- 1261 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
SON SÜRAT TÜKENİYORUZ!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Son sürat tükenişe gidiyoruz.
Evet, resmen her şeyi ve de kendimizi hızla tüketiyoruz.
Düşünsenize, eskiden sevgiyi, hasreti, kırgınlığı küslüğü yani her türlü duygumuzu ifade etmek için, satırlar dolusu mektuplar yazılırdı. Özel günleri anmak için üzeri allı güllü, pullu çeşitli tebrik kartları, rengârenk şık zarflar içine konarak gönderilirdi.
Postacıların yolu bu yüzden sabırsızlık ile beklenirdi. Çünkü Sevdalılar sevgi hasret kokan satırlarla dolu mektuplarına, analar babalar askerdeki evlatlarının özlemle yazılmış mektuplarına, kimileri de gurbete çalışmaya gitmiş yakınlarının memleket hasretiyle, evlat özlemiyle eşine hasretiyle dolu yazılmış mektuplarına tez elden kavuşmak isterlerdi.
Şimdi öyle mi ya?
Postacının geldiğini görünce sevinmek bir yana, yüreği daralıyor çoğumuzun. Çünkü getirdiği su, elektrik, doğalgaz, faturaları, kredi kartları ekstreleri veya gecikmiş ödemeler için ihbar pusulaları veya hoşumuza gitmeyen bir sürü haberin belgesi. Bunlar yüzümüzü nasıl gülümsetsin ki?
Örneğin bir elektrik faturasını elinize aldığınızda harcadığınız miktarın çok üstünde bir bedeli şu, bu hizmeti olarak üzerine eklenmiş bedelleri görünce sizin de sinirleriniz tepenize zıplamıyor mu? Hükümetin eli cebimizden çıkmıyor bir türlü! Bir yandan verip diğer yandan misliyle geri almayı iyi biliyorlar vesselam.
Neyse ben yine şu tükenmişlik konusuna döneyim.
Çok şükür, teknolojiyi kullanmayı en büyüğünden en küçüğüne pek güzel öğrendik. Dedeler, büyük anneler, anaokulu çağındaki çocuklar interneti tableti, akıllı telefonları kullanmayı yaladı yuttu. Hep birlikte bu konuda ustayız artık. Bilmeyenler, bilenler yardımıyla da işini halledebiliyor. Onda da bir sıkıntı yok.
Hoşumuza giden, çoğu kopyala yapıştır veya altına iki satır gönderen kişiden ifade bulunmayan, bize hitap ettiğini düşündüğümüz paylaşımlara bir beğen tuşuna basarak, yanına bir çek işareti koyarak veya duygularımızı çok daha kolay yoldan sembolize eden bir takım işaretleri kullanarak karşılık verir olduk. Bu tükenmişliğe doğru bir gidiş değildir de nedir?
İnsanlar var olmaya başladığında, işaretlerle anlaşırlarmış önceleri, sonra taşlara kazınan sembollerle kendilerini ifade etmişler. Nihayetinde yazı ve diller meydana gelmiş ülkeler arası dahi konuşur anlaşır olmuşlar. İyi de ne oldu da asırlar sonra, ifade yeteneği tükendi de bir tuşa basarak veya sembollerle ifade edişe dönüş yapıldı?
Neden beğendiğimiz bir paylaşımın altına kendimizden iki satır yazamıyoruz? Hemen olduğu gibi bir başkasına pas ediveriyoruz. Bir kişinin paylaştığı güzel bir fotoğrafa, el emeğinin altına veya güzel bir yazıya iki satır duygu ifade eden söz yazamıyoruz da bir tuşla halletme yoluna gidiyoruz?
Bu kadar tükendiniz millet?
Kullandığınız hangi iletişim aracı ise ona saatlerce bakıp takipleri yapmaya üşenmiyorsunuz da, iki satır yazmak mı zor geliyor?
Örneğin pek de hoşunuza gitmeyen bir paylaşıma, arkadaş hatırana beğen tuşuna basmanız veya bir görüş bildirmeniz gerekmediği gibi, hoşunuza giden bir paylaşım altına iki satır yazmaktan da üşenmeyin. O zaman gereksiz paylaşımlar da yavaş yavaş azalacaktır eminim.
Bugün de içimden bunları yazmak geldi benim. Sizler ne düşüncedesiniz, merak etmiyor da değilim.
Sevgiler, saygılar…
YORUMLAR
her açıdan tüketildiğimiz işgali insanlığın ve duyguların.
geride kalan bir enkaz her halükarda eskisi gibi olmayacağını bilmek belki de en kanatan...
duyarlı yürek sesiniz yalın bir dil ile ne güzel dile getirmiş günümüzde yaşanan hezeyanı.
can-ı gönülden kutlarım Billur hanım.
sevgiler, selamlar...
Billur T. Phelps
insanlar iyice üşengeç oldu, işleri bu kadar kolaylaştıracak araç gereç olunca.
Artık uzun diye, karmaşık dille yazılmış, veya, bilmediğim kelimeler çok fazla diye yazıları da okumak istemiyor artık.
O yüzden mümkün olduğu kadar yalın ki kolay anlaşılabilsin.
Tükenmişlik diz boyu anlayacağınız.
Sevgiler,
tebrik ediyorum günün yazarını :)
iyi ki bu defter var da yazılar şiirler yazıyoruz, ifadelerimizi dile getirmeyi hepten unutacaktık yoksa.
mektuplaşmayı devam ettirebilseydik keşke:(
Billur T. Phelps
Maalesef bu güzel adetler hep bitti, gitti.
Ama biliyor musunuz ben hala çok yakınlarıma özel günlerde, kendi ellerimle kutlama kartları hazırlayıp vermeye bayılıyorum.
Onlar da buna alıştıkları için hep benden böyle kartlar bekliyorlar. Karşınızdaki kişiye verdiğiniz değeri gösteriyor bu. Ama şimdi çoğunlukla kullanılan sosyal medya tebrikleri, onlar da "copy and paste" misali.
:(
Merhaba,
Yazımı güne getiren "Edebiyat Defteri"nin değerli seçici kurul üyelerine, zaman ayırarak okuyan, yorum bırakan site arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.
Bu arada yazımı gönderdikten sonra bir iki yazım hatamı gördüm ancak"yazınızı düzenleyin" bölümü düzeltme imkanı vermedi nedense!
Affola....
Değerli arkadaşım.
Bahsettiğiniz şeyin bir tükenmişlik olduğu kesin de bizi kim tüketiyor sorusu da bir o kadar önemli.
Evet bizi kim ya da kimler tüketiyor.
Mesela benim hiç kullanmadığım Twitter diye bir şey var. Duygu ve düşüncelerini 140 karakrete sığdırmak zorundasın. Kendi hesabıma ben bazen değil 140 140.000 karakter yazıyorum yine de arkama dönüp baktığımda '' Olmadı, her şeyi yazamadım'' diyorum. Ama ne var ki artık o 140.000 karakter yazılar okunmuyor.
Geçenlerde uzunca bir şiir yayınladım. Bir arkadaş '' Sami abi bize de acı bu kadar uzun şiir olur mu'' diye yorum yazmış.
Bir arkadaş '' Sen benim şiirlerimi niçin okumuyorsun'' diye sorduğunda ben de ona ''Sen benim yazılarımı niçin okumuyorsun'' diye sordum aldığım cevap '' Abi ben yazı okumuyorum. Çok uzun oluyor yazılar.''
Yazılar uzun geliyor millete. O yüzden de bir bayan ( Hele biraz da alımlıysa) '' Merhaba millet nasılsınız'' dediğinde 750 beğeni, 376 yorum geriliyor ama siz ciddi bir şeyler yazdığınızda ne okuyan var ne de beğenen.
Dahası da var: Vatandaş diyelim ki bir şehit cenazesi resmi yayınlamış. Altına hemen bir ağlayan insan ikonu yapıştırmazsanız vatan hani oluyorsunuz.
1100 satır yazı yazı yazıyorsunuz mesela ülkedeki eğitim ile ilgili onu gören olmuyor vatandaş soruyor '' Sen ne biçim eğitimcisin ki bir tane bile eğitim konulu resim paylaşmıyorsun?
Evet sorun niçin iki satır yazı yazamadığımızdan ziyade bize ne oldu ki artık yazılanları okumak yerine resimlere bakar olduk? Bizi kim bu hale getirdi sorusu.
Selam ve sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Sami hocam,
Apaçık ortada değil mi bu ?
Bu dünya da bir yöneten bir de yönetilenler var. Kimi silahla, kimi dinle, kimi ilimle, bilimle, kimi de böyle teknoloji ile dünyayı önüne katmış sürüklüyor.
İnsanlar artık her şeyi kısa yoldan halletmek istiyor. Teknoloji bu imkanları sunarak hepimizi yeterince tembelleştirdi, rahata alıştırdı.
Oturduğumuz yerden bir tıkla başkalarına sormadan istediğimiz her bilgiye ulaşıyoruz. İstersek her türlü ödememizi yine bir tıkla hallediyoruz. Yiyeceğimizi, giyeceğimizi, eşyamızı bir tıkla sipariş edip kapımıza getirtebiliyoruz.
Dünyanın her yerini oturduğumuz yerden inceleyebiliyoruz, her türlü milletle yine bir tık sonrası tanışabiliyoruz.
Bunlar bir yandan harika olanaklar iken, insanlar bu araçların müptelası olarak gitgide daha asosyal hale geldi. Yatağında onlarla uyuyanlar bile var mesaj gelirse hemen görsünler de cevaplasınlar diye. Sanki kıyamet kopar bir teki kaçırılırsa.
Tuhaf ve üzücü durumlar. Bu yüzden de eskiye özlemim hiç bitmiyor, bitmeyecek... :(
Billur T. Phelps
Evet, hayatımızın ta içinden...
Hatta hayatımızın affına sığınarak içine eden konular.
Değiştik, değişmeye de son surat devam ediyoruz. Ama
bu iyi yönde bir gelişim değişim değil :(
Hızla üretilen şeyler çabucak ta, tükelilecektir hali ile 'ama insanların unutukları bir şey var '
Kimse kimsenin ne değini dinlemiyor ve kimse gerçekten emek vererek yapığınız bir işin yada her hangi
duygu paylaşımızı üstün körü okuyup ' veya okumadan 'çoğu zamanda okmuş gibi iki satır karalayıp ' alakdan bir haber 'sözler basıp gidiyor ;buda emeğin zahmetsizce tüketilmesi demek .. sanırım az daha özen bir birimzi tüketim aşamasında ..
sevgilerim ile .tebrikler.
İnsan hayatı yine insanların yarattığı teknoloji denilen, gücünü bilimden alan, o sonsuz devinimin hayatımıza getirdiği kolaylıklarla değişiyor. Bu değişim kucağımıza bir yığın kolaylık koyuyor evet. Ama diğer yandan her anlamda, bir yalnızlaşma sürecini de getiriyor sanki.
Bu yalnızlaşmanın sonu nereye varır, bir noktadan sonra şekil değiştirip, daha güzel bir yaşama doğru evrilir mi, şimdiden bilmek zor. Fakat mevcut durumdan hareketle yapılan gelecek tahminleri pek iç açıcı değil. Sanatın her dalında bu gidişin getireceği yaşam tarzına dair ön görüler, elbette hipotez olarak ha bire işleniyor.
Çıkış noktaları ekonomik getiri olduğundan, sanki bir korkuyu canlı tutma çabası görülüyor. İçinde böyle bir çaba olunca, yapılan çıkarımlar objektif değil, sanki subjektif ve manipule amaçlı.
Bir de elde mevcut durum olunca Fütüristlere menfi bakanların sayısı hızla artıyor.
Enseyi karartmamak lazım, galiba.
Sağlıcakla,
Billur T. Phelps
Tamam,
Enseyi karartmayalım da, ruhumuzu yeterince karartmıyor mu yaşananlar.
Gördüklerimiz, işittiklerimiz, şahit olduklarımız ?
Nasıl bir yöne doğru gidiyoruz belli değil.
Ne kadar çabuk tüketiyoruz üretilenleri. En basiti yeni bir telefon piyasa çıktığında ki (neredeyse artık ayda bir yeni versiyon ortaya koyuyorlar) herkes peşine düşüyor sanki sahip olmazlarsa olmaz misali.
Konuşmak, yok, sohbet yok, tuşlarla yapıyoruz her şeyi. Pek bir tek düzelik, yavanlık! Kendi adıma bu aletlere bağımlı olunmasından, dışardaki hayatın ıskalanmasından gerçekten sıkıldım :(
Ben susuyorum ...Susunca zaman hep konuşuyor ve (...) üç notanın ötesi berisi beni de ,senide, onuda tüketiyor... Harman sofrası bu bakma bana ....
Şiirleri tüketen duyguların garabeti ve her yazının sonuna konulan noktaların son sözlerine bak istersen...Tükeniyoruz ! Oysa tükenen ile birlikte her şeyi de tüketiyoruz..
''Anlayamazsın.
Yavaş,yavaş aynılaşmaya başlar günlerin.
Yediklerinden bile tat alamazsın.
Belki de bu yüzdendir tatmada tuz atmaların.
Biraz gülümseyince yanakların ağrır.
Onlar bile hamlamıştır mutluluğa
Küçük bir çocuk eliyle uzakları gösterir
”Bak gökkuşağı”
Ama rankleri göremezsin ve o an
Anlarsın.
Hayat almıştır senden görebilme kabiliyetini
Sen fark etmeden griyle değiştirdi tüm renklerini
İşte şimdi bedenin ayaktayken ruhun yatmıştır musalla taşına
Ve sen tükenmişsindir.''
sevgiler...
Billur T. Phelps
Maalesef öyle,
Tükeniyor ve tüketiyoruz. Hem de çok acımasız bir biçimde.
Bir yandan gelişim, bir yandan yok oluş :(
Bu arada şiir çok güzeldi.
Benden de sevgiler,
Madem merak etmişsiniz, bir aile ve gençlik sosyo-pedagoğu olarak ben de birkaç satır yazayım bari.
Yazdıklarınızın tümüne birebir katılıyorum.
Gerçekten de biz, artık ''biz'' olmaktan çıkmaz üzereyiz!
Buna, toplumun yanısıra başka kimin de neden olduğunu yazmama, gerek yok sanırım.
Dediğiniz gibi, dedeler bile cep ve internet hastası olmuş. Gelgelelim; aynı dede, doğru-düzgün konuşmayı da beceremez, yazmayı da..!
Yani; yarım abdestle namaz kılmaya benzer bizim toplumun işi...
Nüfus oranına göre internet ve cep kullanımında, en son araştırmalar gereği dünya üçüncüsüyüz, gözümüz aydın, hep beraber sevinelim!
Velakin; okuma-yazmada dünya 67.ncisi, insan hakları konusunda ise 78.nci sıradayız!
Haydi buyrun cenaze namazına..!
Gerisini yazmama gerek yok.
Selam ve saygılar
Billur T. Phelps
Bir vasıta da, restoranda, eğlence yerinde aklınıza gelebilecek
her yerde insanlar ellerinde akıllı telefonlar dünyadan kopmuş durumda.
Her mesaj sesine telaşla kimden ne geldi diye bakmalar. Sonra bir tıkla
kısa yoldan verilen cevaplar..
Nasıl bir tükenmişlik şaşmamak mümkün değil. Konuşmaya gelince
ortada dönüp duran 3-5 kelime...
Yazık...
Merhaba Billur, güzel bir konuya değinmişsin.
Tükeniyoruz...
Senin de değindiğin gibi insanlar işaret dilinde konuşmaya geçeli çok oldu ama şimdilerde sustuk çünkübyazıyoruz. Öyle çok yazıyoruz ki artik yazmaktan gına gerldiğimiz için okuyup, beğenip kaçıyoruz.
Taş devrinden internet devrine neler gördük değil mi :-). Yakinda Jetkiller gibi her yere uçarak gidersek şaşma.
Selamlar.
Billur T. Phelps
Bahsettiğin tarz gelişmeler olabilir, olacaktır da.
Ama bir yandan geriye gidiş de var bu yönde. Duygularımız köreldi.
insanlık yara aldı. Başka türlü bir canlıya dönüşüyoruz sanki.
Korkutucu olan da bu :(