- 742 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
“Şehitler ölmez vatan bölünmez!”
Bu vatanı canlarını, kanlarını ve aşklarını feda edebilenlere borçlu olduğumuzu düşünebiliyor muyuz? Şehitlerimizi, yiğit vatan evlatlarını, dava neferini bir bir sonsuzluk yoluna uğurlarken düşman oyunlarına başkaldırışın onurlu mücadelesini seyrederek zulme, zalime olan nefretimizi haykırıyoruz tüm dünyaya…
Terör belasının ülkeyi getirdiği nokta acıdır, hüzündür… Hain, gizli görünen bir savaşın, kiralık unsurların, birliğimize dirliğimize indirdiği bir darbedir. Bu oyunları, senaryoları görememenin, dünyayı sömürmeye çalışanların taşeronu olmanın cezasıdır bunlar. Bu vahşi ilerleyiş; bir dönemin değil, çok zamanların derdidir. İradesizliğin ve sorumsuzluğun, gizli pazarlıklarda verilen tavizlerin eseridir…
Yıllardır ülkemiz üzerinde hesap ve pazarlık yapanlar yüzünden millet ve devlet olarak hesaba gelmez kayıplarımız var. Azların bildiği, ama söylemediği veya söyleyemediği, ülkemizin gerçek problemleri var. İmhamızı arzulayan, yarınımızı karartan kirli uygulamalar ve planlar yapanlar dün de vardı bu gün de var… Amaç, bir geçmişi, bir medeniyeti buruşturup çöpe atabilmek, onsuz bir geleceği kurmaktır. Ancak her ne yapılırsa yapılsın dünya eski dünya, Türkiye eski Türkiye değildir. Yüce Türk milleti tarihte olduğu gibi İslam’ın sancaktarı, mazlumların hamisi ve barış medeniyetinin taşıyıcısı olmuştur, olmaya da devam edecektir.
Emperyalist hesaplaşmaların en yoğun yaşandığı, “toplum mühendisliği” projelerinin uygulandığı coğrafyaların başında ülkemiz gelmektedir.
Egemen güçler, dünyayı bir mutluluktan ziyade sömürü ağına, zülüm çarklarına dönüştürerek kandan, candan, krizlerden nemalanırken bizler millet olarak bir imtihan saatinde tv karşısında, para karşısında, makam ve mansıp karşısında uyuyakalanlardan olamayız!
O halde millet olarak yapmamız gereken dünyayı, konjektörü algılayarak taşeron olmadan milli mücadele ruhuyla hareket etmek olmalıdır.
Tarihte de günümüzde de vatan ve millet için şehitler verdik, maalesef veriyoruz.
Ölüm, Allah’ın kulu için takdir buyurduğu ömrün son bulmasıdır. Ölümden kaçış yoktur, hiçbir kişi, takdir edilen vakitten evvel ölmeyeceği gibi, ölümü geldiğinde en kısa bir zaman bile gecikmez. Allah’ın izni ( emri ve kazası) olmadıkça hiçbir kimseye ölmek yoktur. O, vadesiyle yazılmış bir yazıdır. ( Sure-i ÂL-İ İmran. 145.ayet)
Her gün bu vatan, bayrak, din, devlet, millet için toprağa düşen kahramanları duydukça hüzünleniyor, içimiz sızlıyor, gözümüz yaşarıyor. Biran önce terörün son bulması için dua etsek, slogan atsak, beddua etsek de değerlerimize, devletimize sahip çıkmadıktan, düşman oyunlarını görüp bozmadıktan sonra sıkıntılar milletimizin yakasını bırakmayacaktır.
Ateş düştüğü yeri yakar hale dönüşmüştür. Bugün şehitlerin verilmesi, eskiden beri alışkanlık haline gelen devleti temsil edenlerin milli ve manevi hassasiyetlerden uzak kalmalarından, basiretsiz olmalarındandır. Eğer tarihi iyi okuyup anlasaydık, düşmanı düşman bilip, İslam’ın düşmanlarını görüp hesap hatası yapmasaydık bu acıları bu boyutta yaşamayacaktık.
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanmadın olacak,
Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında?
Güneş her sabah acıdan gülümsemez oldu, ay ve yıldızlar kara gecede vicdanı sızlatır oldu. Gül ağlar, bülbül ise niyaz eder, insanlığın kalbine aşkı, vicdanı koymak için…
Rahmet sağanakları kanla birlikte düşer toprağın bağrına; insanlığı, huzuru ve barışı yeşertmek için…
Çınar gibi yiğit, fidan boylu kahramanlar sararıp solan gül gibi düşerken vatan toprağına bizler maddi ve manevi görevimizi yapabiliyor muyuz?
Sendin ey şehidim, gök ehliyle sonsuza gülümseyen, sendin dünyaya tutsak olmadan kalbindeki o diriliş ve direniş muştusuyla can veren. Sendin milletinin derdiyle dertlenen, her darbede dirilen ve ölümsüzlüğü susuz dudaklarınla kalbimize armağan kılan sendin…
“Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın / Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.”(Şeyh Edebali).
Yiğit odur ki yaşarken dostu sevindirir, düşmanı çılgına çevirir. Şimdi bizler ölümsüzlüğün tavizsiz erlerinin yasını tutmak yerine onun davasını bütün insanlığa duyurmanın en gerekli aksiyon olacağına inanarak, İslam’ın ruhu, barış medeniyeti için çalışmalıyız.
Yurdun her tarafından şehitler geliyor. Hepsine rahmet diliyoruz. Elbette bu memleket bizim, gidecek başka bir ülkemiz yok. Gerektiğinde ülkemiz için canımızı feda etmeyi göze alabilmeliyiz.
"Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!"
Hâk’ka uğurluyoruz şehitlerimizi güllerle, karanfillerle, kardelenlerle…
Ruhları şad, makamınız cennet olsun inşallah…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.