- 546 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜ HATIRLARSAK, HAYATA BAKIŞIMIZ DEĞİŞİR!
KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
[email protected]
ÖLÜMÜ HATIRLARSAK, HAYATA BAKIŞIMIZ DEĞİŞİR!
Bir gün olur götürürler evinden,
Allah’ın adını bırakma dilinden,
Kurtuluş yok Azrail’in elinden,
Dünya kadar malın olsa ne fayda!
Ölüm; son nokta değil, üç noktadır! Ölüm, ansızın gelir! Ölüm; son uyku değil, son uyanıştır.
Hayat sistemi. Zamanı gelen doğuyor, zamanı gelen ölüyor. Yüce yaratan, şaşmaz olan bu sistem çerçevesinde hükmünü icra ediyor. Ölüm kaderdir. Ölümden kaçmak mümkün değil. Kimse, doğma konusunda yetkiye sahip değil. Kimse, anne ve babasını seçmekte de özgür değil. Yine aynı şekilde; ırkını, vatanını, ülkesini, dilini, dinini…seçme hususunda da yetkili değil.
Eğer anne ve babamız Müslümansa, Müslüman olarak dünyaya geliyoruz. Başka bir dinden isek, o dine göre doğuyoruz. Ta ki; ergenlik (mükellef) çağına gelinceye kadar. Bu yaşa geldikten sonra artık; yaptıklarımızdan, anne ve babalarımızn yaptıklarından, etrafımızın hal ve hareketlerinden sorumlu oluyoruz. Şayet zamanında anne ve babalarımız; Müslüman olmakla birlikte uygulamalarında İslam’a uymayan hususlar varsa, onlara müdahale etmek görevlerimiz arasında sayılıyor.
Yaratıcı; bu dünya hayatımızın düzenli gitmesi, yanlışlara düşülmemesi, zikzak çizilmemesi… için “kanun” ortaya koymuştur. Bu kanunun daha iyi kullanılması, daha iyi uyulması yönünde “Yönetmelikler” ihdas etmiştir.
Önce böyle bir Kanunu kabulleneceğiz. Kanunu kabullenmeden uymamız söz konusu olamaz. Kanunu kabullenmeye de mecburuz. Zira başka kanun yok. Şunu dememizin bir anlamı yok;
“Ben bu kanunu benimsemiyorum, bu kanuna uygun hareket etmiyorum, etmeyeceğim.” Farz edelim böyle dedik veya kanuna kafa tuttuk; gerçekten bu kafa tutuşumuz samimi mi? Yoksa ilerde geri dönüş mü yapacağız? Veya benimsemediğimiz kanuna ve kanun koyucuya kafa tutmak, isyan etmek, karşı gelmek, dediklerini yapmamak… gibi bir durumda kanun koyucu;
“Madem öyleyse benim arazimi terk et, başka, benim olmadığım bir araziye git!” deme hakkına sahip. Yaratıcının kanununa uymamakta ısrar ettiğimiz vakit, şunu da diyecektir, demesi normal;
“Eğer benim kanunlarıma uymayacaksan, inanmayacaksan, benim dediklerimi yapmayacak, bana karşı geleceksen…verdiğim rızıkları kullanma; karnını doyuracak yiyeceklerden yararlanma, çeşit çeşit giydiğin elbiseleri giyme, aldığın nefesin parasını ver, kullandığın güneşin ücretini öde, sana göz verdim; rahatça bakıyor, dünyadaki güzellikleri temaşa ediyor, renklerin zevkine varıyorsun! Burnun sayesinde; her kokuyu hissediyor, güzellerinden haz alıyor, nefes alıp verirken bu organ sebebiyle sıkıntı çekmiyorsun! Kulakların her sesi duymakta adeta bir anten gibi! Duyamadığın zaman rahatsızlanıyor, haşinleşiyorsun! Ellerin sanki bir kepçe gibi! Her arzu ettiğini hiç düşünmeden, hiç problem yaşamadan alıp tutabiliyorsun! Ayaklarınla da; her istediğin yere gidiyor, her arzu ettiğin şehre ayak basıyor, icabında koşuyor, zıplıyorsun! Kalbin doğduğu andan itibaren saat gibi çalışıyor! bir an bile; “ben yoruldum artık dinleneceğim” demiyor! Mide öyle, akciğerlerin öyle, bağırsaklar, pankreas, karaciğer… hepsi verdiğim görevleri tam ve eksiksiz yapıyor! Gelelim beyne; bütün hareketlerini merkezi beyin! Dünyada yapılan bütün icatlara imza atan o! O olmazsa hiçbir iş olmaz! “beyin ölümü” demek, insanın fonksiyonlarının ölmesi demek! Eğer bu ihsanlarıma karşı yine de bana, kanunlarıma karşı geleceksen, bırak bunları, kullanma!”
“Mümkün değil” diyorsun değil mi? O zaman ilahi kanun çerçevesinde hareket edecek ve O’nun yolunda gideceksin. Daha bu sayılanlar ne ki! Evren bir harika! Denizler, dağlar, yıldızlar, bulutlar, güneş, ay… “benim nimetlerimi saymaya kalksanız sayamazsınız. Eğer denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa saymayı bitiremezsiniz.”
Allah’ın isteği, O’nun muradı olmasa insanlar hiçbir iş yapamaz! Elimizi bile kıpırdatamayız. Hatta gözlerimizi farkına olmadan açıp kapatıyoruz, O, istemediği vakit açıp kapatmak mümkün olmaz!
“ Bunları sana emanet olarak veriyorum. İyi kullan, yerli yerinde kullan. …” diye bize geçici olarak veriyor bu nimetleri! Zamanı gelince alacak.
Kanundan sonra diğer bir kural; “Yönetmelik!” Yönetmelikler; peygamberlerin uygulamaları. Yönetmelikler Kanuna aykırı olamaz. O bakımdan, peygamberlerin uygulamaları da İlahi kanuna aykırı ve ters olamaz. Bu iki hususa dikkat edildiği zaman hem dünyamız hem de ahiretimiz güzel olur.
Yaratılış cevherimizde; inanmak vardır. Dünyaya inananlar hakim olacaktır. Allah, “tevhid” (birlik) esası üzerine kurmuştur dünyayı! Dünyada; barışı, kardeşliği, sevgiyi, ahlaklı davranışı, iyi niyeti, samimiyeti, özverili olmayı, empati kurmayı, yanlışlara, “dur” demeyi, geleneği din haline getirenlere karşı tepki koymayı yüce yaratan bizden istiyor.
Bunları yaptığımız vakit; daha yaşarken ölümümüzü güzelleştirmiş oluyoruz. Güzel yaşayan güzel ölür. Güzel ölen güzel dirilir. (26 ŞUBAT 2016)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.