- 1145 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
GÖRENLERİN DUYANLARIN DİKKATİNE!!!
‘’O ana kadar’’
Benim için sıradan mesai günlerinden biriydi. Beklediğimiz kamyon gelmiş şirket binasın önüne yanaşmıştı. İçerisinde ki, çuvalları binanın zemin katında ki depoya istiflemek üzere aşağıya inmiştim. Zemin katta bulunan soyunma odasına girip üzerimde ki, kıyafetleri yük taşırken giydiğim iş elbiselerimle değiştirmiştim. Dört mesai arkadaşımla beraber sekiz tonluk yükten oluşan çuvalları kamyondan boşaltıp depoya istiflemeye başlamıştık, yaklaşık iki saat sonra taşıma işlemi tamamlanmıştı. Yeniden soyunma odasına gidip yük taşırken giydiğim iş elbiselerini gündelik kıyafetlerimle değiştirip ikinci katta ki odama çıkmıştım. Tam yorgunluk çayımı yudumluyor ve bir yandan da deftere göz gezdiriyordum ki, muhasebe müdürümüz odama geldi ve heyecanla söze başladı.
-Abi numuneleri gönderdiğimiz firmadan aradılar numunelerin kalitesinde ürün yapabileceklermiş bizi bu gün genel anlaşma için acil toplantıya çağırıyorlar.
-Yapma ya, iyi güzelde çok yorgunum görüşmeyi yarına ertelesek olmaz mı?
-Olmaz Abi adamlar yarın Almanya’ya kimyasal madde siparişi geçeceklermiş bu gün mutlaka gitmek zorundayız çokta vaktimiz yok biraz sonra çıkmamız lazım.
- Peki o zaman birazdan çıkalım yemekte ne var?
-Ne yemeği?
-Yemek yemeden mi çıkacağız?
-Yav,ben hiç vaktimiz yok diyorum sen yemekten bahsediyorsun, hadi Abi yolda bir şeyler atıştırırız.
Nihayetinde şirketin aracıyla yaklaşık iki saat sürecek yolculuğumuza muhasebe müdürümüzle birlikte çıkmıştık aracı ben kullanıyordum. Yan koltukta oturan müdürüm Abi biraz daha hızlı gidelim geç kalacağız deyip duruyordu. Yarım saat kadar bir süreyle yol almıştık ki, ileride trafik polislerinin kontrol yaptıkları çevirmeye denk geldik. Yavaşlayarak uygulama noktasına yaklaştık hızımız iyice düşmüştü. Trafik polislerinden biri müsait bir yere yanaşmamızı istedi. Bende müdürüme dönüp -gördün mü? Hızlı gitmemi istiyordun alsana hız, muhtemelen radara yakalandık dedim. Görevli memur yanımıza gelerek nazikçe ehliyet ve ruhsatı istedi. Ehliyet ve ruhsatı alıp -siz araçta bekleyin beyefendi deyip evrakları ekip otosuna götürdü. Sonrada önümüzde bekleyen diğer araçlarla ilgilenen polis memurunun, evraklarımızı getirmesini beklerken, beş on metre mesafede ve yolun gidiş istikametine ters açıyla kaldırıma park etmiş, ekip otosunda ön koltukta oturan sivil giyimli babacan bir adamla göz göze geldik. Bana doğru bakıp gülümseyerek, eliyle gel işareti yapıyordu. Bir ‘an dönüp arkama baktım acaba başkasına mı işaret yapıyor diye, fakat arkada başka bir araç yoktu. Tekrar önüme döndüğümde bu kez işaret parmağıyla beni gösterip aynı parmağıyla bana gel işareti yapıyordu.
Yanımda oturan müdürüme adam beni tanıdı sen kaç diyerek espri yaptıysam da müdürüm espriyi anlamadı. Abi nereye kaçayım, hem sonra adam babacan birine benziyor amirleri herhalde diyerek cevap verdi.
Araçtan inip ekip otosunun yanına gittim. Ekip otosunda ki, kalender adam gülümsemeye devam ederken, bana ismimle hitap etti.
-Ne haber Serhat nasılsın?
Çok şaşırdım!
-Amirim tanışıyor muyuz? Adımı nerden biliyorsunuz Özür dilerim ben sizi tanıyamadım.
-Yav sen ne saf şeysin ehliyetin burada ya! oradan gördüm ismini
-Ha evet doğruya düşünemedim iyiyim amirim siz nasılsınız?
-Ben de iyiyim biliyor musun? Benim oğlumun ismi de Serhat’
-Öyle mi çok memnun oldum.
-Nereye böyle?
-Efendim?
-Nereye gidiyorsunuz? Diyorum
-Biz mi?
-Yok şu önde ki arabada oturanları soruyorum.
-Ne bileyim amirim tanımam etmem onlara sorun
-Yahu sen hak etten çok safmışsın sana soruyorum sana nereye gidiyorsunuz?
-Şey eee bir iş görüşmesine gidiyoruz?
-Ne iş??
-Nasıl ne iş!
-Neyle ilgili görüşmeye gidiyorsunuz? Evladım?
-İplik boyanması ile ilgili bir iş anlaşması imzalayıp sipariş vereceğiz niye ne oldu? Neden sordunuz?
-Hiiiç öylesine
-Lütfen amirim cezamız neyse razıyız gideceğimiz yere çok geç kalıyoruz daha bir de bu yolu geriye döneceğiz rica ediyorum kesin ceza makbuzumuzu da gidelim.
-Ben ceza kesemem ki!
-Neden?
-Çünkü ben amir değilim.
-Nasıl yani?
-Yaklaş yaklaş getir kulağını. Ben koz mo no tum
-Kozmunot mu?
-Hiişşiiiit sessiz ol evet kozmonotum. Adım Bedri Tokul
Ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. Bunun bir kamera şakası olabileceğini düşündüm. fakat etrafıma baktığımda her şey olağan gözüküyordu ve ben korkmaya başlamıştım.
Yüzünden tebessüm ifadesi eksik olmayan babacan adam elini ceketinin cebine sokup kim olduğu anlaşılamayan yukarıda ki astronot resmini çıkarıp bana uzattı al benim resmim hadi al bu resim, benim sana hediyem olsun. Seni sevdim oğlumun adı ağzımın tadı dedi.
Çok şaşırdım ne diyeceğimi bilemedim teşekkür edip -efendim ben o resmi almayayım dedim alırsın, alamam, tartışması yaparken bizim münakaşamız, diğer araçlarla ilgilenen polis memurunun dikkatini çekti, hızlı adımlarla yanımıza geldi ve bana hitaben
-Hayırdır ne oluyor beyefendi? ben size araçta bekleyin demedim mi?
-Memur bey ben araçta bekliyordum fakat amirim çağırınca gelmek zorunda kaldım.
-Amir mi?
-Evet aracın içinde ki amirim
-Ha anladım peki sorun nedir?
-Amirim şu resimde ki astronotun kendisi olduğunu söylüyor ve resmi bana vermek istiyor.
Polis memuru çaktırmadan bana göz kırpıp resmi almamı istedi. Normal olmayan bir şeyler olduğunu hissettim ve memurun dediğini yapıp teşekkür ederek resmi aldım.
Polis memuru ehliyet ve ruhsatı bana uzatıp işleminiz tamam beyefendi dedikten sonra koluma girip küçük adımlarla bizim araca doğru yürürken bana olayın iç yüzünü anlattı.
-Beyefendi, Bedri ağabeyimiz amir falan değildir.
-Amir değil mi?
-Evet değil. Hava kuvvetlerinden emekli bir komutanımız, çok iyi bir ağabeyimiz ve benim de komşum olur. Evde canı sıkılmasın diye bu gün onu da yanıma aldım. Sevabına yani, gerçi bir daha yanım da getirirsem iki olsun. Neyse durum bu yani
-Peki bu kozmonot resmi ne?
-Ha o mu? Tabiî ki Bedri Abi kozmonot falan değil o resmi internetten indirmiş.
-Kocaman adam olur mu? öyle şey ya! Diyerek durumu yadırgadığım da memur bey derin bir iç çekip
-Oooff of olur kardeşim olur olmaz olmaz deme dedikten sonra anlatmaya devam etti.
Bedri Abi emekli olmadan önce görev yaptığı yıllar da bir ramazan günü arkadaşlarıyla kayısı ağacının altında oturup sohbet ediyorlarmış. Çekirge lakaplı bir arkadaşları tüm itirazlarına rağmen kayısı ağacının üst dallarında kalan birkaç kayısıyı almak için ağaca tırmanmış ve ağacı silkelemeye başlamış. Muhtemelen daha önce birileri de o kayısıları almak için ağaca taş vesaire atmışlar atılan bir tuğlada ağacın dalarına takılı kalmış. çekirge lakaplı arkadaşları ağacı sallayınca o tuğla da Bedri ağabeyimizin kafasına düşmüş işte o günden beri Bedri ağabeyimiz bazen kendini amir, bazen de kozmonot zanneder. Hatta bir seferinde de doların Türk parası karşısında değer kazanmasına sinirlenip Benjamin Franklin’e kafayı takmıştı. Bir gün cüzdanında ki, yüz doların üzerine kendi fotoğrafını yapıştırmış ve Türk parasından daha değerli para olamaz. Görenlerin duyanların dikkatine!! Bundan sonra dolar da Türk parasıdır o kadarrrrr demiştir.
Bedri ağabeyimin komşusu olan trafik polisinin anlattıklarını dinleyince
Durumun ne kadar vahim olduğunu anlamıştım ve aracımıza binip bir an evvel uzaklaşmanın iyi olacağını düşünüyordum. Aracı hareket ettirip ilerlemeye başlamıştık, amirim şey yani kozmonot amaaan Bedri Abi gülümseyen ifadeyle bize el sallıyordu.
Kaderin cilvesi olsa gerek yıllar sonra Bedri Ağabeyimle edebiyat defterinde yine karşılaştık. Amir mi dir? kozmonot mu? Onu bilmem ama
Şunu iyi biliyorum ki, BEDRİ HOCAM, DOLAR DÜŞSE BİLE DEĞERİ HEP YÜKSELECEK ADAM ve müthiş donanımlı bir entelektüeldir.
Serhat BİNGÖL 08.11.2015
YORUMLAR
Valla,
sonunda Bedri Bey'e de bulaştırdınız virüsü.
Bakalım daha kimler yakalanacak bu sevimli akıma.
gerçekten güzeldi.
Yazarı da,
olayın kahramanı da...
Çok çok selamlar her ikinize de.
Serhat BİNGÖL
Bedri hocamızın engin hoş görüsüne sığınarak kaleme aldığım yazıma olan ilginize,
Yorumunuza ve güzel sözlerinize çok teşekkür ederim
Saygı sevgilerimle
Şimdi ben bu işten hiç bir şey anlamadım Serhat Kardeş :)
Acaba Bedri Abi mi uykusunda kendisini kozmonot sandı da, size rüyasını anlattı.
-Ya Serhat ne güzel bir rüyaydı. Hayatta bir defa da olsa, insan kozmonot olmalı. Diye.
Sizde ona bir sürpriz olsun diye bu yazıyı yazdınız.
Yoksa: Siz mi düşlerinizde onu hep kozmonot olarak hayal ettiniz?
Neyse, yine de matematik de 2 + 2= 4 eder nasılsa. Tıpkı böyle büyük bir sevgi gibi.
Kutlarım sizi.
Serhat BİNGÖL
Samimi söylüyorum Bedri hocamın hiçbir günahı yok. Zaten yorumunda kendiside söylemiş garibim televizyonun karşısında uyumuş kalmış Abim uyurken de bende hınzır planımı devreye aldım. Tamamen suçlu benim))
Bedri hocamın kaleme aldığı kendi yazılarından esinlenerek ağabeyime kozmonotluğun çok yakışacağını düşündüm. Gerçi can ağabeyime kral olmakta çok yakışırdı düşünsenize başında tacı tahtına kurulmuş dünyanın kaderini belirleyecek kararlar alıyor. Eminim ağabeyimin kocaman yüreğinden oluşan kararlar ve krallığın da yönetilen bir dünya da. Ne kahırdan gözyaşı döken insan nede yatağa aç giren çocuk olurdu.
Belki dünyayı değiştirecek bir kral olmadı ama güzel sözleriyle hoş görüsüyle sayfa dostlarının gönlünde ki tahta kuruldu.
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı sevgilerimle
Davidoff
Fakat lütfen bu yazıyı Kemnur Abiye bırakalım. Eminim ki, bunu süsleyip püsleyip, hatta sarımsaklayıp da yazacak biri varsa o da Kemnur Abidir.
Duydun mu, pardon, okudun mu Kemnur Abi?
Bedri Tokul
Kemnur dostumda kral yaparsa belki huyum da değişir!!!
Ben bir garip emekliyim
Başımda kalmadı saçım
Severim sevilirim
Catmam kimseye kaşım
Sevilmenin tadı başka hiç bir duyguda yok.
Sağ olun, var olun dostlar...
Selam saygı...
Davidoff
Bedri Abi, siz bizim gönlümüzün kralısınız.
Ne mutlu size.
Serhat BİNGÖL
Bedri hocamıza hitaben kaleme aldığım bu mizahi yazının son satırında ‘’müthiş donanımlı bir entelektüeldir’’ derken bunu hocamıza olan kişisel sempatim üzerinden sırf hocamızı onore etmek adına değil kaleme aldığı her yazıyı okuyucusunun zihnine kaydetme başarısından dolayı gerçek olanı birikimi ve donanımı üzerine söyledim bu gerçeğe siz ve sizler gibi değerli ağabeylerimiz ve tabiî ki güçlü kalemleri olan hanım kardeşlerimizde dahildir.
Yorumunuza ve ilginize şahsım ve hocam adına çok teşekkür ederim
Saygı sevgilerimle
Televizyonun başında uyumuş kalmışım. Birden uyandım.
Bu ilk defa oluyordu. Genelde uyuyunca sabaha kadar uyanmam.
Yarı uykulu netin başına geçtim. baktım senin bir yazın yayınlanmış.
"Okuyayım da bari uykum açılsın" diye düşündüm.
Okudum... Okudum tam AMİRİM lafına gelince!!!!
Duvardan başıma bir tuğla daha düştü.
Bu ne sevgi...Bu ne geniş hayal dünyası...Bu ne güzel bir yazı...
Hem güldüm, (samimi söylüyorum) ve hemde gözlerim yaşardı.
Evet !!!
O Amir şimdi yine uçuyor. Bir kanadı Sevgi, diğer kanadı Duygu...
Çok çok teşekkür ederim.
Sağ ol.
Bana verilebilecek en güzel hediyeydi.
Evet sen benim gerçekten OĞLUMUN ADI , AĞZIMIN TADI sın.
Sevgiyle öptüm gözlerinden, kaleminden...
Serhat BİNGÖL
Bu yazının trafik kontrolüne kadar olan bölümünde bir kurgu yok ondan sonrasını kurgulamak ta çok zor olmadı. Gün içerisinde özelden mesaj çekip sizden izin isteyecektim ama bu seferde sürprizin bir anlamı kalmayacaktı. Artık sizin hoş görünüze sığınarak yazıyı yayımladım. Sizi konu alan mizahi yazımı beğenmenize çok sevindim. Siz bu sayfalarda ki dostlarımızın, müşterek sevgi ve saygı duyduğu değerli hocalarımız dansınız.Ve…
İyi varsınız
Rabbım sizi ve sizin gibi değerli ağabeylerimizi başımızdan eksik etmesin.
Engin hoş görünüz den dolayı çok teşekkür eder ellerinizden hürmetle öperim.
Saygı ve sevgilerimle.