Başlığını Sen Koy
Geçmiş insanın zihnin de öyle bir yer edinir ki ya diriliş yaşarız ya da defaen ölümle koklaşırız.
Hayatımıza dâhil ettiklerimiz, fırsat verdiğimiz ölçüde incitebilirler bizi.
Bir de muhtaç olduklarımız, ‘’Ne yaparsın el mahkûm’’dediklerimiz vardır.
Beş yıl öncesine tekabül eden, altı ay gibi bir sürenin üç buçuk ayını yoğun bakım da diğer iki buçuk ayını da serviste geçirdiğimiz bir zaman dilimi.
Her gün, ‘’ölür’’ kelimesiyle kurulan cümleler, üzüntüye mahal verse de yapılması gerekli tedbirlerin göz ardı edilmesi çok daha elem verici.
Ölür cümlesi, mucizeyle yerini değiştirdi.
Taburcu edileceğimiz vakit hastamızın durumundan bir kare düşeceğim zihinlerinize.
Boğaz ve mide delik, vücut kasılmış, eklemler donmuş, kollar arkaya dönmüş, el bilekleri içe doğru kıvrılmış, ayaklar arkadan kalçaya değmekte. Bir de yatak yaralarımız var ki tarifi imkânsız.
Bu görüntüden çıkartacağım sizi çok fazla üzmeden.
Hemen Rehabilitasyon ve fizik tedavi görmemiz gerekiyor. Şişli Rehabilitasyon merkezinde heyete sokuyoruz, heyet olumsuz.
Bir buçuk ay sonraya randevu veriyorlar.
Vakit geldiğin de hastaneye tekrar başvuruyoruz. Zoraki, yapıyorlar yatışımızı.
‘’Yapılabilecek bir şey yok’’ cümlesiyle de moralimizi sıfırlıyorlar.
Kimler mi?
Bu gün ki günde mi işgal eden AKADEMİSYENLER!
Bir ay boyunca dinlediğim olumsuzluk ekleri hayatımın tümüne yetecek karamsarlığı üretebilirdi.
Şayet ben onlara inanmış olsaydım.
Bir aylık süreç dolmuş asistan doktor gelerek çıkışımızı verecek.
‘’Günlerdir genel cerrah bekliyoruz yaralar enfeksiyon boyutun da siz çıkmaktan bahsediyorsunuz.’’
Deyince ben,
‘’Artık çıkınca dışarıda gösterirsiniz.’’ Cevabıyla, yaşadığım duyarsızlığın verdiği ızdırabı anlatamam.
Bir şey söylemedim, kendisi odadan çıktı, ben de arkasından hasta haklarına. Durumu izah ettim.
Bana, kendileri devreye girerse bu sefer hastamıza daha ilgisiz kalırlar düşüncesiyle ‘’siz en iyisi şeflerine çıkın durumu izah edin’’ dediler.
Şeften kasıtları En üst öğretim görevlisi, yani AKADEMİSYEN!
Girdim odasına durumu izah ettim, bana masasını göstererek ‘’bu masayı eğebilirsen bu ayağı da eğebilirsin’’ deyince gördüm ki potansiyel sıfır.
Başarı, duvarına astığı diplomada değilmiş bir kez daha teyit ettim.
Çıkış işlemlerini yapıp hastaneden ayrıldık. Uzunca süre hiçbir doktora götürmedim.
Evde çalışmalarımız son hız, hiç umudu kırmadan devam ediyor.
Sabah egzersizleri, dik durma cihazı, bisiklet, yüz üstü yatış, konuşma terapisi.
Bir buçuk yıl üstüne, yutkunma rahatladı ağızdan beslenmeye başladı, mide ve boğazı kapattırdık, sağ kolunu kaldırıp indirebiliyor, ayak bilekleri açıldı, ellerin içe kıvrımları düzeldi ve günde yirmi kelimeye kadar çalışıyoruz.
Bu kadar ilerlemişken artık ümitsiz olmazlar düşüncesiyle tekrar bir üniversite de bir prof’a hastamızı götürdük.
Bu sefer umutsuz değildi ‘’bu hale gelmişse daha da iyi olabilir’’ diyerek, bize bir ilaç yazdı. ‘’Lioresal’’ kas gevşetici.
Kırk mg’a kadar yükselteceğimiz ilacı bir hafta kullandık. Yirmi mg da bütün fonksiyonlar durdu. Yutkunma, konuşma, sağ kolun hareketi…
Al baştan tekrar mide delinmesi gerekiyor!..
İşte size bir AKADEMİSYEN daha!
Mideyi deldirmedik, kaslar iyice zayıflamasın diye, bu gün itibariyle, yutkunma başladı. Hâlâ sağ kol ve konuşma eski halini almış değil!...
Umudumuz her daim diri ve canlı.
‘’Gevşemeyin, üzülmeyin, inanmışsanız üstün gelecek olan sizsiniz.’’ Ayet-i Kerimeyi kendimize pusula tayin ettik.
İşinin ehli değilse lütfen itibar etmeyin!..
‘’Diploma iş görmez.’’ bunu sakın zihninizden silmeyin.
İnsan, ne okursa okusun ne gezerse gezsin, karşısındakine bıraktığı izlenimdir kazancı.
Ayşedilba
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.