Anlıyor musun ...
Yorulduk.
Ne dinlenmekle ne de uyumakla aşılıabiliyor işte bu vaziyet.
Şuur , göz, dil hepsi birbirinden yorgun. Böyle olunca insan küsüyor insana , çiçeğe , suya ,ekmeğe hatta çok bel bağladığı hayata .
Masum olmayan vahşi hayvanî güdülerle sinelerimizde açılan derin yarıklar, akıtılan onlarca kanla kırmızı çizgiler olarak beliriyor , kibirli dünyamıza çizdiğimiz zalimane ve bîfayda kırmızı çizgilerle. Ve başlıyor vicdana esir bol delikli uykular. Bazılarının hoşuna mı gidiyor her lahza hâkim karşısında hesap vermek merak ediyorum , öyle bir hâkim ki karşısında savunma yok, sadece o konuşur , bize de kabul ve boyun eğme var. Başka sanıklıklara benzemiyor bu yönüyle .Dışardan bakıldığında tebessüm eden , kahkaha atan yüz içteyse matemlerin en onulmazını yaşamakta. Bütün bu içinden çıkılmazlıklarmızın diğer adıdır vicdan, anlayabilene tabi.
" Ne çok ölüyoruz yaşamak için ! " ifadesini okumuştum geçen gün - vicdanların henüz kabuk tutmuş yaraları iyileşmeden yine yaralandığı günlerde- . Sevdiğine beslediği hissiyatı dillendiremeyen fânî âşkpersetin "Ne çok sevdim seni , yine de kâr etmiyor ! " demesi gibi hazin bir ifadeydi zannımca. Yorgun akla artçı sarsıntı gibi bir vaziyetmiz peyda oldu gözümüz aydın! Öyle ki herhangi bir haberde hastalık , kaza , afet gibi ölümleri umursamazca kırılıp dökülen bir bardak kadar kıymetli bulmuyoruz. Bu olgu zamanla işlenen hunharca katliamlara da aynı tepkiler vermemizi sağladı. Hatta en masum ölümlerde bile etnik-coğrafik kırmızı çizgilerimiz yeşeriyor puslu diyarlarımızda.
Haklı çıkmak kâr getirmiyor , yetmezmiş gibi ümitsizliğin neşv u nema bulduğu toprağa can suyu oluyor . Hayatımızın şuurlu bir gayesi , mânâsı olamadığı mânâ yüklü şuurları yitirmenin hüznünü de bilmiyoruz .
Şu ana dek belki de hazin ve istikbali karanlık gösteren bir tablo çizdiğimi tasavvur edenlere samimi bir cevap : Ümitvarız , olmak zorundayız da . Lakin canlar çok yoruldu asırlara hükmeden şu birkaç günlük mazimizde . Bırakalım da ümidi bulabilmeleri , soğudukları hayatla ılık bir muhabbet duymaları için yaşasınlar . Bütün derdim bu benim. Anlıyor musun , idrakımın nakıslığına , lisanımın kalbime hak ettiği tercümanlığı yapamamasına rağmen anlatabildim mi meramımı ?