Naz Busesi
Teşrinlerin son günleri, kışa merhaba demeye ramak kaldı. Uçuşan yapraklarla hayallerimiz birbirine karışırken; karmaşık duygulardan arınmak adına semaver ve demlikle sırdaş olmamız kaçınılmaz oldu. Bu ikili ile sırdaş olmamızdan, isli çaydanlıkla ünsiyetimize halel geldiği manası çıkarılmasın.
Biz, çaydanlığın isini Leyla’nın sürmesi mesabesinde görürüz nicedir. Çaya olan aşinalığımız kadim olmakla birlikte, çaya dair bunca yazı yazmamıza vesile olan güle emsal bir peridir. O perinin gözlerindeki ışıltının ince belli bardaktaki çaya ilham verdiğini biliriz. Çaya teşne dudağımıza ince bellinin kondurduğu naz busesi de o güle emsal periden iz taşır daima ve bu durumdan esinleniriz.
Dem hazan demi, bu demin adı takvimlerde sonbahar. Yahya Kemal’in Eylül Sonu şiirinde ifadesini bulan “Günler kısaldı…Kanlıca’nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları” manasınca sonbaharın içimizde bir ukde olarak depreşmesi de kaçınılmaz. Hüznümüz git gide ziyadeleşir. Dizelerin devamında:
" Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa…
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa… "diye
muhal olanı istemek, olmayacağını bile bile istemek nasıl yorumlanır bilemem. Bildiğim tek şey içinde bulunduğumuz demlerin hüzünle harmanlanan demler olduğu. İşte bu hüzünle kol kola yürüyen günlerde gönlümüzdeki gam ve kasaveti berrak rengi ve ışıl ışıl tebessümüyle arındıran demlik güzelini güle emsal bir periyle özdeşleştiririz.
Taze sabahlarda ve yorgun argın akşamlarda çayla kurduğumuz ünsiyeti hurufatla dillendiririz. Bu ünsiyet harflerle ete kemiğe bürünür. Çayı ve gül emsali aynı dizelerde buluşturmak hüznümüzü biraz olsun hafifletir. Belki de bunca çay yazı ve şiirleri bu duygunun tezahürüdür. Daha da önemlisi ince belli bardağın çaya teşne dudağımıza kondurduğu sımsıcak ve içten busede güle misal perinin naz busesinden iz bulma alışkanlığımızdır kim bilir…
Naz busesi sımsıcak gül misal mahreçli sır
Efsaneler nakşeder ince belli dudağa
Ömür kifayet etse hasret dinmez kaç asır
Gül misalin yüzünden gönlümüzde dağdağa
Ankara, 13.11.2015 İbrahim KİLİK