- 936 Okunma
- 7 Yorum
- 2 Beğeni
ÇOCUĞUMU ALMAYIN BENDEN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
YAVRUMU ALMAYIN BENDEN
Susmuyordu babası kılıklı kara böcek , ne yaparsam yapayım susmuyordu. Belki de, diş çıkarıyor olabilir miydi? Üç gündür eve uğramayan kocama beddua etmekten, küfürler savurmaktan ben de yorulmuştum. Ulan evde ne mama kalmış, ne yiyecek bir şey. Para bırakmamışsın , kimim kimsem de yok isteyecek. Bu şehre yabancıyım, gurbetteyim üstelik. Peşine takılıp düşmüşüm yollara nikahsız. Senin imam nikahını takmıyor kimse. Bu çocuk büyüyünce soyadımı vereceğim diyorsun ama bak bir yıldır beraberiz . Oğlanın henüz doğru dürüst bir ismi bile yok. Tutturmuşsun babanın ismini. Abdülrezzak diye. Gör bak çocuklar okulda alay ettikleri , oğlan ağlayarak geldiği zaman. Komedi anasını satayım.
Kapı çalıyor, açıyorum ağabeyim. Taa memleketten kalkıp gelmiş, zor bela bulmuş beni. İmam nikahı ile kaçarsan elin pis zamparasına işte böyle ailenden de olursun , arkadaşlarından da. Ağabeyimle çok bağlıyızdır çocukluğumuzdan beri. O pırlanta gibi bir insandır, dört dörtlük. Bir koşu marketten mama ve kahvaltı için bir şeyler alıp, çayımızı içerken yanımıza oturmuştu. Gözlerinde bacısı için biriken yaşları ya akıtmıyor, ya da gizlice siliyordu üzmemek için . Ona yaptığım hatayı bildiğimi, çok pişman olduğumu ama babamın sert davranışlarından, baskısından bıktığım için bu pislikle kaçtığımı anlatmıştım ağlayarak. Tamam kardeşim ,olan oldu babam da affetti seni. Haydi ağlama , çocuğu hazırla da çıkıp gidelim evimize diyordu. Acele ile hazırlamıştım valizlerimi ve çocuğu. Şu mama oldu mu, sıcak mı , dirseğini yakmayacak kadar ılık olsun derken , dış kapı açılıvermişti ardına kadar. Hayvan, oldukça sarhoştu. İki kolunu kapının pervazlarına dayamış , boş gözlerle bakıyordu bana ve ağabeyime. Neden sonra homurdanmıştı , köpükler saçarak kırık piş dişlerinin arasından. Kim lan bu lavuk? Üç gün yokum diye aklınca beni mi boynuzlayacaksın lan? Ellerini kurulayan ağabeyim , ben onun ağabeysiyim , kız kardeşimi görmeye geldim diyerek ,onunla tokalaşmak için yaklaşmıştı. Hayvan’ın yumruğu ağabeyimin burnunun ortasında patlayıverdi. O boylu boyunca yere uzanırken , çocuk var gücüyle ağlıyor, üst kattaki komşumuz yeter be! diye bağırıyordu. Herkesi rahatsız etmiştik , haklılardı. işte o an kopmuştum ben de. Elime geçen bir meyve bıçağını nasıl salladığımı bile bilemeden yürüyü vermişim köpeğin üzerine. Ulan şerefsiz, üç gündür bu evde yemek yok , çocuğun maması yok, bu insanlar ne yer, ne içer hiç mi düşünmezsin ? Komşunun getirdiği patates yemeğinin suyunu mama diye yediriyorum oğluma. Kapıcı bile bıyık burup, sırıtarak bakıyor bana ama senin umurunda bile değil . Varsa yoksa kumar, masalarda kalasıca. Neredeyse donunu bile değiştirmeden kalkmamacasına oturuyorsun be.
Ağabeyim bana bağırıyor. Sonra bir tokatı ile kendimi yerde buluyorum. Ne yaptın kız . Bırak elinden o bıçağı. Adama sapladın iki kere, kendine gel , ölüyor herif be. Elimdeki bıçağa bakıp , ellerimin ve elbisemin kan içinde olduğunu görünce bıçağı atarak yere çöküp kalmıştım. Öküz gibi böğürüyordu yattığı yerde, orospu döllü. Koşup çocuğu almıştım yatağından. El kadar sabi, ne bilsin babası olacak kumarbaz tümbüğün bana çektirdiğini. Ah oğlan bir büyük olsaydı sana el mi sürdürürdü, sana laf mı söyletirdi anasına? Ağzına dayayınca mama biberonunu, susuvermişti garibim. Acil servisin telefonunu unutmuştu bir koşu eve doluşan şaşkın komşularım. Neyse ki polisin ki herkesin aklındaydı da oradan ambulansı çağırmışlardı. Tekeri patlayıp gelem iyesice. Polis hemen olaya el koymuştu. Bir bayan polis çocuğu hazırlamama yardım ediyordu. Kadersiz yavrum benim. Anası hapishaneye, babası hastaneye. Ağabeyim ne yapabileceğini şaşırmış bana güç vermeye çalışıyor, şimdilik annemin babamın haberi olmayacak diyerek kendi telefonunu avucumun içine yazıyordu.
Kucağımda bebekle soktular içeriye. Neyse ki gardiyanlar da, mahkumlar da çocuğun hatırına az da olsa bana saygı gösteriyorlardı. Koğuşta da çocuk sesine az da olsa anlayış vardı. Beni kendilerinden en uzak ranzaya atmışlardı. Kimi acıyor, kimi ise bir erkeği nasıl idare etmem gerektiğini yüzüme söyleyerek beni delirtiyordu. Sonuçta hemen hepsinin erkeklerden bir acısı vardı. Ağabeyim müdüriyete para yatırdığı için çocuğun ihtiyaçlarını aldırabiliyordum. Yani ev hayatımı aramayacak kadar rahattım bu delikte. İkinci celsede, müşteki olarak oturan lanet herif, avukatını yollayıp çocuğu alarak öpüp koklamıştı. Koltuk değneği ile bile ayakta zor duruyordu dalaksız adam. Dördüncü celsede mahkemenin sevabına bulduğu tüysüz avukatımın salak bakışları arasında , acımasız hakime kararı açıklayıvermişti. ….. babanın sosyal durumu , annenin cezaevinde oluşu, çocuğu yetiştirme şartlarının sağlanamayacağı nedeniyle Çocuk Yetiştirme Kurumu gözetimine verilmesine….. Ulan bir de kadın olacaksın be, halden anlamaz orospu. Böyle mahkemenin de ,adaletin de… Herif kumar oynayacak diye evdeki buz dolabını , televizyonu , cep telefonunu satmış ve ona kimse bir şey demiyor, biz dört yıl içerideyiz. Allah hepinizin belasını versin aşağılık sürüngenler. O salak katibe ağzının içinde mırıl mırıl kararı okumasından sadece bana verilen hapis süresini anlayabilmiştim. İşleri çoktu iblislerin , Jandarmalar hemen beni dışarı çıkartıp ,yeni kadersizleri oturtuyorlardı kafesin içine.
Adliye içinde duruşmaya giderken kadınlarla kapatıldığım odaya geldiğimde çocuk uyuyor diye emanet ettiğim üç kadının yüzlerini kaçırarak odanın öbür ucuna çekilmeleri dikkatimden kaçmamıştı. Çocuğu yatırdığımız pis yataktaki kundak boş olarak duruyordu. Yatağa oturmuş öyle bir donup, sonrada çığlıklar atmışım. Jandarma Başçavuşu ağabeyime içeri gir ve bacını sakinleştir, çocuğu sosyal güvenlikten aldılar , bir şey gelmez elimizden demiş. Onun şefkatli ağabey elleri omzumdan tutup beni silkelediğinde belki susmuş olabilirim , yada ağzım açık ve içindeki çığlıklar sessizce yağan yağmur suyunu içine çekerken yutkunan çöl kumları gibi ıssız ve çaresiz olabilir. Sorumlular ben duruşma salonundayken almışlar oğlumu , aceleden kundağını ve biberonunu unutarak. Bir veda bile edemeden , kansızlar.
Hapishanede dikiş kursuna gidiyorum. Çıkınca elimde bir sanatım olsun, muhtaç olmayayım kimseye ve düzenimi kurup yavrumu tekrar yanıma alabileyim diye. Ondan kalan kundağı yastığımın altına serdim . Geceleri yatınca herkes, onu öpüyor kokluyorum. Şartlı tahliye olursam , bir terzi dükkanında sigortalı olarak çalışacağım Oğlanı almama ve eğitimine yardımcı olacak ağabeyim. Annem de biz bakarız oğlana diyor.. Babamdan cıt yok. O hala benim iki bacak aramın, onların namusunu kirlettiğini düşünüyor. Beni isteyen o öğretmeni , mezhep falan diyerek kovmuştun . Mezhebini .ikeyim. Oysa ona varmaya gönüllüydüm baba . Bana sormadın bile , hapishaneye ziyarete de gelmedin, yine de affettim seni de. Kaderde ne varsa o oluyor çünkü. Akılsız başım,imam nikahı da ne demek, nasıl da kandım o kumarbaza. Bileziklerimi sattığı gün bitmeliydi her şey ama nereye gidebilirdim? İnsan genç iken açık işte bütün hatalara. Babaysan koruyacaksın , konuşacaksın çocuğunla. Evet ben gerçekten bu ayıya kaçmakla hatalıyım ama sen tamamen suçsuz musun ? Benim pişmanlıklar denizinde boğulmadan suyun dibine batmadan çırpındığım günler, sen kahvede taş oynarken , joker geldi diye sevinebiliyor muydun baba ?
E.Yaşar Ovalı 14.01.2016
YORUMLAR
Sevgili Abim.
Az yazıyorsun bu günlerde ama yazınca kitabın ortasından yazıyorsun.
Ben senin anlattığın her şeyin birebir yaşanmış hayatından ya da yaşanmışlıklardan olduğunu biliyorum. Önemli olan basit gibi görünen bir konunun aslında hiç de basit bir olay olmadığını vurgulayabilmektir. İşte burada kullanılan üslup ve yazarın ustalığı söz konusudur ki bunlar sende fazlasıyla var.
Ben acı ama dört dörtlük bir öykü okudum.
Herkesin kendine bir pay çıkaracağı öyküydü. Özellikle de babaların. Geröekten de zor iş babalık.
Günün yazısını ve yazarını can-ı gönülden kutluyorum.
Selam ve sevgilerimle.
kukurikuu
Sami Kardeşim,
Gerçekten sayfaya her gün giremiyorum .
Yaşanmışlık o kadar çok ki, ne babalar gördük anla artık.
Yazdıklarımın hep acıklı öyküler olmasına da biraz üzülüyorum. bu yüzden bir mizah yazımı koymak istiyorum.
Selam ve sevgilerimle kardeşim.
etkileyici bir anlatımla, o kadar güzel bir vurguyla durumu yansıtmışsınız ki etkilenmemek mümkün mü...
sıkça gözlemlenen ve bir o kadar düşündürücü.
yüreğinize, kaleminize sağlık.
selam ve saygılarımla...
kukurikuu
Yorumunuza teşekkür eder saygılar sunarım
Merhaba Yaşar Bey, bu yazının yüzde yüz gerçek olduğunu düşünüyorum çünkü hâlâ imam nikahını gerçek nikah sayan, mezhep farklılığından dolayı insanları insandan saymayan, namusun iki bacak arasından ibaret sayan insanlar çoğunlukta.
Hele ki adalet sistemi... Onu hiç tartışmayalım durum ortada.
İçtenlikle tebrik ederim.
selamlar
kukurikuu
Bu olayın olduğu yerde görevli olduğım için olay yerine giden ve o kadınla ilk konuşan benim.
Korkunç bir dram dı. Boş bir dolap, maması bittiği için ağlayan bir çocuk ve komşuların getirdiği yemeklerin boş kapları. Kadının altın namına her şeyi kumara verilmiş ve zavallı çocuk olmadan önce masalarda pey olarak da sürülmüştü. Ama ne yazık ki olan sadece kadına oldu.
Yorumunuz için teşekkür eder saygılar sunarım.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Kanunlarımızda ve insanların vicdanlarında lütfen biraz daha duyarlılık demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.
Bizler kalemimizin gücüyle bu olayları anlatmaya çalışalım ki toplumda bir farkındalık olsun.
Tekrar kutlarım.
Sıra dışı hayatlar hep başkaları yaşar sanılırken 'bana olmaz ,düşüncesi bazen sizi 'o yaşananlara burun buruna getire biliyor '
Toplum dışına itilmiş bir çok Kadın' ne yaz ki ' İmam nikahı altında ' halkalı kölelik yapmakta ' ve kölelerinde halkaları olduğu unutmamak gerek ^' öreğinizde olduğu gibi ' trajik bir öykü ve ne yaz ki yaşanan şeyler..
yormadan okunması da çok iyi di.
Usta kalemi tebrik ederim selamlarım ile sayın Ovalı ''
beren yılmaz tarafından 1/15/2016 1:50:48 AM zamanında düzenlenmiştir.
kukurikuu
Bu durumda olan binlerce kadın ne yazık ki aile baskısı ve erkeklerin bencil yaradılışları arasında ziyan olup gidiyor.
Kızları evlendirirken tabii ki erkeğe yorum yapmalı ,onları ateşe atmamalı ama kızın seviyorum dediğini de atlamamalı.
Ben bu kadınla yaklaşık yarım saat konuşmuştum . Asıl şikayeti babasından dı.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim , saygılarımla
kurgu mu, gerçek mi bilmiyorum
ama okuduğum öykü yaşanmamışsa bile örnekleri toplumumuzda sıkça yaşanan bir örnek
okurken gözümde canlandı her kare
çok başarılıydı anlatımınız
sık yazın lütfen
paylaşıma teşekkürler
saygılar
kukurikuu
Bu öykü asker olduğum sıralar Topkapı' nın bir mahallesinde geçen gerçek bir vukuattan alınmıştır.
Asıl vermek istediğim mesaj kız babalarının bencil ve tutucu tutumlarıdır.
Yorumunuz için teşekkür eder saygılar sunarım
Sevgili komutanım enfes bir kurgu olmuş. Anlatıcının argo dili hapishaneden edindiğini anlamayanlar, bir aile kızının bu dili kullanmayacağını düşünebilir. Giriş bölümünü, dört yıllık bir esaretin sonrasında hayata yeniden başlama süreciyle kurup, dört yıl öncesinin yaşanılmışlıklarına oradan bir bakış nasıl olurdu acaba. Sakın yanlış anlamayın, öyküden çok etkilendiğim için yaptığım bir beyin cimnastiği benim ki. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Saygılar...
kukurikuu
Olayın asıl olması gereken ,kafamı meşgul eden noktasına parmak basmışsınız.
Haydi bunu da gelecekte yazacağım bir öyküye saklayayım.
Teşekkürler, saygılar.
Ustam !
Arada bir yazıyorsun, ama o kadar güzel yazıyorsun ki;
Süslemeden, yapmacıklıktan uzak, insanlar üzülmesin diye gerçekleri saklamadan.
eğip bükmeden, olduğu -yada olması gerektiği- gibi...
Sizin tarzınızı çok seviyorum.
Eyvallah koca Usta.
Selam ve Saygıyla.
kukurikuu
Sayfamda sizi görmekten çok mutlu oldum.
Çalışma hayatı beni biraz yazmaktan ve okumaktan alı koyuyor dersem yanlış konuşmuş olmam galiba.
Bazılarına göre biraz müstehcen de olsa konuşma dilini kaçırmadan
olduğu gibi yansıtmaya , ortada olay yokken sadece kelime süslemeye
uğraşmadan olduğu gibi anlatmaya gayret ediyorum.
Sizin gibi kalemi güçlü, gönlü geniş dostlarımın desteği ile yazabilmek inanın moral veriyor.
Selamler saygılar.