- 948 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Enver Paşa
1.Dünya Harbi döneminde “Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili” sıfatları ile askeri politikaları yönlendiren kişi, Enver Paşa idi. Kısaca İttihad’ın ordu kanadının başında Enver vardı. Aynı zamanda hanedana damattı… Kimilerine göre, bir alay dahi idare etmeden başkumandan vekili yapılan hain Enver… Kimilerine göre , “Turan” hayali ile Kafkaslara hücum eden şanlı kumandan… Şahsıma göre, bazı kesimlerce yanlış anlaşılıp belli taraflara mâl edilen bir isim… Vatanperver birine hain demek dünyadan bihaber olmaktır! Son nefesine kadar doğru bildiği yolda yılmadan mücadele vermiş bir kahramandır… Kısa sürede imparatorluğun zirvesine ulaşması belki yanlıştı. Genç, hırslı, tipik bir ittihad subayıydı; zaten.
Binlerce sayfa yazdığı mektup… Naciye’ye olan aşkı… Filmlere, kitaplara konu olabilecek büyüklükteki bir aşk. Cepheler de, uzak kaldığı dönemler de ruhunu, efendisini, Naciye’sini ihmal etmemişti. Ressamlığa olan eğilimi ise gölgede kalmış yeteneklerinden birisiydi.
Gençlik döneminde başlayan Abdülhamid karşıtlığı, onu Selanik’ten ayırıp dağlara çıkmasına kadar varacak bir noktaya getirecekti. Ayrılmasından 41 gün sonra da 2.Meşrutiyet ilan edilecek ve artık Enver, ”Hürriyet Kahramanı” olacaktı…
2.Abdülhamid döneminde aşırı bir sansür ve baskı uygulanmaktaydı. Enver Paşa, Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir, İsmet İnönü, Mehmet Akif Ersoy gibi meşhur isimlerin hepsi Hamid muhalifiydi. (Enver Paşa ve Abdülhamid arasındaki ortak özellik, aşırı Alman hayranlığıdır.) Hamid muhalifliği devamında enterasan bir nesil oluşturdu. Sansür, baskı, sürgün bu dönemin kalıplaşmış gerçekleriydi… Günümüzde Gök Sultan Abdülhamid Han’a, 33 yıllık hükümdarlık hayatında bir karış toprak dahi kaybetmedi tarzı yalan yanlış yakıştırmalarda bulunuluyor. Tunus, Mısır, Kıbrıs, Teselya ve Narda kazası ; Bosna-Hersek, Bulgaristan’ın topraklarının bir kısmı hangi dönemde elden çıktı? Romanya, Karadağ, Sırbistan ne zaman bağımsızlıklarını elde ettiler ? Rusya’nın da boğazlara kadar geldiği de bir gerçek.(Ayastefanos Antlaşması) Bunu yapan akademik tarihçilik yaptığını öne süren sözde bilim adamları… Abdülhamid döneminde elden çıkan toprakların yüzölçümleri, Balkan ve Birinci Dünya Harbi’nde kaybettiğimiz toprakların yüzölçümünden daha fazlaydı. Bir de meşhur bir hikaye var: Abdülhamid’e bombalı suikast yapan Ermeni, sözde, sultan tarafından affedilip yıllarca casus olarak Avrupa’da görev almış. Bu da meşhur efsanelerden birisi. Kapitülasyonların maddeleri gereği Belçika vatandaşı olan Ermeni katili Osmanlı’nın yargılama ve infaz hakkı yoktur; Avrupa’ya iade edilmiştir. Tarihe bir bilim gözü ile bakmak gerekir! Abdülhamid Han, imparatorluğun en bahtsız dönemlerinde hükümdarlık yapmış bir hanedan temsilcisidir. Dönemine göre elinden gelenin fazlasını yapmıştır. Bu baskının aşırı bir muhalefet doğurması da kaçınılmaz bir sondur. Abdülhamid’in baskısına karşı özgürlük naraları ile başa gelen İttihad ve Terakki, kan akıtmaktan hiçbir zaman geri durmamıştır… Mustafa Kemal’in de parti ile yollarını ayırma sebebi, ordu ve siyasetin iç içe geçmiş olmasıydı. İttihad Terakki, silahlı mücadeleye olan düşkünlüğü ile tarihteki dinamik yerini almıştır!
İlginçtir… Sarıkamış’taki yenilgi Enver Paşa ile özleşmiştir. Sarıkamış Faciası denildiği zaman akla gelen ilk isim Enver’dir. Çanakkale Muharebesi sırasında da ordunun başında bulunan isim Enver Paşa olmasına rağmen; zafere edilen pay da ismi dahi geçmez, hatırlanmaz.
Balkanlarda büyük bir yenilgi yaşayan Osmanlı’nın, Çanakkale’de zafer kazanmasında Enver’in ordu da uyguladığı “gençleştirme” politikası göz ardı edilemez bir gerçektir. Hamid’in göbekli, cahil, alaylı paşalarını emekli etmiştir…
Osmanlı’nın 1.Dünya Harbi sırasında tek kazandığımız muharebe Çanakkale gibi lanse edilir. İngilizlerin Selman-ı Pak ile başlayıp Kut’ül Ammareye kadar geri çekilmelerinin devamında gelen kuşatmadaki büyük zafer hep unutulur… Kut’ül Ammare Kuşatması, millet hafızamızın tozlu raflarına itelenmiş bir zaferin özüydü. On üç bini aşkın asker ve subay bu muharebenin sonunda rehin alınmıştır. On binlerce İngiliz askeri de hayatını kaybetmiştir. Muharebeyi kontrol eden isim, Enver Paşa’nın kendisinden bir yaş küçük amcası Halil (Kut) Paşa’ydı. 29 Nisan 1916’da sonuçlanan bu zafer, Osmanlı’nın dünya harbinde kazandığı en net muharebeydi, belki de… Halil Paşa, bu zaferi “Kut Bayramı” olarak ilan etmiş ve ordusuna bildirmiştir. Türkiye’nin Nato’ya üye olacağı sırada İngilizlerin yaptığı siyasi manevralar, bu bayramın unutulmasına sebep olmuştur… 2016 Nisan, zaferin 100.yıldönümü olacaktır.
1.Dünya Harbi’nin devam ettiği sıralarda “Kafkas İslam Ordusu” adı altında Kafkasları aşıp Bakü’nün Rus ve Ermeni işgalcilerden temizleyen Osmanlı ordusunun başında bulunan isim Enver Paşa’nın küçük kardeşi Nuri Paşa (Killigil)’dir. Enver Paşa’nın Türkiye’yi terk etmesinin devamında gelen antlaşmalardan sonra birlikler dağılmıştır. Sonrada Türkiye’ye dönüp silah fabrikası kurmuştur. 1949 yılında fabrikada meydana gelen faili meçhul bir patlamada hayatını kaybetmiştir. Sabotaj olma ihtimali yüksektir.
“Hürriyet Kahramanı”, “Edirne Fatihi” Enver Paşa ; “Kut Kahramanı” Halil Kut Paşa ; “Bakü Fatihi” Nuri Çilligil Paşa… Enver Paşa’nın kardeşi ve amcası da savaşta büyük başarılar göstermişlerdir. Enver Paşa’nın Makedonya’nın dağlarında başlayıp Çegan Tepesi’nde son bulan hayatı, Osmanlı’nın en çalkantılı dönemlerine kilit nokta olmuştur. Dünya Harbi’ne Almanya tarafında girilmesi bir tercih değil, doğal bir zorunluluktu… İttihad Terakki özgüvenin, cesaretin, teşkilatçılığın adıdır. Öyle bir yapılanmanın Teşkilat-ı Mahsusa gibi bir kolunun olması, mükemmelliğin şekil bulmuş halinden başka bir şey değildi. Enver’in nesli, Türk-İslam dünyasının bağımsızlığı için gözünü kırpmadan can veren isimsizlerin neslidir. Ülkücü bir nesildir…
Teşkilat-ı Mahsusa’nın lider kadrosunda bulunan Enver Paşa’nın adamlarından Süleyman Askeri Bey’in İngilizlere karşı verdiği mücadele de dayanamayıp silahını çekip intihar etmesi akıllara Enver gibi hanedana damat olan , onun okul yıllarından arkadaşı , 3.ordu kumandanı Hafız Hakkı Paşa’nın sözlerini getiriyordu:” Şereften başka her şey mahvoldu!”