- 569 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKÇE'MİZİN ZENGİNLİĞİ VE GÜNÜMÜZDE DÜŞTÜĞÜ HALLER
Sadece yaşayan Türkçeyi değil,tarihi süreç içinde Türk dilinin bize kazandırdığı zenginliklerini göz önüne sererek,Türk çocuklarının geçmişiyle gurur duymasını ve bir bağ kurmasını,geçmişte yazılan eserleri okuyup anlayabilmesini sağlamalıyız.
Dil taşıyıcıdır;bir milletin kültürünü,sanatını imanını ve düşünce sistemini,yaşama özelliklerini,sahip olduğu değerleri,asırlar boyunca dünden bugüne taşıyan bir nehir gibidir.Geçmişten bu güne kadar Türk diline kasıtlı müdahaleler, dilimizin gittikçe fakirleşmesine ve ifade yeteneğini kaybetme yoluna girdiği gözlemlenmektedir.Örnek verecek olursak,daha önce kullanılmış olan aşikar,bedihi,,dekolte,münhal,müstehcen ... gibi bir çok değişik kelimenin bir tek ’açık’ kelimesiyle karşılanması dilde nasıl bir kavram kargaşasına yol açtığını,kelimeler arasında nüansların nasıl kaybolduğunu ve müdahalelerle fakirleştirildiği düşünülmeye değerdir! Bu ise pek çok örnekten sadece bir tanesidir.
Asırlar boyu kullanılan türkülerimizde,şarkılarımızda,masallarımızda, şiirlerimizde yer alan ve zamanımıza kadar dipdiri gelen kelimelerimiz Türk çocuklarına unutturulmuş ve yerlerine dilimizin kurallarıyla bağdaşmayan uydurmaları veya yabancı kökenli olanları konulmuştur.Bu durumda günümüzde yaşayan dilin daraltılması,ifade yeteneğinin kısırlaştırılması sonucu,az kelimeyle konuşan bir nesil yetiştirilmiştir.Bu günkü dille bir Türk çocuğu bir Mehmet Akif’i,bİr Yahya Kemal’i,hatta Atatürk’ü anlayamıyorsa bu bir acizliktir.Bu durum Türkçe’nin kusuru değildir.Türkçe’ye dışarıdan müdahale edenlerin kusurudur.
Güzel Türkçe’mizin söz varlığını oluşturan,yaşayan kelimelerimize,deyimlerimize,terimlerimize, atasözlerine sahip çıkarak, dilimizin sonsuza kadar yaşaması için sahip çıkacağız.Yoksa dilimiz gittiği zaman millet olarak biz kayboluruz.Bununla ilgili olarak tarihin tozlu sayfalarında çok örneği vardır. Türk dilinin asırlardır süren çilesinin ve macerasının ’Benim bir dilim var.’ şuuruna eren herkesi göreve çağırması gerçeğidir.
Önce aşırı bir Arapça ve Farsça düşkünlüğü,bu dillerin yalnız kelime olarak değil kuralları ile dilimize girmesi,Türkçe’mizi adeta karma bir dil haline getirmiştir.Bu ifratı kaldıramayan aydınlarımızın gayretleriyle başlatılan sadeleştirme hareketleri ise mecrasından çıkmış,aşırı bir tasfiyeciliğe ve uydurmacılığa kadar dayanmıştır. Zamanla bu hareket de durulmuş,fakat bu defa da dilimiz için başka büyük bir tehlike baş göstermiştir.Batı dilleri istilası.
Batı kaynaklı kelimeler, dilimize Arapça ve Farsça’nın girdiği gibi adeta hücum halinde girmektedir.İşin vahim tarafı bu sefer ki kelimelerin,kökleri Latince ve Yunanca’ya dayandığı için hiç bir kültür bağımız yoktur.İmla ve telaffuzları dilimize taban tabana zıttır. Bu duruma dikkat çekmek isteriz ki bunlar mecburi olarak alınan teknik ve ilmi terimler değildir.Sırf bu mevzuda hassasiyetimiz kaybolduğu için bir moda halinde dilimizi istila eden kelimelerdir.
Örnek verecek olursak,asırlardır kullandığımız mevsim yerine neden ’sezon’diyoruz.Geniş yerine ’larj’,netice yerine ’skor’,ahlak yerine ’etik’,eşya yerine ’obje’deniliyor günümüzde.Bir Türk olarak yüz yıllardır kullandığımız kelimeleri atarak, yerine batı kökenli kelimeleri kullandığımız için utanç duymalıyız.İşte Türk dilinin düştüğü akıl almaz hazin durum, ben Türk’üm diyen herkesi göreve çağırmaktadır.Eğer dilimize sahip çıkmaz isek ağzımızdan kayıp giden dilimiz gibi,bir gün ayağımızın altından da vatanımız kayıp gidecek. Bu güzelim vatanımızdan Türk adı silinecektir.Biz dilimizi korumak için bizden sonraki nesillere karşı sorumluyuz.Bu sorumluluğun şuurunda olarak hareket etmeliyiz.Kendimize bir söz vermeliyiz.
Bundan sonra:
Anamızın ak sütü kadar helâl güzel Türkçe’mizle
Yazıp okuyalım,özümüzü öğrenelim
Özümüzden sözümüzden dönmemek için
Gelin hep birlikte ant içelim
Gökyüzü her yer al bayrak olsun
Gönlümüz rüyalarımız Türkçe’yle dolsun!...
SAYGILARIMLA
Aybars KARLIDAĞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.