- 1672 Okunma
- 20 Yorum
- 1 Beğeni
ANAMIN AŞI OCAĞININ BAŞI...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Güzel Anadolu’muzun küçük bir şehrinde gece soğuk soğuk ışıyordu. Birazdan güneş yüzünü gösterecek olsa da, su birikintilerinin buz tutmuş yüzünü yumuşatmaya gücü yetmeyecekti.
Uyumlu düdük seslerinde huzur bulduğumuz gece bekçileri karakolun bahçesinde toplanmışlar, Müdürlerinin konuşmasını dinlemiş, dağılmışlardı
Ayrıldı arkadaşlarından. Sabahçı kahvesin de sobaya yakın oturdu. Peş peşe çay, sigara içti. Müdürün;
"…Çocuk rahat eder. Kurtarır geleceğini"sözlerini uzun uzun düşündü.
Sesli sesli;
"Kızım rahat edeceksin, geleceğin kurtulacak. Seni yokluğa kurban etmeyeceğim" dedi.
Eve geldi. Her zamanki gibi çorbasını içerken dalgındı.Karısı;
"Bir şey mi oldu? Sen sıkıntılısın bu gün."
"Hele gel şöyle, otur yanıma. Sana diyeceklerim var. Bu gün Müdür bize;
-Zengin bir aile çocukları olmadığı için 5-6 yaşlarında evlatlık kız çocuğu arıyor. Çok iyiler. Verilen çocuk rahat eder, kurtarır geleceğini. Araştırın bana haber verin-dedi.
"Bize ne onlardan?"
"Şirini onlara evlatlık vereceğim."
Şaşırdı karısı, gözleri büyüdü.
"Bu da nereden çıktı? Yediği birkaç lokma ekmek gözüne mi battı? Bu yokluk şimdi de çocuklarımızı mı alacak elimizden? Sıra onlara mı geldi? Ben kuzuma kıyamam,veremem kimselere…"
"Köyde geçinemiyoruz dedin. Şehre göçtük. Burada da yoksuluz. Bir bekçi maaşıyla
çocukların ikisini de okutamam. Oğlanı okuturuz. Kız okuyacaksa da onlar okutsun? Senin aklın ermez. Çocuk rahat etsin, geleceğini kurtarsın. Hem ben kararımı verdim. Sen
karışma."
Biliyordu huyunu. Aklına koyduğunu yapardı. Kalktı yanından.Kocası yatar yatmaz komşusuna koştu. Ağladı. Gözyaşlarını ak yemenisine sildi. Olanı biteni anlattı.
"Neymiş? Rahat edecekmiş kızım. Geleceğini kurtaracakmış. Geleceğin iyisi hep zenginlikle mi olur? Ben ne edeyim? Dağlara mı çıkayım? De hele bacım de!"
Komşusu bir süre konuşmadı. Düşündü. Nice sonra;
"Çok mu zenginlermiş?"
"Hee öyleymiş."
"İyiler miymiş?"
"İyilermiş."
"Rahat ettirir, geleceğini kurtarırmış hemi?"
"Ne bileyim Müdürleri öyle demiş işte."
"Bunda üzülecek ne var? Allah bir kapı açmış işte. Söyle kocana konuşsun. Bizim Semiha’yı da alsınlar. Senin kızla aynı yaştalar. Birbirlerine destek olurlar. Bizim durumumuz çok mu iyi sanki? Benim kocam da üç kuruşa kahvede garsonluk yapıyor."
Biraz rahatlamıştı. Geldi evine. Kocası uyuyamamış oturuyordu. Komşusunun dediklerini anlattı.Aklına yattı kocasının.
"Olur konuşurum"dedi.
Konuşuldu.
"Kızların ikisini de alırız. Ama çocukları bir görelim"dediler.
Annesi;
"Şehir ekmeği gibi apak kızım"diyerek yıkadı Şirini. Saçlarını ördü. Eski ama temiz elbiseler giydirdi. Semiha da öyle. Yıkandı paklandı.Kızlar götürüldü. Gösterildi.
"Şirin pek güzelmiş. Semiha da çok sevimli. Yumuk yumuk gözleri var"dediler.
Kızların verileceği gün kararlaştırıldı.
O gün anneleri evde duramadılar. Başka yerlere gittiler.
"Kurbanlık koyun gibi kızlarımızı elimizle teslim edemeyiz" dediler.
Yürekleri yanık iki anne sarıldı birbirine. Çok ağladılar.
Gözyaşları birbirine karıştı.
Akşam olunca, Şirini evde göremeyen ağabeyi sordu;
"Ana Şirin nerede?"
Çocuklarını "At kulağı gibi bir çiftsiniz yavrularım."diye seven annesi;
"Onu evlatlık verdik oğlum. Tek kaldın." Diyemedi.
"Köye emmisinin yanına gönderdik oğlum"
Kızları geldikleri yeni evde sevdiler. Önlerine çeşit çeşit yemekler, tatlılar koydular. Ellerine bebek verdiler. Aldıkları elbiseleri ayakkabıları gösterdiler. Okutacaklarına, her dediklerini yapacaklarına dair vaatlerde bulundular. Konuştular, konuşturdular. Yatacakları yeri gösterilip odalarına çekildiler.
O gece uyku hiç birinin gözüne uğramadı.
Semiha ne kadar mutluysa, Şirin de o kadar mutsuzdu. Konuşmuyor başı ellerinin arasında düşünüyordu. Sonra kararlı bir sesle;
"Ben kaçacağım Semiha"dedi.
Şaşırdı Semiha;
"Niye ki? Burası sıcacık. Her şey var."
"İstersen sen dur. Ben kaçacağım. Anama gideceğim."
Semiha üzgün, çaresiz;
"Ben de gelirim. Burada yalnız ne yapacağım?"
Yeni pijamaları çıkartıp, eski elbiselerini giydiler.
Kendilerini dışarı attılar. Gün ışırken, el ele evlerinin yolunu tuttular.
Açılıp örtülen kapının sesini duyan evin beyi fırladı.
Eşi onu kolundan tuttu;
"Otur bey otur. Allah bize el kadar eti çok gördü. Elin yavrusu ele yâr olmazmış. Bırak gitsinler. Onlar daha ana kuzusu."
O gün güneş daha sıcak doğdu. Buzlar erimeye yüz tuttu…
YORUMLAR
Hangi kötü şart olursa olsun, çocuğun yeri anne babasının yanıdır.
Teşekkürler Komutanım. Bu güzel yazı için.
Sevgiyle selamlar.
Bedri Tokul
(Hadi onu da söyleyeyim)Yazarken ağladım.
Bu gün bir başka sevinçliyim.
Ne den mi ?
Sen geldin ya...
Öperim gözlerinden
Bilader, başka iş mi bulamadın ?
İnsanın içini acıtan, yüreğini burkan böyle damardan girip, okurken bile bu ne vicdan, bu ne sevgi diye düşündüren güzel yazına teşekkürler. sevgilerimle...
Fethi tarafından 12/19/2015 11:10:35 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bedri Tokul
Ne yapayım ?
Öptüm gözlerinden.
Teşekkürler...
Bedri Tokul
Selamlarımla...
Büyüyünce mi şatafatlı hayatı özenirler,
Saf masum çocuklar ana kokusuyla avunurlar..
Tebrik ederim saygılarımla.
Bedri Tokul
Onları büyüten yedikleri değil, ananın sıcak kucağıdır.
Teşekkürler.
Saygılar.
Çocuk geçim derdi düşünmez Hocam,
Çocuğa doğar doğmaz geçim derdi, yaşamın zorlukları, dünyanın faniliği, para pul anlatılmaz; saf duygularla beslenir. Sevgiyle merhametle, iyi niyetlilikle büyür. O yüzden hikayedeki çocuklar için anne baba sevgisi daha önemli olduğu için beklenen tavırı sergilediler.
tebrik ederim; kutlarım.
saygılar
Bedri Tokul
Hayatın sıkıntıları ile karşılaştığımda hep o sorunsuz,
dertsiz çocukluk günlerimi özlediğim olmuştur.
Ama sorumlu olmanın da bazı hazları yok değil tabii..
Teşekkür eder Saygılar sunarım.
Değerli komutanım, içim sızladı ki biraz hüzne delalet bu gün tanık olduklarım ve üstüne yazınızı okuyunca daha da dağıldım.
Hep derler ya, Allah dört gözden ayırmasın.
Anne sıcaklığı ve anne-evlat ilişkisi çok başka. Gerçi anne değilim ama kardeşim ile aramızdaki yaş farkı bu duyguyu bir nebze olsa da yaşamama fırsat oldu. Yeri geldi, öğrencilerime bu gözle gördüm.
Değerli yazınızı can-ı gönülden kutlarım Bedri Hocam. Söyleyecek çok şey var ama zaten yazınız her birimizin duygularına fazlasıyla tercüman olmuş.
Yüreğinize sağlık efendim.
Daimi saygılarımla...
Bedri Tokul
Her gününüz, hüzünden uzak huzurlu olsun.
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Selam ve Saygıyla...
kuru ekmek soğana şükreden biri iseniz soğan acı olsa da ana ocağının kıymeti baldır. Çok beğendim. Saygım selamımla.
Bedri Tokul
Huzurla yenen yemek baldan tatlıdır.
Teşekkür ederim
Selam Saygı...
Çocuk saflığı ne güzel anlatılmış...
Giy eski çulları koş anacığına, işte bu kadar...
Alın paranızı verin anamızı!
Ana gibi yar olmaz tabi... Para pul da bir yere kadar değil mi?
tebrik ederim günün yazısını.
Bedri Tokul
Gönüllerin zenginliğine güç yetmez tabi ki.
Selam ve Saygıyla.
Can komutanım, süper bir kurguydu da, benim asıl takıldığım husus o kurgunun yazılış biçemiydi. Yani sana hiç yakıştıramadım Bekir Yıldız, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Fakir Baykurt gibi üstatların yazı tarzlarını taklit etmeyi. ISLAK İMZA MAKİNESİ misin be yav, bu kadar ustaca taklit etmişsin üstatları. "YOK TAKLİT ETMEDİM, BU BENİM ÖZGÜN TARZIM" filan deme inandıramazsın beni onların yazdıkları kadar usta işi bir yazı olan bu yazıyı özgün tarzınla yazdığın martavalına... Ama gene de moralin bozulmasın hadi, tebrik edeyim de. Eline, kalemine, becerine kuvvet. Candan tebrikler. Bu gece saat onikide bu yazıya kırnmızı kurdeleyi takmazlarsa o seçici kurulun üyelerini üstüste koyup döveceğim. Ben on pıuanımı tıklıyorum...Selam ve saygılar.
Bedri Tokul
Şu yorumdaki ironiye bak.
Doğan görünümlü murat 124 gibi.
Yererken öven bir yazı.
Bu sanatın edebiyatta mutlaka bir adı vardır.Ama ben bilmiyorum.
Sağ ol. Var ol.
Öptüm gözlerinden Dostum.
Selam ve Saygıyla...
" Burası sıcacık. Her şey var.” Kaleminize ve yüreğinize sağlık hocam. Kendi yuvanın kışındaki sıcaklık hiç bir yabancı yerin yazında bile bulunmaz. Selamlar ve saygılar
Bedri Tokul
"Kendi yuvasının kışındaki sıcaklık,
hiç bir yerin yazında bulunmaz"
Ne kadar anlamlı bir cümle bu.
Ata sözü gibi...
Teşekkürler...
Sağ olun.
Sevgili Abim.
benim teyzelerimden biri bu şekilde evlatlık verilmiş bir akrabaya. O akraba teyzeme çok iyi bakmış ve daha sonra kendi memleketlileri bir havacı bir astteğmen ile evlendirmişler. O havacı asteğmen daha sonra Türkiye Cumhuriyeti Hava Kuvvetleri Komutanı Halis Burhan olmuş.
Dedemin diğer kızları ( annem de dahil) ilk okul bile görmeden büyüdüler ve hepsi ev kadınlığından ileri gidemedi oysa.
Yani bu kadar iyi bir geleceğe sahip olmuş teyzem. Ama kendi öz babasına hep dayı dedi ve rahmetli dedem öldüğünde cenazesine bile gitmedi.
Anne baba için de evlat için de zor meseleler bunlar.
Evlat anne ve babanın yaptığı fedakarlığı anlamıyor. Anne baba ise ömğr boyu bir pişmanlık ve vicdan azabı yaşıyor.
Senin kaleminden güzel bir öykü okuduk yine. Ellerine, gönlüne sağlık.
Selam ve sevgiler.
Bedri Tokul
Onun Komuta döneminde Hava Kuvvetlerinde çok şey
iyi yönde değişti.
Bu yazıdaki babaya kızanlar olabilir. O baba naçardı, naçar...
Selamlarımla sayın Hocam.
Bedri Tokul
Şiir tadındaki yorumun için teşekkür ederim.
Ben umutsuz değilim.
Bu millet dediğin gibidir yine.
Bütün sorun rahatlığın verdiği rehavet.
Selamlarımla.
Merhaba Bedri Komutanım
İçimi acıttı yazın.
Anası babası ölmüş cocukları anlayabiliyorum, onlara kol kanat gerilmeli, huzurlu bir yuva sağlanmalı lakin fakir diye bir çocuk anasından koparılmamalı.
Bu çok acı :(
Her zamanki güzelliğiyle bir dramı göz önüne seren kalemi kutlarım.
Selamlar.
Bedri Tokul
Saygılar sunuyorum.
Sağ olun. Var olun Emine Hanım.
Bedri Bey,
Biz, birbirimizi hiç görmesek de bu sanal ortamda arkadaş olduk. Duygularımız daha doğrusu duygusallığımız pek çok yazımızda örtüşüyor. Bu yazınızı da ilgiyle okudum. Okuttunuz yani bana. Anlatımınızdaki samimilik okuttu daha doğrusu.
Facebookta e mail adresimi size yazacağım. Yazılarınızı paylaşmadan önce benim belirttiğim adresime gönderirseniz yazım ve noktalama yönünden de ufak hatalar hiç olmaz.
Sizin meslekten emekli olup da sizin gibi yazanlar çok az. Bu uğraşınızı saygıyla karşılıyor, dostça selamlarımı yolluyorum.
İnsan, yaşadıklarını yazmalı...
Bedri Tokul
Tanışmamıza benim büyüttüğüm, sizin eğittiğiniz sevgili kızımız Seval vesile oldu.
Uyarınızı dikkate alacak, yayınlamadan önce size göndermeye özen
göstereceğim.
Selam ve saygıyla Hocam
Düzyazı şiir tadında yazmışsınız, üstadım...
Yoksulluğu ve masumiyeti çok güzel somutlamışsınız...
Bir karikatürü hatırladım...
Orada, odanın ortasında, bir masada oturmakta olan ayı gibi bir herif, az önce patakladığı anlaşılan çocuğa, "Bak evlat! Senin gerçek anan-baban biz değiliz" diyordu... Yanıbaşında da asık suratlı bir kadın dikeliyordu...
Çocuğun tepkisi şöyleydi: "Yuppiiii..."
Evet, üstadım, şiir tadında, hüzne boğan bir anlatımdı...
Varolasınız...
Selam ve saygılarımla.
Bedri Tokul
Ben senin karikatürlerine bayılıyorum.
Hep derim ya,bak senin YAZISIZ larına roman yaz...
Değerli yorumun için çok teşekkür ederim.
Selamlarımla.
insanın içini titreten bam teli gibisin.......okuyup sıcak yatağıma kıvrılırken üşüttün be usta......
Bedri Tokul
Şirinle Semiha'nın kaçtığı saatte onları okuyorsun.
Bu tesadüf değil...
Sende benim yüreğimi titrettin ustam.
Sağ ol, var ol...
Allah kimsenin evladını anasından ayırmasın
ben de bir anayım dayanamam evlat hasretine
paylaşıma teşekkürler
saygı ve selamlar
Bedri Tokul
Seni sayfamda görmek sevinçlerin en büyüğü...
Çok teşekkür edrim. Beni mutlu ettin.
Selam ve Saygıyla.