- 720 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
ACILARIN ADINI KOYMAK YA DA ŞİİR
Zamanla anladık ki, hayat, beklediklerimizin değil, daha çok beklemediğimiz olayların ördüğü bir şey. Beklenmedikler dünyasını bilemiyoruz. İnsanın tam olarak böyle bir özelliği var mı, yok mu, bilebilir mi ? Bu yönüyle de durum çok aydınlık değil. Bize gerçekten daha çok rüyaların söylediği, geleceğe dair bazı ip uçlarının olduğu, kendi tecrübemizle sabit. Sadece rüyalara dayanarak bir gelecek tahminin de bulunmaksa, çok anlamlı değil, çünkü bir gerçek bile olsa, sadece bizi bağlar, bağlamalıdır. Bunun üzerine bir hakikat inşa edemeyiz.
İnsanın gerçeği ifade etmesi için elinde pek çok estrüman vardır, konuşmaktan, yazın dünyasının her dalına kadar. Her gerçek, mutlak bir hayalin ürünü olsa da. Hayali hayata aktarmanın özel bir dili olması da gereklidir. Şiir, hayali hayata aktarmanın bu anlamda en iyi estrümanıdır. Peki bu estrümanı kullanmayanların hayalleri ne olacak ? Yok mu olacak, ya da yok mu sayacağız. Buna hakkımız yok. Yaşamak gibi, hayal etmek de bir insanlık hakkımızdır. Bu kertede şunu söylememiz mümkün; evet, herkes hayal eder, ama, herkes hayali hayata aktarmayı beceremez. bu bazı insanlara verilen farklı bir özelliktir. Bu özel özelliğe sahip insanlar, bunu bildiğimiz şiirle yaparlar. Demek ki, şiirin görevlerinden biri de hayalleri hayata aktarmaktır.
Hayal deyince biz aslında, somut estrumanları birer anahtar gibi kullanarak, soyut dünyanın, yani hayal dünyasının kapılarını açarız. Biz açsak da, açmasak da hayalin gerçeğin de bu kapılar vardır ve bu kapıların arkasında, gerçeğin dünyasından daha bir geniş dünya, hayal dünyası. Şiir adına çıktığımız dünya, tam da bu dünyadır. Yaptığımız ve yaptıkları iş, bu dünyada gerçekte var olan, ancak, bizim haberli olmadığımız için varlığını bilemediğimizden, yok saydığımız bir dünyadır. Hiçbir şey de, biz yok saydığımızdan dolayı, yok olmaz. Şair, gerçekte insana dair olup, hepimiz farkında olamadığımız bu dünyayı deşifre eder, anlaşılır hale getirir ve hayatımıza katar. Yani hayatımızı zenginleştirir ve genişletir tabir yerindeyse.
Şiirin, bütün insanlık aleminde, bütün toplumlarda, daha çok gamdan ve acılarımızdan beslendiğini biliyoruz. Şairin yaptığı, işte bu acıların adını koymaktan ibarettir. Hepimiz hayat boyu türlü acılar çekeriz, ancak, adı konulmamış acıların çok farkında olmayız. Bu yüzdendir ki, bildik normlarla, cahil dediğimiz insanlar, büyük acıları, bir şey bildiğini zanneden, gerçekten de, çok hayal eden ve çok bilen insanlardan daha kolay atlatırlar. Çünkü onlar adı konulmamış acılarla yaşarlar, adı konulmamış acılarsa kalplerde ve gönüllerde çok iz bırakmaz. Özellikle şairlerin bütün acılarının adı vardır, üstelik özel damgalıdır da. Mesela Fuzuli olmasaydı, bizler de bir çok acımızın farkında olmayacaktık, ancak iş, sadece farkında olmakla kalmıyor, acımızın artık bir adı da oluyor ve biz mütemadiyen bunu zikrediyoruz. Yani yaşıyoruz...
Hayali hayata aktarırken şiir, yeni muammalar sunmamalı, şiirin görevi asla muamma icat etmek değildir. Belki muamma çözmesidir anlamlı olan. Bilinmeyen bir dünyayı daha karmaşık hale getirmek şairin görevi olmamalı. İmge de zaten muamma icat etmek değildir...
Demek şiir, sadece dilimize yeni kelime ve kavramlar getirerek zenginleştirilmesini sağlamıyor. Aynı zamanda, hayal dünyamızı da, hayata aktararak zenginleştiriyor, genişletiyor...
Hayrettin YAZICI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.