- 1242 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
FERİDE
Ah Feride, canım sevgilim. Seni ne kadar çok sevdiğimi gel de bana sor. Hani bir zamanlar bir şarkı vardı ya:
Uzaklarda aramam
Çünkü sen içimdesin
Taht kurmuşsun kalbime
En büyük yerindesin.
Aslında sana duyduğum aşk, ta yıllar öncesine dayanıyor. Ziraat Okulunda anılarını yazdığın defterin hep benimleydi. O zaman yumuşak çekirdekli meyvelerin yaprakları fare kulağı büyüklüğünde, sert çekirdeklilerin ise çiçekleri kah elma şekeri gibi kıpkırmızı, kah da dondurma gibi top toptu. Ben işte doğanın bahşetmiş olduğu renk cümbüşü ortamında kendimden geçmiş halde seninle haşır neşirdim. Hatta çayırların üzerinde yuvarlanırken sen incinmeyesin diye ellerimle havada tutuyordum seni.
Aradan yıllar geçti. Saymadım kaç yıl oldu sen ellerin olalı diye hazin bir şarkıyı dinledin mi hiç bilmiyorum ama sen benim olmasan bile yüreğimin tam ortasındasın. Beni mazur gör ki şakaklarım kırçıllaşmış olsa bile sana olan aşkım daha dehşetli oldu. Hangi duvara toslasam yıkıp geçiyorum. Gözün kör mü ihtiyar deseler bile hiç umursamıyorum. Ben senin için dünyayı yakıp geçmişim, umurumda mı bana söylenmeleri.
Yine Esengül’ün yanık sesi ciğerlerimi cızır cızır eritmekte Feride’ciğim. Anılarını satır satır okurken ve çocukluğundan itibaren ne acılar çektiğini gözlerimin önüne getirirken öyle büyütüyorum ki seni, hani şimdi seninle yan yana olsaydım ölsem bile gam yemezdim, diyesim geliyor.
Uzaklarda aramam
Çünkü sen içimdesin
Taht kurmuşsun kalbime
En büyük yerindesin.
Yukardaki şarkı sözlerini binlerce kez mırıldanmışımdır belki de.
Bu şarkı senin için bestelenmiş, söylenmiş olsun, öyle farz et.
Anılarını ikinci kez okuyup bitirdiğimde ben benlikten çoktan çıkmıştım zaten. Sergüzeşt dünyamda yerini öyle aldın ki Japon yapıştırıcılar solda sıfır kalırlar senin gücünün yanında.
Zaman zaman çektiğin acılara dayanamadım, gözlerim doldu. Küçük yaşta öksüz kalman sanki ilerde çekeceğin sıkıntılara kapı açıyor gibiydi. Annesizliğin ne kadar zor olduğunu o minicik yaşında tattığına göre anlatmaya hiç gerek yok.
Feride, İstanbul’dan ayrılıp da babanın görevi icabı Musul’a gitmiş oraların havasını içine sindirmiştin çocuksu belleğinle. Annen, hasta olduğu halde babanı çok sevdiğinden ona hastalığını belirtmemiş hep gizlemişti. Ne büyük bir aşkmış ki acısını hep gizli tutmuş ve de babanın yanından bir saniye bile ayrılmasına gönlü razı gelmemiş. Böyle bir annen olduğun için çok şanslıydın. Baban, seni çok sevdiği ve üzerinde titrediği için İstanbul’a emir eri askerle gönderiyor. Aslında bu askerle de çok güzel çocuksu anıların olmuştu değil mi? Çünkü ondan ayrılırken gözyaşlarına boğulmuştun. Anne acısının ardından baba acısıyla da çok geçmeden tanışmış oldun. Öksüz ve yetim olmak ne demek, bu iki kavramı senden daha iyi bilen var mı, hiç sanmıyorum. Sen bunları daha çocuk yaşta tatmış oldun. Tatmak diyorum. Çünkü sen bütün acıları hep tatlı tarafıyla algılamaya çalıştın. Hatta ileriki zamanlarda yazdığın anıların içinde: Ne kadar acı çekersem, hayata tutunmam o kadar daha güçlü olacak, demiştin ya. İşte bu sözlerinden sonra sana adeta tapmıştım. Genç bir bayan olarak bu düşüncelerle yoğrulmak yüzyıl sonrasındaki kadınlara örnek olmanın sinyallerini vermiş oluyordun sanki.
Feride’ciğim, daldan dala konarak türlü şebeklikler yaparak çocukluktan çıktığında adın “ÇALIKUŞU ” kalmıştı. Sonra Fransız okulunda tahsilini tamamlarken, okulda da ele avuca sığmaz bir kızdın. Ufak tefek ve sevimliydin. Gençlik işte sen de gönül ilişkilerine bulaştın. Teyze’nin oğlu Kamuran ile yakınlaşmaların olsa da sen hep gırgıra aldın. Aslında ona aşık falan da değildin hani. Aslında ben sana orada kırılmıştım. Teyzenin oğlundan başkasına aşık olsaydın darılmayacaktım ama neyse. Kamuran, yurt dışına gitti geldi. Hasta bir kadın ona vuruldu. Sen bu durumu öğrenince teyze oğlundan uzaklaştın ama teyze oğlun senin peşini bırakmadı. Okula gelirken hediyeler falan getirdi.
Feride, aşkım, öyle bir zaman geldi ki teyze oğlunu, konağı terk ettin, birkaç ay annenin bakıcısı kadının evinde saklandın. İşte o zaman ben de sandım ki bana gelecek benimle evleneceksin. Tabi sen beni bilmiyordun o zamanlar. Bilseydin dayanamaz gelirdin. Çünkü teyze oğlundan daha çok yakışıklıydım. Ferdi Tayfur ne ki!
Neyse sen bir yolunu bulup Anadoluya geçtin. İdealinde öğretmenlik vardı. B…Şehrin merkezinde Türkçe ve Resim öğretmenliğini kabul etmedin. Çünkü sen çok onurlu birisiydin. Aynı görevde başka biri vardı ve o kişi buna çok muhtaçtı. Onun ekmeğiyle oynamayı gönlün razı olmadı. Bütün zorlukları göze alarak ücra bir köyde ahır gibi bir yerde küçük çocuklarla bütünleştin. Orada öğretmenlik yaparken aynı zamanda toplumun sosyolojik yaşantısını da bizlere tanıtmış oldun. Köylerde kız çocuklarının on iki on üç yaşlarında evlendirilmelerine şahit oldun. Oraların örf ve adetlerini gördükçe hayretler içinde kaldın ama o zamandan bu zaman ne değişti ki diyesim geliyor. Senin en çok neyini takdir ettim biliyor musun? Köylüler tarafından ailesi horlanan Munise’yi evlatlık edin ya işte o zaman kendi kendime iyi ki Feride bir öğretmene aşık olmuşum dedim. Gerçi benden başka daha çok kişiler sana tapmışlardı ama hiç birine yüz vermiyordun…
Feride’ ciğim Zeyniler köyünde kaldığın sürece her yönüyle insanları tanımış ve Anadolu gerçeğini görmüş oldun. İlk günler ben yapamam, bu zorluklara dayanamam diye yılgınlığa kapılmıştın ama bütün engelleri yüz metre engelli koşucuları aratmayacak tarzda aşıp geçmiştin.
Köye gelen müfettişlerle köy yaşantın birden bire son bulmuş, o çilekeş Anadolu insanlarından ayrılmak zorunda kalmıştın ama aklın fikrin hep oradaydı.
Ondan sonrası tufan diyesim geliyor ama dilim varmıyor, Feride’ciğim. Ayak topu gibi oradan oraya sürüklendin ama hiç taca çıkmadın. Saha içinde hep oyun kurucu oldun.
Benim gibi peşinden koşanlar çok oldu. Evliler bile sana tav oldular. Hatta müzisyen öğretmenin aşkı var ya bitirdi beni. Bir tek onu kıskanmadım. Org çalarken öyle kendinden geçmişti ki. En sonunda senin aşkından ölüp gitti adamcağız. Zaten benim de sonunda olacağım farklı bir durum değil.
Feride’ciğim zaman zaman sen de yorgun düşmüştün bu hayat kavgasından. Seneler geçtikçe sanki eski mücadele azmini yitirir gibi oluyordun. İhtiyar doktorun çiftliğine gidip yerleşmen yok mu. İşte en fazla o zaman sana gücenmiştim. Sakın ha kızdığımı falan düşünme. Asla öyle bir şey olamazdı.
Anılarını bitirdiğimde buruk bir şekilde cümlelerin sonuna yaklaşırken Kamuran’a evet demen yok mu?
Her neyse. Sen ne yapsan yeridir.
Seni öyle sevdim ki Feride. Aşkımdan haberin var mı yok mu bilmiyorum ama şu anda Esengül’ün şarkısını mırıldanmaktayım:
Uzaklarda aramam
Çünkü sen içimdesin
Taht kurmuşsun kalbime
En Güzel yerindesin…
Ayrılığın yükünü
Kaldırıp taşıyamam
Dünyaları verseler
Ben sensiz yaşayamam…
YORUMLAR
Feride ' denince aşkın hüzün ve yaralı hali kanatır dilimi dudaklarımı ve yüreğimi ..Çalı kuşu '' o güzel roman. çocukluk aşkları heycanları hatırlatı bana da yeniden ..emeğinize sağılık ..
saygılar ..
ayhansarıkaya
Selam ve saygılar.
Evet !
Sitemizin kendine has üslubuyla tanıdığımız büyük yazar,
Ankara'nın bağları pardon Ankara'nın bütün pazarlarından sorumlu,
Ayhan Sarıkaya'dan Reşat Nuri Güntekinin ünlü romanı,
ÇALIKUŞU nun özetini okudunuz...
Kendisini kutluyor, gözlerinden öpüyorum...
ayhansarıkaya
Büyük yazar diyorsun da iltifat ediyon bana. Ne kadar yazsam da sana yetişemem abim. Oylanıp duruyoruz işte.
İlginç öykülerini beklyom Bedroski Abim.
Selam ve saygılar.