- 937 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Akıl Veren Çok Olur
Siz aklınızı kullanmazsanız size akıl verenler çok olur. İnsanlar kendi hata ve kusurlarını görüp düzeltmek şöyle dursun başkalarının hata ve kusurlarının takipçileridir. Olayları değerlendirip yargılarken herkesin farklı bir supjektif yargısı vardır. Yapacağınız eylemlerde alacağınız kararlarda doğru kararı vermek istiyorsanız her kafadan çıkan farklı seslere göre değil vicdanınızı dinleyip ona göre karar vermelisiniz. Mutlaka başka örneklerden de alınacak dersler vardır ! Ancak insanları memnun etmek için yaptığınız her işin, yine de bazılarınca kabul görmeyeceği muhakkaktır. Dışarıdan ahkam kesip gazel okuyanların çoğu emin olun yapacağınız işlerden alacağınız kararlardan nedenlerinden bihaberdirler. Aldığınız her kararın kendi şahsına münhasır bir durumu vardır ve size akıl verenler bunu bilmezler. Ama yinede size akıl vermeyi hiç ihmal etmezler. La Fontain bir masalında bunu çok güzel anlatmış…
Bir değirmenciyle oğlu varmış. Adam çok yaşlı, oğlu daha çocuk. Çocuk dersem, on beş on altı yaşlarında. Baba oğul pazara gidiyorlarmış eşeklerini satıp bir yenisini almaya. Eşek dinç görünsün, para etsin diye Bağlayıp ayaklarından bir direğe Baba oğul sırtlarına almışlar eşeği. ilk gören basmış kahkahayı:
— Bunlar, demiş, eşek sakası yapıyorlar, Ama eşeğin eşeği olmuş kendileri. Değirmenci bakmış, adamın hakkı var: Çözmüş, indirmiş eşeği yere. Eşek anırıp belli etmişse de taşınmaktan çok hoşlandığını, aldırış etmemiş ihtiyar. Bindirmiş oğlunu eşeğe, Deh! diye vurmuş sırtına sopasını. Üç köylüye rastlamışlar yolda, En yaşlısı bağırmış delikanlıya:
— Yuf be! Utanmak yok mu sende? Ak sakallı baban yaya, sen eşeğin sırtında, keyfinde. Onu bindirip sana yürümek düşer. Adamlar haklı, deyip değirmenci, indirmiş oğlunu kendi binmiş eşeğe. Üç genç kıza rastlamışlar bu sefer;
— Koca moruk! demiş bir tanesi; Yazık değil mi zavallı delikanlıya? Sersem, papa mı sanıyor kendini? Koca öküz eşekte, çocuk yaya!
— Kız, git işine, demiş değirmenci; Öküzlük ne gezer bu yaşta, bende? Ama bakmış içerleyen içerleyene, almış delikanlıyı terkisine. Biraz sonra başka yolcular, ikisini birden alaya almışlar:
— Yuf! demişler; insaf yok mu sizde? Zavallı eşek ölecek neredeyse! Emektar bir hayvana yapılır mı bu? Postunu mu satacaksınız pazarda? Anlamış sonunda değirmenciyle oğlu: Herkesin dediğini yapmak boşuna. Ama, haydi demişler; inat etmeyelim; Bir de bunlarınkini deneyelim. inmiş eşekten, başlamışlar yürümeye. Bir başkası başlamış alay etmeye:
— Hoppala, demiş; bu da yeni moda: Eşek önde boş, değirmenci arkada. Anlamadık: Kim eşek, kim sahibi? Alın sırtınızda taşıyın bari!
Bir türkü vardır Üç eşek diye, tam size göre.
— Doğru, demiş değirmenci; ben bir eşeğim; Eşek olmasam uyar mıydım sizlere?
Ama bundan sonra ne derseniz deyin Beni ister beğenin, ister beğenmeyin; Canım nasıl isterse öyle yaparım. Öyle yapmış, sonunda herkes de beğenmiş.
Aldığımız kararların sonuçlarından dersler çıkarıyorsak, bu bizim insan olarak tekamül ettiğimizin işaretidir. Yanlış davranışlarda ısrarcı olmamız ise geri kalmamıza neden olur. Aslında bu hikayeden bizi yönetecek olanların, halkımızın çıkaracağı sonuçlar var. Okumayı sevmiyoruz. Nasrettin Hoca gibi bir değere bile, isminin başında Hoca kelimesi olduğu için önyargıyla bakıyoruz. La Fontain ismi daha sevecen geliyor bizlere! Son olarak hala yönlendirmelere açığız ve hala eşekleri sırtımızda taşıyoruz.
Saygılarımla.
İkram Gökhan Akcebe
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.