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
hakyolkuran.com/
halukgta.blogcu.com/
kuranyolu.blogcu.com/
YORUMLAR
Allah'ın Selamı Üzerinize Olsun
Evet Kur'anı Kerim dili Arapça anlamı Rabça olan bir kitaptır. O kitabı anlamak meselesi Arapça bilip bilmemek meselesi değil. Gerçekten Oku hitabına muhatap olup Alak suresinden başlayıp hayatını, kendini, kainatı Yaratan Rabbimiz adına/adıyla okumaktır. Okumak tüm anlamlarını içeren bir okuma yapmaktır.
Sonuna kadar katılıyorum Haluk Bey görüşlerinize. Bu kitap dağdaki çobana da fakültedeki profesöre de gelmiş bir kurtuluş mesajı içeren ilahi bir reçetedir. Ondan nasibi olmayanların bu nasipsizliği kendi elleriyle dilleriyle yaptıklarından, hakikate kör, hakir bakmalarındandır.
Bakara Suresi ilk beş ayeti çok güzel bir çıkış noktası veriyor: Bu kitap kim anlar noktasında.
Kovulmuş olan Şeytanın Şerrinden Rahman ve Rahim Allah'a sığınırım:
1-Elif lâm mim.
2-İşte o Kitap; kendisinde hiç şüphe yoktur; müttakiler için yol göstericidir.
3-Onlar ki gaybde (gizlide, içtenlikle) inanıp namazlarını kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allâh rızâsı için) harcarlar.
4-Hem sana indirilen kitabı, hem de senden önce indirilen kitapları tasdik ederler. Âhirete de kesin olarak onlar inanırlar.
5-İşte onlar, Rablerinden bir hidâyet üzeredirler ve umduklarına erenler, işte onlardır!
Müttakiler için yol göstericidir. Yani Takva sahibi olanlar. Takva nedir? Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde olan, kendisinin ve koca kainatın yaratıcısına karşı bu hayatta borçlu olduğumuz bilinciyle hayatını Allah'a adamak.
Allah gerçeği gören
Gerçek olan mesajı gizlemeyen
Hayatıyla ona şahit olan
Boş ve gereksiz şeytani sözlerin peşine takılmayan
Şeytanlaşmış insanlardan uzak
Allah'ın salih kullarına yakın
İsim olarak müslüman
Yol olarak islam
Kitap olarak
Kur'andan başkasını
Tanımayan
ilk ve son olarak
Hayatının her alanında
Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed
O'nun kulu ve elçisidir diyen
Kullarından olmak duasına
Amin diyen
Kardeşlere
Selam olsun
Allah hepimizi bu dünya da
Ahir dünyada da huzur
Mutluluğun kaynağı olan
Kendi rızasına
Ram eylesin
Amin amin amin...
Hal'de hakikat her zaman zordur. Haklı olabilirsiniz. Hatta haklılık payınız en üst seviyede kendini gösterebilir. Lakin seviye ve seviyeyi arş'a kadar değilde ; aslı olana çıkartabilmek için '' ne düğü belirsiz şeyler dahi'' insan için önemlidir.
Kültür ,insanoğlunun yaşadığı çağda en önemli şeydir. Şeyleri hazırda bulmak ve biliyormuş gibi davranmak,konuşmak ve hatta dedikodusunu yapmaksa, en büyük keyfimiz.
İnanç ile iman yan yana geldiğinde ,dededen ,babadan ve geçmişin kalıntıları arasında inanç ile imanı sıkıştırır yaşar yada inanır gideriz. Lakin şey'lerin cümleleri denilince şöyle bir durur düşünürüz... Neye ne kadar inanıyoruz ya da o şeyi ne kadar biliyor ve yaşıyoruz?
Bu sorudan sonra her'şey patlar ve o patlamanın dağıttığı bütün inanç kelimelerini kekeleyerek bir araya getirmemiz sanırım bir ömür boyu sürer.Henüz daha okuma yazma bilmeyen, %70 'i ilkokul düzeyinde eğitimli olamayan bir toplumdan ''Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi'' kültürünü sorgulamak ve hele Kuran'ı ne kadar biliyor ve anlıyorsunuz sorusunu sormak ,günün en komik sorusu olsa gerek...
Bence ''İslam Tarihi''ni ne kadar biliyoruz sorusunu sorsanız çok daha uygun bir soru tipi olurdu...
Boş bir sorgulama ...
saygılar
"Kur'anı siz yorumlayamazsınız. Kur'anı siz açıklayamazsınız. Kur'anı anlamak hâşâ sana mı düşmüş? Amman deyim, yanlış anlarsan daha fena, en iyisi hiçç anlama" gibi ne idüğü belirli(!) cümlelerle kendi hakikatimize bizi küstürdüler. Maalesef kendi kitabımızdan bihaber olduğumuz için, bizzat Kur'anı Kerim'de Hacc suresi'nin 16. ayetinde geçen "Bu (ilahi öğretiyi) Biz işte böyle apaçık mesajlar şeklinde indirdik; artık (bundan böyle) Allah, (doğru yola ulaşmayı) isteyen kimseyi doğru yola yöneltecektir." ifadesini bilmediğimiz için, söylenen bu sözlere de çabucak kanıverdik. Belki de işimize geldi, ne de olsa inanmak sorumluluk getiriyor beraberinde, ne de olsa parmağımızla gözümüzü kapattığımız zaman her yerin gece olduğunu sanıyoruz, oysa hakikatler gün ışığında devam ediyor.
Evet, Kur'anı Kerim'de bazı müteşabih, herkesin anlayamayacağı ayetler vardır, hatta bazı ayetlerin sırrı da sadece Nebi-sav-'ye açılmıştır. Bu da aslında gayet doğaldır ve inanmak için çok güzel bir nedendir. Ama inanmak istemeyen de elbette bunu bir sebep olarak görecektir. Yine Al-i İmran Suresi'nin 7. ayetinde "İlahi kelamın özü olan açık ve kesin hükümlü mesajlar ile müteşabihleri kapsayan bu ilahi kelamı sana bahşeden O'dur. Kalpleri hakikatten sapmaya meyilli olanlar, sırf kafaları karıştır(acak şeyler bul)mak için ve ona (keyfi) anlamlar yüklemek amacıyla ilahi kelamın müteşabih olarak ifade edilen kısmına uyarlar; oysa Allah'tan başka kimse onun kesin anlamını bilemez. Bu yüzden bilgide derinleşenler şöyle derler: "Biz ona inanırız: (ilahi kelamın) tümü Rabbimizdendir; derin kavrayış sahipleri dışında kimse bundan ders almasa da." ifadesi zaten bugünü de o günü de öyle güzel özetlemiş ki.
Bilmeden araştırmadan tartışacağımız yere, gönül ister ki bilerek, araştırılarak, önyargısız bir şekilde tartışılsın. Bu biraz da şuna benziyor, hani bir okul olur ve dereceler olur. Herkes kapasitesine göre sınıfa alınır. Yani kendi kabınca dolarsın. Kur'an hakikatiyle duruyor önümüzde. Hangi insan ona emek, kıymet vermeden, sana güvenmeden sırlarını açmış da, Kur'an-ı azimüşşan'dan böyle bir şey bekliyoruz? Hakikati mi istiyoruz, elbette hak etmemiz gerekiyor. Anlamıyoruz diye, onu başka şekillere büründürmeye çalışmak dehşet derecede haksızlık. Böyle insanlara artık ne kızabiliyorum ne de gülebiliyorum. Cidden üzülüyorum. Ne diyelim, Allah hepimize hakikati görmeyi, anlamayı ve uygulamayı nasip etsin.
teşekkürler ve selamlar.
Kuranı herkes anlar ama kendi bilgisi ölçüsünde anlar. Herkesin en azından kendi dilinde kitabını okuyup anlamaya çalışması lazım. Hüküm çıkarmak için ise ayetler arasındaki ilişkileri bilmek ve bu işin uzmanı olmak gerekir. Uzmanlık için de Arapça gerekir. Hüküm verenleri dinleyip öğrenmeye çalışmak ve en önemlisi verilen hükümlerin Kur'an'dan delilini sormak, sorgulamak.
Değerli Haluk Bey, Kuran-ı Kerimin anlaşılma konusu, Şii ve Sünni Arapların dışındaki tüm Müslümanlarda 1500 yıldır devam eden en büyük çelişki ve tartışma konusudur. Ve bu tartışma da hiçbir zaman bitmeyecektir. Nedenini de şu noktalarla açıklayabilirim.
Bir kere Kuran-ı Kerim deki Ayetlerin hemen hemen hepsi her tarafa ucu açık olan ifadelerle doldur.
İkincisi; Kuran- ı Kerim yalnızca maneviyatla ilgili olması gerekirken, hayatın tüm alanlarına hitap etmesi, Kuran-ın gerçek mantığını karmaşıklaştırıyor.
Üçüncüsü; Kuran Arap toplumunun adet, gelenek, görenek ve günlük sosyal aktivitelerine cevap olmak amacıyla, Hz. Muhammed'in hem dini hem de siyasi düşüncesinin bir ürünüdür. Ürünü dediğimde buna sakın kızılmasın, çünkü Arapların düşüncesinden doğmuştur. Arapça yazılmış olması da, diğer Müslümanların hem okumalarını hem de anlamalarını zorlaştırmaktadır.
Dördüncüsü ise, Arap olmayan toplumların adet, örf, gelenek, görenek ve sosyal yapıları farklı olduğundan her zaman ciddi şekilde zorlanmaktadırlar. Bu yüzden diğer Müslümanların Araplar gibi İslam olması mümkün değildir. Arap olmayanlar ancak ona yakın ya da benzer şekilde liberal bir İslamı yaşayabilirler. Bu noktalara dikkat edilmediği sürece, karmaşa ve kaoslar hiçbir zaman bitmeyecektir. Selamlar