- 1022 Okunma
- 14 Yorum
- 1 Beğeni
VAY CANINA... İLK MECLİS BİNAMIZ DA KAÇAK SARAYMIŞ MEĞERSE (!)
Efendim bu sefer sazanı yakalayan ben değilim. Değerli şair arkadaşım Yavuz Doğan yakalamış.
İşin doğrusu ben yeni kimlik kartlarımızın nasıl olacağı, üzerinde hangi resimlerin bulunacağı konusunu öyle kafama takmış değildim ama birilerinin kafasına takılmış.
Bu birileri de yememiş, içmemiş hemen bir kampanya başlatmışlar: ‘’ Kimliğimde Kaçak Saray Resmi İstemiyorum’’
İşin doğrusu bu sazanların daha önce başlattıkları pek çok kampanyadan haberim olmuştu ama bu kampanyaları nasılsa gözümden kaçmış.
Mesela daha önce de ‘’ Okullarda zorunlu Osmanlıca Dersi İstemiyoruz’’ Diye kampanya başlatmışlardı. Oysa okullarda zaten zorunlu Osmanlıca Dersi diye bir şey yoktu. Haydi o neyse. Zira bir söylenti dahi olsa böyle bir şeyin akıllara bile getirilmemesi için kendi kafalarınca önceden bir tedbir olarak ‘’Okullarda Zorunlu Osmanlıca Dersi İstemiyoruz’’ Demiş olabilirlerdi. Peki ‘’ Okullarda Müzik Dersi Zorunlu Ders Olsun.’ Kampanyasına ne denir? Tam sazanlık denir de başka da bir şey denemez. Zira okullarda ( İlk-Orta-Lise ) Müzik dersleri zaten zorunlu dersler arasındadır.
Neyse...’’ Kimliğimde Kaçak Saray Resmi İstemiyorum’’ Kampanyasına gelelim.
Bu kampanyadan Yavuz Doğan’ın face bookta yayınladığı şu paylaşımla haberim oldu:
Vaziyetten vazife çıkarmak konusunda uzman olan ülkemin sözde aydın özde klavye aydınları lütfedip bir baksa da "Kimliğimde Kaçak Saray istemiyorum" filan şeklinde imza kampanyaları düzenlerken azıcık araştırsalar nasıl olur annem?
Ben ülkemin ve hatta kainatın hiçbir yerinde ne kaçak ne usüle uygun saray istemiyorum o ayrı mesele de bahsi geçen resim ilk meclis binasının resmi değil midir a aydınım, a ışıltım?
Hadi bir daha bak da bir imza daha ver..
Nasılsa memlekette çoluğun çocuğun ırzına geçilirken, ortalık kan gölüne dönmüşken, iç savaşın sesleri ülkenin göbeğinde gümbür gümbür duyulurken filan başka derdimiz yok bizim..
Kutluyorum..
Bilmem ki bu güzel tespit üzerine daha başka ne denir?
Elbette bir şey denemez ama öte taraftan ortaya yeni bir soru çıkıyor: Ya o kampanyayı yapanlar I. TBMM binasına bilinçli olarak ‘’Kaçak Saray’’Diyorlarsa?
Olur mu?
Olmaması lazım. Halkın %50 sinin ‘’Ak-Saray’’ ya da ‘’ Cumhurbaşkanlğı Külliyesi’’ Dedikleri yapıya ‘’ Kaçak Saray’’Diyenler bu ülkenin aydın ve Atatürkçü kesimi değil mi? Aydın ve Atatürkçü insanlar I. Meclis binasına ‘’Kaçak Saray’’ Der mi? Demez. Daha doğrusu demeleri eşyanın tabiatına aykırı olur. İyi ama diyorlar.
Kampanyalarını şu şekilde duyurmuşlar çünkü:
TEPKİSİZ KALMAYARAK PAYLAŞALIM.
YENİ KİMLİKLERDE YANDAŞ KAÇAK SARAY RESMİ VE TURKUAZ RENGİ
İSTEMİYORUZ !
Evet...Zât-ı muhteremler kimliklerinde Kaçak-Saray resmi istemedikleri gibi Türk ile özdeşleşmiş bir renk olan turkuazı da istemiyorlar.
Haydi diyelim ki turkuazın Türkiye’nin Akdeniz sahillerinin renginden esinlenilerek türetilmiş bir kelime olduğunu, Türklerin zaman zaman cam göbeği dediği bu rengin uluslar arası literatürde ‘’Türk Mavizi’’ olarak isimlendirildiğini, bütünsel tıp döneminde turkuaz renginin hastaları sakinleştirici etkisinden yararlanıldığını; özellikle panik atak veya maniye eğilimli hastaların tedavisinde kullanıldığını, daha hafif derecede olmak üzere önemli psikiyatri hastahanelerinde turkuaz ve maviyle yeşilin öteki tonlarının hastaları rahatlamak üzere duvarları bu renklere boyayarak kullanıldığını, Göktürk Devletinin bayrağının turkuaz zemin üzerine yeşil renkli bir kurt başı olduğunu, turkuaz renginin bir yerde Türk milletinin simgesi olduğunu bilmiyorlar?
Haydi diyelim ki bütün bunlardan bîhaberler. Yine de turkuaz rengine karşı olmak nasıl bir manyaklıktır?
Haydi diyelim ki bu aydın(!) ve Atatürkçü(!) kardeşler komple turkuaz rengine alerjileri olan bir çeşit hastalığa tutulmuşlar. Olur mu olur, peki bu Atatürkçü ve aydın insanlar(!) Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atıldığı o ilk meclis binasını da mı hiç görmediler?
Bu mümkün mü?
Hem Atatürkçü olacaksın, hem aydın olacaksın hem de Cumhuriyetin temellerinin atıldığı meclisin binasını görmemiş olacaksın. Olabilir mi?
Haydi diyelim ki Ankara’ya hiç yolun düşmedi de görmedin. Yavuz Kardeşimin tabiriyle ‘’ Be hey aydınım ışıltım ! İlk Okul ve Orta Okulda Sosyal Bilgiler, Lisede Tarih ve T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi kitaplarında da mı görmedin resmini hiç?
‘’Ama’’ Diyerek bir parantez daha açalım. Ama bu vatandaşlar yukarıda da belirttiğim gibi I. Meclis binasına bilinçli olarak ’Kaçak Saray’ diyorlarsa?
Hımmm. İşte bu durumda sazan durumuna düşen ben ve benim gibi bu adamlarla/kadınlarla dalga geçenler olmaz mı?
Bu durumda ne yapmak lazım?
I. Meclis binasının kaçak bir yapı olup olmadığına bakmak lazım tabii ki.
Bulabildiğim bilgiler şöyle:
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi Binası( Kurtuluş Savaşı Müzesi) : 1915 yılında, İttihat ve Terakki Fırkasınca kulüp binası olarak kullanılmak üzere, Enver Paşa’nın emriyle Evkaf (Vakıflar İdaresi) mimarı Salim Bey tarafından projelendirilmiş ve projeyi yürütme görevi, dönemin İttihat ve Terakki Fırkası Ankara temsilcisi Memduh Şevket (Esendal) Bey’e; proje yapım işi ise Kolorduda görevli olan askerî mimar Hasip Bey’e verilmiştir. Hasip Bey, binanın kâgir kısmını başarı ile bitirmiştir. Ancak çatı ve diğer bölümler, sürmekte olan savaş ve yaşanan malzeme sıkıntısı nedeniyle yarım kalmış, Mimar Hasip Bey de Kurtuluş Savaşı sırasında şehit düşmüştür. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Ankara, kısa bir süre için İngiliz ve Fransız askerleri tarafından işgal edildiğinde küçük bir Fransız müfrezesi, henüz çatısının bir bölümü örtülmemiş olan bu binaya yerleşmiş, ancak 27 Aralık 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelmesi üzerine binayı boşaltarak kenti terk etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920 tarihinde açılmasına karar verildiğinde, Ankara’ da Meclisin toplanabilmesi için gerekli büyüklük ve donanıma sahip bir binanın bulunmadığı görülmüştür. Bu şartlar altında, inşası yarım kalan İttihat ve Terakki Fırkası Kulüp Binasının Meclis binası olarak kullanılmasına karar verilmiş ve binanın onarılması ve tamamlanması görevi de (sonradan 1. Dönem Bursa Mebusu olan) Necati Bey’e verilmiştir. Ankara taşı olarak bilinen pembe-mor renkli yerel andezit taşıyla inşa edilen ve “Birinci Millî Mimarlık Dönemi Üslubu”nun Ankara’daki ilk örneklerinden olan bina, Ankaralıların evlerinden ve Ulucanlar’daki Numune Mektebinden (şimdiki Cumhuriyet İlköğretim Okulu) getirilen kiremitlerle, halkın özverileri ile tamamlanmıştır. 23 Nisan 1920 ile 15 Ekim 1924 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kullanılan bina, daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Merkezi olarak kullanılmış ve aynı dönemde kısa bir süreliğine Hukuk Mektebine de ev sahipliği yapmıştır. 1952 yılında Maarif Vekâletine (Millî Eğitim Bakanlığı) devredilmiş, 1957 yılında Bakanlık Komisyonunca alınan kararla müzeye dönüştürülmek üzere çalışmalara başlanmış ve 23 Nisan 1961 tarihinde “Büyük Millet Meclisi Müzesi” adıyla halkın ziyaretine açılmıştır. “Atatürk’ün Doğumunun 100. Yılını Kutlama Programı” çerçevesinde, Kültür Bakanlığı tarafından yapılan yenileme çalışmaları sonucu 23 Nisan 1981 tarihinde “Kurtuluş Savaşı Müzesi” adıyla ziyaretlere açılan müze, son olarak 5 Mayıs 2009 tarihinde, TBMM Başkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında yapılan protokol çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine devredilmiştir
İlk olarak İttihat ve Terakki Fırkasının kulüp binası olarak yapılmaya başlandığına göre işte o noktada bir pürüz var. Yani kaçak bir yapı olabilir. Ancak, daha önceleri bir mezarlık olan bu bölgede bir partinin kulüp binasının temellerinin atılması sebebiyle o binaya Kaçak Saray denir mi bilemiyorum. Hele de o bina hiç bir zaman bir saray olarak kullanılmamış, tam tersine milli egemenliğin merkezi olmuş ise...
1652 yılında sadrazamlık makamına getirilmiş olan Tarhuncu Ahmet Paşa ülkedeki aşırı israfı önlemek için kolları sıvadığında ilk olarak işe sarayın masraflarını kısarak başlamış. Padişah IV. Mehmet ve annesi Valide Turhan Sultan’ın harcamalarını bile kısmış. Bu konuda kimseye taviz vermediği için de çok düşman kazanmış.
Derken efendim bu Tarhuncu Ahmet Paşa yeniçerilerin karavanalarına da el atmış. Bakmış askerler mesela önce pilav yiyorlar, pilav bittikten sonra o yağlı kaplara hoşaf konuyor ve asker yağlı yağlı hoşaf içiyor. ‘’ Bu ne biçim bir hoşaftır böyle, Bundan böyle hoşaf ayrı kapta, pilav ayrı kapta verilecek’’ Diye emir vermiş. Lakin asker bakmış artık hoşafın üzerinde yağ yok. ‘’ Sadrazam Paşa askerin yediği hoşafın yağına kadar götürdü bu tasarruf işini. Hoşafın yağı kesildi. Olmaz böyle şey. Hoşafımızın yağını kesen sadrazamı istemezük’’ Diye isyan etmişler.Tabii ki başka sebepler de var.
Netice: Osmanlı tarihinin gördüğü en dürüst sadrazamlardan biri olan Tarhuncu Ahmet Paşa dokuz ay ancak kalabilmiş o makamda. ‘’ Padişahı tahttan indirmeye teşebbüs’’ Gibi aslı astarı olmayan bir suçtan, hiç yargılanmadan boğulmak suretiyle öteki aleme uğurlanmış.
Şimdikiler de işte böyle ‘’ İstemezüüüük.’’ Ula Allah rızası için bir bakın neyi istemediğinize.
Hani mandıra filozofu var ya her şeye karşı olan, bunların ki de o hesap. Her şeye karşılar. Lakin mandıra filozofu hiç olmazsa oldukça mantıklı önermelerle karşımıza çıkıyor. Oysa bunlar ‘’İstemezüüükkk’’ Diyorlar ama neyi istemediklerinin farkında bile değiller.
Genetik bir durum sanırım. Babaları ya da dedeleri de -zamanında- ‘’ Boğaza köprü istemezüüükkk’’ Demişlerdi.
Bu arada bahsi geçen yiğitlere haksızlık yapmamak için onların Kaçak Saray dedikleri Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve I. Meclis binalarının resimlerini de yayınlayalım ki vatandaşlar hak versinler kimliklerde Kaçak Sarayın mı yoksa I. Meclis binasının mı olduğuna.
O değil de, ben bütün yazı ve resimlerimde arka fon rengi olarak turkuazı kullanıyorum. Şimdi ister misiniz bu adamlar/kadınlar ’Samiyi de istemiyoruz.’ Diye bir kampanya başlatsınlar ?
YORUMLAR
Sami Bey,
Sanırım Niyazi Mısrı'nın şu sözü büyük oranda yazınızla örtüşmektedir.
-Kana boyanmış göz hemin Nil ü Fırat'ı kan görür!
Sanırım sorun/sorunlar da biraz da bu gözlerde.
Kolay gelsin...
sami biberoğulları
Ben bu durumları hep şuna benzetirim.
Papa ABD yi ziyarete gittiğinde uçaktan iner inmez yanına sokulan bir gazeteci ''Sayın Papa ! Newyork genelevleri hsakkında ne düşünüyosunuz??''Diye sormuş. Papa da hayretle '' Nevyork'ta genelev var mı?'' Demiş.
Ertesi gün gazetede manşet haber: ''Dün şehrimize gelen papa uçaktan iner inmez ''Newyorkta genelev var mı diye sordu''
Aynen dediğiniz gibi yani.
Selam ve sevgilerimle.
sayın hocam olaya farklı bakmak istiyorum ama bir türlü yapamıyorum. sözde kendini aydın sanan bazı kesimlerin dediği gibi kaçak saray lafı aslında bunların bahanelerinden başka bir şey değil. bundan önce yönetimler ne yapmışlar ki bulduklarıyla yetinmeye çalışmışlar yemeden içmeden bir şeyler yapmaya üretmeye kaynak bulamamışlar. milletin yokluk zamanında anıt mezarlar yapılmış varlık zamanında bir saray yapılmış ve sözde aydınlar bunu diline dolayıp duruyorlar. kardeşim yapılan bu devletin hazinesine milletine kalır kimse yaptığı bir şeyi babasının malı gibi götüremez ki. sıkıyorsa koy adaylığını sen kazan bir beş senede sen otur o kaçak sarayda. Yok hocam yok bunların derdi üzüm yemek değil bağcıyı dövmek o yüzden bunlara bazı şeyleri anlatamazsın anlamazlar dolayış ile bu yazınızdan ötürü sizi kutluyorum. saygılarımla...
sami biberoğulları
Yapılan bir saraya ''vatandaşların ekonomik durumı ortadayken böyle bir saray israftır. İsraf da haramdır'' Diyerek karşı çıkılır. Bunu anlayışla karşılarım. İlle velakin burada olay çok farklı. Bir şeylere karşı çıktıklarını zannedenler neye karşı olduklarının farkında bile değiller.
Selam ve sevgilerimle.
Ne yani; şimdi 'kaçak' olduğu, bir despotizm tavrıyla, zorla yapıldığı Danıştayca 2 kez tescillenmiş bir yapının savunmasını mı yapalım, 1. MECLİS binasının kaçak olduğunu öne sürmekle! Laf cambazlığı yaparak bu muazzam israf ve kin anıtını meşru mu görelim!! Bu ne biçim mantık böyle?! O kaçak saray kanunen engelsiz olsa bile, yapılan onca israf harcamaya karşı çıkmalıyız, vatandaşlık ve iman sorumluluğu bunu gerektirir.
sami biberoğulları
Ak veya kaçak, bu ülkede bir sarayın yapılmasına sizin de belirttiğiniz sebeplerle karşı çıkılmasını her zaman anlayışla karşılamışımdır. Hele hele de ''Bizim referansımız İslamdır'' Diyen bir siyasi partinin ''İsraf haramdır'' Emri mucibince böyle bir sarayı yaptırması doğru olmamıştır.Böyle bir iktidar referans aldığı Peygamberin nasıl bir hayat sürdüğüne iyi bakmalıdır. ( Benim kanaatim budur )
Ancak burada tartışmaya açtığım konu bu değildi.
;İnsanımızın bir kısmı bir şeylere karşı. Ama neye karşı olduklarının farkında bile değiller.
Mesela Turkuaz rengi? Bunun bir mantığı var mı?
Bu bahsettiklerim sırf muhalefet olsun diye Cumhurbaşkanı kırmızı beyaz takım elbise giyse bayrağımızın renklerine de karşı olacaklar. Yani karşı olmak için karşılar.
Onlar böyle karşı olmak için karşı olunca da ben ister istemez bu gibilere karşı oluyorum. Yoksa saraya karşı olmak elbette ki oturulur tartışılır. Zira taraftar olanlar hiç de mantıksız şeyler söylemiyorlar.
Selam ve saygılar.
Ne yani; şimdi 'kaçak' olduğu, bir despotizm tavrıyla, zorla yapıldığı Danıştayca 2 kez tescillenmiş bir yapının savunmasını mı yapalım, 1. MECLİS binasının kaçak olduğunu öne sürmekle! Laf cambazlığı yaparak bu muazzam israf ve kin anıtını meşru mu görelim!! Bu ne biçim mantık böyle?! O kaçak saray kanunen engelsiz olsa bile, yapılan onca israf harcamaya karşı çıkmalıyız, vatandaşlık ve iman sorumluluğu bunu gerektirir.
Kıymetli Hocam.
Dünyanın başka bir ülkesinde bizdeki gibi tersine işleyen bir mantıkla ülke ve millet için bir şeyler yapmaya çalışana, ya da yapılmış eserlere. İstemezüüük deyip karşı çıkıp, engel olmaya çalışan var mıdır bilmiyorum. Ancak seksen senedir ülkenin kuruluş yıllarında var olan eserlerle yetinen taş üstüne taş koymayıp buna rağmen on yıllarca ülkede siyasi varlığını sürdürebilen, ne bir siyasi partinin, nede siyasetçinin olduğunu sanmıyorum.
Kaleminize emeğinize sağlık
Saygı ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Bence Cumhurbaşkanlığı külliyesine karşı olmakla I.TBMM Binasına karşı olmak çok farklı şeyler ve vatandaşı uyandırmak lazım '' Hooop birader ! Karıştırıyorsun''Diye. Ne dersin ))))))))))))) ( Maalesef o iş bile bize düşüyor) ))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Hocam o istemezük diyenler bu Türkiye Cumhuriyetinin kalkınmasını istemeyen sözde Atatürkçü geçinen ruscular ve ermeni uşaklarıdır saygılarımla
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
ülkemizi bizi rengimizi istemeyeni bizde vatanımızda görmek istemeyiz bu kadar basit
gitsinler hayranı oldukları yerlerde yaşasınlar
bakalım bur da rahat ettikleri gibi ordada rahat edecekler mi
vatan sevgisi imamdandır
tebrikler başarılar
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Her şeye hayır diyenler hayır dediklerini ilk yiyenler
Bu ülkede çakma Atatürkcülerin var olduğu gibi
dini ticaret olarak kullananlar da var .
Ben de Atatürkcü milliyetci birisiyim .
Sizin bahsettiğiniz o şahıslar çakma Atatürkcüler İstanbul boğaz köprüsünede hayır demişlerdi İlk önce geçen yine onlar oldu.
Çünkü o zamanda arabası olanlar yine sözde o aydın entel dantel karanlık takımıydı
O istemezüüüük diyenler kıçları yanmaya başlayınca Atatürk diye bağıranlar.
Evlilik proğramında gelen taliplerine kiritellerim var istemezüüük diyenler.
Gerçek vatanseverleri gerçek Atatürkcüleri çakmalarından ayırmak gerekir
Doğru olanı düşmanımız yapıyor olsa bile daktir etmek gerekir vesselam...
Güzeldi üstad selam ve saygılarımla
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, bedhahların nedir bu sizin kaleminizden çektiği!... :)))
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Önyargı parçalanmadıkça, bu işler düzelmez. Eğitim gerçek eğitim olmadan yine düzelmez. Saraylarda oturma eğilimli insanları yönetime getirme yanlışlığından vazgeçmezsek yine düzelmez..Kısaca daha yolumuz var Sayın Hocam.. Selamlar, saygılar..
sami biberoğulları
Önce kendimizi düzelteceğiz. Madem ki toplumun yapı taşları tek tek insanların bizzat kendileridir o halde bu temel taşlarının düzgün olması lazım öncelikle...
Selam ve sevgilerimle.
ülkesini seven olurlara istemezuk demez, olmayacagı kötüyü zaten kimse istemez, yanlışsa yol aklımız var o yoldan döneriz , ama: dogruyuda sıf yapanı sevmiyoruz diye istemezuk demeyiz degil mi ? yani dememeliyiz de...ülkesini seven gelişmesine büyümesine taş koymaya çalışmaz elinden geldigince destek olmaya çalışır fitne degil fikir üretir bence...ülkem için yapılan her güzel şeyin yanındayım, taşına topragına kurban oldugum hiç bir ülkeye degişmem ben ülkemin çöpünü bile...güzel aydınlatıcı bir yazıydı her zamankı gibi saygılarımla...
sami biberoğulları
Her zaman iyi ve doğrunun yanında olmak lazım. Kimden gelirse gelsin.
Her zaman yanlışın ve kötünün karşısında olmak lazım. Kimden gelirse gelsin:
Ana ilkemiz işte bu olursa bu memleket ileri gider. Aksi halde yerimde say yaparız.
Selam ve sevgilerimle.
Ağabey biraz ağır olacak ama Sol(!) kesim benim aklım yetti yeteli herşeyi istemiyor!!! Ancak iş kullanmaya gelince haydaaa bakıyorsun ki en başta onlar kullanıyor.Tarihi sizden öğrenip duyuyoruz ama benim bilidğim Boğaz köprülerinden tutun da yapılan her yenilik için yine o kesim '''İstemezuuukkk''' diyorlar.
Yüreğine sağlık Sami Ağabey.
Yine beni aydınlattın.
Var olasın sağlıklı.
Selam ve dualarımla.
sami biberoğulları
Osmanlı döneminde gericiler ''İstemezük''Dermiş, şimdi ilericiler diyor))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Halit Kesler
Adamlara osmanlıca kelimemi kullandırıyorsunuz
çok ayıp yani,gericilerin İSTEMEDİK derlerdi şimdi ise memleket
ilerici dolu ve İSTEMEYİZ derler nede olsa çağ atladık.
Hep Sami hoca mı aydınlatacak)))))
Hocamın da kalemine sağlık.