- 1107 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Türkmen soydaşlarımız için üzülüyorum.
Üzülüyorum.
Üzülüyorum. Üzülüyorum çünkü hemen, hemen neredeyse televizyon kanalarında haberleri izleyemeyecek duruma geldim.
Ne zaman televizyonda haberleri dinlemek için tevizyonu açsam karşıma Suriye halkının çoluk çocuğunun başına gelenler özelliklede soydaşlarımız olan Türkmen kardeşlerimizin başlarına gelen üzücü haberlerle karşılaşıyorum.
Ben de Türkmen asıllı birimiyim, değilmiyim tam olarak tam bilmiyorum amma Karamanoğlu’ nun kurulduğu yörede doğmuş büyümüş biri olarak kendimin de en azından kökenimin, Türkiye’de yaşayan her Türk vatandaşının olduğu gibi bir zamanlar göçer iken, göçer olmaktan çıkmış yerleşik düzene geçmiş Türkmenlerden biri olduğumu sanıyorum.
Anadolu halkının neredeyse tamamının kökeninde göçerlilik ve Türkmenlik vardır diye düşünüyorum. Kimimiz sünni yörük, Türkmen, kökenlenlerimizle anılırken, kimimiz’ de alevi Türkmen, ya da Tahtacı türkmen kökenlerimizle anılırız. Sonuçta bizler, hemen, hemen çoğumuz Türkmen asıllı soylardan gelmiş kişileriz.
Ben, görevim icabı uzun yıllar orta Anadolu, Doğu Kara deniz, ve Güney batı Anadolu ve biraz da Güney doğu Anadolu ile iÇ Torosların olduğu yerler ile güney Anadolu illerinde görevde bulundum, Güney Anadolu yöresinde Tahtacı denen Türkmen’lerle çalıştım. Orta Anadolu’da alevi denen Türkmenler ile çalıştım içlerinde sofralarında bulundum. Neredeyse Anadolu köylerini bu köylerinin etnik yapısını, kültürünü, dini durumunu dine bakışlarını yakınan görmüş içlerinde yaşamış, köylerinde kalmış hanelerinde misafir olmuş biri olarak kendimce kısmen’ de olsa, çok sevdiğim kültürüne misafirperverliğine hayran kaldığım Anadolu halkı hakkında kendime yetecek, bilgi sahibi olduğuma inanıyorum.
Ayrıca benim çocukluğum bile, yaz aylarında babamın mesleği gereği çoğu zamanlarda yörük dediğimiz göçerlerin içinde geçmiştir.
Bunları ben şimdi niye yazıyorum derseniz, haberlerde durumlarını gördüğüm Suriye Türkmenleri sünnisiyle, alevisi ile bizim Anadolu halkının bir devamıdır ve bunlar bizim öz soydaşlarımız kardeşlerimizdir. Onların başlarına gelenleri görünce, üzülmeden içim yanmadan duramıyorum ve çaresizliğime onların acınacak hallerine yardım etmeyenlere isyan ediyorum.
Sözlerimi şuraya getirmek istiyorum. Her milletin içinde, farklı dinlerden farklı mezheplerden çok çeşitli insanlar mutlaka vardır. Bunlar arasında ayrım yapmak aralarında nifak kavga çıkartmak; bana göre doğru değildir. Hele bizim güzel dinimizde hiç değildir.
Peygamberimiz (asm). Ne demiş bir bakalım. Allahü teâlâ bütün insanlar arasından beni seçti. Bütün üstünlükleri ve iyilikleri ihsân eyledi ve benim için ashâb ayırdı, seçti. Ashâbım arasından benim için, akrabâ ve yardımcılar seçip ayırdı. Bir kimse, benim için, benim Peygamberliğim için, bunları sever ve sayarsa, Allahü teâlâ da, onu Cehennemden korur muhâfaza eder. Bir kimse, benim hâtırımı düşünmeyerek, Ashâbımı sevmez, onlara dil uzatırsa, onları incitirse, Allahü teâlâ (asm)da, onu bilin’ki, Cehennem azâbı ile yakar, sızlatırdır" (İbni Hacer-i Mekkî Savâık-ul-muhrika) demiş.
Şimdi Hz.Ali hepimizin bildiği gibi, peygamberimizin seçilmiş bir damadı ashâb üyelerinden biri olduğuna göre sünni mezhebinden olanların ona ve onun soyuna sonra, inananlarına saygılı olması gerektiği gibi onların’ da sünni olanlara saygılı olması gerekmez mi? Bence gerekirdir. Öyleyse bu ayrı, gayrı mezhep çekişmesi kavgalar savaşlar nedendir bir Müslüman olarak, doğrusu bunu anlamakta kendimce zorluk çekiyorum. Bizler böyle olmamalıyız kardeşçe birlikte kavgasız savaşssız yaşamalıyız. Sağ olsun ulu önderimiz, Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetimizi kurarken ülkemize Laiklik idaresini getirmişte, aramıza bir zamanlar Maraşta, Yozgat’da, Sivas’da yaptıkları gibi halkımıza sokulmaya çalışılan nifaklar yine kendi halkımızın sağduyusu ve bu laik cumhuriyetimizin varlığı sayesinde, hedefine tam ulaşılmadan önlendi’de bizler bir iç savaştan kurtulduk. Yoksa halimiz şimdiki Suriye gibi olurdu. Allah korusun.
Yine peygamberimiz,(asm)yazılanlara göre şöyle demiş!.
“Ashâbıma sakın sövmeyiniz! ashâbımdan sonra gelenlerden herhangibir kimse, sizlere dağlar kadar altın sadaka verse, ashâbımdan birinin bir avuç arpa verterek kazandığı sevaba veya yarısına kavuşamazdır.” ayrıca “ashâbım gökteki yıldızlar gibidir, ümmetimden onlardan herhangibirine sizler uyarsanız hidayete kavuşursunuz buyurmuşlardır. (münâvî ve beyhekî)
Burada’ da onun ashâbından olan damadı Hz. Ali. Ve ona inanlara saygı duymamız gerektiği, açıkca olarak belirtilmektedir.
Öyleyse bizler neden ayrım yapıyoruz. Neden bir tarafı tutarken, diğer tarafı sadece inancından dolayı kendimizden ayırıyoruz.
Suriye’deki Irak’daki daha birçok müslümanların bulunduğu ülkelerdeki mezhep savaşlarını kınmıyorum o devletlerin’de en kısa zamanda halkının huzura kavuşabilmesi için, Laik düşünceyi kabullenecek adımları atmalarını C.Allah’tan niyaz ediyorum:
23 Kasım 2015-11-23
Ahmet Yüksel Şanlı er