- 4428 Okunma
- 14 Yorum
- 1 Beğeni
KİM NAMUS VE AHLAK ŞOVALYELİĞİ YAPIYORSA, BİLİN Kİ EN NAMUSSUZU O’DUR.- NİETZSCHE.
Kaç sene önceydi hatırlayamıyorum. Ülkemizin neresindeydi onu da hatırlayamıyorum ama aynen şöyle bir olay yaşanmıştı:
Küçük bir çocuk evinin merdivenlerinin dibinde ölü olarak bulunmuştu. Yapılan ilk incelemelerde çocuğun anüsünde oldukça fazla bir genişleme tespit edildiğinden tecavüze uğramış olma ihtimali çok fazlaydı.
Yine yapılan araştırmalar sonucu çocuğun en son amcasıyla birlikte olduğu, onunla oyun oynadığı tespit edilmişti. Dolayısıyla da tüm nazarlar henüz 19-20 yaşlarında olan bu amca üzerinde toplandı.
Amca, polis ve savcılıkta sıkı bir sorgulamadan geçtikten sonra -olayla ilgili aleyhinde ciddi bir delil bulunamadığı için- serbest bırakılmıştı. Ancak o artık toplumun nazarında minicik yeğenine tecavüz eden bir sapıktı.
Uzun süre evinden dışarı çıkmadı amca. Ağladı, sızladı, herkese böyle bir sapıklığı yapmadığını anlattı ama dinleyen yoktu. Bu sapık mutlaka asılmalıydı. Ereklik organı dağlanmalıydı. İbret-i alem için yüzlerce kişinin tecavüzüne uğratılmalı, sonra da gebertilmeliydi.
Amca baskılara dayanamadı ve intihar etti.
Amcanın intiharından sonra adli tıptan açıklama geldi: ‘’Çocukta herhangi bir tecavüz izine rastlanmamıştır. Anüsünde meydana gelen genişleme ise merdivenden düşerken duyduğu korkunun bir sonucudur. Böyle korkular sebebiyle insanların anüsünde genişleme olması sık görülen vakalardandır.’’
Bu eski bir olayı niçin anlattım?
Şunun için anlattım:
Bir kaç gün önce Kayseri ilimizde Buse Cansel Kınalı adında 18 yaşında bir genç kız, polis olan babasının silahıyla intihar etti. İntihar sebebi olarak da Matematik öğretmeni Bayram Özcan’ın tecavüzüne uğramış olduğu ileri sürüldü.
Peki Cansel’e tecavüz edildiğini gören-duyan var mıydı?
Tabii ki gören, olaya şahit olan yoktu. Sadece bir arkadaşına demişti matematik öğretmeninin tecavüzüne uğradığını. Daha doğrusu o bir arkadaş, polis ve savcılıkta böyle bir ifade vermişti.
İşin ilginç tarafı işte bu noktada Cansel’in, öğretmeni tarafından - özel ders verilmek bahanesiyle- Bir bağ evinde tecavüze uğradığı da iddialar arasındaydı, öğretmeninin devamlı tacizinden bıktığı da. Yani olaya tecavüz diyen de vardı, sürekli taciz diyen de.
Neticede Cansel, bir arkadaşının ‘’Bayram Özcan, Cansel’e tecavüz etti. Bunu bana Cansel bizzat kendisi anlattı.’’ Şahitliği dışında ortada hiç bir delil olmamasına rağmen Bayram Özcan’ın tecavüzüne uğramıştı.(!) Ortada tecavüzle ilgili bir DNA testinden filan bahseden de yoktu.
Evet…Bir otopsi raporundan, bir DNA karşılaştırmasından, tecavüzle iligili bir rapordan, bu tecavüzün kesin olarak Bayram Özcan tarafından gerçekleştiğini gösteren bir belgeden bahseden yoktu ama ortada çok daha önemli başka deliller vardı:
Bayram Özcan adlı bu sapık öğretmen Face book sayfasında Berkin Elvan için ‘’Terörist’’ Demişti. Yine profilinde Rabia işareti yaptığı görülüyordu. Ayrıca sınıfta sık sık ahlak dersleri veriyordu. Sadece Cansel’i değil daha pek çok kızı taciz etmişti verdiği ahlak dersleriyle. Hem Nietzsche ne demişti: ,"Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu o’dur. Bu durumda Bayram Özcan kesin Buse Cansel Kınalı adlı bu kız çocuğuna tecavüz etmişti.
O halde?
O halde aynen şunlar yapılmalıydı?
BU HABERE YORUMLARDAN BİR DEMET: ( Bu arada Nietzsche’nin ,"Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu o’dur.’’ Özdeyişi de cebimizde olaraktan okuyalım.)
+ bunu asmıyacan kökünden kesecen bundan sonraki hayatını kadın gibi yaşayacak.
+ İşte böyle pislik insanlarla ayni havayi soluyoruz.Çocuklarimizi okulada mı gondermeyelim kadınız diye? Sokagada mi cikmayalim yani . biz ne yapalim tek sucumuz kadın olmak mi bu mu? ölmek icin ne yaptik ki biz?????
+ Iğrenc sistemin iğrenc eğitimcileri..lanet olsun sana cehenneme git.
+ serefsiz hoca bozuntusu bunlari idam ediceksin.
+ bunun gibi yaratıkları uygun yerlerinden meydanda asmak gerekir.
+ Idam cikmadigi muddetce boylesi oruspu cocuklari tureyecek biz kime guvenecegiz artik kizlari okutun diyorlar ama bu pislikleri asmiyorlar.
+ Canavar ruhlu yaratık. Adalet işleyişi kötü den yana, yazıklar olsun, böyle bir ülkede yaşadığım için utanç duyuyorum.
+ Turkiyede bulunan tum akli basinda vicdan sahibi ogretmenler adina seni kiniyor yuzune tukuruyorum bay hayvan ( Bu sanırım bir öğretmen )
+ Şerefsiz sapık geberirsin inşallah masum bi kızın hayallerini yok ettin.
+ Ulkeye ileri demokrasiyi getirip dindar nesil yetistirdiler ya onlarin sonuclari
+ Aşağılık Şerefsiz o çocuğu sözde eğitimci ne günlere kaldık be vah vah .....
+ Babası polis deyilmi geregini yapsın gebertsin orosbu dölünü bu mahkemelerden hayır yok bize herkes kendi adaletini kendi verecek artık.
+ ben böyle ülkenin anasını ............................
+Yok mu yani koskoca Türkiye’de bayram özcan pisliğine tangayı giydirip kaldığı şehri bırak İstanbul taksimde cola şişesiyle Cansel e o yaptığı eylemi yapıpda asacak delikanlı
Daha böyle bir sürü yorum var. İşi tamamen siyasete dökenleri hiç yazmadım bile.
Peki yarın bir gün Cansel’in herhangi bir tecavüze uğramadığı, aslında öğretmenine aşık olduğu ama bu aşkına karşılık bulamadığı için bunalıma girdiği ve bu bunalım sonucunda da intihar ettiği ortaya çıkarsa?
28 Senelik Öğretmenlik hayatımda az mı gördüm öğretmenine aşık olan, karşılık bulamayınca da bunalıma giren öğrenci? Hani Allah için intihar edenine rastlamadım ama ‘’ Öğretmenim beni taciz ediyor’’ Diye şikayette bulunduğu halde işin aslında öğretmenine aşık olduğu, ondan karşılık göremediği için bunalıma giren, hatta öğretmenine iftira atan öğrenci örneklerine çok rastladım. Burada yorumları olan öğretmenler içinde de bu tür durumlarla karşılaşan çok olmuştur.
Daha önce de yazdığım bir anımı bir kez daha yazıyorum:
Seneler önce sınıf rehber öğretmeni olduğum bir sınıfta okulumun en güzel kızlarından biri olan bir öğrencim ‘’ Hocam sizinle özel olarak bir şey konuşabilir miyim?’’ dediğinde teneffüsteydik. Ben sınıftan çıkmak üzere çantamı, kitaplarımı, yazılı kağıtlarını toparlamaktaydım. Sınıfta zaten üç dört öğrenci kalmıştı. Onlara da ‘’ Çocuklar çıkar mısınız? Yalnız sınıfın kapısı açık kalsın’’ Dedim. Hiç bir zaman sınıfın ya da idareci olduğum yıllarda odamın kapısı kapalı vaziyette bir kız öğrenci ile konuşmuşluğum yoktur. Bunun sebebini usta öğretmenler çok iyi bilir.
Diğer öğrenciler çıktı ve kız kısık bir sesle okulun müdür yardımcısı ve aynı zamanda meslek dersleri ( Din dersleri ) öğretmeni olan bir arkadaşın kendisini taciz ettiğinden şikayetçi oldu. Ağzım açık kaldı. Hani bana ‘’ Hocam sizden şikayetçiyim siz beni taciz ettiniz.’’ Dese o kadar şaşırmazdım. Olacak şey değildi. Ancak kız o kadar ciddi anlatıyordu ki. Hatta ‘’ Hocam ! Bana birlikte yemeğe çıkmayı teklif ediyor. Cep telefonuma mesaj üzerine mesaj gönderiyor.’’ Dedi. ‘’ O mesajlar kayıtlıysa bana bir tanesini göster, o öğretmenin oturduğu koltuğu kafasına geçirmezsem ben de Sami Hoca değilim’’ dedim ‘’Hocam ! Ailem görmesin diye mesajları hep sildim’’ dedi. Dedim ki’’ Peki şimdi bir mesaj yaz ona ve yemeğe çıkma teklifini kabul ettiğini söyle.Hatta bir de yer belirt şurada yiyelim yemeği diye. Bakalım mesajına cevap verecek mi?’’ ‘’ Hocam telefonumun sim kartını değiştirdim. Artık bende kayıtlı değil.’’ Dedi. Kısacası eğer bir taciz varsa bunu ispatlayacak hiç bir delil yoktu elimde.
Allah da biliyor ya kız öğrencimin de ‘’ Hocam siz aslında bana inanmazsınız. Ne de olsa X Bey arkadaşınız.’’ Dediği gibi kız öğrencime inanmıyordum ama X Bey arkadaşım olduğu için değil. Tecrübelerim ve hislerim işin içinde bir başka iş olduğunu söylüyordu. Çünkü böyle bir mesele ile ilk karşılaşmam değildi.
Yapılacak tek şey vardı. Beklemek… Ya kızın ya da şikayet edilen öğretmenin bir açık vermesini beklemek… Bu durumu okulun rehberlik hizmetlerini yürüten ve son derece güvendiğim iki öğretmen arkadaşa daha açtım ve onlar da benim gibi hayretten dona kaldılar. Artık üçlü bir kıskaca aldık şikayet edilen öğretmen-müdür yardımcısını. Fark ettirmeden her adımını takip ediyoruz. Tuvalete gittiğinde bile üçümüzden birinin radar alanı içinde artık…Tabii ki kızı da gözden ırak tutmuyoruz. Bir taraftan utanıyoruz yaptığımızdan ama bir taraftan da suçlama çok ağır ve Allah korusun doğru ise okuldaki en az iki yüz diğer kız öğrenci de tehlikede.
Aradan epey bir zaman geçti. 24 Kasım geldi. Öğrenciler öğretmenlerine hediyeler veriyorlar. Gözüm bizim bir zengin kızı olan o şikayetçi öğrencimde. Sınıf sırasının gözünde bir paket görüyorum güzelce kurdelalanmış ama o kadar beklememe rağmen yerinden kalkmadı. Belli ki hediye bana değil. Oysa okulda en çok beni sevdiğini, benim diğer öğretmenler gibi yobaz olmadığımı söylüyordu ( Tabii ki sevdiği başka öğretmenler de vardı ama en sevdiği öğretmen bendim. Öyle diyordu )Ayrıca sınıf öğretmeniydim onun. En gizli sırrını, derdini bana açmıştı. Yok…O hediye bana değildi besbelli. Ders bitti, teneffüs başladı kızım teneffüste de bana getirmedi o hediyeyi.
Sınıftan dışarı çıktım. Öğretmenler odasına gideceğim yerde çaktırmadan öğrencimi gözetlemeye başladım. İşin doğrusu kıskanmıştım o hediyenin verileceği öğretmeni ve merak ediyordum bu zengin kızı hangi öğretmene nasıl bir hediye aldı diye. Üstelik bir buket de ismini bilmediğim beyaz çiçek taşıyordu. Sanırım zambaktı.
Allah Allah olacak iş değil kız öğrencim yanındaki kız arkadaşıyla yukarı doğru çıkmaya başladı.Oysa Öğretmenler odası bu katta… Peşlerindeyim tabii ki. Hayret…X Beyin odasının kapısı önünde durdular. Kızın arkadaşı kapıyı tıklattı, sonra kafasını içeri uzattı, sonra döndü arkadaşına ‘’ Yerinde yok ‘’ dedi. Şikayetçi kızım ‘’ Çok daha iyi ‘’ dedi. Birlikte odaya girdiler, paketi bırakıp çıktılar.
Bir köşeye saklanıp onlara görünmedim. Onlar çıkar çıkmaz X Beyin odasına daldım. Kim bilir nasıl bir hakaret mesajı içeren şey vardı o paketin içinde. Gerçi bomba filan olamazdı elbette ama mesela kokmuş bir işkembe pek âla olabilirdi. Merak içimi bir kurt gibi kemiriyordu.
Pakete iyice yanaştığımda üzerinde bir not gördüm. ‘’ En çok sevilene, kalbimdeki tüm temiz duygularla’’ ( İsim ve imza da var tabii ki ) ‘’ Paketin içinde ise oldukça pahalı bir gömlek, kravat ve gümüş olduğunu sandığım kol düğmeleri vardı. ( Allah beni affetsin. Paketi açıp baktım, sonra tekrar kapatıp kurdelaladım.)
Sanırım meseleyi anladınız. Daha önce yaşadığım olaydaki durum da buydu aslında. Bir çocuğun öğretmenine duyduğu çocukça bir aşk…Evet çocukça bir aşktı ama karşıma bir taciz olayı olarak gelmişti. Peki neden taciz olarak gelmişti bu konu karşıma? Çünkü aşkının karşılığını göremiyor, dahası aşkı sadece ona göstermesi gereken ilgi ve sevgiyi diğer tüm öğrencilere de gösteriyordu. Oysa o ayrıcalıklı olmalıydı, özel olmalıydı. Olamayınca da o anki duygularıyla intikam hissine kapılmıştı.
Bu olayda da böyle bir durum olamaz mı? Olamaz. Çünkü öğretmen Bayram Özcan Rabia işareti yapmış. Yani sapık biri olduğu çok açık ve net bir şekilde belli(!) Hele de Berkin’e ‘’Terörist ‘’ Demiş ya başka hiç bir delile gerek yok(!) Adam sapığın önde gideni.
-Yahu Bayram Özcan denen bu öğretmen’in ( Ki pek çoklarına göre öğretmen bozuntusu ) Buse Cansel Kınalı adlı 18 Yaşındaki kıza tecavüz ettiğini gören olmuş mu? Olayın şahidi var mı?
+Önemli değil. Bir öğrenci demiş ya ‘’ Cansel, bana tecavüze uğradığını söyledi’’ Diye. Başka delile gerek var mı?
1983 yılında bizzat şahit olduğum bir olay:
Bir grup Ülkücü öğrencim kendilerine karşı ayırımcılık yapıp MSP lilere iyi not, kendilerine ise devamlı zayıf veren bir meslek dersleri öğretmenini ( Din dersleri öğretmeni) ‘’Atatürk’e hakaret’’ ile suçlayıp adamı üç ay mahkemelerde sürüm sürüm süründürdü.
Din dersi öğretmeni ya ‘’Kesin Atatürk’e hakaret etmiştir.’’ Diyen ağır ceza hakiminin ( Evet yanlış okumuyorsunuz. Ağır Ceza…) elinden arkadaşı kurtarana kadar anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan gelmişti.
-Peki bu davada da bahsi geçen öğrenci ya da öğrenciler bu öğretmene karşı böyle bir ittifak kurmuş olamazlar mı?
+Olamazlar. Çünkü öğretmen Rabia işareti yapmış. Berkin Elvan’a da ‘’Terörist ‘’ Demiş. Kafadan suçlu bir kere.
-Eee. Hukuk? Adalet?
+Yemişim hukukunu da adaletini de.
-Bu durumda ne yapmak lazım?
+Asalım gitsin
-Ya suçsuzluğu ortaya çıkarsa?
+Amaaannn. Düşündüğün şeye bak. Adam zaten o kıza elini sürmemiş olsa bile idamı hakketmiş.
-Ey madem. Asalım gitsin anasını satayım.
+Peki gerçekten de Bayram Özcan adlı bu öğretmen Buse Cansel Kınalı’ya tecavüz etti ya da tacizde bulunduysa?
-İşte o zaman o yorumlarda belirtilen şekilde, mesela Taksim Meydanında makatına kola şisesi sokarak gebertelim ki belki ibret-i alem olsun da bir daha hiç kimse böyle bir suça tevessül etmesin.
Pardon... Nietzsche ne demişti? ,"Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu o’dur.’’
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
NOT: Ayrıca şu iddialar da sosyal medyada kafaları allak bullak etmektedir.
1- Buse Cansel Kınalı, öğretmen Bayram Özcan’ı okul idaresine şikayet etmiş ama okul idaresi olayı örtbas etmeye çalışmıştır.
2- Bu olayın ortaya çıkması üzerine Bayram Özcan kayıplara karışmıştır.
3- Bayram Özcan yakalanmış ve hapse atılmıştır. Halen hapistedir.
4- Bayram Özcan Suçunu itiraf etmiştir. Yani ‘’Evet Buse Cansel Kınalı’ya tecavüz ettim.’’ Demiştir.
5- Bayram Özcan , Buse Cansel Kınalı’ya tecevüz ettiğini itiraf etmesine rağmen hâlen görevinin başındadır.
6- Bayram Özcan, arkasını iktidar partisine dayadığı için - 18 Yaşında genç bir kıza tecavüz ettiğini itiraf etmesine rağmen- tam bir koruma altına alınmış ve kendisine en küçük bir ceza verilmemiştir.
Ve Bayram Özcan’ın öğretmenlik yaptığı okulda çocuğu öğrenim gören bir veli: O da diyor ki:
Handan Yılmaz: bayram hoca denen bu mahluk oglumun ogretmeni..sorusturma basladigi gun okuldan kacarak gitmis..ailesini aramis evden.kacin diye..telefonlari kapali..nerde oldugu belli degil..okul olarak veliler olarak ayaktayiz...cocuklarimizin domino tasi gibi etkilenmesinden korkuyoruz..elimize gecse hesabini verecek..ama saklaniyor.koruyorlar...
Bir yerlerde bir yalan var ama nerede? Handan Hanım mı ‘’ Kaçmış, saklanmış’’ derken yalan söylüyor, yoksa yukarıdaki paylaşımı yapıp ‘’ Hala görevinin başında’’ Diyenler mi bilemiyorum. Bekleyip göreceğiz nasılsa.
YORUMLAR
Ne kadar önemli bir konuya değinmişsiniz.Bunu düşünen hiç yok, ya iftira ise...Ne kadar acı ...O insanın hayatının hesabını kim verebilir,ne kadar büyük bir günah...Allah zulmetmekten de zulme uğramaktan da korusun hepimizi.Gençlere öğretmen olmak çok zordur eminim.O nedenle ülkemizde çok çabuk öğretmen olunduğunu düşünüyorum .Oysaki bir insanı eğitmek en zor elde edilen ,en yüksek gelir elde edilen icazet alınması gerekli bir iş olduğunu düşünüyorum.Şimdi gençler öğretmen olmalı tatili çok diyorlar ))ne yazık ki sorumluluğun büyüklüğü pek akla gelmiyor.Bir hayıra sebep olan hayrı işlemiş gibidir diyor peygamber efendimiz o nedenle Allah razı olsun sizden.Yalnız böyle lanet insanlar da var unutmamalı ve dikkatli olmali Selamlar
sami biberoğulları
Her halukarda öğretmen oldukça suçlu maalesef. Kendi rızası osa bile evli bir insan, üstelik de öğrencisi olan ve dahi henüz çocuk sayılabilecek biriyle böyle bir olay yaşamamalıydı.
En ağır şekilde cezalandırılması gerekir.
Selam ve sevgilerimle.
Vakti zamaninda yeni mezun olmus, bize 1 sene ders veren Fransizca ögretmenimi çok asiri begenmistim, ask diyemem daha 15 vardik yoktuk. Espiri bir yana, ben hiçbir ögretmenin, ögretmen ögrenci arasinda yas farki az oldugunda dahi, bilmem ne oldugunda dahi, hiçbir Türk ögretmenine birakin taciz ve tecavüzü, daha basit bir duygusal duygu beslemeyi dahi yakistirmam ögrencisine.
Bu olay birçok kisinin de zaten belirttigi gibi, çok daha kapsamli bir hadisedir.
Ben ögretmenin suçlu olduguna inanmiyorum.
Saygilarimla,
Alp Aldatmaz tarafından 2/23/2016 1:55:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Senin de ifade ettiğin gibi bu olay geniş ve kapsamlı bir olay.
Yalnız bu akşam haberleri izlerken gördüm ki öğretmen öyle dendiği gibi serbest ve okulda ders veriyor değilmiş. Tam tersine hemen yakalanmış, tutuklanmış ve şu anda hapisteymiş.
Sadece o da değil. Okul müdürü, iki idareci ve iki de rehberlik öğretmeni olmak üzere beş kişinin görevleriyle ilişkileri kesilmiş.
Bekleyip göreceğiz bakalım daha neler duyup öğreneceğiz.
Selam ve sevgilerimle.
Alp Aldatmaz
Ben biliyorsunuz gurbetçiyim, bulundugum ülkede minicik bir silahli kuvvetler var. Hatta 2500 kisilikte Türk Birligi var(di), galiba sayilari azaltildi, bizim subaylar Hollanda'lilara Nato bünyesinde ve dostluk bilmem ne anlasmalari geregi egitim veriyorlar.
Hollanda Ordusu'nun ülke içinde birkaçtane üssü var, birtanesi çok meshur Belçika hududuna bakan bir ormanlik bölgede. Burada bayan askerler haftasonu uyusturucu kullanip içip, gurup seksler yaparlarmis. Fakat birgün ayik kafa ile sikayetçi olmalar baslayinca, arti tartismalar basladi, hobi mi gönüllü mü yoksa bunlar tecavüz mü diye, onlarca vaka ortaya çikti malum herkesin elinde kameralar var, telefonlara güya orduda el konulup emanette tutuluyor olsa da, çok düzenli bir emir komuta zinciri yok burada, velhasil görüntüler ve ses kayitlari da çikti ortaya.
Devlet bu konunun yüzlerce vakanin üstünü örttü.
Ensest iliskiler, hayvanlarla iliskiler, sapik iliskiler ve konudaki gibi tecavüzler burada da had safhada... Komsumuz Belçika pedofili olarak dünya rekorlarini barindiran ülke, malum Belçika'nin flaman bölümünde evlerin birçogunun mahzeni vardir, aylarca esir tutulup yapilan çocuk tecavüzleri, ki adam deliyim diyip rapor alip fazla tutuklu bile kalmiyor.
Papazlarin rahiplerin yaptiklari tecavüzler Papa tarafindan dahi açiklandi sizlerin kulagina dahi gelmistir.
Simdi öncelikle nüfusun neredeyse tamaminin müslüman oldugu bir ülkede, yani bizim ülkemizde sadece tecavüz var gibi davranip Bati'yi medeni gösterenler, yanlistadirlar diye bu vesileyle söylemek isterim.
Ülkemize haksizlik yapiliyor diye düsünüyorum, kaldi ki bizim toplam nüfusumuz Hollanda ve Belçika toplaminin 3 küsür kati fazladir.
Hele konumuz ögretmen olunca, ben ülkemizdeki her ögretmenin hangi siyasi görústen olursa olsun, mesleginin kutsalliginin farkinda oldugunu, bu bilinçle bu kutsal meslegi ifa ettigini düsünüyorum.
Bunlari da söylemek istedim.
Saygilarimla,
Hocam; bu yazınızın ele alınış biçimini biraz meslek dayanışmasına bağlıyorum. Meslek dedim de; öğretmenlik mesleğinin hayatımda en çok saygı duyduğum iki meslekten (diğeri doktorlardır) biri olduğunu baştan belirteyim. Çünkü hepimizin üzerinde en çok hakkı olan bir meslek dalıdır. Bunu belirttikten sonra size bazı konularda katılmadığımı ifade edeyim;
1. Taciz ve tecavüzü genelde gören veya duyan olmaz. Çünkü işin doğasında gizlilik esastır. Hem fiile maruz kalan, hem fiili uygulayan için.
2. "Öğretmenine aşık olma ve girdiği bunalım sonucu intihara sürüklenme" her ne kadar mantık dahilinde olsa bile canına kıyacak dereceye gelmesi bir süreç gerektirir. Hiç kimse dünden bu güne bu sebeple bunalıma girip intihar etmez. Bu o kadar basite indirgenecek bir durum değildir. Bu durumun belirtileri ve öncesi vardır. Bir insanın birden hayatına son vermesi öyle kolay mı?
3. Dikkat edilirse tecavüzden çok "taciz" den bahsediliyor. Tecavüzün bulguları bir şekilde maddi olarak tespit edilebilir ancak tacizin oldukça zordur. Burda da sizin de dile getirdiğiniz gibi arkadaşlarının vermiş olduğu yazılı ifadeleri esas almak lazım. Bu ifadelerin doğruluğunu elbette adli makamlar tespit edeceklerdir.
4. İntihar olayının gerçekleşmesinin akabinde cep telefonunda yapılan inceleme sonucunda tacizden söz edilmeye başlanmıştır. Yani sadece bir kızın ifadesiyle yola çıkılmış değildir. Cep telefonu kayıtları incelendiğinde bu durumun farkına varılmıştır. Yoksa, ortada bir şey yokken durduk yere neden o öğretmenin adı zikredilsin?
Sonuç itibariyle; Masumiyet karinesine herkesin riayet etmesi lazım. Peşinen kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği gibi, suçsuzmuş gibi bir izlenim yaratmak da bir o kadar doğru değildir. Ancak halihazırda yazılan ve çizilenleri okuduğumuzda ortada bir şeylerin olduğu fikrini güçlendirmektedir. Ortada hayatının baharında giden bir can dururken, olayı siyasi işaret ve söylemlerle ilişkilendirip sanki kampanya bunun üzerinden yürüyor gibi bir algı yaratmanızı da açıkçası doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum. Dikkat ederseniz tüm yorumlar belli bir hassasiyet düzleminde gelişmiştir. O da, bir kadın, bir can ve bir evlat! Bunun altında başka bir şey aramaya gerek yok. Varsa bile kimsenin bunları kaale alacağını sanıyorum. Dilerim yazılan ve çizilenler gerçek olmasın. Kin, acı ve intikam üzerinden haz almak her şeyden önce insan olana yaraşmaz.
Saygılarımla.
Erdinn tarafından 2/23/2016 1:55:29 PM zamanında düzenlenmiştir.
Erdinn tarafından 2/23/2016 2:00:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Eleştirileriniz büyük bir dikkatle okudum. Yazılara yorum ve eleştiri yapılmasını işte bu yüzden seviyorum. Karşılıklı fikir alış verişinde bulunarak en doğru ve gerçeğe ulaşmaya çalışıyoruz.
Eleştirilerinizde katıldığım noktalar da var katılmadıklarım da.
Mesela yazıyı ele alış biçimimi bir mesleki dayanışma olarak görmenize katılmıyorum. Eğer mesleki bir dayanışma içinde olsam. Resimdeki paylaşımı yapan - aynı okulda birlikte görev yaptığım - arkadaşım ile dayanışma içinde olurdum. Evet..O resmi bir öğretmen arkadaşımın sayfasından aldım.
Bir diğer husus da olayı siyasi platforma taşıyan da ben değilim. Bir insan ya suçludur ya da değil. Aleyhindeki deliller onun suçlu olduğunu gösteriyorsa suçludur. Lakin bahsettiğim öğretmen arkadaşım diyor kendi sayfasında '' Profiline gittim, baktım Rabia işareti yapmış, Berkin'e terörist demiş'' Diye. Şimdi sorarım : Bu öğretmenin suçu ( varsa şayet) tecavüz ya da taciz midir, yoksa Rabia işareti yapması, Berkin'e terörist demesi midir? Böyle bir şeyi söyleyen mi olayı siyasi platforma taşıyor yoksa ben mi
Öte taraftan siz de belirtmişsiniz. Olayda tecavüzden ziyade taciz söz konusu . Oysa paylaşıma bakın. Direkt '' Tecavüzcü Bayram Özcan'' Diyor.
Taciz , Hukuktaki adıyla mobbing davaları evet en zor ve ispatı neredeyse mümkün olmayan davalardır. O konuda size hak veriyorum ama öte taraftan hiç kimsenin, ama hiç kimsenin bir polisin kızına tacizde bulunabilecek kadar gözü kara, gözü dönmüş olabileceğine inanasım gelmiyor. Hele de - sapıtmış da olsa - bir öğretmenin böyle bir şeye kalkışabileceğine pek ihtimal veremiyorum. Ancak insanoğlu her haltı yer. Bunun da bilincindeyim
Ve son olarak:
Sosyal paylaşımda ne diyor: ''Tecavüzcü bayram Özcan hâla görevinin başında'' Oysa bu akşamki ana haber bülteninde ne dendi bu olayla ilgili? ''Bayram Özcan polis tarafından hemen yakalandı ve hapse atıldı. Şu anda ceza evinde'' Sadece o kadar da değil. Olayda ihmali görülen okul müdürü, iki idareci ve iki rehberlik öğretmeni olmak üzere beş kişinin görevine son verildi. E hani adam serbest bırakılmıştı? Hani hâla görevine devam ediyordu? Hani saklanıyor ama bulunamıyordu? Polisin yakalaması ve hapse tıkması sadece iki saat sürmüş.
Yani dönüp dolaşıp şu noktaya geliyoruz. Konuşmak için erken daha. Hele hele asmak için çok erken.
Selam ve sevgilerimle
Not: Şu an itibariyle 23 yaşında bir kızım var. Yani ben de bir kız babasıyım ve ben de evlatlarımızın böyle kötü olaylarla karşılaşmasını istemiyorum. Ortada bir suç varsa en ağır şekilde mutlaka cezalandırılmalı elbette.
Merhaba Hocam, hayatta en korktuğum şey, iftiraya uğramaktır.
Bu konu öyle derin bir konu ki, kıldan ince kılıçtan keskin. Öğretmen suçlu ise kıza yazik, yok eğer suçlu değil de iftira ise öğretmene sürülen leke bir ömür çıkmaz.
İki ucu oklu değnek...
Ani karar verilmeden önce adaletin vereceği kararı beklemek gerek.
Eğer adalet herkes için eşit işliyorsa (!) ki, birçoğumuzun adalete güveninin kalmadığını sanıyorum. Çok şey gibi adalette giderek siyasallaşıyor. Ha bu bugün mü oldu dersen, değil elbet.
Konuyu işleme şekliniz her açıdan güzeldi.
Tebrik ederim, selamlar
sami biberoğulları
Sen biliyorsun.
Ben de bir kız çocuk babasıyım. Eğer ortada bir tecavüz ya da taciz varsa bunu yapanın en ağır şekilde cezalandırılmasını istememem mümkün mü?
Ama eğer adalet mülkün temeli ise o temelde en küçük bir pürüz olmamalı. Ortada bir suç varsa kişi o suçunun cezasını çekmeli. Yaptığı Rabia işaretinin değil. Bunu anlatmaya çalışıyorum.
Hem bu akşam izlediğim haberlere göre bahsi geçen öğretmen hemen yakalanmış ve hapisteymiş şu an? Peki hani hâla görevine devam ediyordu?
Bir anlatımda bir tane bile yalan varsa o anlatımın güvenilirliği kalır mı?
Selam ve sevgilerimle.
Hocam size fikri boyutta katılıyorum, bilgisiz fikir yürüten fikrilere de -hele ki hukuksal ve yaptırımı olan bir alanda- katılıp kalıyorum
Güzel dilimizin esnekliği dairesinde her iki kafa yapısına da katılıyorum ki; kimsenin hakkı kalmasın
Ayrıca, Bayram öğretmen hem kaçmış saklanmış hem de halihazırda görevinin başında olabilir de
Evet bu mümkün, bakın nasıl?
Devir teknoloji devri malum. Saklandığı yerden sınıfa bağlanıyor da olabilir hani
Yine hocam, Nietzsche'nin "KİM NAMUS VE AHLAK ŞOVALYELİĞİ YAPIYORSA, BİLİN Kİ EN NAMUSSUZU O’DUR." şeklinde paylaştığınız sözünde bence haklılık payı var. Ne ki, hukuksal bir meseleyi hiçbir veri tabanına bağlamadan tabansız yöntemlerle sonuçlandıracak şekilde elbet değil
Ne var ki, günlük hayatta çokça ahlaki nutuk atmalar ahlaklılığın göstergesi olmuyor. Şu kadar ki; ahlak yaşanandır, laklak üzerinden anlamına varılacak bir husus değildir. Elbette çok vaaz veriyor deyipte bir insanı somut bir meselede suçlu çıkarmak mümkün değil, ancak soyut bağlamda da ahlak nutukları atan insanların tutum ve davranışlarında çok boşluklarda olabiliyor vesselam. O açıdan; Nietzsche'yi somut, hukuksal bir konuya katmayalım ama gündelik yaşam tecrübesinde temelli de hiçe indirgemeyelim derim.
Nihayet hocam; yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza selam ve saygılarımla...
sami biberoğulları
Nietzche elbette ki felsefe alanında her zaman nazar-ı dikkate alınması gereken bir şahsiyet. Hukuksal bir konuya onu katmak elbette doğru olmaz. Onu konumuza katmamın sebebi şu:
Kendimi de dahil ederek söylüyorum. Şu yorumları yazıp şöyle asalım, böyle keselim diyenler de bir bakıma ahlak şovalyeliği yapmış olmuyorlar mı? Bu toplum gerçekten de sosyal medyaya yansıttıkları gibi tertemiz mi?
İşte bunu sorgulamak için olaya Nietzche'yi de katmıştım ki aslında katan da ben değildim.
Selam ve sevgilerimle.
madalyon iki yüzlüdür,
şeytan ayrıntıda saklıdır,
ha bir de aksi ispat edilene kadar herkes masumdur,
adalete inancımız sarsılmamış olsaydı adalet en doğrusunu bulup çıkarır suçluya hak ettiği cezayı verir diyebilirdim.
Adaletin kirlendiği bir ülkedeyiz.
Adalete güvenmiyoruz ki sonucuna da inanalım, tecavüz suçlularına okul servisleri halen teslim edilebiliyorsa, tecavüz suçluları tutuksuz yargılanıyorsa, bu iktidar partisi il-ilçe teşkilatı sorumlusu olduğunda hiç mahkemeye bile intikal ettirilmiyorsa. Koskoca bir ilçenin( N.Ç. OLAYI-PERVARİ BALIYLA MEŞHURDUR; BİZ AİLE İLE ANLAŞTIK BALIN HABeRİNİ YAPSANIZA BUNLARLA UĞRAŞMAYIN) tecavüzüne uğrayan mağdura dair “kendi rızası vardı” diye suçlu ilan eden eril yargı sisteminizden adil bir sonuç beklemiyorum.
Adamın profiline bakmadım resimdeki gözleri de fırdöndü oynuyor, linçmiş yok siyasiymiş umurumda değil, kim neresiyle saldırıyorsa orasından bulsun belasını. siyaset antikaları kendine pay çıkarır mı çıkarmış bile... abartırsak benim tecavüzcüm senin tecavüzcünü dövere kadar gider bu siyasi saplantılar
düttürü dünya
koyver gitsin
herkes kendi adaletini kendi uygulasın ormana dönelim ( tabi orman kalırsa)
Filiz Şahin. tarafından 2/23/2016 12:36:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Yazdıklarının hepsi doğru. Bir itirazım da yok. Zaten en büyük sıkıntımız artık adalete güvenimizin kalmamış olmasıdır. Haa bu sorun sadece bu günün sorunu da değil. Düşün ki Şeyh Saitten, Seyid Rıza'dan, Şalcı Bacıdan, İskilipli Atıf Hoca'dan, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan'dan, Erdal Eren'den, Deniz Gezmişten, Mustafa Pehlivanlıdan, Ahmet Kesre'den beri adaletin olmadığından bahsediyoruz. Adalet ve hukuku tartışıyoruz.
Dolayısıyla bu gün o hoca tamamen suçsuz olsa da, o suçun içine dalıp çıkmış olsa da ona idam cezası verilse de, tamamen serbest kalsa da yargılarımızda bir değişiklik olmayacak. Bu gün ne düşünüyorsak, yarın da aynısını düşüneceğiz.
İşte bu yüzdendir ki belimiz doğrulamıyor bir türlü. Çünkü adalet mülkün temelidir. Oysa temel çok çürük.
Son olarak: Ben de öğretmenim ama )))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Filiz Şahin.
BU ADAM BU İŞİ GERÇEKTEN YAPMIŞSA
BU ÖĞRETMENLERİN NAMUS MESELESİDİR
VURUN O ADAMI NAMUSUNUZU TEZİLEYİN DERİM :-D
sami biberoğulları
Gerçi bize kalmaz. Hapishanelerimizde namus şovalyesi bir hayli fazla. Şişlerler o adamı.
Bilinçli bir karalama, haksız bir linç girişimi...
İlk intiba bu oldu bende de. Hatta bir yoruma da yazmıştım fikrimi.
Kız öğrencilerin erkek öğretmenlere aşık olması çok sık rastlanan bir olay. Ben de olmuştum lisedeyken.
Hatta isim belirtmeden bir şiir yazıp evraklarının arasına koymuştum. Başka bir öğretmenle nişanlanınca içimden nefret duymuştum ama iftira atmak aklımın ucundan geçmemişti. İki ay sonra evlendiği zaman da duygularım bitmişti zaten.
Şimdiki gençlik daha pervasız ve cüretkar. Utanma duyguları da fazla gelişmemiş.
Bu iftirayı atmak ve körüklemek bazılarının işine gelebilir, onu anlarım da, körü körüne, hiç kafa yormadan hemen atlayanlara, linç etme meraklılarına diyecek söz bulamıyorum.
sami biberoğulları
Bu olayda her şey olabilir. Tamamen doğru da olabilir. Ama şimdilik bilmiyoruz.
Olayın faili olduğu iddia edilen öğretmen eğer bu kötü fiili işlemişse en büyük ceza neyse onunla cezalandırılsın elbette. Ama 18 yaşındaki genç bir kıza tecavüz ettiği için alsın o cezayı Rabia işareti yaptı, Berkin'e terörist dedi, okulda ahlak dersi verdiği için değil.
Selam ve sevgilerimle.
Aynı şekilde barıştan, adaletten, hak ve hukuktan en çok bahsedenler de bunun tam tersini yaşatır... Doğuya gidip gitmediğimi sormuştunuz. Elbette gittim. Hatta öğrenciyken yurtta oda arkadaşlarım ev arkadaşlarım Kürtlerdi. Öylesine şeyler anlatıyorlardı ki, duymak istemeyeceğinizden eminim.
Namus konulu çok şey duydum. Yaşadıkları topraklar üzerinde gördükleri muamele resmi tarih kayıtlarına geçecek kadar önemliydi. Belki de bu insanların en hassas olduğu Namus- şeref yüzünden bütün bu olanlar...
Eğer dahasını merak ediyorsanız ,bizzat kendi kız çocuklarının başına gelen ama yine yukarıda bahsettiğiniz kız çocuğu gibi intihar eden o kadar çok vaka var ki ,sonu gelmeyecek kadar...
Artık eşeledikçe hikayeler değil ;gerçek kesitler bizim hayatımızdan uzak ve bize yabancı geliyor. Duymak istemediğimizden midir yoksa bizden değiller duygusundan mıdır siz karar verin...
saygılar...
sami biberoğulları
Bir başka konuya yaptığın yorum için sormuştum sana doğu ve güneydoğu Anadolu'ya hiç gittin mi diye. Neyse bu yazımdaki olayla da bağlantıyı kurmuşsun zaten.
Ben bir Doğluluym biliyorsun. Senin oda arkadaşlarından duyduklarının bin kat fazlasını duyduğumdan da emin olabilirsin. Hatta yaşadıklarım var.
Ayrıca biliyorsun bir tarihçiyim ve kendi çapımda araştırmalar da yapıyorum. Senin '' Duymak istemeyeceğinizden eminim'' Dediğin pek çok şeyi çeşitli yazılarımda bizzat kendi ellerimle yazdım. ( Özellikle Dersim İsyanı konusunu anlattığım yazılarımda)
Doğu insanı için namus denen konunun ne kadar önemli olduğunu, bu yüzden intihar eden, intihara zorlanan vaya infaz edilenleri de çok iyi biliyorum.
Bunun yanı sıra pek çok şehir efsanesinin de farkındayım. Bu gün Kürtlerin neredeyse %70 inin uğradıkları zulümle ilgili olarak anlattıklar şey ''Türkler bize *ok yedirdi'' hikayesidir. Bunun da farkındayım.
Ama bir şeyin daha farkındayım: Kürtler ya da diğer etnik veya mezhepsel ayrılıkları olan vatandaşlarımız Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa kendilerine '' Gelin sorunlarınızı birlikte, kardeşçe, ne sizi ne de bizi üzmeyecek şekilde çözelim'' diyen bir idare anlayışıyla karşılaştılar. İlk defa sorunu sopayla değil, karşılıklı konuşarak ve anlaşarak çözmeye niyetli bir hükumet çıktı karşılarına. Ancak maalesef bu tutum karşı taraftan bir zayıflık olarak algılandı ve ''Daha çok öldürüsek daha çok haklar elde edeceğiz'' düşüncesiyle eskisine oranla daha vahşi bir teröre dönüştü.
Artık sadece ''Özerklik, öz yönetim '' değil talepleri. Türkiye'nin tamamına talip olmaya başladılar.
Oysa onlara uzatılan bu el belki de son şanslarıydı. Böyle bir şansı bir daha yakalayamayacaklardı. O şansı da kaçırdılar.
Daha düne kadar Kürtçe şarkılar, kasetler yüzünden hapislere atılıyorlardı. Şimdi pek çok şey değişti. Devlet ayaklarına pek çok hizmet götürdü ama hizmet götürmek için gönderilen araçları yaktılar. Devlet doktor gönderdi, sağlık araçları gönderdi, yaktılar. Eğitimsiz kalmasınlar diye öğretmen gönderdi, okulları yakıp öğretmenleri katlettiler.
Sevgili Can.
Karadenizlisin. Karadeniz insanı bir doğuludan az mı çile çekti bu ülkede?
Ben Batman'da görev yaptığım yıllarda (O zamanlar ilçeydi henüz) Batman'ın en ücra köyüne elektrik gelmişti ama ama aynı anda turizm cennetimiz Antalya'nın Gündoğmuş ilçesinde, Eşimin memleketi olan Fethiye'nin Bekçiler köyünde elektrik yoktu.
Doğu sorunu, ya da Kürt sorunu adını verdiğimiz bu sorunda bunların da nazar-ı dikkate alınması lazım.
Bu gün her şeye rağmen ülkenin batısında bir Kürt ( Ki biri de benim) gece yatağa girerken hiç bir korku ve endişe duymadan yatağa girebiliyor, buna mukabil bir Türk doğuda yatağına girmeden önce tüm ailesiyle helalleşiyorsa sorunu sadece Türklerin yanlışlarında aramak ne kadar hakkaniyetli bir tutumdur onu da senin takdirlerine bırakıyorum.
Bu gün doğu ve güneydoğu Anadolu'da Kürtler büyük ölçüde ağaların marabası olmaktan kurtulmuşlardır ama bir başka marabalığa doğru koşmaktadırlar.
Son olarak:
Bu ülkenin bir vatandaşısın. Senden bir pkk lının öldürülmesi karşısında gösterdiğin hassasiyeti, bir askerin öldürülmesi karşısında da göstermeni beklerim. Madem konumuz insandır o halde evinde uyurken öldürülen beş yaşındaki çocuk ve onun babası da insandır. Çarşıda alış veriş yaparken hamile eşinin yanında ensesinden vurularak öldürülen subay da insandır. Molotof kokteyl ile ateş topuna döndürülen bir belediye otobüsünde yanarak can veren genç kız da insandır.
Ankara'da '' Bu meydan Kızıl Meydan '' diye halay çekerken öldürülen 100 genç ne kadar insansa aynı Ankara'da işlerinden evlerine dönerken öldürülen 28 can da insandır. Birilerine karşı gözleri açık, diğerlerine karşı kör olmayı en azından samimi bir insan severlikle bağdaştırmam.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam,
Öylesine karmaşık bir konu ki, erken yargılamak bir tarafa haksızlık olur. Maalesef farklı örneklerini görmedim diyemem. Yinede yargılama sonucunu beklemek en doğrusu. Her iki durumda olabilir. Hatta, bayan öğretmenin öğrencisi ile evlendiğine bile şahit olduk. İnsana ait duygular. Burada ki en vahimi ''taciz'' ve ''tecavüz''..
En azından, bunları paylaştığı yakın birisi vardır.?!!
Kalın sağlıcakla..Eğitici bir yazı olmuş.
sami biberoğulları
Evet, olayın çok farklı örnekleri var. Ben doğrudan doğruya eğitim-öğretimin içinde olduğumdan o kadar çok ve farklı örnekle karşılaştım ki say say bitecek gibi değil. Mesela sen bir bayan öğretmenin öğrencisi ile evlenmesinden bahsediyorsun, ben de bir öğrencisi ile evlenen erkek öğretmen tanıdım (Ki bunun aslında çok büyük bir sorun olduğu düşüncesinde de değilim. Pek hoş değil ama neticede yasal bir evlilik )
Taciz zannettiğimiz bir olayın tamamen alakasız bir olay olduğunu da gördük, aşırı sevgi sandığımız bazı durumların taciz olduğunu da.
Kesin yargıya varmak için beklemekte fayda var bence.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Keşke şu yorumunuzu sadece bu yazıyı okuyanlar değil, bu ülkede yaşayan herkes okusaydı.
Okusaydı o zaman bazen bir yankesiciyi kurtarmak için, masum bir insanı öldüresiye dövdüğümüzü anlarlardı.
Ama ne yazık ki bazı insanımız '' ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim'' Diyen Hz. Muhammed'in (S.A.S) sözüne değil de '' "Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu o’dur.’’ Nietzsche'nin sözüne daha fazla itibar ediyor.
Selam ve sevgilerimle.
Bu eğitim dünyasının en nazik ve epeyce sorunlu bir alanıdır da..."Dinlemiyorsanız,öğrenemezsiniz."diye bir sözü vardır J.B.Johson'un...
Önce dinlemek ve sonra ortaya çıkan bilgi,belgelere ve buna göre oluşacak kanaatlara göre sona erdirmek gerekmektedir.
Bu ve benzeri konularda ülkemizin değişik il ve bölgelerde epeyce soruşturmalar yaptım.
İlk şikayette iddia edilen konular doğrulandığı gibi,tam tersi sonuçlar doğuran iddialar da mevcuttu.
Derin bir sessizlik zamanıdır.
Öğrenmek istiyorsak gerçeği,susmak gerek kısa süreli de olsa!
Ve Sami Bey...
Yazınızı okurken,aklıma gelen yaptığım soruşturmalara gittim.Doğrulananlar olduğu gibi,tam tersi sonuçlara da vardım.
İddialar kısaca da şunlardı.
İffetsizlik,öğrenciye sarkıntılık,fiili livata gibiydi...
sami biberoğulları
Bildiğim kadarıyla Milli Eğitim Müfettişi olarak çalışmışsınız uzun yıllar. Elbette önünüze bu tip olaylar çok gelmiştir.
Bu gün ülkedeki en kalabalık memur grubunu oluşturuyoruz öğretmenler olarak. Maalesef sayıları neredeyse bir milyonu bulan bu insan topluluğu içinde bu kutsal mesleğin onur ve şerefine asla yakışmayan meslektaşlarımız vardır. Hiç yok dersek yalan söylemiş oluruz. Ama ben öncelikli olarak kendime yakıştırmadığım bir ahlaksızlığı - bir takım zanlarla, kesin olmayan delillerle- bir başka arkadaşıma, meslektaşıma yakıştıramam. O bakımdan da ortada kesin deliller olmadan konuşmam. Hele de bu konu tecavüz ve taciz gibi bu toplumun çok hassas olduğu bir konu ise.
Dediğiniz gibi: Gerçeği öğrenmek istiyorsak bir müddet susmakta fayda var. Lakin bu yazıma esas olan resimdeki paylaşımı maalesef bir öğretmen arkadaşımın sayfasından aldım.
Selam ve sevgilerimle.
Uzunca bir yazı yazmışsınız, öncelikle tebrik ederim can hocam.. Ne yazık ki, bu ne ilk ne de son olacak.. Nedense Müslüman ülkelerde bu tip tecavüz ve ensest ilişkiler pek çok, hele ki duyulmayanları..Bekleyelim ve görelim bakalım asil öğretmen! Nasıl bir ceza alacak görelim, iyi geceler, sevgiler..
sami biberoğulları
Ben bunca uzun yazıma rağmen adı geçen öğretmen için asil ya da rezil diye bir sonuca varamamıştım.
Asil de olabilir, rezil de. Sıradan bir öğretmen de olabilir.
Ama olacak olan şeyi gayet iyi biliyorum: Bu şahız en ağır cezayı alsa da, hiç bir ceza almasa da bu gün onun hakkında her kim ne düşünüyorsa yarınki düşüncesinde en ufak bir değişiklik olmayacaktır. Çünkü vatandaşımız çok çok uzun bir zamandan beri hukuk ve adalet denen kavrama inanmıyor artık.
Selam ve sevgilerimle.