Radyo Kültürü
En eski zamanlarda (bundan yirmi yıl önce) bizim evde tahta bir radyomuz vardı. Dört tane büyük boy Pilsa marka pil takar, üç dört ay radyo dinlerdik. Piller bitince babamız şehirde tekrar Pilsa marka büyük boy pil alırdı. Yeni pilleri ben jelatinin içinden çıkarır, radyoya takardım keyifle.
O zamanlar bir televizyonumuz yoktu. Bir televizyon alacak kadar zengin de değildik zaten. Bir televizyonun fiyatı sekiz tane koyuna denkti (şimdinin parası ile altı bin lira). Aslında bir televizyonumuzun olmamasından şikâyetçi değildik. Radyo bize yeterliydi. TRT Radyo-1, TRT Radyo-3 vardı o zamanlar sadece. TRT FM gibi popüler şeyler yayınlayan bir radyo yoktu. Geceleri saat 22.10’da ‘Bir Roman Bir Hikaye’ adındaki programda okunan hikayeleri dinlerdik (şu anda da o program var, TRT’de kalan nostaljik nadir programlardan bir tanesi).
Babam radyondan haberleri dinlerdi öğle vakti. Bizler ise dışarı, kırlara çıktığımızda o radyoyu omuzumuza alırdık. Şu an bana geçmişi hatırlatan geleneksel türküler dinlerdik. Klasik müzikle aram o zamanlar çok iyi olmamasına rağmen bazen Radyo-3’te konçertoları dinlerdim. Hafta sonları canlı maç anlatımlarını dinlerdik. Fenerbahçe gol atınca bağırırdık sevinçle.
Aradan yıllar geçti, gençliğimizin ilk dönemleri geride kaldı. Radyo dinlemeye ara verdik, biraz yorulduk şehirlerde. Yine de TRT Radyo-1’deki geleneksel türküleri karizmatik sesli spikerlerin seslerini duymak iyi geliyor bana (her ne kadar o eski kaliteli seslerin bir kısmı kaybolmuş, yerine torpilli sonradan görmeler almış olsa da çoğunlukla). Ben Türkiye’nin neresine gidersem gideyim, TRT radyolarındaki kaliteli sesleri ve geleneksel türküleri dinleyince içime huzur doluyor. Bu ülkede yaşayan bir insan olarak kendimle gurur duyuyorum.
TRT’nin dışındaki radyoları da dinlemek için bir ara şöyle bir araştırma yaptım internet ve uydu yayınları çıkınca… Ama beni tatmin edecek bir istasyon bulamadım. Derken bir gün İstanbul’da öylesine bir kırtasiye girdim. Ne alacağımı da bilmiyordum… Öylesine gezindim epey büyük olan bu dükkânda. İçerinin ılıklığı ve çalan şarkı hoşuma gitmişti ki niçin girdiğimi anladım. Dışarıda yağmurdan kaçmak için içeri girmiştim. Şarkıyı dinleyen orta yaşlı kırtasiyeci bayanın zevkine hayran kaldım. Tam şarkının adını bayana soracakken ‘’Radyo voyaj’’ (yazılışı Radyo Voyage) dedi tatlı bir bayan sesi. ‘’Şimdi Türk Hava Yolları ile Bakü’deyiz!’’ Bir Azeri şarkısı çalmaya başladı. CD’den çalmıyordu. İzlanda’dan veya Malezya’dan yayın yapıyormuş gibi sesi kısık olan bu efsunlu radyonun ismini aklımın bir köşesine yazdım o gün…
Aşk içinde debelendiğim İstanbul günlerinde Radyo Voyage ile tanışmam bana iyi gelmişti. Böylece Alihan Samedov, Can Atilla, Yanni,Nicos Mercan Dede, Ömer Faruk Tekbilek, Kitaro ile tanıştım. Gecenin yarısında aşkımı bir kâbus olarak rüyamda görür, korkuyla uyanırdım. Akşam yatarken radyoyu açık bıraktığım için huzur bulurdum rüyayı unutmaya çalışırken. Ansızın Litvanyalı bir şarkıcının seslendirdiği şarkı biter, ‘’Dünyanın müziğine yolculuk!’’ derdi radyodaki kadifemsi bayan sesi. Huzurla bir sigara yakar, merakla bir sonraki parçayı tahmin etmeye çalışırdım (Reklam pek çıkmazdı, tek reklam THY spotuydu, o reklam da çeşitli ezgilerle beraber çıkardı. –ezgilerin listesi aşağında- Onu da zevkle dinlerdim zaten).
Hala dinlediğim bu radyo kanalı hakkında biraz bilgi vereyim: Radyonun karasal yayını sadece İstanbul’da var (107.4). Tahmin edeceğiniz üzere radyonun sahibi Doğuş Holding. Kaliteli ve özgün işleri hep bu adamlar yapıyor zaten Türkiye’de. Belki o sebepten Doğuş Grubu’na ait olan şeylere ilgi duyuyorum. Doğuş Holding’e ait olmasına rağmen (Gezi olayları sırasında) boykot listesine alınmamıştır… Her halta ideolojik bakan bir kesim dinlemeyi bırakmıştır gene… Belki fazla entel bir radyo, ama dinlemek için entel olmanıza gerek yok.
Türkiye’de yayınladığı bütün şarkıları kendi tonalitesine uygun hale getirmek için digital level mastering (kayıttaki bas mid tiz tonları belirlenen seviyelere göre tekrar düzenleme işlemi) uygulayan tek radyo. Bu sayede bütün parçalar aynı albümden, aynı tonmaister (ton gerçekten ma ister düşüncesiyle sanırım) tarafından yapılmış hissi verir.
Radyo Voyage’ın isimlerini ısrarla paylaşmadığı THY spotlarının bir kısmı deşifre edilmiş.
thy abu dhabi - yasser habeeb - elama
thy astana - mo’ horizons - remember tomorrow
thy barcelona - federico aubele - esta noche
thy batum - aslan tlebzu - kafa chikh
thy birmingham - mick mcauley - the house carpenter
thy bishkek - sabhyata - karmix
thy bombay - bombay s. jayashri - zara zara
thy cakarta - bill douglas - like a wave of the sea
thy dacar - youssou n’dour & deep forest - undecided
thy duşanbe - susheela raman - mamavatu
thy ekaterinburg - russian red army choir - o field, my field (polushko pole)
thy guangzhou - 12 girls band - alamuhan
thy hamburg - a forest mighty black – tides
thy karaçi - uma mohan - shiva panchakshara stotram
thy kopenhag - dougie maclean - caledonia
thy madrid - tu silencio - bebe
thy munich - mary roos - aufrecht geh’n
thy nahçıvan - polad bülbüloğlu - gel ey seher
thy new york - liza minnelli - new york, new york
thy oslo - secret garden - nocturne
thy rostov - stars of st. petersburg - kalinka
thy sanaa - kitaro - estrella
thy sanghay - nitin sawhney - songbird
thy saraybosna - goran bregoviç - ederlezi
thy seul - niraj chag & feat. swati natekar - khwaab
thy singapur - xcultures- dreams of happiness
thy sofya - sofia papazoğlu - aman aman yanıyorum ben
thy tirana - goran bregovic - kustino oro
thy tokyo - nataraj xt - space ın
thy ufa - yulduz usmanova - kunglim guli
thy zagreb - boban & marko markovic orkestar - go marko go!
YORUMLAR
Radyo dinleyerek büyüdük. Eski günlere götürdü yazınız beni. Özellikle bir roman bir hikaye programı başlarken ki arka fondaki müzik halen aklımda...
ccelayir
https://www.youtube.com/watch?v=MlABnm6g4fI
Yorum için teşekkür ederim.
Lutfiye Canacik
Hoşuma gitti. Belki de aynı duyguları yaşamış olmamdan dolayı. Gerçi benim çocukluğumda TRT'nin rakamlı radyoları yoktu. Galiba TRT de yoktu. Türkiye Radyoları vardı, sanki. Bölge ve şehir isimleriyle anılırdı radyolar. İstanbul, Erzurum, Çukurova radyoları gibi. Orta dalgaydı elbette. Ama uzun ve kısa dalgalardan da yayın yaparlardı. FM frekansı yoktu henüz.
Radyo Voyaj'ı dinledim İstanbul günlerimde. Listeni dinlerim mutlaka. Listede dinlediklerim var elbet. (Bu arada Polyuşko Pole, Tarlacık tarla, demek.)
Woody Allen'in "Radio Days" filmini izlemiş miydin? İzlemediysen kaçırma derim.
Sağlıcakla,
ccelayir
O liste tam değil aslında.
Hayır, o filmi izlemedim. Bakarım şimdi, filme tanıdık bir şey mi diye.
Aslında bu radyoyu dinlediğinizi tahmin ettim.
Teşekkür ederim yorum için.