- 381 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İSTİKLALİMİZİN MARŞI!
KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
[email protected]
İSTİKLALİMİZİN MARŞI!
(12 Mart 1921)
23 Nisan 1920 günü Meclis açılmış. İstiklal harbi başlamış. Ordularımız, Anadolu’yu işgal edenlerle savaşıyor. Yunan ordusu Ankara yakınlarına kadar ilerlemiş. Meclis bu ortamda, yeni kurulan Türk Devleti için bir İstiklal Marşı hazırlatmak istiyor. 1920 yılı sonlarında bu amaçla bir şiir yarışması açılıyor.
Katılımcılara 6 ay süre veriliyor.
İstiklal Marşı yarışmasına bu süre içerisinde tam 724 şiir gönderiliyor. O zamanki adıyla Maarif Vekaleti, yani Milli Eğitim Bakanlığı, bu şiirleri değerlendirmek için bir komisyon kuruyor. O dönemin Türkiye’sinde iletişim imkânlarının neredeyse sıfır olduğu bir ülkede yarışmaya katılan 724 şiir tek tek okunuyor, içlerinden 6 şiir elemeyi geçip Meclis Matbaası tarafından bastırılıyor ve milletvekillerine dağıtılıyor.
Ayrıca kazanan şiir için 500 lira ödül var. O zaman için çok büyük bir para.
O sırada Maarif Vekili olan Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Ankara’ da yaşayan ve aynı zamanda milletvekili olan ünlü şairimiz Mehmet Akif (Ersoy)’ dan da bir şiir istiyor.
Bunun üzerine Mehmet Akif Bey: "Ben mebusum (milletvekiliyim), müsabakaya katılmam. Ayrıca bir şiir yazıp size veririm" diyor. Ama bu konuda isteksizdir. Buna bir çare bulmak için, Hasan Basri Çantay’ı devreye sokarlar.
Hasan Basri (Çantay) Bey şunları anlatır:
“Akif Bey’in yanımda olduğu bir zaman, elime bir Kâğıt parçası alarak, onun dikkatini çekecek bir tarzda yazmaya başladım.”
Akif:
“Ne yazıyorsun?” diyor.
Hasan Basri:
“Marş...İstiklal Marşı yazıyorum.” Cevabını verir.
Akif:
“Yahu sen ne adamsın? Seçilecek şiire para ödülü verileceğini bilmiyor musun? İçinde para olan bir işe nasıl katılıyorsun?”
Hasan Basri:
“Yarışma kaldırıldı? Seçilecek şiire ne para verilecek, ne de her hangi bir ödül. Milli Eğitim Bakanı bana güvence verdi.” Deyince,
Akif:
“Ya, o halde yazalım.” Karşılığını verir.
İşte böylece yazılmaya başlanan ve 48 saatte bitirilen İstiklal Marşı, imzasız olarak Milli Eğitim Bakanlığının seçici kuruluna sunuluyor.
Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, daha önce seçilen 6 şiirle birlikte yeni şiiri Ordu Komutanlarına gönderiyor. Onlardan, şiirlerin askerlere okunmasını, beğenilenleri sıralamalarını istiyor. Komutanlar, kısa sürede sonucu bildiriyorlar: Hepsi de Mehmet Akif’in şiirini birinci sıraya almış. Bundan sonraki iş, İstiklal Marşı’nın T.B.M.M’ne getirip kabul ettirmek oluyor.
Marş, ilkin Meclis’in 1 Mart 1921 günü yaptığı ikinci oturumunda ele alınıyor. Başkan Mustafa Kemal’in söz vermesi üzerine Hamdullah Suphi kürsüye gelerek, sık sık alkışlarla kesilen şiiri okuyor ve son seçimin Meclis’e ait olduğunu söylüyor. O Gün oylama yapılmıyor. Şiirle ilgili konuşmalar ve oylama, Meclis’in 12 Mart 1921 günü öğleden sonraki oturumunda yapılıyor.
Bazı milletvekilleri, bir komisyon kurularak şiirin yeniden incelenmesini, bazıları da hemen görülüp karara bağlanmasını istiyorlar. Uzunca tartışmalardan sonra, şiirin kabulü için verilen 6 önerge benimseniyor ve İstiklal Marşı çoğunlukla kabul ediliyor!
İstiklal Marşı, hepimizin bildiği ve bilmesi gereken milli marşımız! Yazıldığı ve milli marş olarak kabul edildiği günden beri, tazeliğini, canlılığını koruyan ve her okundukça insanı duygulandıran bir marş! Her cümlesi anlam yüklü, her kelimesinde; vatanımız, vatanımızın bağımsızlığı, vatana dört elle sarılma, şehadet…ruhu bulunan canlı bir marş!
“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,
Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın,
Doğacaktır sana vaad ettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın”
……………
(12 MART 2016)